Kadın Gayrete Aşıktır

Redpill Çizgisine Alternatifler

Kader gayrete aşıktır diye bir söz var ya. Ben size gayrete asıl aşık olan şeyi söyleyeyim: kadın gayrete aşıktır. Bana istisnasız tüm kadınların çekileceği şeyi söyle abla derseniz, size “gayret” cevabını veririm.

Kadın, erkek, ikilik. Bu ikiliğin birleşmesinin sonucu çocuk yani “yaşam”. Çocuğu yaşatmak gerekliliği. Sen çocuğa bakmak zorunda olacaksın. Peki o sırada en az 3 kişinin sorumluluğunu kim alacak? Erkek. Tüm mesele bu. Tüm bu yok paraymış, yok arabaymış, yok kasmış, sizin sıraladığınız türlü türlü şeyler, hatta bunları indirgediğiniz “güç” kavramı bile yanlış hedef, nokta atışı değil. Bunların hepsi gayretin göstergeleri olduğu için geçer akçedir, ancak meselenin özü her zaman gayrettir. Hangi gayret göstergesinin daha değerli olacağı kadından kadına göre değişir. Meslek, müzik kariyeri, ustaca yaptığınız herhangi bir şey de gayret göstergesidir.

Gayretle ilgili bir diğer mesele, her tür gayret kadını çekse bile, kadını uzun vadede “düşüren” ve “yerde tutan :)” gayret tipi erkeğin hayata ve kendisine yönelik sergilediği gayrettir. Yani bir kadının peşinden koşarak, ona sevgi gösterileri yaparak aranızda bir etkileşim yaratırsınız, bu doğru, işe yarar ancak kalıcı olmaz. Çünkü hepimiz biliyoruz ki gayreti bir insan ancak elde etmediği şeye karşı gösterir, elde edilince gayretin varlık nedeni ortadan kalkar. O yüzden, bir erkek kadına karşı sadece az bir miktar, hayata karşı çok bir gayret sergilerse, kadının gözündeki çekici bir erkek olur.

Ama bir kadını en uzun süre yanında tutacak erkek, en fazla gayreti gösteren erkek olmaz, gerçi dertleri de bu değil zaten. Çünkü akıllı ve kendine saygısı olan bir kadın için gayret de asla tüm kriter değildir. Aşırı gayretin ve getirdiği başarının da bir bozar tarafı vardır: narsisizm. Tüm alfa söylemlerinin kaçırdığı büyük bir nokta burası, insan sadece güdüleriyle hareket eden değil, sevgi ve aidiyet üzerinden de motive olan bir varlık olduğu için, bunları görmediği yerde bir süre sonra durmak istemez. Yani bir erkek, gayreti ve başarısı sayesinde elde ettikleri yüzünden narsist birine dönüşürse, kadına çekici gelmekle birlikte hayatı biriyle birlikte sürdürebilme yeteneklerini tamamen kaybeder. Yeterince akıllı ve analiz yapabilen bir kadın, bunu ilk bakışta öngörebilir ve hissettiği çekime düşmez. Yani, gayretin aşırısı ve narsisizm, farkındalığı ve özsaygısı yüksek kadınları iter, onlar böyle bir erkeği uzaktan izleyerek bile elerler. O yüzden, alfa bir erkekseniz tanışma şansınız bile olmadan, yani çok güvendiğiniz tavlama oyunlarını dahi yapamadan -bence en kaliteli- kadınları kaybedebilirsiniz. Kadınların tamamı, redpillin çizdiği portre kadar edilgen, aciz ve hayatları üstünde kontrolü olmayan bir canlı türü değildir.

Gelelim, narsistin simetriğine. Bunlar da incel denilenlerdir, yani hiç gayreti olmayan kesim. Bunlar, gayretsizlik - başarısızlık - kendini sevmeme döngüsü içinde sıkışmış erkeklerdir. Durumlarına doğru teşhisi koymak yerine, kendileri bile kendilerini sevmezken kadınlar onları sevmiyor diye kadınlara sinirlenerek vakit geçirirler. Oysa ki bu kişiye kötülük eden kendinden başka kimse -ha muhtemelen onu böyle yetiştiren ailesi haricinde- yoktur. Tek yapmaları gereken bu döngüyü kırmaktır. Bunu yapabilmeleri için de önce yapabileceklerini tasavvur etmeleri gerekir. Kendilerinin bileceği iş.

İncellerin toplumun ne kadarını oluşturduğuyla ilgili konuştuk twitterda, gelen en büyük tahmin %30 idi. Yani, erkeklerin en az %70i bir şekilde gayret sahibi ve kadınlarla şansı oluyor. En fazla sayıda kadını kendine çekecek kişilerin narsistler olduğunu biliyorum, lakin üstte de açıkladığım üzere en makul kadınları kendine çekecek ve bir kadınla en mükemmel dengeyi sağlayacak, ikiyi bir yapabilecek erkek, gayretli olup narsizme kapılmayan bir avuçtan ibaret. Zaten Redpill'in "Yüksek Değer Erkek" dediği aslında bunlar, %70 Alfa, %30 Beta özellikleri taşıyan hem başarılı hem de uyumlu erkekler.

