Kadının Sizinle İlişkisinde Kilit Nokta: Arzu değil Oksitosin

Redpill Çizgisine Alternatifler

Bilirsiniz, “kadın erkek gibi sevmez, onun arzusuna oynayın” şeklinde bir temel görüş var.

Kadın da sever, sevmediğini düşündüklerini iddia etmiyorum. Erkeğin kadını sevdiği gibi sevmez, o doğru. Ancak, arzu kadında asıl aramanız gereken şey değildir. Bu yanlıştır. Bu noktaya itirazım var. Uzun bir yazı, ancak kafanızda çok önemli bir noktayı oturtacak, mutlaka bitirin.

Kadınlar sever. Kadınlar gerçekten çok sever. Sevgi dediğimiz şey esasen oksitosinle sağlanan bağlılıkla hemhaldir. Yani kadın sever ama bağlanmakla. Yani emekle. Yani zamanla.

Kadın erkeği neden erkeğin kadını sevdiği şekilde sevmiyor? Kadının sevgisi koşullu, peki bunun nedeni ne?

A Quiet Place filmini izlediniz mi? Filmde, başroldeki kadın karakter hamile. İnsanları inanılmaz çevik hareketlerle avlayan, sese aşırı duyarlı uzaylıların istilası altında yaşanılan bir ortamda geçiyor film. İnsanlar avlanılmamak için yolu bulmuşlar: çıt çıkarmamak. Kadının doğururken bile bağırmaması, doğan bebeğin de ağlarsa duyulmaması gerekiyor. Neden? Ses çıkarırsan yem olursun.

Bu film çok karikatürize olsa da, insanlığın güdülerinin şekillendiği ilkel zamanları bize düşündürtmesi açısından işlevsel. Doğada da kadın ve bebeğin durumu bundan çok farklı değildi. Kadın, özellikle doğum yaptığı veya bebeğini yakınında taşıdığı dönemlerde çok güçsüz düşüyor, hem bebeğinin hayatı hem de kendi hayatı tehlikeye giriyordu. Ya vahşi hayvanlar onları öldürüyordu, ya da açlık.

Güçlü erkek işte kadındaki bu korkuları gideriyordu. Erkek onu hayvanlardan koruyordu, kadına ve çocuklarına yemek sağlıyordu. Güçlü olmayan bir erkeğe güvenmekse, kadının gözü önünde çocuklarının ölmesi demekti.

İşte bu gibi travmalar, kadının erkeğe koşullu bağlanmasının en temel sebebidir. Bunun yanında, erkeklerin sıklıkla ölmesi yüzünden kadının yeni bir partnere adapte olmak zorunda olması, erkeklerin kendi cinsel stratejileri yüzünden kadınları terk etmesi ve yeni kadınlara gitmesi de etkiliydi bence ama esas tetikleyicinin güvenlik olduğunu düşünüyorum.

Kadının güvenlik ihtiyacını anlamalısınız. Güven, yaşamın devamını garantileyen şeydir. Bir dişi, güvende hissetmezse doğum bile yapamayabilir, özellikle de ilk doğumunu. Doğum sancıları kaçar, doğumu durur. Neden? Aynı bahsettiğim filmdeki gibi, yavrusu ya da kendisi av olmasın diye. İstenmeyen ilişkiden acı duymak da bununla alakalıdır. Güvenlik hissi yoksa, kadın gevşeyemiyor ve penisi vajinaya alamıyor. İlişkiye zorlanırsa da, acı hissediyor.

Yaşam, kendini her şekilde korumaya çalışıyor baksanıza. Kadınlardaki, çok şikayet edilen bu koşullu sevgi, bugün bizlerin var olmasını sağlayan etmenlerden biridir.

Kadının güdüleriyle savaşmasına yardımcı olmanız için kadın-erkek rollerine ve liderliğe, ailenin reisi olmaya, kadın gibi ilişki merkezli değil hayat merkezli olmaya vs. dair sürekli yazıyorum, biliyorsunuz. Öte yandan, iradeden, ahlaktan, mantıktan, duygulardan en çok bahseden insanlardan da biriyim. Bu kavramların farkındayım, dahası önemlerini hatırlatıyorum. Ancak olayı tamamen güdüsellikten arındırmaya çalışmıyorum. Neden?

