Beta Bucks’ı Kadınlar Nasıl Önleyecek?

Redpill Çizgisine Alternatifler

Kadınların, toplum onları aksine zorlamadığı durumlarda “aşk peşinde” koşmaları, mantıklarıyla hareket etmemeleri, kendilerine zarar veren ilişkiler içinde debelenmeleri ve en nihayetinde bu döngüden çıkıp tüm bu tecrübelerinin öğrettikleriyle kendilerine değer veren erkeklere değer vermeyi öğrenmeleri gibi bir döngü olduğu genellenebilir mi? Evet. Bir kadın olarak hemcinslerimde bu hayat yolunu sık olarak gördüğümü kabul etmem lazım.

Repdill, bu döngüye “alfa fucks, beta bucks” (alfa siker, beta öder) diyor. Bu döngünün, sonunda evlenilen erkeğe hakaret olduğu gibi bir algısı var, biliyorsunuzdur. Süreci, kadınların bunu istedikleri tüm yakışıklı erkeklerle özgürce seks yapıp, seçenekleri azalınca kendilerini ve doğuracakları çocukları finanse etmesi için saf bir erkeğe kapağı attıkları çoğu zaman bilinçli, hatta şeytani bir plan olarak tanımlıyorlar.

Ben, yaşananların genelinde kadının niyetlerini ve kendi içinde yaşadığı duyguları bu şekilde okumasam da, süreci yine de ideal bir kadın-erkek eşleşmesine uygun görmediğim için bu yazıyı yazıyorum. Beta bucks meselesi, biz kadınların yok etmesi gereken ahlaki bir sorun. Bu yazı, günün sonunda zaten geleceğin noktaya geç olmadan varmayı başarmak üzerine.

Neden bu meseleyi çözmeliyiz, bize ne zararı var ki? Aslında zararı bile olması gerekmiyor, etik de bulmuyorum ya, neyse…Konumuza dönelim.

Başlıca iki zarardan bahsedebiliriz. İlk olarak, bir insanın, hayatına birlikte devam etmek isteyeceği insanı diğer seçenekleri olduramayınca bir nevi mecburiyetten seçmesi, karşındaki insana duyması gereken saygıyı en derinde yerle bir edecek bir durum. Kimse, bu duruma düşürdüğü insandan gerçek bir hayat arkadaşı edinmiş olmaz. Bu; biz kadın tarafı için dahi problemsizce sürdürülebilir bir yol değil. Uzun ilişki veya evlilik yolunda, farkında olmasak bile küçük küçük bir sürü tartışmayı tetikleyecek, ilişkide nedenini tanımlayamadığımız bir gerginlik yaratacak dengeler kurulmuş olur.

İkinci zarar da, “erkekler aldatır” genellemesinin aslında bu meseleyle alakalı olması. Kadın sayısı belli, erkek sayısı belli ve aşağı yukarı denk. Erkekler sürekli aldatıyorsa bu nasıl oluyor? Kızlar aynı erkeklere yığıldığı için oluyor. Aslında erkeklerin hepsi aldatmıyor, bilinçsiz kadınların kapısında yığıldığı erkekler fırsatlarını kullanıyor, diğerler erkekler ise görünmez oldukları için zaten konu dışı kalıyorlar. Şimdi bana kızacaksınız, aldatılmaktan bizi mi suçluyorsun diye. Hayır, aldatan her zaman suçludur. Ancak şunu görmenizi istiyorum: güdüleriniz sizi seçeneği çok olan erkeğe götürür ve güdülerinizi dinlerseniz aldatılma ihtimaliniz katlanır. Biyolojik dürtüler tamam, bir yere kadar önemli ama biz duygusal ve sosyal ihtiyaçlarımızı da karşılayanlardan başlamalı ve onlardan devam etmeliyiz.

Aslında bütün mesele mantığı erken kullanmayı öğrenmekte. Bir insan, aklıyla karar vermeyi, duyguları sandığı ama aslında güdüleri olan hislerinin peşinden savrulmamayı ilk olarak ailesinde öğrenir. Hayattaki önceliklerini, değerlerini sağlıklı biçimde belirleyebilir ve duyguları da bunlara göre şekillenir zaten. Malesef ki, aileler çocuklarına neyin duygu, neyin zaaf, neyin güdü, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğretmek konusunda çoğu zaman sınıfta kalıyorlar ve gençler bunları düşe kalka öğrenmek zorundalar. Aileden doğru örnek görmeyen bir insan, ilişki hayatına da yanlışlarla başlıyor.