Alfalık yoluna kantarın topuzunu kaçırarak baş koyarsanız, kısa süreli yüksek düzeyde tatminler ve hayatın geneline yayılacak mutluluk arasında yapacağınız bir seçimle karşılaşacaksınız. Ben, mutluluğu daha stabil ve sürdürülebilir bulduğum için seçimim belli. Sizler de yolunuzu çizmeden artıyı eksiyi iyi değerlendirin.

İncel olmadığınız sürece, hepinizin kadınlarla şansı olacak. Çok kadının veyahut en kaliteli kadının sizinle olmasını hedef belirleyeceksiniz. Beta bucks olayı ve hipergamiyi dönüştürerek kontrol altında tutmak da bizim ahlaki sorumluluğumuz, biz kadınlar akıl ve ahlakı öne çıkararak bu meseleyi çözmeliyiz. Siz değil. Sorumlusu olmadığınız şeyi siz taktikle yapamazsınız da zaten.

Erkekler diyor ki biz gayret edelim peki kadın ne yapacak? Ne niteliği var? O seçimden sonra ortaya çıkacak. Kadının görevi seçmek, o da seçimini iyi yapıyorsa dahi nitelik kazanmış olur, doğru seçim yapabilmek de bir niteliktir çünkü. Erkek de her kadına değil nitelikli gördüğü kadına yürüsün, gururlu olsun. Kadınların götünü gereksiz yere kaldıran şey sizlerin hepsine rastgele yürümenizdir. 

Yorumlar

Alpago (23 yaşında) 7 ay önce yazdı:

 Alfa, %30 Beta özellikleri taşıyan hem başarılı hem de uyumlu erkek ne kadar uyum sağlamalıdır? Yani kadının güdümüne girip hanımcı olmak mı ?

Mantıklı Kadın 7 ay önce yazdı:

Alpago, bu benzetme ağırlıkla kendini düşün ama karşıyı da tamamen ihmal etme anlamına geliyor. Yani hayır, hanımcı bir erkeği kastetmiyorum. Yaptıklarının ağırlığında kendi istediğini yapan bir adam nasıl hanımcı olarak nitelendirilebilir? Sadece, karısının kırmızı çizgileri olacağını bilmeli ve karısı için gerçekten önemli olan konularda karının ricalarını gerçekleştirmeli, her konuda kendisinin düşündüğünün karısının istediğinden önemli olduğu sanrısında olmamalı. Bazen sırf karısı istediği için kendi başka düşünüyor olsa da razı gelmeli.

AMA BAZEN. SÜREKLİ DEĞİL.

Fylgja (20 yaşında) 8 ay önce yazdı:

kadınlar gayrete aşıktır, eyvallah, edicez de ama şöyle bir mesele var. beni eleştirdikleri bir konu da erkeklerin kadınlara güvenebileceğini söylemem demiştin diye hatırlıyorum, direkt olarak yazısı olmadığı için burada soruyorum, nasıl, ne derece? şikayet etmemeliyiz, sorunlar anlatılmamalı, en azından çözümünü bulmadı isen, tamam ama işten kavulduğumuz ve ya şirketin battığı bir günün akşamında eve geldiğimizde ne olacak? veya hastalandık, canımız yanıyor, nereye kadar sızlanmadan durulabilir? aynı evdeyiz mutlaka fark edilecek. bunlardan kurtulmak için çabalarken yanımızdaki kadına nasıl davranıcaz, bu süreçteki olumsuzluklardan ne derece ve nasıl koruyabiliriz? 

 

geleyim bu soruları asıl sorma sebebim olan hikayeye. ben diyet yapıyorum ondandır, bişey olmaz, geçer gider diye kimseye çaktırmdan 2-3 aydır doktora gitmeyi erteliyordum. bugün aldım paşa paşa randevuyu, ahrazlık yapıp yine almayacaktım ama tıp okuyan bi arkadaş ikna etti. evdekilere mecbur haber vermem gerektiği için üstü kapalı belki de yaşadığım semptomların yarısını bile anlatmadan doktora gideceğimi söyledim ve sanki ölecekmişim gibi muamele yapmaya başladılar. anlatsam çok evhamlılar, anlatmasam "bize güvenmiyorsun"a geliyor iş. kestirip attım şimdilik bu işi çözdüm ama ileride ne yapacağımı bilmiyorum. erkenden söylemek mi daha iyi yoksa gizliden gizliye gidip halletmek, ona göre" bak bende şu rahatsızlık varmış. ilacını alıcam, şunu yemem, şunu yememem lazımmış" diye açıklamam daha uygun olur bilmiyorum. direkt olarak siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda diye sormak ayıp olacakmış gibi hissettiriyor, bu yüzden ne tavsiye edersin tecrübelerine dayanarak diye bir kılıf uydurma ihtiyacı hissettim. 