Güvenliği olmayan bir kadın için bunlar lükstür. Temel ihtiyaç karşılanmazsa da, lüks terk edilir. Olay bu.

Arzu kelimesini merkeze alıp, kadın-erkek ilişkilerinde sevgi değil arzu önemlidir dediğinizde, eksen kayıyor. Kadınlar sevemezmiş, arzularının kölesi olurlarmış ancak gibi anlaşılıyor. Öyle değil. Yukarıda anlatılan, "güçlü erkeği seçmek"e arzunun yolu demeyelim. Güvenliğin yolu. Kadın, önce güvende hissetmek istiyor, anlamanız gereken bu.

Erkek, yatırım yaptıkça kadını sever diyorsunuz ya. Aynı şey, kadın için de geçerlidir. Kadın, ilişkiye yatırım yaptıkça erkeği sever.

  • Birlikte iyi zaman geçirmekle.
  • Muhabbetle.
  • Paylaşımla.
  • Seksle.

Bakın burada ilgi-hediye-iltifat gibi vericiliklerden bahsetmiyorum. Kadını hayatınıza dahil edip, onunla zamanınızı paylaşıp onun sizi, erkekliğinizi tanıma şansına sahip olduğu, niteliklerinizi gözlemleyip onları beğenebildiği bir günlük düzeni konuşuyorum. İnsanı sağlıklı bağlayan şeylerin vericilik değil nitelikler olduğunu birçok kez dile getirdim.

Kadın, ilişki içinde olduğu zaman erkeğe oksitosin salgılar. Yani bağlılık. Çocuğuna daha çok oksitosin salgılar, doğru. Ama erkeğine de salgılar. Kadında sizdeki nispetinde yüksek bir testosteron yani “oksitosin nötrleyici hormon” da yok üstelik. Siz, o testosteronla bu kadar sevebilirken, oksitosin salgılama ustası bir kadın erkeğini neden sevmesin? Şaşkın mısınız olum siz? Kadın, sevginin esas üstadıdır bir yerde. Ancak yukarıda anlattığım üzere, kadının eşini koşulsuz sevmesi; kadının çocuklarının veya kendinin ölümüyle sonuçlandığı için, bu sevgiyi romantik hayatında kontrol etmeyi öğrenmek zorunda kalmıştır.

Bu oksitosin işte kadının size olan sevgisidir, giderek artar, düşmez. Oksitosin güvenilirdir. Oksitosin sağlamdır. Oksitosin, bir ilişkinin çimentosudur.

Kadınların yavaş sevmesi de bundandır. Kadın önce güvenmek ihtiyacı duyar. Korkuyoruz olum biz, anlayın bizi. Erkekler seçimleriyle sınırlı sayıdaki şanslarını heba etmiyor ki bizler gibi, onlar bodoslama sever tabi. Bizde yumurta sınırlı, bebek sınırlı, zaman sınırlı. Her bir deneyişimizin yaşamasını istiyoruz, buna yönelik korkumuz sizin çocuklarınızın yaşamasına dair endişenizden çok daha büyük.

Bir ilişki insanın beklentilerini karşıladığı zaman, o ilişki insanda sevgi ve bağlılık doğurur. Kadın-erkek ilişkilerinde öncelemeniz gereken değer arzu değildir. Emektir. İlişkidir. Ancak güdülerle savaşmayan bir ilişkidir.

Bunu yaşadığınız zaman, kadınınız sizi sevecek. Hem de çok sevecek. Arzularını öncelemeyen bir insan olursa da, 3. kişilere karşı hiç olmadığınız kadar güvende hissedeceksiniz. Hep diyorum, aslında hipergami kadın için bir yüktür. Ona bayılmıyoruz. İnsan, önce sevmek-sevilmek ister, aranmak yorucudur. Güvensiz hissettiğimizde, o bir karabasan gibi, bir iç huzursuzluğu olarak üzerimize çöküyor.

Ben ailemden biliyorum. İflas ettiği halde terk edilmeyen erkekleri, hasta olduklarında bakılan erkekleri… Siz hiç mi görmediniz bu gibi örnekler şu hayatta? Gördünüz. İşte onu sağlayan şey oksitosindir. O erkek, kadına gücü yerindeyken güven temelli bir ilişki yaşatıp kendine bağlamıştır. İlişkinin size katkısı da budur işte beyler, güven (kadının çocuklarını yaşatacağına dair) verdiğiniz bir ilişkide bir kadının sevme kapasitesini görebilirsiniz.