Tabi, bir de romantizm meselesi var. “Aşk” çok pompalanan bir değer olduğu için günümüz insanı onu bir kutsal bir değer, kaderin vazgeçilmez yöneticisi yerine koyuyor. Bu kadar kutsal atfettiği bir değeri de sorgulamaktan, bu uğurda yaptıklarını eleştirmekten, yüreğinin götürdüğü yere gitmemenin düşüncesinden dahi hoşlanmıyor. Oysa bir kadın aşk kadınıysa, tutku kadınıysa yaptığı partnerini seçmek değil ona kapılmaktır, başına gelecekleri üzerinde de hiçbir kontrolü olmaz. Aldatılır, aldanır. Aslında erkeğin ne olduğunun işaretleri hep oradadır, ancak düşünceler zayıfsa güdüler akla galip gelir.

Bence, “alfa” denilen erkek tipiyle hiç vakit kaybedilmeden, kalpler onlarca kırılmadan, burunlar sürtülmeden partnerimizi seçmek gerekiyor şu hayatta. Dediğim gibi, günün sonunda zaten kadınlar yaşadıkları yüzünden ilişki hayatlarını buraya getiriyorlar, hasar almadan olması daha güzel değil mi o zaman? Olayın diğer yüzündeki o görünmez erkekler için de, size aşık oldukları 20’li yaşlarında sizlerden karşılık görmeleri, daha sağlam bir ilişki, daha temelden bir saygı oluşturmaz mı aranızda? 

Mantıkla seçmek dediğim zaman, beğenmediğiniz, çekim hissetmediğiniz, saygı duymadığınız bir erkekle birlikte olmayı mı öneriyorum? Hayır. Beğenme kriterlerimizi, saygı duyma kriterlerimizi, çekim hissetme kriterlerimizi; üzerlerinde derince düşünerek, arkadaşlarımızı ve çevremizi bolca gözlemleyerek ve akıntıya kapılmayarak mantık çerçevesinde şekillendirmekten bahsediyorum. Algınız, zihin dünyanız ve öncelikleriniz mantığınızla şekillendikten sonra, yaşayacağınız yönelimler de buna göre olacak diyorum.

Ayrıca, erkekler konusunda da doğru değerlendirmeler yapmayı öğrenmeniz gerekiyor. Başka yerlerde de diyorum: erkekler “hiç çekici olmayan ve tercih edilmeyesi sünepeler” ve “çekici, tüm kızlarla bir şeyler yaşayan prensler” olarak ikiye ayrılmıyor. Bir de üçüncü grup var, eşleşmek için güzel kriterlere sahip ancak kadınlar konusunda genç yaşlarından itibaren prensipli bir duruşları olduğu için ilişki sayıları, skorları ve kadınların kendilerine yığılması üzerinden parlamayan erkekler. İşte siz bunları burunlarınız “piç”ler tarafından sürtülmeden görmeyi reddediyorsunuz, algılarınız kör bu çocuklara. O erkeklerdeki potansiyeli görmüyorsunuz hanımlar. Hipergaminiz sizleri ele geçiriyor ve potansiyeli olan erkekleri fark etmek yerine olmuş erkekler peşinde yığılıyorsunuz.

Sevmek, çekim duymak, aşık olmak konusunda dediğim gibi, zihniniz hedeflediğiniz kesimi şekillendirilebilir. Ancak hormonlar zaten hep aynı şekilde işliyor. Mantığınızı önceleseniz bile serotonin de saygılayacaksınız, dopamin de, oksitosin de. Duygularınız gerçek olacak, sadece bunları kime yönelik salgılayacağınızı güdülerinizden farklı bir yolla belirlemiş olacaksınız. Bunularla ilgili çokça yazım var, okumaya devam ettikçe beni anlayacaksınız.

Kızlar, korkmayın. Hayat zaten dizilerdeki gibi değil. Şıpsevdi olmadığınız, aşk hayatınızın sizi havalara uçurmadığı bir senaryoda kazanımlarınız o kadar çok olacak ki…Dizi başrollerine tam benzemeseler de hayatta size güzelce yoldaşlık edecek, değerinizi bilecek düzgün adamlar gençliğinizin başında gözlerinizin içine bakıyorlar. Önceliklerinizi iyi belirlerseniz onları geç olmadan görebileceksiniz.

Yorumlar

Henüz bu içeriğe yorum girilmedi.