üzüm üzüme baka baka kararır dedikleri hesap, dedem hayatında 1 defa hastaneye gitti onda da zaten, test teşhis derken adam 9 ay dolmadan vefat etti. bu doktor ve hastane inadının ondan geçtiğini düşünüyorum. evdekilere genelde "sürekli hastasınız, ne zaman otursak oram ağrıyo, buram ağrıyo diye şikayet ediyorsunuz" diye kızıyordu, hak vermiyor da değildim o yüzden şimdi bana da hastalık konusu açılınca ufacık birşey olsa bile bir anda kendini acındırır konuma düşmüş gibi hissettiriyor. ki ben sızlanmaktansa susup dinlenir veya ona göre meyve falan yerim. ona rağmen en ufak şey çok abartılması rahatsız ediyor. ölmüyorum sadece bi yerim rahatsız, sabahtan görünüp gelicem, ne bu evham, endişe. böyle davrandıklarında onlardan otomatik olarak uzaklaşıyorum. aynı evde bu kadar kaçamak yaşamak rahatsız ediyor. onların değişmeyeceğini biliyorum, kendilerince evham yapma sebepleri de olabilir ama yorucular. 

son bi tık günah çıkartma gibi oldu, hakkını helal et abla. hayırlı hafta sonları. 

Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

Kadınlara ne kadar güvenebilirsin? İnsanlara ne kadar güvenebilirsin? Kimseye %100 güvenemezsin ama yaşam tarzlarına ve prensipleri olup olmamasına, buna sahip çıkıp çıkmamalarına güvenebilirsin. Sen prensipli bir insanla yola çık ve gerisini şimdiden planlamaya kalkma. İnsanlar düşman değil, şeytan değil. Ayrıca karşı tarafın sana ne yapacağından çok senin bir şeyleri karşılama gücün önemli.

muharrem incel (28 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

alla alla bir de ben bu konu altında yazmamıştım ama, fuckzone kısmına alınmış yorumum. her neyse, benim batıl inançlarım da var, kadınları ve "ÖZELLİKLE HAYATIMDAKİ KADINLARI" mutlu etmenin bi ibadet olduğunu düşünüyorum ve bu düşünce tecrübelerimle de sabit. Kadınları mutlu ettiğinde her anlamda başarın da artıyor, kazancın da artıyor ve genel anlamda insanlar tarafından da kalbinin güzelliği daha net görülüyor cidden. bu yorumu görünür kılmazsan sevinirim, dipnot olarak eklemek istedim sadece. Yani gayet nesnel tecrübelerle paralel hareket eden batıl inançlarımın da etkisi olabilir "vericilik" üzerine düşününce. 

moon (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Abla son tivitlerini okuyorum ve şu sorular belirdi kafamda. Bu hafta full bunlar üzerine düşündüm. Artık bir şeyleri düzeltmek ve güzelleştirmek istiyorum çünkü.

1) Süper düzgün bir çocuk ama tipini beğenmedik, dindar bir kızız. Öyle süreçte tanırım diye ümit ve zaman vermeye nasıl bakalım (bana ölü yatırım geliyor çünkü de) . Neden elektrik alamıyoruz, bize çirkin geldiyse ya da elektrik alamadıysak yine de şans verelim mi yani

2)seviyorum sinyal veriyorum eğer sevilmezsem takıntı yapıyorum. 1 kere sevdim bir de yakın zamanda birinden hoşlandım. ulan 2 si de saçma sapan platonik. Bir şekilde platonik oluveriyorum. Daha doğrusu takıntı yapıyorum. Belki beni seveni de uzaklaştırıyorum kendimden. Ne yapmalıyım

3)Kadın olarak, karşısı yürüsün diye nasıl sinyal verilir. Ve karşı taraf neden almaz bu sinyali (o adam seni sevmiyor hanım kardeşim)

4)Artık evlilik istediğim bir dönemimdeyim. 1 yıldır böyle hissediyorum. Temizinden güzel bir ilişki kurup evlenmek istiyorum artık ve aşktaki bugım neyse çözmeliyim onu. Artık platonik olmayı takıntı yapmayı midem kaldırmıyor. Gurursuz bir hareket ki ben özgüvenli bir kızımdır. Aşka gelince neden böyle oluyor anlamıyorum. Aç gözlerimi cıvıtık

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

1) Tipini beğenmemek... Bu biraz açılması gereken bir mevzu.

Mesela gözlerini, ellerinin şeklini, boyunu yani değiştiremeyeceği şeyleri beğenmemekten bir yere varılmaz. 

Kilosunu, saç şeklini-tıraşını, giyimini beğenmemek gibi şeyler düzeltirebilir şeylerdir.

