Mantığı öncelemek neden kötü değil?

İlişkiler

Aşk denilen şey hormonal olarak açıklanabilen, sağlıklı her insanda görülen, bir insanın ömrü içinde farklı insanlara hissedebildiği, günümüzde inanılmaz pohpohlanan özel bir fenomen.

Aşk sihirli bir şey değil. Hoş bir şey, güzel bir şey. Bize çok iyi ve taze hissettiriyor. Vücudumuza hormon şölenleri yaşatıyor ancak bizi bir o kadar da yanıltabiliyor, çünkü zihnin yargılama yeteneğini baskılıyor bu hormon şöleni. Bugün, tüm bu yazdıklarım bilim tarafından ilgili terimlerle izah edilebiliyor.

Zaten aksi şekilde, büyülü bir şey olması çok garip olmaz mıydı? Düşünsene ruh eşin diye ruhani bir şey varmış ve o kaddar milyar insan arasında senin çevrende olacak, tanışacak ve denk geleceksiniz öyle mi?

Aşka mucizevi bir anlam yüklemediğiniz zaman, aslında meselenin sadece geçmişimizle, meraklarımızla şekillenen ilgi haritamıza uyan insanlara karşı hissettiğimiz hormonal bir çekim olduğunu anladığımız zaman, o ilgi haritasını mantığımızla kontrol etmekte de bir sakınca kalmıyor.

Şunun farkına varmalısınız. Kontrol etmediğimiz haliyle yaşadığınız aşk “kutsal, içinizden gelen, kaderiniz olan, peşinden gitmeniz gereken” bir tecrübe değil aslında, ailenizin veya o güne kadarki çevrenizin size kazandırdığı ilgi haritasıyla yaşadığınız bir olay. Sizin kontrolünüzde oluşmamış olması onu daha ulvi kılmıyor.

İlgi haritanızı kontrol etmeye başlayınca da daha az doğal hissetmeyeceksiniz. İyi anlamalısınız ki bizim gibi aşkı sihirli görmeyen kişiler beğenmediğiniz kişilere mantığınızla zorla ısınma yolu önermiyor, algınız, ilgi haritanız şekillenince mantıklı seçeneklere otomatik olarak ısınacaksınız diyoruz.

Bu şekillendirilmiş düşünceler, algılar, hisler, kişinin kendini tamamen hayatın akışına bıraktığı zamanki hislerinden daha mı önemsiz, daha mı yapay, daha az mı tercih edilesi? Bence değil. Algını bir kere şekillendirdikten sonra kendine seçtiğin yoldaki hislerin diğerleri kadar sahici hissettiriyor sana. Sadece, her zaman değil. Önemli mi? İçimden gelenleri yapıyorum diyebilmek için burnumun boktan çıkmamasındansa, seçimlerimin getirdiklerini hissediyorum demek artı eksi dengesinde öne çıkıyor bende.

Ayrıca gözden kaçırmayalım ki aşk gibi yoğun bir duyguyu sadece insan ilişkilerinde yaşamıyoruz. Benzer heyecanı, benzer yoğun ilgi ve zihni meşgul etme süreçlerini hayatta bize başka şeyler de yaşatıyor, yaşatacak. Yeni bir kitap yazmak, yeni bir eser üretmek, mesela bu site bende aşk benzeri hormonal durumlar yaratıyor. Spontan gelişen aşk, hayatta o kadar vazgeçilmez bir şey değil.

Başımıza gelen birçok kötü tecrübe, aşkı aşırı önceleyip mantığı kasıtlı olarak geri plana atmaktan, böyle yapmayı doğru ve güzel sayan romantik bakış açısından kaynaklanıyor. Güdüler tanımlandıkça görüyoruz ki insan ancak mantığıyla hareket ediyorsa, seveceği insanı seçebilir, seçmelidir. Aşk insanıysa, tutku insanıysa yaptığı seçmek değil güdülerine kapılmaktır, ulvi bir şeye, kaderine değil, başına gelecekleri üzerinde de hiçbir kontrolü olmaz.

Yorumlar

melosi (27 yaşında) 2 ay önce yazdı:

Merhaba abla yine ben geldim.

Lütfen ayrıl demeden bana bi tavsiye verir misin?