Günümüz kadın-erkek ilişkilerinde erkeklerin büyük bir hatası bu. Kadına oksitosin salgılatacak kadar güven ve emek vermiyor, ondan sonra diyor ki kadın da hemen başkasına atlıyor. Bunlar karşılıklı sarmallar işte. Sen ne yatırım yaptın ki kadın sana bağlansın, seni sevsin?

Erkeğin güven vermesi önemli. Bu güven, sadece “güçlüyüm, sizi koruyabilirim” güveni de değil yalnız. “Bizi bırakmaz” güveni de bunun bir parçası. Bağlanmayan bir erkekle olan ilişki de sevgiye dönüşemez, orada oksitosin yeterince olmaz. Kadın yanınızda kalabilir ancak bu takıntılı olduğu için olur, ya da çaresiz olduğu için. Sizi beğendiği için değil. Sizinle görev seksi yapmaz ama kendine bağlamak amacıyla sürekli rüşvet seksi yapmak zorunda hisseder. Bu görünüşte daha tutkulu olabilir, ancak bu aslen seksin en güzel hali de değildir, içinde bağ yoktur.

Hassas bir dengeyi konuşuyoruz. Erkek, ilişki içinde kaldığı konusunda karakteri sayesinde güven vermelidir, “o dürtüsel değil, beni aldatmaz veya terk etmez”i hissettirmelidir, ancak ilişkiye muhtaç profil çizmesi ise hayata karşı güvensizlik endişesini hissettirir gene, o yüzden kadına ve ilişkiye muhtaç olmamalıdır erkek. Bize oğullarımız muhtaçtır. Erkeğimizin oğlumuza benzemesini istemiyoruz. Aksine biz oğullarımız ve kızlarımızdan sıtkımız sıyrılmışken bizlere destek olabilecek bir adam istiyoruz. 

Olması gereken aslında şu: kadın ilişkiye başlarken, size dozunda bir arzu duymalı. Nedir dozunda arzu? Yanlış bir erkek -mesela aldatacak, şiddete meğilli veya narsist(zira bunlar en delice arzulanacak erkek profilleridir)- olmanız durumunda sizi eleyecek, ancak bunun haricinde erkeksiliğiniz dolayısıyla sizi seçtiği bir arzu hali. İlişkiniz başlayınca bu arzu dahi azalacak, bunun erkekliğinizle bir alakası yok.

Bunu derken, artık arzu görmeyeceğinizden bahsetmiyorum, arzulanmayacağınızdan bahsetmiyorum, daha stabil bir beğenilme halinden bahsediyorum. Evet, tüm yazıda anlattığım üzere güven vadetmek kadında “başlangıçta” arzu uyandırır. Ancak, arzu dopaminle alakalıdır. Dopamin elde edilmiş bir şeye karşı giderek düşer. Dopamin “yeni”ye salgılanır, sana yeni olanı istetir, işlevi bu. O yüzden kaçınılmaz olarak zamanla azalır. Tam elde edilmemiş olma haliyle, yani dışarıda seçeneklerinizin olmasının bilinmesiyle bir miktar korunur, ancak hiçbir zaman yeninin salgılatacağı dopaminin yanına yaklaşması beklenemez. Genlerimiz, özellikle biriyle çocuk yaptıktan sonra daha geniş bir havuza ulaşmak için sizi yeni insanlara itmeye başlarlar.

O yüzden, bir noktada sonra arzunun beğeniye dönüşmesi ve ilişkinin arzu temelli değil beğeni temelli sürmesi lazım. Yukarıda anlattığım güvenlik duygusunu sağlayan düzgün, maskülen bir erkekseniz yani %70 alfa, %30 betalık özellikleri gösteren yüksek değer bir erkekseniz, o arzu “beğeni”ye ve emek de verildikçe “sevgi”ye dönüşecek. İşte bu aşama en sürdürülebilir, en stabil aşamadır. Beğeni arzusuzluk değildir, arzunun mantıkla düzenlenmiş halidir. Kadını koruması açısından bu kadarı gereklidir kadına. Arzu temelli başlamamış da olabilir bu arada ilişki, süreç zaten kaçınılmaz olarak buraya geleceği için bu bir sorun değil mesela, bence arzulama haliyle beğenme hali arasında bir pazarlık yapılabilir, hatta yapılırsa ilişki daha stabil olur, bunu yazmıştım.