Burada çıkmaz sokak olan konu bunu senin talep etmen ve erkeği yönlendirmen durumunda aranızda çatışma çıkacak olması, çatışma olmasa bile erkek seni dinlese de henüz yeterince yatırım yapılmamış bir ilişkide seni biraz soğutacak olması -hani erkek lider, yetişkin olup bir şeyleri kendi halletmeli ya, onu yapmamış oluyor-. Öffff erkekler ya, şu ikinci maddeleri kendileri çözseler de bizi zorlamasalar ya.

Erkeği diğer nitelikleri açısından çok beğendiysen düzeltilebilir şeyler yüzünden elemeyin derim.

 

Çekim konusu... Bu anlatması o kadar zor bir konu ki. Ben içimde meseleyi çözdüm ama size nasıl aktarabileceğimi bilmiyorum. Çekim dediğimizi uzuuuun bir çizgi gibi düşün. Bu çizginin bir ucunda iğrenmek var, diğer ucunda arzudan kontrolünü yitirmek.

Şimdi iğrenme duygusunu yaratacak erkeklere bakalım: çirkin, tembel, disiplinsiz, ağlak, sorumsuz, iradesiz, çekingen, hiçbir kızla iletişim kurmayı bilmeyen, yalnız...

Arzudan çıldırtacak erkeklere bakalım: çok yakışıklı, başarılı, disiplinli, sorumluluk sahibi, tuttuğunu koparan, küstah, kadınlarla arası çok iyi ve çok kadın tarafından istenen ve artırıyorum, henüz bizim olmayan.

İki ucu hayal ettin mi? Şimdi, bu erkeklerin arasında da tonla erkek var. Erkeklerin en büyük kümesi bu iki erkek modelinin arasındaki erkeklerdir. Şimdi senin çekim duymak yani bir erkeği ödül olarak görmek için kendi değerini nasıl gördüğün ve ne kadar erkeğe maruz kaldığın çok önemli. Günümüz erkeklerini başarısızlığa iten nokta burası.

Sen eğer kendini sosyal medya filtreleri veya şımarıklık vs. sebebiyle çok üstte görüyorsan, çekim duyabileceğin erkeğin seviyesi yükselir. Sen eğer çok üstün bir erkekle seks için dahi olsa etkileşime girdiysen, çekim duyabileceğin seviye oraya takılır. Sen eğer sürekli instagramdan, arkadaşlarının sohbetlerinden chad erkeklere kafanda yer veriyorsan çekici bulabileceğin erkek sınırın yükselir. Kendine hayallerinle ne kadar dopamin pompalarsan, dopamin eşiğin yani bir erkeği çekici-ödül görme eşiğin o kadar yukarı çıkar.

Bunları yapmayan kızlar o aradaki erkekleri çekici bulabilir, yapan kızlar çekici bulamaz. En sağlıklı olanı ise ortalarda bir erkeği çekici bulmaktır zaten. Çünkü erkek çekicilikte yukarı çıktıkça ilişki için olumsuz özellikler taşımaya başlar: narsistlik, bencillik, seçenek şımarıklığı, vurdumduymazlık, aldatmak vs. gibi. Yani en çekici en iyi diye bir şey yok zaten. 

Kadınların en büyük mavi hap konusu, o rüya gibi olan erkeğin sadık ve evine bağlı bir erkek olarak lanse edilmesidir.

 

2) Sevilmediğin için takıntı yapmak ego zaafiyetine işarettir. Karşındaki kişiyi daha üstün, daha değerli görmüyorsun. Sevilmediğin için kendini çok değersiz görüyorsun ve bu değersizlik hissinden nefret ediyor, bu değersizlik hissinden kurtulmanın tek yolunun o istediğin kişinin seni sevmesi, onun onayını alman olduğunu düşünüyorsun. 

Değerini alternatif yollardan artıracaksın. Cila yapmaya zaman ayıracaksınız kızlar. O spor yapılacak, o saçlar doğru düzgün toplanacak, o ojeler sürülecek, o makyaj öğrenilecek, o kombin yapılacak. O dans öğrenilecek, o hobi edinilecek. Artık bilmiyorum yani neye ihtiyacın varsa. Başka kızlarda görüp imrendiğin şeyleri kendinde de görmek için çaba harcamalısın. Bu seni hem meşgul tutar hem başkalarından beğeni aldıkça egon tamir olur. 

Ayrıca ego zaafiyetinle ilgili aileden kaynaklanan bir yetiştirilme sorunun varsa bunlar üzerine farkındalığa ulaşmalısın.

 

3) Bakmak-kesmek, çeşitli vesilelerle konu açmak, zaten o bir şey yapınca elinde olmadan tatlı şekilde utanırsın, kıkırdarsın ki bu da bir işarettir. Etrafında dolanmak yani. Buna rağmen gelmiyorsa bir nedeni vardır. Kişisel algılayıp değersizlik hissine kapılma. Erkekler de seks harici isteklerinde oldukça acımasız şekilde eleyebiliyorlar kızları, erkekler kolay beğenir yargısı seks için geçerlidir. İlişki için değil. Yani biz nasıl çok az erkeği beğeniyorsak, konu ilişkiye geldiğinde de "muhtaç olmayan" erkekler o kadar az kızı beğeniyor, bu normal, seninle alakalı değil. 