Yine çok kötü hissettiğim günlerden geçiyorum. Erkek arkadaşımın ailesiyle tanıştığımı anlatmış mıydım bilmiyorum. Ailesiyle tanıştım, babası olmadan da kalan aile üyleriyle ilgili birkaç defa görüşmelerimiz oldu. Annesi çok baskın bi kadın izin versem ilerde verecek olsam benim de üzerimde tahakküm kurmak isteyecek bi kadın, bir de erkek arkadaşıma olan davranışını hiç sevmedim beni rahatsız eden çok şey oldu manevi anlamda üzerinde kurmaya çalıştığı baskı ve maddi olarak beklentileri ve bu zamana kadar taktıkları deyim. Haliyle bu beni rahatsız etti, erkek arkadaşımla ilgili bir problem yok ama onun koyamadığı sınır bana bi huzursuz hissettirdi. İleriye yönelik annesi maddi beklentiye girer diye korktum, bu konular mevzu bahis olur da biz huzursuzluk yaşarsak diye. Ailemden dolayı çok travmatik bir geçmişe sahibim az buçuk anlatmıştım öyle bir ailede maddiyat da tabii ki çok büyük bir problemdi tahmin edersin ki, o yüzden de erkek arkadaşımdan en başta biraz itilmiştim. Neyse bu konuyu çok uzatmayım napacağımı bilmiyorum ama en azından ailesinin tavrını görmemek adına ciddi bir adım olana kadar görüşmeme kararı aldım. Diğer türlü de kah iyi kah kötüyüm, şu an mesela karnımda bir sızı. Gerçekten doğru ilişkide miyim seviyor muyum? bunları uykumdan edecek kadar düşünüp bir nihayete erdiremiyorum. Ama karşımdaki kim olursa olsun bunlar olacaktı biliyorum. He belki erkek arkadaşımın mevcut durumu, hali vakti tetikleyici bi unsurdur ama kim olsa bi şey bulup böyle hissedecektim cünkü inanılmaz kaygılı biriyim. Erkek arkadaşımla her özel anımızda geçen yazıda bahsettiğim erkek arkadaşım geliyor aklıma onu gerçekten sevmeye çalışıyordum, gerçekten sevmiyordum hiçbir şekilde uyuşmadığımızı uyuşamayacağımızı biliyordum ama cinsellik yaşandığı için ve yaşım daha küçük olduğu için mecbur gibi hissedip sevmeye zorluyordum kendimi. Şu an dehset bi mukayese içindeyim acaba şu anda da mı aynı hissediyorum ayrılsam üzülür müyüm vs vs çok meşgul ediyor kafamı. Bir de üzerine dün dolaşırken daha önce kısa bir dönem flört ettiğim birini gördüm. O zaman istemeyen hatta defalarca reddeden taraf bendim ama bi bakınca giyimi kuşamı hoşuma gitti. Bu düşünceden sonra da derin bir vicdan azabı... Bunlar normal şeyler mi abla bilmiyorum sen söyle... Erkek arkadaşımı beğeniyorum ama saç sakal stili değişince duygusal dalgalanmalarım da çoğalıyo bunu erkek arkadaşımla paylaşınca çok yüzeysel bakıyosun yarın bi gün hasta olsak hepten azalacak sevgin demek ki diyo haklı.. ben de istemezdim böyle bir insan olmayı uğraşıyorum da ama nolacak bilmiyorum. Bi insan nasıl sevilir bilmiyorum. Aslında herkes gibiyiz birlikte güzel vakit geçiriyoruz, anlaşmazlıkları konusarak halledebiliyoruz, yanyana iyiyiz daha nolsun diyorum ama bi eksik hissediyorum. Ailesiyle tatile gitti, bir hafta erken döndü birlikte vakit geçirdik. Gayet evli gibi takıldık yani onunlayken hiç böyle düşüncelerim olmuyo ama yanından ayrıldığım anda bu düşüncelerle boğuşuyorum. psikolog afedersin sik sik yanında ne hissettiğine bak diyo iyiyim zaten sorun geceleri yanımda olmadığı zaman. Napcam abla bilmiyorum. Gelecek çok belirsiz ben çok kaygılıyım ondan mı yoksa cidden olmaması mı gerek hiçbi şey bilmiyorum

Mantıklı Kadın 2 ay önce yazdı:

Melosi, gereksiz kaygılı bir zihne sahipsin, bence ilişkin kötü değil ve ilişki istiyorsan kendinle ilgili teşhisin doğru, muhtemelen hayatın boyunca benzer bir iç mücadeleyi vermen gerekecek. Bari bunu değecek biri için ver, erkek arkadaşın da öyle gibi duruyor.

Diğer seçeneğin yalnız olmak, yalnızlık da lay lay lom olmasa da belki şu anki kaygıların kadar ağır hissetmeyeceğin için korktuğun kadar kötü bir seçenek değildir. Hiç yalnız kalmayı düşünüyor musun?

Erkek arkadaşın varken başka erkekleri fark etmen normal, korkunç bir şey değil, bir anlamı yok. Saçı başı saldığı zaman o kadar hoşuna gitmiyor olması da. Böyle düşünceler onlara da aynı şekilde geliyor, bu insan olmanın bir parçası. Kafanda büyütmene gerek yok. İnsan doğası ve duyguları birbiriyle çelişik bir varlıktır zaten. 

Bence senin ilaç kullanman gerekebilir. Bu kaygı durumuyla zihnin tek başına mücadele edemeyecek kadar bozuk bir biyokimyaya sahip olabilirsin. Yakın bir akrabam bipolar hastası ve ilaç altında normal bir hayat sürebilirken ilaç kullanmadığında kendini kontrol edemiyor. Psikoloğuna gitmiyorsan psikiyatrist görmeni öneririm, kaygı üzerine uzman birini.

elifsa (25 yaşında) 2 ay önce yazdı:

abla merhaba. ben (23) internet üzerinden biriyle (25) tanıstım ve 2 aydır flört ediyoruz. bana (ev adresime değil) hediyeler gönderiyor ve bana fena tutuldugunu, benimle evlenmek istediğini  (evlenelim diye baskı yapmıyor sadece dile getirdi), doğru kisinin onun icin ben oldugumu düsündügünü söylüyor. ben de ona karsı bi seyler hissediyorum elbette ama mantıgımı da geri plana atamıyorum onun kadar yüksek degil duygularım. birkaç haftaya yüz yüze buluşacağız. tanımlamak gerekirse benimle ilgili hep olumlu seyler söylüyor, bana her konuda tam destek oluyor, yaptıgı kötü hicbir sey yok bana karsı, hep benim mutlulugumu ön planda tutuyor vs. ben bunlara sasırıyorum tabi cünkü 8 aylık iliskimde dahi böyle el üstünde tutulmadım :D acaba ondan mı sasırıyorum olanlar normal mi yoksa anormal mi karar veremiyorum sen yorum yaparsan sevinirim.

bir de şöyle bir durum var kafama takılan bu kisi biraz pasif geliyor bana. babası askermis otoriter birisiymis ama flörtüm tam tersi olmus sanırım babası gibi olmak istemedigi icin. tabi uzaktan anneci mi onu da anlamam mümkün olmuyor bunu nasıl kontrol ederim onu da sormak istiyorum. anneci erkek ise benim icin hata olur cünkü hic sevmiyorum... 

son olarak da sunu söylemek istiyorum evet cok ince ve duygusal birisi fakat ben hayatıma aldıgım insanlarla uzun vadeli bi iliski düsünürüm o yüzden cocuguma baba arıyormuscasına davranırım. flörtüm pek otoriter gelmiyor yani biraz pasif gibi o yüzden o konuda cok muallaktayım. cevremdeki pasif babalı cocukların hic saglıklı hayatları yok. o yüzden bu durumu kafama takıyorum. ikimizin de zamanını harcamak istemem ama yaptıgı cogu sey de bana iyi geliyor. napacagımı bilemiyorum. bana biraz fikir verebilir misin? tesekkür ederim.

Mantıklı Kadın 2 ay önce yazdı:

Elifsa, muhtemelen incel olduğu için evlenmek isteyen bir erkekle karşı karşıyasın.