Maskülen bir erkek değilseniz kadının güvenlik arayışını tehdit eder hale geleceksiniz ve kadın en geç çocuk istediği dönemde bu durumdan dolayı sizi beğenmemeye başlayacak. Dikkat ederseniz arzu önceden azalmıştı zaten, o ilişki açısından bir tehdit değil. Mesele, “beğeni”nin azalması. Kendi geçmişinden dolayı sizi beğenmeye beğenmeye seçmiş de olabilir. İşte kadın görev seksini, dırdırları, su koyvermeleri ve şartlar uygunsa yeni bir erkek aramayı sizi beğenmeyince yapar. Beta bucks senaryosu nedir? Budur.

Tabi bir de, kadınların çok küçük bir kısmı tamamen yenilik bağımlısıdır. Bağlanmayı bilmezler. Aşka aşırı önem veren şıpsevdi kadınlardır bunlar. Onlar, arzu bittikten sonra beğeni aşamasına geçemeyen kişilerdir. İşte, 3. kişilerle ilgili size tehdit yaratacak, arzusu bitince sizde tehlike çanları çaldıracak olan kadınlar bunlardır. Bazen de, kadın o kadar hipergamiktir ki güvenlik arayışını doyurmak mümkün değildir, nitelikleriniz makul olsa da yetmez. O kadınları da elemelisiniz zaten.

Arzusuyla yönetilen kadını değil, bağlanmayı bilen kadınları seçin. Bunlar, dürtüsel davranmayan kadınlardır. Bu kadınlar bağlanarak seks yaparlar. O yüzden de geçmiş partnerleri az olur. Böylece, sizi babalığınızdan daha emin kılarlar. Karakterleri bağlanmaya müsait olduğu gibi, davranışları, 3. kişilere olan mesafeleri de ilişki içinde kalmalarına müsaittir.

O yüzden oksitosine konsantre olmalı. Rollerimize uygun, kadını güvende hissettirecek bir ilişki ve bu ilişkinin kıymetini bilecek, ilkel davranmayan bir kadın…Arzuyu haddinden fazla öncelerseniz, yanlış kadın tiplerine gidiyorsunuz, arzu bitince ilişki bitti sanıyorsunuz ve boşuna telaş yapıyorsunuz.

Yorumlar

Alpago (23 yaşında) 5 ay önce yazdı:

Erkekler redpilli ne oranda almalı? 

Mantıklı Kadın 5 ay önce yazdı:

Yine yazdığım bir twit:

Kadın erkek ilişkilerinde çok kötü durumda isen ve çok iyi çocuksan Red Pill senin için bir ilaç.

Ortalama başarın varsa ve izzet-i nefsini korumayı bilen biriysen Red Pill senin için opsiyonel. Gerektiği kadar al-bırak.

Hayattaki tek gözlüğün Red Pill olduysa, geçmiş olsun bu flooddaki insansın.

Ben o yüzden bazen desteklerken bazen karşı çıkıyorum. Tamamen kişinin durumuna göre. Zehir de ilaç da olabiliyor çünkü. 

marsupilami (26 yaşında) 8 ay önce yazdı:

Cıvıtık merhaba,

Yazılarını ve görüşlerini ilgiyle takip ediyorum. Toplumun ve beklentilerin bu kadar hızlı değiştiği bir dönemde alternatif bir yerden rafine gözlemlerini paylaştığın için teşekkür ediyorum. Yorumlara elinden geldiği kadar  ciddiyetle cevap verdiğini bildiğim için son zamanlarda kafamı epey bir meşgul eden bir konu hakkında görüşlerini merak ettim. Biraz uzun olursa lütfen kusura bakma.