 

4) Bence özgüvenli değilsin gibi geldi, reddedilmeyi aşka çeviriyorsun çünkü. Özgüvenli insanlar çoğu zaman gereğinden fazla seçenek şımarığı olurlar ve tekil insanlara takılmazlar. Bence sen madde 2'de dediklerim üzerine düşün.

 

Acele etme. Daha 25 yaşındasın. 25 yaşlı diyen insanları dinleme. Ormanda yaşamıyoruz. Sizler çok uzun süre güzel olacaksınız. Ben 36 yaşındayım halen güzelim. Korkmayın ve telaşa kapılıp oldurmak için oldurmayın. Ben sadece kısmetinizi kapatmamanız için yazıyorum.

moon (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Özgüven konusu inişli çıkışlı olabilen bir konu bence. Mesela özellikle pms dönemlerinde daha hassas kırılgan hissedip efkarlanmak için aşık olma durumunu düşünüyorum. Bu da takıntıya dönüştürmeye evriliyor. Aile konusunda hamdolsun bir yetiştirilme sorunum yok. Sadece dini sebeplerden dolayı zamanında bana yaklaşanları çok ittim. Şimdi evlilik isteği geldiğini hissettiğim dönemde doğru bir ilişkiyi nasıl çekerim nasıl kurarım bu konularda belirsiz ve özgüvensizim.

  1. maddeyle ilgili, çok uçlardaki kişilere düşmüyorum. Zaten genel olarak kolay aşık olan bir tip değilim. Sevdim mi tam seviyorum ahahha. Olaya mantık açısından bakıyorum biraz bunu azaltmam gerekebilir. Benzer eğitim,kültür, aile, maneviyat ve maddiyat isteğim isteğim var. Denklik de diyebiliriz buna. Ben denk olduğumu düşündüğüm kişilere çekiliyorum. Yani ne yüksekler ne alçaklar. Orta bence. Yani şımarık takılmıyorum açıkçası. Ama bahsettiğim denklikten altta kalan erkeklere de şans vermiyorum. Diğer bir tabirle eliyorum. Ama böyle yaparsam da evde kalma baskısı sarıyor. (örnek vereyim, görücü usulü görüşüp eklediği kişiler şu şekildeydi: biri benden 2 yaş büyük tipi iyi ama düzgün bir işi yok. Diğeri 32 yaşında ve aşırı olgun, diğeri 34 yaşında, başka biri de muhafazakar değildi. Ya iş kısmında ya yaş kısmında ya da muhafazarklık kısmında elemekten tip konusuna gelemiyorum bile. Bilmiyorum belki tipini aşırı sevsem diğer kriterleri görmezden gelir miyim ama gelmem gibi. Ben yeni 25 oldum, 30 yaş üstü de istememek en doğal hakkım olmalı. Ama çevre baskısı, ailem değil de akrabalarım baskısı..)
  2. Cila kısmına gelirsek tam da tavsiye ettiğin gibi formuna dikkat eden spor yapan biriyim. Tesettürlü olduğum için makyaj oje yok tabii. Ama iyi giyinirim fiziğim iyidir. Genel olarak da sade ve süslüyümdür. En başta kendime güzel gelmek isterim zaten. Salmıyorum yani tavsiye ettiğin gibi. 
  3. Dediğin gibi, karşı tarafın sinyalime karşılık vermemesi olayını kişisel algılamamalı ve onu elemeliyim ama yapamıyorum işte. Zaten zor sevdiğim için, takılı kalıyorum onda. Beni sevmedi beni sevsin kendimi değerli göreyim gibi de hissetmiyorum. Sadece birbirimize çok uygun oluruz bence denemeliyiz hissi geliyor ve zor bulmuşken kaybetmek istemiyorum. Ay ne garip. 
  4. Reddedilmeyi aşka mı çeviriyorum bilmiyorum. Çünkü hiçbir zaman reddedilmedim. Reddedilecek kadar belli edemedim ki zaten. Bana göre sinyal verdim güya ama başkasına sorduğumda bu sinyal değil ki filan diyor. Ama bence sinyaldi. O kadar güvenli ilerlemek istiyorum ki, bir de kırılmaktan korkmak olabilir, işi reddedilme kısmına getirmiyorum. Ay ayrıca erkekler adım atmalı gibi aşşırı kalıp bir yargım da var. Bir zahmet reddilme acısını ben değil de karşısı yaşasın. Benim kendi çapımda acılarım bana yetiyor yani. Gösterdiğin yollar gerçek hayatta o kadar işime yarıyor ki, çok teşekkür ederim. Bir gün sana, ya abla güzel bir ilişki kurdum sonunda diye davetiye filan atmak istiyorum. 