Seni rahatsız eden şey erkeğin sana bir an önce kapak atmaya çalışan hali. Hipergamik bir dengede erkek kadından bir tık değerli olacağı için bir kadınla ilişkiye, o kadında karar kılmaya kadından bir tık daha az meyli olur. Biraz tok satıcı gibi davranır yani, malını (kendini) karşıya kakalamaya uğraşmaz.

Seninki bunun tam tersi gibi davranıyor, bu da seni rahatsız ediyor. Zaten son paragraflarda anlattığın şeyler de bunu onaylıyor. Maskülen bir erkek değil, o yüzden de kadınlarca çekici algılanmıyor, o yüzden de kadına hediye, ilgi, iltifat ile ödeme yaparak bir ilişki kurmaya çalışıyor; kendi hali-tavrı-çekiciliği ile değil.

Sen onay görmek hoşuna gittiği için bu ilişkinin içindesin ancak bu bir ilişki için yeterli değildir, onu kendi nitelikleriyle beğenmen lazımdı. Ben içinde hissedeceğin idealin %70 erkeği beğenmek, %30 erkeğin sana yaptıklarını beğenmek olduğunu düşünüyorum. Elbette ki bir erkeği delice yakışıklı bulduğun, mesela çok başarılı-zengin-ünlü biri olduğu için sana berbat davranışlar sergilese de bir ilişkide durmak ne kadar yanlış olacaksa, senin şimdiki durumundaki gibi sadece ilgi gördüğün için o kişiyle görüşmeye çalışman da o kadar yanlış, sürmez.

Erkek için üzüldüm ama senin yapabileceğin bir şey yok, kendi erkekliğini kendisinin inşa etmesi gerekiyor.

Asyranta (24 yaşında) 2 ay önce yazdı:

Internet ortamında daha fol yok yumurta yokken evlilikten bahseden erkeği çok da ciddiye alma derim.

Seninki fazla aceleci, seni işkillendiren de bu. İlişkinizi oldu bittiye getirmek istiyor gibi. Lovebombing yapıyor olma ihtimalini de göz önünde bulundur.

Her ne kadar onlineda sana çok olumlu bir profil çizmiş olsa da yüz yüze gelmedikçe samimiyetini anlayamazsın. Eğer illa ben bu adamı tanıyacağım diyorsan, kararlıysan, birkaç kez buluş.

Kendinden, hayatından ve ailesinden bahsederkenki hal ve tavırlarını incele, onlarla ilgili çeşitli sorular sor, geçiştiriyor mu, lafı ağzında mı geveliyor yoksa açık açık konuşuyor mu bak vs... Bu sayede sorularının birçoğuna yanıt bulabilirsin. Incel olup olmadığını da anlamış olursun. Bir süre sonra gördüklerinden/duyduklarından hoşlanmadıysan, hala şüphe içindeysen ve karşındaki kişi kafandaki soru işaretlerini gidermiyorsa bu ilişkiyi sürdürmek zorunda değilsin.

Asyranta (24 yaşında) 3 ay önce yazdı:

Mantıklı ve anlamlı bir hayat, saygı ve dozunda sevgi içeren bir ilişki insanı ne kadar mutlu edebilir? Daha doğrusu ne kadar duygusal doyum olur böyle anlamlı bir yaşam tarzında?

Sana muhalefet olacak yer aradığım için değil, bayadır düşündüğüm bir şey. Fırından yeni çıkmış sıcak sıcak bir reflection paper...

Büyüsüdür tarotudur ilgiliyim, ama inan romantik ya da ruh eşi ruh ikizi vb new age ıvır zıvırlarına inanan bir insan değilim. Dalga geçerim, aşk sözlerinde iyi değilim, duyguları kelimelere dökmede berbatım, seni seviyorumu bile zorlarlarsa söylerim -%70 yalandır-, evlilik fikri beni ortamdan kaçırır. Birinden hoşlandığında ona dövecek gibi bakan, didişen, dövüşen o kızım. Erkeğimle ara sıra dövüşebilmeliyim :)

Bende sadece şu var: Gönül ilişkilerinde mantığımla hareket edersem çoğu zaman tatmin olamayabilirim, risklerden koruduğu için mutsuz da olmam evet iyi hoş güzel, uzun vadede faydasını görürüm ama tam anlamıyla mutlu da olmam, beladan korur, içim rahat olur ama duygusal doyum/tatmin sağlamaz yanılgısı... Bir şeyler beni devamlı rahatsız ediyor ilişkide mantığı öncelemekle ilgili.

Durum bu. Düşüncem yüzünden o döl kokulu alfaların kucağına zıplayacak değilim, ilişki anlayışım birçok arkadaşım gibi zengin koca kafesleyip, beşi bir yerde taktırıp her yaz Dubai'ye gitmek de değil.

Gruba her düğün, gelinlik ve altın fotosu attıklarında -belli etmesem de- bir öğürme refleksi geliyor bana, refleks diyorum, istemsiz. Onların istekleriyle bir derdim yok, bana çok ters geliyor.

40 yılda bir aaaşk diye deliriyorum evet (her otistik kadar). Ama inşallah, Rabbim göstermesin, kocaaaam, gelinliiik diye ortalığı ayağa kaldırmam 30larıma doğru. 30larında koca koca kadınlar liseli aşık genç kızlar gibi davranıyorlar şu an Cıvıtık, bağımsızlar, paraları var, güzeller ama böyleler işte. Çok ürkütücü, çaresiz, hiç yaşamak istemeyeceğim türden bir psikoloji. Yine de onları suçlamıyorum, malum, hormonlar, çocuk, biyolojik saat, tik taak...

Aşk denen boku dizilerle filmlerle romanlarla pompalaya pompalaya hepimizi pembe bir balonun içinde yaşatmak istiyorlar. Aşk neymiş be? Cinsellikse cinsellik, tutkuysa tutku, mantıksa mantık bu kadar basit. Ne aşkı be, ne aşkı?!

Bir yanım böyle, bir yandan da kadar tutkuyla, o rollercoasterdan hallice duygularımla mantıklı olmaya çalışmak da ölüm. İşime gelmemesinden ziyade, hiç doymam, eksik kalırım düşüncesinden, ileride evlenirsem de "bu dandun adam beni kesin sevmiyor, benimle sadece mantığına uyduğum için evlendi" diye kafamda kurup, muhtemelen bu yüzden adamı bir gece uykusunda boğabileceğimi veya dönmemek üzere ghostlayabileceğimi az buçuk bildiğimden...

