Tarihsel ve Fizyolojik Bakışla Beta Bucks

Redpill Çizgisine Alternatifler

Redpill savunanların azımsanmayacak bir kısmında şöyle bir inanış var: şeytan kadınlar, aslında sadece ve sadece alfa erkekleri beğenirler, beta erkeklerden nefret ederler. Çirkinleşene kadar alfa erkeklerle delice seks yaparlar sonra gider sırf çocuk için iğrendikleri betalarla evlenirler.

Bu kadar sert kelimelerle anlatmasam da buna benzer bir yol izleyen bir kadın olur mu? Olur, imkansız değil, var bu kadınlar. Ancak, en azından kendi toplumumuz için diyebilirim ki bu model çok istisnai bir kadın modeli halen. Böyle kadınların psikolojisinin oluşmasında babalarıyla ilişkileri, aileleri, bağlanma stilleri vs. önemli. Bu ortalama bir kadın davranışı değil.

Yalnız, şunu iddia ediyorum ki bu model bir kadın olmamız için yeterli zemin tüm kadınlarda var. Neden hepimiz potansiyel olarak bu yola girebiliriz, onu geçmişimiz ve hormonlarla harmanlayarak bir açıklamak isterim.

İnsanlık tarihinde (burada artık modern insana benzediğimiz bir evremizden bahsediyoruz) belirgin biçimde farklı iki yaşam tarzı oldu: avcı toplayıcılık ve tarım toplumu. Avcı toplayıcılık öncesinde ve muhtemelen dönemin bir kısmında daha, aynı hayvanlarda olduğu gibi güzel ve güçlü gen kalitesine odaklı olarak eşleşiyordu insanlar. Yani bir erkek ne kadar gelişkin fizikli, güzel ve sağlıklı görünen, iyi avlanan vs. bir erkekse o oranda eşleşebiliyordu. Avcı toplayıcı iken erkeğin seni sahiplenmesi önemli değildi, çocuğun geninin kaliteli olup hayatta kalabilmesine odaklıydın. Çocuğa kabile halinde bakılıyordu. Evlilik kurumu diye bir şey yoktu.

Tarım toplumunda ise aile kavramı belirginleşti ve erkeğin sağlayıcı olması, babalık etmesi daha önemli bir hale geldi. Çünkü insanlar fark etti ki mesele sağlıklı gene sahip bir çocuk doğurmak değil sadece, çocuğa iyi bir bakım vermek. Aile içinde büyüyen çocuklar daha iyi koşullarda yaşatıldılar, bu yüzden hayatta kalma oranları arttı. Kadınlar için özellikle, bu çok iyi bir gelişmeydi. Fizyolojin gereği az sayıda sahip olabildiğin çocukların artık yaşıyordu, genini sürdürme yönündeki baskı azalmıştı artık.

Bu iki dönem arasındaki fark, kadınlarda ikili bir beğenme-güdülenme durumunu oluşturdu. En ilkel tarafımız en iyi avlanan, en gösterişli görünen, sağlıklı olacak erkeği isterken biraz terbiye olmuş tarafımız ise en iyi babalık edecek erkeği istiyor. Tarım devrimi 12bin yıl önce yaşandığı için babalık yatırımı beklentimizin hormonlarımızı ve dolayısıyla duygularımızı şekillendirecek kadar derine indiğini düşünüyorum. Yani beta denen erkek davranışlarını da samimi olarak istiyoruz aslında. Derine inmediğini mi düşünüyorsunuz? Bunun bir kanıtı, kadının aldatmak konusunda erkekten daha büyük rahatsızlık hissedip aldattığı zaman kocasına soğuk olmasıdır. Bu da tamamen aynı zeminden gelir: erkek çocuğuma babalık etmezse neslim sürmez. Eğer kadınların aldatırken erkekle birebir aynı şekilde duygusal hasarsızlıkla süreci yaşayabileceğine inanmıyorsanız, kadının babalık eden erkeği de samimi olarak beğendiğine inanmanız gerekiyor, tüm bu konular birbiriyle bağlantılı.

Hormon dedik, hormonlara geçelim. Bugün bir kadın, en güçlü-erkeksi (yüksek testosteron salgılayan) erkekle en çok bağlanan (oksitosin sağlayacak) erkeklerin ikisini de beğeniyor. Her erkekte de bu potansiyelin ikisi de var. Yani her erkekte alfalık da var, betalık da. Ancak, bu iki potansiyel birbirine zıt. Testosteron arttıkça oksitosin düşüyor, tersi de geçerli. Vereceğimiz kararın zorluğuna bakar mısınız?

Aklı olan bir kadının yapması gereken, testosteron ve oksitosini optimum oranda gösteren bir erkeği bulmak. Bu zor bir karar, zor bir bileşim olduğu için bunu, “gördüğü evlenme talebi” en yükseğinde iken yapması başarma olasılığını ciddi manada artıracaktır. Olasılık bilimi. Bu arada, başka yerde de söyledim, seksüel pazar değeri grafiği esasen evlenme isteği uyandırmamız üzerine bir grafiktir, bize yönelik seks arzusu ve ilgiyi gösteren bir grafik değil.

Bu yüzden, eşleşme arayışlarımız başladığından itibaren en ilkel dürtülerine bir ket vurmalı ve testosteron peşinde koşmamalı. Çünkü bir kadın testosteron peşinde koşarsa, erkekler tarafından bu durum algılanıyor ve bu kadın aradığı optimum nitelikteki erkekler tarafından eleniyor. Erkekler de kadınlar gibi kısmi bir terbiye yaşadılar çünkü güdülerinde. Artık eşleşmelerini tamamen “en fazla östrojen salgılayan, en döl tutan ve en başarılı doğurabilir görünen” büyük memeli geniş kalçalı kadın üzerinden yapmıyorlar. Bir gün babalık yapacaklar ise, oksitosini de arayan kadınları seçer hale geldiler, çünkü kadının onlara bağlanması onların babalıklarından emin olmasını kolaylaştırıyor.

Yani erkekler, sadece testosterona yönelen kadınların kendilerinden daha yüksek testosteron salgılayan bir erkek gördüklerinde kendilerini aldatabileceğini düşündüğü için, ilkel tarafıyla yönetilen kadınları eş olarak eliyorlar şu an. Bağlanabilen ve bağlayabilen kadınlarla güvende hissediyorlar. Babalık belirsizliği erkekler için baba olmak kadar önemli bir tetikleyici.

Kadınlar, eşleşme dönemlerinin optimum zamanında üstte bahsettiğim gibi optimum bir erkekle eşleşmedikleri zaman, bu erkeklerin pazardaki sayısı da giderek azaldığı için diğer iki seçenek arasında kalıyor.

Yüksek testosteron tarafında olan erkekler zaten düşük oksitosin yani bağlanma sundukları için bir kadınla hayata devam etmek gibi bir durumları olmuyor. Kendine bağlanacak bir erkek istiyorsa kadın, mecburen az testosteron çok oksitosin vaat eden erkeğe kalıyor.

Neyse ki yazının başında dediğim gibi safi testosteron odaklı yaşayan kadınların ben halen azınlık olduklarını umuyorum ancak sayılarının artma eğilimi gösterdiği ise bir gerçek. Toplumdaki makul kadınlar ve makul erkekler ise, beklentilerini ve davranışlarını doğru şekillendirerek halen optimum eşleşmeler yaşayabiliyorlar.

Yorumlar

Henüz bu içeriğe yorum girilmedi.