 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

  1. Genç istiyorsan potansiyele bakmayı, olmuş istiyorsan yaşça büyüğü beğenmeyi öğrenmelisin.
  2. E çok güzel aynen devam!
  3. Sevme duygunu biraz kontrol etmelisin. Aranda bir şeylerin belli olmadığı bir insanı düşünmek geldiği zaman aklından kovman lazım. Zikir yap :D Allah'ın önerdiği zihin kontrol yöntemi malum. Duygusal yatırımı çok yapıyor ve gündüz hayallerine dalıyorsun demek ki. Yapma, aklından kov böyle düşünceleri.
  4. Beğendiğin erkeğe bak ve konuş ki yürüsün. Şimdiye kadar yaptığın olmadıysa demek ki kendini irade ile başka türlü davranmayı öğrenmelisin. Başka denebilecek bir şey yok, üzgünüm :)

moon (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Zikir yapıyorum evet, ya seni yerim ne tatlısın. Böyle bir ablam olduğu için şanslı hissediyorum. Dediklerini uygulayıp yine uğrayacağım. Kendine çok iyi bak, çünkü sana ihtiyacım var❤️

moon (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Abla şunu sormayı unutmuşum. İlgimi daha farklı nasıl belli ederim, yüzyüze ortak bir alanımız da yoksa mesela (en son hoşlandığım kişi uzaktan bir akrabaydı) Tanıştıktan sonra (akrabalar filan da hakkında hep olumlu konuşuyordu, tanışınca bana da efendi, asil biri gibi geldi. Bir kez iş yerine gittim güzel bir sohbet oldu ama o kadar. Sürekli iş yerine gidemem, zaten utangacım biraz heyecanlanıyorum ) instadan ekleyip birkaç storisine cevap yazmıştım. O da geri takip etti, storisine attığım mesajlara gayet tatlı cevaplar verdi ama o kadar. Ekstra bir adım hiç atmadı. Mesela bu benim için yürümek ilgini belli etmektir Ben de maksimum bunları yapabiliyorum yürüme konusunda. Sence yeterli mi, yani geri adım atmadıysa bu kişiyi eklemeli miyim? Öte yandan adım atacağı kadar beni tanımıyor, ilk görüşte aşık olmadıysa da niye adım atsın, Farklı neler yapabilirim acaba sınırlarıma da uygun şekilde

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Bir kere, bu kişi özelinde konuşuyorum, uzaktan da olsa akraban olduğu için yürümesini uygunsuz karşılayacağından ekstra korkmuş olabilir. Evet takipleşmek ve atışmak bir şeydir ama tanışıklığa yormuş olabilir. Ah işte bizim zamanımızda böyle tıkanıklıkları aracılar işe aşardık. Mesela bir ablana ondan hoşlandığını söylersin, o da gider senin adına o kişinin ağzını arar, hafiften de çıtlatır senin ilgini. Ondan sonra olaylar olaylar...

moon (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Ya aklıma geldi aslında ama o şekilde ulaşabileceğim ortak bir ablamız yok. Bir de dediğin gibi akraba işi olunca benim sevdiğimi çıtlatmam filan biraz sıkıntı. Keşke böyle biri olsa da benim için biraz çabalasaydı. Olursa olur olmazsa yoluma bakardım. Ama yok maalesef. Görücü usulüyle görüştüm şimdiye kadar hep. Ama bana göre çok mantıksız adaylar geldi, geliyor. O yüzden hoşlandığım bu kişiyle şansımı bir denemek istiyorum ama akrabalık işi biraz olayı ciddileştiriyor. Görmeyeyim diye sessize aldım çocuğu instada, o storilerime hep bakıyor ama hiçbir adım atmadı şu ana kadar, sadece attığım adımlara kibarca cevap verdi. Eleyip yoluma bakmayla bakmama arasındayım. Çünkü bir adım bekleme girdabına hapsolmak istemiyorum. Derinleştirmek de istemiyorum. Kararsızım açıkçası. 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Açıkça niyetini söylediğini varsayalım:

Kabul eder çünkü senden hoşlanıyordur. Eğer profili öngördüğün gibi biriyse mutlu bir evlilik bile yaşayabilirsiniz. Kazanıma baksana.

Reddeder. Utançtan yerin dibine girersin. Eeeee? Çocuğu engellersin, gelebileceği akraba ortamlarını bir süre ekersin, o da bilmem artık kaç ayda yılda bir olur. Sonra ikinizin de zor zor hatırlayacağı bir hatıra haline gelir bu durum.