İşte bu yüzden ciddiyet de nanay, ama olacaksam da ciddi olurum. Ciddiyet istesem de sevmeyen, sevmeyi bilmeyen, pür mantık birine denk gelmek istemem, kimse istemez.

Ama tehlikesizliği, düzeni, rutini seven yanım mantığı da seviyor :D Ara sıra da dövüşmeliyim, adamla karşılıklı birbirimize laf sokmamız bazen tutkulu bir seksten farklı değil benim için.

Şu anki gavuru da tehlikesiz buluyorum... Dark triad değil o kesin de, OKB'si var ve o koyu dindar yanını yüzeyselliğiyle çok iyi gizliyor benden, gözümden kaçmadı. Bu muhafazakarlar masum ayaklarına yatıyorlar da, aslında sulu dereden susuz getirirler adamı. Yine de enteresan bir çar, hiç öyle bir erkeğe denk gelmemiştim. Sıkıntı yaratabilecek bir tehlikesini gördüğümde tabanları yağlayacağım, belki de o benden önce yağlar, müsait.

Yapmadıklarımdan pişman olmam sadece ve sadece yaptıklarımdan pişman olmamla mümkün hale geldi.

Yıllardır sus otur hanım ol sakin ol onu üzme bunu yapma diye habire bastırdım da bastırdım kendimi, dayakla ve bu sözlerle büyütülmem de bir sike yaramadı. Zor bir çocuğum diye bunlarla terbiye olurum zannedildi.

Bir yanımın dünyayı heppp yakıp yıkası var, üstelik beni yapma etme diye sindiren annemin eline fırsat geçtiğinde daha fazlasını yapması, kendisinin bir zamanlar seve seve aldığı her riski bana yasak, günah diye belletmesi, hayatımı zevklerimi yaşadıklarımı kendisininkiyle habire kıyaslaması, seçtiğim kıyafetlerin, takıların benzerini almaya çalışması... Hadi saçma kuralları neyse, özgüvenimi niye zedeliyorsun, neden benim kendime ait seçimlerim olamazmış, olanlar da sadece senin yaptıkların sayesindeymiş gibi davranıyorsun? Halbuki arkasını ben topluyorum, yemeğini çoğu zaman ben yapıp önüne koyuyorum 2020'den beri... Eli ayağı tutan tembel ve umursamaz bir anneye annelik etmek de berbat bir his.

Bazen diyorum ki keşke engel olsaydı bazı adamlara körü körüne gitmeme, biraz engel olsaydı kısıtlasaydı. Keşke 1-2 kez olsun beni durdursaydı, "içimde kötü bir his var, gitme ona" deseydi en azından. Belki gitmezdim, söz dinlerdim, beni salmak yerine mantığımı kullanmam için bir fırsat verebilirdi. 18-19 yaşlarındaydım, hiçbir şekilde umursamadı kiminle beraber olduğumu, nereye gittiğimi. Allahtan içe kapanık biriydim de gece kulüplerinde sürtmek yerine sadece bir partnerle üniversiteyi bitirmiştim. Ona göre mutluysam sorun yoktu, ama bana o mutlulukların acı sonuçlarından hiç bahsetmedi. Benim deneyimlemem gerekti, hayattan tekme yiye yiye öğrenmem gerekti bazı gerçekleri.

Cehalet bazen mutlulukmuş.

Alpago (23 yaşında) 3 ay önce yazdı:

Asyranta, sen gerçekten çok kutuplusun. 

Eğer annen engel olsaydı bu sefer diyecektin ki bana baskı yapıyor ve kısıtlıyor. 

herhangibiri (28 yaşında) 9 ay önce yazdı:

Merhaba, bu yazınızla alakalı olup olmadığından emin olmamakla birlikte, sormak istediğim, neden görücü usulü (aile büyüklerinin ya da akrabaların aracı olduğu) görüşmelerde hiç heyecanlanmamam, süreçte etkilenmemem, evet bu insanlarla bir ilişki yaşayabilirim diyememem üzerine. Biraz duygusal içine dönük bir insanım, platonik hoşlanmalar yaşadım. Güzel giyime etkili konuşmaya diksiyona duruşa kendini yetiştirip yetiştirmediğine bakmakla birlikte gözlerinden (kendisinden) bir elektrik alıp almamaya odaklanıyorum. Mantığın yanında ruhani bir şeyler de arıyorum. Bulamıyorum bulamadıkça umutsuz hissetmeye başladım. Muhafazakar biri olduğum için kendimi bir ilişki içinde ne istediğim ya da beklediğim konusunda gözlemleyemesem de hayatın akışında biraz çıkarımlarım oldu. Sevgi anlayış ilgi benim için ilk sıralarda. Sakin ve uyumlu bir insanım karşımda benden biraz daha girişken daha heyecanlı aktif güçlü ve sosyal biri olmasını, ona eşlik edebilmeyi istiyorum. Kabuğumu tek başıma kırsam da bunu yol arkadaşımla deneyimlemek isterdim. Sevgiye dönüşen aşkı da arıyor olabilirim. Kısaca, görücü usulünde bir mecburiyet ön yargı olduğu için mi (evet/hayır evleniriz/ evlenmeyiz) gibi bir netlik olduğu için mi bir ilişkiye başlayamıyorum. Bu tarz yaşayışı olan insanlara ne önerirsiniz? Benim için doğru insan karşıma hiç çıkmadı mı ben mi fark etmedim yoksa kendime haksızlık mı ediyorum? Sen ne kadar kendini yetiştirdin derseniz, bunun bir sonu yok, ama okumaya araştırmaya meraklı (yüksek lisans mezunuyum, ikinci üniversitemi okuyorum) kariyer konusunda inişli çıkışlı ama kendine bir yol çizmeye çalışan ortalama güzellikte yetişkin olduğunun yeni yeni bilincine varan yengeç burcu bir kadınım.

herhangibiri (28 yaşında) 8 ay önce yazdı:

Kariyer kısmını da açmak isterim, yani neden sosyal hayatta kendiniz tanışmıyorsunuz sorusu oluşabilir. Yüksek lisansımın son yılında küçük bi yerde işe girdim, ama tanıdık aracılığıyla olduğu için şart maaş vb açısından tatmin edici değildi, deneyim gözüyle baktım kabullendim malesef. Sonrasında yaşadığım şehirde sektöre olan saygınlığın ve maaşların tatmin edici olduğunu anlayınca şehir değiştirmek yerine ilgi duyduğum alanda ikinci üniversiteme başladım. Bi şekilde kazancımı sağlamam gerekiyor, alanımla alakalı eğitim workshop gibi çalışmalar yapıp üretim yaptım ve yapmaktayım. Yani sosyalleşeceğim alanlar kısıtlı, biraz da yaşamış olduğum hayal kırıklıkları ile yüzleşmem (bölümümü derece ile bitirmiştim) beni bu noktaya getirdi. Pozitif bi insanken gerçek dünyayla yüzleştim aslında bi yönüyle iyi oldu, gerçekten Polyanna bi insandım. Evliliğe bakışım da değişti bu süreçte, kendiyle iyi vakit geçiren bi insanım ama sosyalliğin önemini 23 yaşımdan sonra daha anlamlandırdım. Olgun biri zannederdim kendimi, geç büyümüşüm ancak farkediyorum. Ancak ilişkiler/evlilik meselesi yaş ilerledikçe beni çıkmaza sürüklüyor

Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

Merhaba Herhangibiri,

Tahayyülün sana işkence etmesini izledim. Alışverişe çıkacağını düşünelim. Kendine şunu dedin: ben şu renk, üstünde şu yazan, malzemesi şundan ve üstümde şöyle duran bir bluz istiyorum.

Bulma olasılığın nedir? İstersen tüm çarşıyı gez. Sıfır. 

Güzelce alışveriş yapmak için ne yapmak gerekir? Bütçe ve kabaca tarz belirlersin kafanda ve hoşuna gidip gitmeyecek şeylere bir bakarsın.

Şimdi, insanların birileriyle olan etkileşimi bu iki davranış arasında bir skalada gerçekleşiyor.

MUAHAHAHAHAH. EVET MANYAĞIM VE GERÇEKTEN HER ŞEYİ SKALA-SPEKTRUM ÜZERİNDE GÖRÜYORUM. BU DÜZENLİ OKUYUCULARIMA BİR NOTTU. ÖZÜR DİLERİM. ÖHÖM.

Bir yanda kendine hiçbir kriter belirlemedikleri ve tamamen akışına bırakıp her şeyi deneyimledikleri bir seçme biçimi. Bir yanda madde madde ne aradıklarını belirledikleri ve bu yüzden bırak bulmayı, üstlerinde bir şeylerin olup olmadığını bile görmedikleri bir seçme biçimi.

İlk yöntem özellikle kadınları mahveder. Korkunç insanları hayatına alırsın ve hepsi ruhsal sağlığına bir çizik atar geçer, bu duruma hatta bavul doldurmak denir. O bavul giderek ağırlaşır ve en sonunda ilişki yaşayamaz hale gelirsin. Modern hayat insanlara bunu övüyor ve onların ilişki hayatlarını mahvediyor. Bu yola girmemiş olman güzel bir kere.

Ancak, ikinci uçta da böyle yalnız kalıyorsun işte. Kafanda idealize edilmiş bir figür var. İnsanlara "bu kendine ne katmış" diye bakamıyorsun da, "bunda ideal figürüme göre ne eksik var" diye bakıyorsun. Yani bardağın dolu tarafına değil boş tarafına odaklanıyorsunuz. İmkansızlaştırıcı bir zihin yapısı.

Bir insanın seçeneklerini değerlendirirken bu skalada ortada olması lazım. 

Kriterlerini unutmalısın. Evrim, senin kriterlerinden büyüktür. Sana cinsel çekim hissettirmesini ve kalbini ısıtmasını bilir. Ancak buna biraz gardını indirerek izin vermen gerekiyor. İnsanların eksiklerini değil, gerçekten berbat durumda olan insanlara bakarak onlardan daha iyi duruma kendini getirmişlerin eforunu taktir etmeyi ve artılarını görmeyi öğrenmelisin. 

Buraya kadar insanların nitelikleriyle ilgili olan kısımdı. Şimdi modern insanlar olarak zorlandığımız başka bir mevzu var, cinsel çekim ve aşkla olan ilişkimiz. Bizler için, bizlerin büyütüldüğü kültür ortamında bu kavramların eskiye nazaran çok daha fazla önemi var, doğru. İster istemez hayatta önemli bir şeyi kaçıracak mıyım korkusuyla doluyoruz. Eskiler, bu kavramları küçülterek -aslında insan ömrünün uzunluğu ve içindeki meşgalelerin çeşitliliğini göz önüne alıp bu kavramları gerektiği yere koyarak- yaşıyorlardı. Bu hep irade ve telkine baktı, bundan sonra da bunlara bakacak. Hayatı dolduracak çok fazla olumlu duygu ve meşguliyet var. Aşk istediğin için bekar kaldığında da başka duygulardan vazgeçeceksin. 

Ben şahsen bu durumlardan kurtulmanın yolunun beğeni + hayata teslimiyet olduğunu düşünüyorum. Kim çözmüş ki ben çözeyim bu dertleri be gülüm...

herhangibiri (28 yaşında) 8 ay önce yazdı:

İlk cümlelerinize öyle çok katıldım ki. Her gün düşüncelerimle (yaptıklarım ve yapamadıklarım, kararlarım, yaşamım) kendime işkence ediyorum. Ne kadar yürüyüş yapsam da, podcast dinlesem de iç sesimden uzaklaşamıyorum. O iç sesin de ilişkilere dair çıkarımları-belki önyargı- var. İster istemez kodlanmışım, biraz da ne kadar ailem baskıcı olmamaya çalışsa da kendimi bir ilişki içinde göremiyorum. 28 yaşında biri için ne kadar komik ve tuhaf değil mi? Bir kıyafet var sanki olduramıyorum. Güneş gözlüğünü bedenimde normalleştirip rahatça takmaya başlamam bile daha üç yıl öncesine ait. Bu kadar insani şeylerde bile çekimser olabiliyorum yani. Konudan uzaklaştım, elimde bir liste var farkındayım çünkü içten içe mutsuz olursam diye korkuyorum.. karşılıklı sevilmediğim ve muhabbet edemediğim bir evlilik yaşamak istemiyorum. Annem bu endişelerini bak babanla severek mi evlendim bir kez gördüm, ne kadar iyi anlaşıyoruz savıyla geçiştiriyor. Sohbet etmek ona göre öncelikli değil, babam da sessiz sakin biridir annemin aksine. Ben işin cinsellik çekim boyutunu düşündüğümde ise şuana kadar görüştüğüm kimsede hissedemedim. (Bunlar malesef ki bir ya da iki görüşme, istisna olarak son görüşmem dört kez oldu, hala çekim olmayınca olumsuz yanıt verdim). Demek istediğim bir şeye duruma alışmak için bile zihnimi hazırlamam gerekiyor. Mantığım ne zaman mı devre dışı kalıyor? Çok beğenip (karakter /görünüş) aşık olduğumda daha rahat bir insana bürünüyorum, korkularım biraz olsun hafifliyor.. ben henüz kendimle duygularımla anlaşabilmiş değilim. Karşımdakilere de belki de bu sınırlarımı çok net gösterdiğim için (istemeden) uzaklaşıyorum kimseyi de yakınlaştıramıyorum..son iki paragrafınızla tam olarak ne ifade ettiğinizi anlayamamakla birlikte, cinsel çekimin üzerinde durdunuz sanırım. Peki bu çekim ilk görüşmede de hissedilir mi? Olumlu duygular almadığım biriyle diğer görüşmeler yapılmalı mı, düşünceler değişir mi? Çünkü bu süreç ( nihayetinde karşıya ve aracıya olumsuz demek) beni çok çok yıpratıyor zor toparlıyorum

Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

Aşk hormonları beyindeki yargılayıcılık-karar verme bölgesinin faaliyetlerini baskılıyorlar. Mesela orgazm sırasında da kadında korku bölgesinin faaliyetleri baskılanıyor. İlginç fenomenler. Hayat, devam edebilmek için bizleri hacklemiş. Senin kadar çok düşünen kişilere ilerlemeleri için bir fırsat yaratmış, o da aşk olmuş.

Aşk geçicidir. Son paragrafta aslında buna atıf yaptım. Aşk hormonlarının neye yaradığının, beyne nasıl etki edildiğinin çözülmesi gibi, vücutta da 2-5 sene kadar dolaştıkları ve sonradan kayboldukları bugün bilinen şeyler. Aşktan sonra sevgi-beğeni-alışkanlık evresi geliyor, o da doğru bir profile aşık olduysan. Çünkü ilk paragrafta bahsettiğim durumlardan ötürü, tamamen yanlış bir insana aşık olup kötü yönlerini sonradan da fark edebilirsin. Aşkın gözü kördür. Kötü bir seçim ise sevgiye ve alışkanlığa değil, işkenceye ve toksik ilişkiye dönüşür.

Eski insanlar bu durumu biliyorlardı ve sonuç toksik değil sürdürülebilir olsun, önemli olan bu diye aşk sürecini pypass edip direkt olarak sevgi-beğeni-alışkanlık evresinden başlıyorlardı evliliğe. Bu mümkün müydü? Birçok çift için mümkün oldu, evet. Aşık olsan da, aşk ile başlasan da dediğim gibi birkaç sene içinde geleceğin nokta burası zaten.

Peki insanların bahsettiği bazı kötü evlilikler var, onlar ne? Bunlar üç grup. Birincisi, aşkın körlüğü ile başlayıp sonradan toksik olanlar. İkincisi, içinde aslında beğeni de barındırmadan zorla başlayanlar. Üçüncüsü, insanların kendine bakmadıkları için beğeni duygularını zamanla kaybettikleri senaryolar. 

Skala işine gelelim mi gene? Şimdi sen bana doğrusal bir çizgi hayal ediyorsun. Bu çizgide bir insana olan beğenini "hiç beğenmiyorum"dan "aşırı beğeniyorum"a değerlendirdiğimizi düşünelim. Aşk aşırı beğeniyorum noktasıdır. Yalnız bu aşırı beğenme bir şeyleri maskeleyebilir. Hatta, biz kadınlar için kötü haber, en aşık olunası erkek profili içinde bir miktar "dark triad" yani "narsisizm makyavelizm ve psikopati" barındıranlardır. Yani aşırı yüksek duygular uyandıran erkeğin gerçekten de toksik olması ihtimali hiç küçük de değildir. Bu erkekler evrimin ilkel zamanlarından gelen güdülerimize daha çok hitap eden erkekler olmakla birlikte evrimin ikinci aşaması olan kültürel evrim ve evlilik için ideal olmayan, bencil ve aldatma ihtimali yüksek erkek tipidir. Dolayısıyla, aslında kadın için ideal olan yer zaten genelde aşk da değildir. Aşka yakın bir beğeni hissedeceğin noktadır. Çizgimizi düşünelim, 0-10 arası bir skala olsun. 7-8 bir duygu hissetmek güzeldir. Harikadır hatta. (9-10 hisseden arkadaşlarım mutlaka dışarıdan görüş alsınlar.)

Evlilik görüşmelerinde erkekler açısından şöyle bir sıkıntı var. Kadının beğeni geliştirebilmesi için erkeği cepte göremiyor olması lazımdır. Erkeğin beğenip beğenmeyeceği de bir bilinmez olmalıdır. Aslında yatırım-evlilik temelde erkeğin kadına karşı kapısını-zarfını tuttuğu şeydir ve nitelikli ve seçeneği olan erkekte karar erkeğe aittir. Böyle oluşması gerekir oyunun. Bu bilinmezlik halini erkeğin flört süreçlerinde inşa etmesi nispetle kolaydır da evlilik görüşmesinde zaten kartlar açık. İkincisi, evlilik görüşmelerinde sonuç çok erken beklendiği için haliyle, erkeğin dış görünümünün ve oyununun-flört yeteneğinin iyi olması diğer becerilerinden daha çok önem kazanır, kısa zamanda etkileyebilmesi için. Erkeğin tüm becerilerini, becerikli olduğu konuları evlilik görüşmesinde muhtemelen sezemezsin. 

O yüzden ben aslında ortak ortam öneriyorum, adam kendi habitatında daha rahat davranabilir. Erkekleri kubarma testine tabi tutmak bayağı zorlayıcı bir şey onlar için :D

herhangibiri (28 yaşında) 8 ay önce yazdı:

Sanırım şimdi daha iyi anlıyorum söylediklerinizi. Bir skala olarak baktığımda hissettiğim hep nötr olmuştu, belki 10 üzerinden 6. Bu konuya neden bu kadar taktım, acaba o kişiye haksızlık mı ettim, insanları oyalıyor muyum gibi vicdan azabı bende oluşmaya başladığı için. Bir ılıklık sıcaklık ve beğeni oluşsa bu yola girebilirdim diye düşünüyorum. Ben de en güzelinin aşkın gözü kör etmediği sosyal ortamlardaki tanışmalarla olacağını düşünüyorum (ne kadar aile faktörü/tanıdıklık geri planda kalacak olsa da, kendim gözlemlemek isterdim) bakalım belki çevreme biraz daha olumlu enerji yaymam gerekiyordur. 
Bu arada görücü usulünde erkeğin dezavantajlı olduğunu, kartların açık olduğunu söylediniz. buna katılmakla birlikte, sürenin az oluşu vs kadın için de geçerli aslında. Yani kadının da beğenilmeme ihtimali var bu süreçte. O da dış görünüşü sohbet yeteneği vs ile ön plana çıkmak zorunda. Karşılıklı zor ve zaman zaman da yapaylık hissettiren bi durum.. teşekkür ediyorum düşünceleriniz için. Kendime ve başkalarına daha fazla şans vermeye çalışacağım 

Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

Kadın dış görünüş olarak beğenilmeli ve cilve yapabileceğinin potansiyelini hissettirirken iffetli olduğunu da düşündürmeli :D Ahahahahaha bizim işimiz de zor harbiden.

Dış görünüşün 6 ve üstü olması, olumlu hava yaymak ve vakarlı olmak, bir de utangaç olmak. Kadının parlayacağı şartlar da bu. Sen biraz dış görünümüne biraz da neşene-olumlu vibe yaymaya önem vererek yeni birileriyle tanışmaya bak. Vakar ve utangaçlık var gibi zaten.

Erkeğin 6 hissettirmesi konusunda bir not düşeyim. Erkeklerin değeri zaman içinde artabilir, artar da. 20'lerindeki bir erkeğin karizması ile 30'larındaki bir erkeğinki aynı değildir. Erkekler inşa olarak çekici hale gelirler. Eğer tanıştığın erkek 20'lerinde ise ve potansiyel-hırs sahibi görünüyorsa 6 hissettiren bir erkekle iyi bir ilişki 30'larında 8'e çıkabilir.

Tabi erkekler ve kadınlar, tersi de geçerli, 8 hissettiren insan salarsa, 5-6'lara düşebilir. Kendimize emek verecek ve dikkat edeceğiz.

Hayırlısı bakalım.

herhangibiri (28 yaşında) 8 ay önce yazdı:

Evet beni doğru tanımladınız :) özellikle hoşlandığım biri ise ekstra utangaç davrandığım için bende o cilve kısmını göremiyor olabilir insanlar. 20'lerin başında makyaj kendine bakım giyim vs baya eksikti önceliğim başkaydı şimdi daha dikkatli ve özenliyim, dahası içimden geliyor. Benim tanıştığım 30 küsür olanlar genel olarak kendilerini salmış saçları biraz dökülmüş kimselerdi, karizma açısından elle tutulur bir enerji alamadım çoğundan. Evet son görüştüğüm kişi ise benden iki yaş büyüktü yani 20'lerin sonu. Beni rahatsız eden kısımları dış görünüş olmasa bile (zamanla sempatik gelmeye başladı) daha çok yaşayışıyla ilgiliydi. Kitap okumadığını film izlemediğini ama eşiyle film vs izleyeceğini çünkü bunları tek başına yapmaktan sıkıldığı için yapmadığını söylediğinde acaba dedim. Hayatında iş ve ailesi arkadaşlarıyla çay sohbet vardı sadece, izin alabildiği vakitlerde ise türkiyeyi geziyormuş. Ben bu insanda kendine yatırım yapacak isteği göremedim. Sohbetlerimiz çok yüzeysel ve kısa kalıyordu yönlendiremiyordu, merak ettiği şeyler benle alakalı değil daha çok gelecekle ilgiliydi (kır düğünü mü salon düğünü mü tercihin, evlenince hangi semtte oturmak istersin, eğer okul bitince atanamazsan ne olur gibi gibi). Babasının otoriter biraz da baskıcı olduğunu çevremizden duyduğum için ilişkide çok sönük geride kalacağından çekindim ki kendisi baya çekingendi ben yanında baya dışa dönük kaldım, endişelerimi dile getirdiğimde ne var yani illa bir tarafın baskın mı olması lazım bazen ben bazen senin dediğin olur cevaplarını aldım. Eşitlikten yanaydı. Aslında kastettiğim bu değildi. Kastım eril olması yanında kendimi daha kadınsı hissedebilmek. Bilmiyorum öyle işte.. çok da deşmemin anlamı yok da, bir şeyin neden olmadığı üzerine düşünmek farkındalık kazandıracakmış gibi hissediyorum. 

Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

Erkeğin 3-4 yaş küçüğüne kadar yolu var bizim yaşlarımızda. Baskın birini tanırsan yaşa takılma.

Yahu erkekler uyumlu, yumuşak başlı kız bulamamaktan yakınır, kızlar baskın erkek bulamamaktan. Nasıl bulamıyorsunuz ulan birbirinizi anlamıyorum ki :D

herhangibiri (28 yaşında) 8 ay önce yazdı:

Ahaha ben de bilmiyorum :)) iyi pazarlar dilerim

bigolenique (23 yaşında) 11 ay önce yazdı:

tekrar merhabalar, umarım gününüz güzel geçiyordur.