Ben olsam öyle sınıf-iş arkadaşım gibi sürekli yüzyüze bakacağım biri değilken inceldiği yerden kopsun derdim. Olmazsa da iletişimi tamamen keserdim. Kazanç-kayıp dengesi çok iyi bence senin vakada. Erkeğin kimseye söyleyeceğini sanmıyorum şahsen, seni neden utandırsın ki?

moon (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Of çok haklısın ya, dur bakalım ilerleyen günlerde neler olur. Utançtan yerin dibine girme riskini alabilir miyim alamaz mıyım bakacağız

Jerome (20 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

son 2 yılda kendimi geliştirmeye ve sorunlarımı çözüp geleceğe daha rahat yatırım yapmaya öncelik verdim. Büyüdüğüm evdeki erkek figürü sayesinde(dedem) 70/30 dengesi konusunda sıkıntı çekmiyorum eski model biriyim, özellikle ilişki peşinde koşma gibi bir niyetimde yok fakat dedem öldükten sonra onun boşluğunu kapanmayışı bir belirsizlik yaratınca o boşluğu ben doldurdum ve gayet de memnunum. kendi sınırlarımı korumak için kendimle alakalı hiçbir işi (yemek, çamaşır,bulaşık vs.) yaptırmıyorum. bbirnevi özerklik ilan ettim ve evin tamirat tadilat ve dışarıda yapılması gereken işlerine bakıyorum, babam ve babaannem var(babaannem farklı dairede) ikisi de yaşlı ve hasta. işlere ben baktığım için para ve dış ilişkiler dışındaki işlerde insiyatif alıp ona göre hareket ediyorum ve %95 başarılıyım, sorunda burda başlıyor benim bu kadar işle uğraşmamı ve başarmamı insiyatif almamı babam saygısızlık olarak algılıyo bende bir noktada bu seviye hastalanmak senin problemin (geçmişteki sıkıntılarının çok çok büyük kısmını biliyorum) zamanında mücadele etmemişsin, sınırlarını korumamışsın ben koruyorum başarılıyım bana güvenmen lazım artık sana çare yok dediğimde de hak veriyor tamam diyor sonra da ne kadar tetikleneceğim beni yıpratacağını bildiği şey varsa manipüle etmek için kullanıyor farkında olduğum için çok umursamıyorum ama bu takdir görmeyiş, güvensizlik ve samimi sevgi eksiği kendimi değerlendirip "tamam doğru yoldasın işleri hallediyoruz" gibi olumlamalar yapmama sebep oluyor, yazılarını okumak çok uçmadığımın olması gerekeni yaptığımı düşündürse de sosyal bir canlının bu kadar bireysel olarak iş yapabilmesi falan diye düşünürken narsist olma korkusu yaratıyor. her ne kadar sınırları koruma işini sıkı tuttuğum için babaannem(tehşisi konmamış kontral hastalığı var her iş istediği gibi olmayınca manipülasyona vuruyor) ile daha seviyeli bir ilişki var kendini bana karşı daha rahat davranıyor ben katılığımı koruduğum için sıkıntı yaşamıyoruz. yani anlıyacağın bu kadar şey içinde manevi bir boşluğu dolduramamak kendimden zaman zaman şüphe ettiriyor.

verebileceğin bir tavsiye varsa çok teşekkür ederim, iyi günler

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Yaşını doğru girdi isen daha çok gençsin ve insanlarla çatışa çatışa doğru geçinmeyi öğreneceksin. Şu an kendine güvenen biri sınırlarında gibi görünüyorsun. Narsist olan insanlar narsist olma ihtimallerini düşünmezler, aslında bilinç seviyesinde hiçbir hataları olduğu ihtimalini bile akıllarına getirmez, o tip cümleleri bile "bak ben ne kadar alçakgönüllü biriyim" diye düşünmek için kurarlar.

Jerome (20 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

yaşım doğru, ama korona dönemine kadar babaannem ve dedemle yaşadıktan sonra korona dönemi babamla yaşamaya başladım. babaannem ilerde el eline muhtaç olma deyip ev işlerini öğretti söküğü dikme temizlik yapma başka aklına ne gelirse, dedem de tamirat tadilat gibi işleri yaparken beni çırak olarak kullanıp o işleri öğretti ben lise 3e giderken kendi başıma çok rahat bir şekilde her işi ypabiliyodum şimdi buna 3 senelik bir tecrübe de eklenince her işten tam olarak anlamadığımı fark etsem de günlük hayatta bir sıkıntı yaşamıyorum ama günlük spor diyet hobiler her boşluğu doldurmuyor. deprem döneminden sonraki online dönemde 2 aylık bir depresyon dönemi geçirdikten sonra silkelendim ve hayata tutundum ve daha hedef odaklı davranamya başladım gün içinde hiç bir sıkıntım yok ama akşam olunca insan etrafında bi tatlı dil güler yüz arıyor