 

ilişkilerimde gereğinden fazla verici olduğum arkadaşlarım tarafından sürekli belirtiliyor. bugüne kadar kötü bir ilişki deneyimim olmadığı için bu durum suistimal edilmedi hiç bir zaman, fakat nedense ne zaman bir ilişkim olsa odak noktamı ona yönlendiriyorum ve kendi sınırlarıma sadık kalmakta zorlanıyorum. yaşadığım iki ilişki döneminde de notlarımda bariz bir düşüş oldu, parnerime yardımcı olmam gerektiğini hissettiğim için sahip olduğum kariyer hedeflerini askıya aldığım zamanlar oldu, ve ben bu durumdan oldukça rahatsız olmaya başladım. hayatımın merkezinde kendim olmam gerektiğini biliyorum ama pratiğe geldiğinde kendi ihtiyaçlarımı yok sayıp partneriminkileri karşılama eğilimliyim.

sanırım duygusal kontrol konusunda iyi değilim. birinden hoşlanıyorsam işime odaklanmakta zorlanıyorum, kendimi oyalamak da bir yere kadar işe yarıyor, telefondan gelecek bildirimi beklemek sinir stres yaratıyor hshjs.

bu sebeple işimi ve eğitimimi yoluna koyana kadar erkeklere bir ara verme kararını aldım. bu da en az beş sene demek. zaten son erkek arkadaşımla bir buçuk ay önce ayrıldık, onun yasını tutmak ve inzivaya çekilmek için iyi bir fırsat diye düşünüyorum.

bu kontrol sorununu nasıl çözebilirim ve ilişkilere en az beş senelik bir ara vermek bu yaşta mantıklı mı? teşekkür ederim.

Mantıklı Kadın 11 ay önce yazdı:

Merhaba Bigonelique,

Aslında kadın için kötü olan bir çizgi anlatmadın. Kendinin ve karşının ilişki tatmini açısından kadının ilişki merkezli olması, kendini partnerinin önüne koymaması daha doğru bir nokta. Belki az biraz abartıyorsundur ancak ilişkin olması açısından diğer tarzda bir zihin dünyasına sahip olmaktan iyidir.

Tamamen değişmen gerektiğini düşünmüyorum. Sağlam bir akıl hocan olması gerektiğini düşünüyorum ama. İster baban, ister annen, ister ablan... Sana ileri gidip gitmediğini, istismar edilip edilmediğini doğru, hakkaniyetli bir biçimde hatırlatabilecek, kafan karıştığı zaman yardım alabileceğin biri var mıdır?

İkincisi, babanı nasıl bilirsin? Eğer aranız iyi ise sen de çok büyük ihtimalle iyi erkeklere çekilecek, iyi ilişkiler kuracaksındır, bu durumda hayatta mutsuzluk riskin az olur. Köşelerin ise yıllar içinde zaten bir miktar belirginleşecektir, biz buna olgunlaşmak diyoruz.

Emsal (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Abla yaptığın iş o kadar değerli ve önemli ki gençlerin sizin gibi rol modellere ihtiyacı var. Onlar adına da kendi adıma da teşekkür ederim iyi ki varsın.Danışmak istediğim şey;benim ve ailemin maddi durumu bu aralar pek içacı değil ve bu benim üniversiteye gidememe durumumu da doğrudan etkiliyor sevgilim yardımcı olmak istiyor  ve bu sebep için hayallerimizi ertelemeyelim diyor kabul etmek istemiyorum aramıza borç meselesinin girecek olma ihtimali ilişki dengemizi bozar mı abla?Yani bu yardımını kabul edersem gözünde değersizleşmekten korkuyorum 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Emsal, ben gençlerin hayata tutunmaları için üniversite okumalarının şart olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca yaşın çok ilerlemiş. Şimdiye kadar hayata tutunmak üzere alternatif bir uğraşlar geliştirmiş olman gerekirdi? Aile evinde mi yaşıyorsun halen? 

Bence evet, aranıza borç meselesi sokmayın ve gerek de olmaması gerekiyor. Ama bunun onun gözünde değersizleşmenle alakası yok. Aksine erkekler değerli gördüğü insana yatırım yaparlar, sen zorla istemediğin sürece, yatırım yaptıkça da seni daha değerli görürler. 

Senin hayatının genelinde daha fazla güvence sahibi olman için, bu ilişki bittikten sonra hayatına stabil devam edebilmen için kendine ait bir planın olması gerekiyor. Tüm hayatını kocan üzerine kurman bile riskli bir davranışken henüz evli olmadığın bir erkeğe göre kararlar almak çok çok riskli. Ayrılın demiyorum ama hem birlikte olacağınız hem de senin üniversite okumanın şart olmadığı bir hayat yolu düşünmeye çalışın.

ali (33 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Merhaba,

Yazılarınızı beğenerek okuyorum. 

Duygusal ama duygularını bastırmaya çalışan, her mevzuya rasyonalite çerçevesinde bakmaya çalışan bir erkeğim. Sosyal fobim ve müşkülpesentliğim nedeniyle bugüne kadar ciddi bir ilişkim olmadı. Şimdi benden hoşlanan bir kız var. Dünyaya farklı gözlüklerle bakmamıza ve ilgi alanlarımız biraz farklı olmasına rağmen sevimliliğinden ve güzelliğinden ötürü kendisine karşı koyamıyorum. Ben pozitivist bir insanım. O ise fala, burca meraklı biraz aşkokuşko bir kız. Mantığım bu ilişkinin bir yerde tıkanacağını, ilişkimiz çok da ciddileşmeden mesafe koymam gerektiğini söylüyor. Duygularım ise şansımı denemem gerektiğini söylüyor. Sizce çok mu karamsarım?

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Çoooooookkkkk gereksiz bir mesafe :) Fala-burca inanmak bir kadın için red flag değildir ki. Aksine feminen bir zihin yapısını gösterir. Mutlak aptallık derecesine düşmüyorsa sorun yok. 

Bakın bu yazımda, meselenin hayat görüşü farklılığı değil etik değerlerde denklik olduğunu yazmıştım. Arada nüans var. Hayat görüşü çok farklı olur, ancak ikiniz de bellki konularda olgun insanlar iseniz birbirinizin çizgilerine müdahale etmeden çok iyi bir eşleşme yaşarsınız.

Benim ilişkimde aileleler hayat görüşü olarak zıt. Türkiye'de iki kesim ne kadar zıt olabilirse o kadar zıt. Ancak, iki taraf da olgun ve girilmemesi gereken konulara kimse girmiyor. Senelerdir sorun yaşamıyoruz.

Bence sizinki kulağa harika bir eşleşme potansiyeli gibi geliyor. Kız yeter ki çok aptal olmasın ki öyle olsa bence itici gelirdi illa ki.