btw yazılar çok güzel umarım daha çok insana ulaşır ve yardım eder

Jerome (20 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

dediğine hak veriyorum ve başka insanlarla olan ilişkim farklı iken aile içinde bazı şeylerle başa çıkabilmek ve çerçeveyi korumak için narsist gibi davranabiliyorum hatta tam bir narsist olup sonra odama gidip "keşke böyle davranmak zorunda bırakmasaydınız kötü ama beni buna siz mecbur ettiniz başkalarına karşı böyle değilim diyorum" manipülasyona uğramamak için manipüle ediyorum sürekli, yıllar içinde geliştirdiğim birşey olduğunun da farkına vardım bu yüzden olabilidiğince az iletişime geçmeye çalışıyorum fakat çok yormaya başladı "evliliği sürdürmek için sürdürmek" gibi geliyo kendi gerçekliğimi oluşturup doğru olduğuna karar kıldığım şeylere (bazı yazıların,başka yazılar ve videolar gibi) kendimi maruz bırakarak doğrudan sapmamaya çalışıyorum ama bu ilerde beni ne derece etkile bundan biraz endişeliyim, eğer doğru bi seçim yaparsam zaten benim çerçeveme uyum sağlıcak bir şifacı bulucam ve benim müdahale etmemem gerekn ilgi alanları olucağı düşüncesi ile kendimi olumluyorum ama bu kadar kendi kendine yapılmış aktivite ne derece doğru, doğru ise de ne kadar daha sabretmeliyim. çoğu fikrine katıldığım ve değer verdiğim için sana danışmak istedim

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Frost, senin narsist olduğunu düşünmüyorum. Daha çok uyumsuz diyelim. İnsanın kendini çiğnetmeden başka insanlarla geçinmeyi öğrenmesi, edinilmesi gereken bir beceridir. Küçük yaşlarda ailece kazandırılmamış ise insanın burnunu sürte sürte bunu yapmayı öğrenmesi lazım. Ben de biraz senin gibiydim. Ancak bunun çözüm yolu insanlarla iletişimi kesmek değil, aksine daha çok iletişimde kalmak ve etkileşim anlarında kendini, tepkilerini kontrol etmeye çalışmak. Bunun ilk adımı da meseleleri, sana söylenen sözleri, genel itibariyle dünyayı sana yönelikmiş, sana karşıymış, sana kastı varmış gibi algılamaktan kurtulmak. Muhtemelen çoğu şeyi aslında olduğundan dahi kişisel algılıyorsun ve bu sende savunma mekanizmasını çalıştırıyor. Aslında hiçbir şey o kadar da bizimle ilgili değil. Bizden başka hiç kimse de bizimle bizim kadar ilgili değil. İnsanların davranışlarını "bu bana böyle mi yapıyor, yoksa herkese mi böyle yapıyor" farkındalığı ile okursan, kendini uyumsuzluktan bir miktar kurtarabilirsin. 

Narsistler geçimsiz insanlar değillerdir, aksine ilk etapta insanı çekmeyi, etkilemeyi, onu harika hissettirip ne kadar güzel iletişim kurdukları konusunda kendilerine hayran bırakmayı çok iyi bilirler. Ancak insanları sevmezler ve bu ilk muhteşem iletişim dönemi sonrası aşağılayıcı davranarak insanları uzaklaştırırlar. Seninkinin böyle bir süreç olduğunu sanmıyırum.

Jerome (20 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Yapıcı eleştiri için çok teşekkürler, katılıyorum. Kişisel aldığım konular var çünkü uzun zamandır yaşadığımız şeylerle alakalı, olduğu gibi kabullenip akışına bırakmak çok işe yaramadığı için biraz daha sürece müdahalede bulunmaya çalışıyorum, başkaları ile alakalı konularda bahsettiğiniz özelliklere dikkat ediyorum, sanırım yılların biriktirdiği bir gerilim var ve bunun azalması için uzaklaşmaya çalışıyorum. Çözüm yolunda hem fikir olduğumuz zaman uygulama konusunda sıkıntı çıkıyor genellikle, stabil bir süreç/düzen yok, o tekere mutlaka bir çomak giriyor ve çomağı sokan 90% ben olmadığım için bu bende yüksek agrasiflik oluşturuyor. Hastalık ve yaşın getirdiği bazı şeyler onları bunlara ittiğini düşünüyorum ve hak vermeye çalışıyorum fakat buna uzun vaadede sabretmek çok yorucu. Geçmişte yaşadıkları şeyler hakkında şikayetlerde bulunmaları ve şuan düzeltemez halde olmaları onlara olan saygımı da azaltıyor ve fikirlerine verdiğim değer de bu yönde düşüyor. Okul, iş gibi curcunalar içinde daha kolay sebredebileceğimi umuyorum, uzaklaşmak ve önüme bakmak için güzel fırsatlar gibi geliyorlar.

 

Fikirleriniz ve yazılarınız, günümüz karamsarlığındaki insanlar için böyle şeyler olduğunu düşünen birilerinin varlığını göstererek nerde ne aramaları gerektiğine dair iyi bir aracı ve umut olduğunu düşünüyorum, umarım devam edersiniz ve daha fazla kişiye ulaşırsınız.