Beni daha iyi tanıman için birkaç bilgi vermek istiyorum kendim hakkımda: 25 yaşında bir erkeğim. Çok iyi şeklinde algısı olan bir üniversiteden mezun oldum, yurtdışında yüksek lisans yapıp Türkiye'ye döndüm. Daha öncesinde üniversitedeyken bir uzun ilişkim olmuştu. Terk edilmemle sonuçlanınca epey üzülmüştüm. Ardından 4-5 tane kısa vadeli cinsel birlikteliklerim oldu ama aradığım hayatın bu olmadığını, ilişkilere ve cinselliğe tüketme odaklı bakmanın tatminsizlik yarattığını fark ederek kendime odaklandım. 2 sene kadar kimseyle bir şey yaşamadım. İşime, kendime ve eğitimime odaklandım. Hatta biraz da bu konularda içime kapandım diyebilirim.

Kendimi şöyle görüyorum. Hayattan ne beklediğini az-çok bilen, içinde olduğu ilişkiye sahip çıkan, kariyer hedefleri yüksek ama mavi haplı bir erkek. Yani akla-mantığa güvenerek bazı dürtülerin var olduğunu görmezden gelmişim. Kendimden beklentilerim yüksek olduğu için de fazla ilgi gösteren biri değildim ilişki içinde. Ama kaba olan, anlayışsız davranan, bağıran-çağıran, gözü dışarıda olan biri de değilim.

Geçen sene bu zamanlar ikinci kız arkadaşımla tanıştım. Kafamızın uyuştuğunu, sağlıklı ve güvenli bir ilişki olabileceğini düşünerek ilişkiye başladık. Başlangıçta onun ilgisi çok daha fazlaydı. Ben onun kadar aşkla girmedim ilişkiye ve bunu belirtmiştim. Uzak ilişki yürütüyorduk ama ben Türkiye'ye gelip uzun uzun kalıyordum. Ardından tamamen Türkiye'ye yerleştim ve ilişkimizin 7. ayında beraber bir eve çıktık.

Kendi işimi yaptığım, unkonvansiyonel bir kariyer tercihi yaptığım için Türkiye'ye gelmemle beraber kendi hayatımı kurma ve ayakta durma kaygısıyla müthiş bir gelecek inşa etme sürecine & kaygısına girdim. Bütün zamanım işle ilgiliydi. En azından kafasal olarak. Önceliğim kendim ve işimdi. Bunu o zaman kız arkadaşıma söylemiştim. Hatta fazla bir dürüst şekilde.

Bu esnada aynı evdeyiz tabii ki. Beraber vakit geçiriyoruz, evdeyiz, dizi izliyoruz. Ama belki de onun arzu ettiği kadar aşık değildim ya da vakit geçirmiyorduk. Başka şeyleri ona tercih etmemden yakınıyordu. Ama bu yakınma bir iletişim olarak değil küçük sorunlardan problem çıkarma şeklinde gerçekleşiyordu. Onun da ilk ilişkisiydi, tecrübesizlik de vardı. En azından şu andan bakınca böyle yorumluyorum. O zamanlar ufak şeylerden problem çıkardığını düşünüyordum.

Ben ilişkimizin genel anlamda iyi gittiğini düşünüyordum. Yani ufak-tefek sorunları aynı evde birbirini tanıma sürecine veriyordum. Arka planda büyük şeylerden habersizdim. Meğersem o eve çıkmamızın üzerinden 1.5 ay geçmesinden sonra kendi kendine "acaba doğru mu yaptım, eskisi gibi değiliz, iletişim kuramıyoruz" şeklinde sorgulamaya başlamış. Bunu da ayrıldıktan 2 hafta sonra itiraf etti.

Ben tabii gelecek mücadelesindeydm. Bu esnada iş için şehir değiştirdim, hafta-sonları gidip geliyordum 1 ay kadar. Bu iş olmadı geri geldim. Ben dışarıdayken her gün konuşuyorduk ama. Bir sorun yok gibiydi.

Fakat bu esnada bir olay yaşadık. O olayın üzerine ayrılma kararı üzerine düşünmeye başlamış. Tabii bunu da ayrıldıktan sonra söyledi. 

Kendisi ciddi ailevi travmaları olan, ciddi hayat mücadelesi vermiş biri. 1-1.5 sene evden uzakta yaşamış, kendi özgürlüğünün mücadelesini vermiş, hatta formalite evlilik yapmış vs. Çok detaya girmek istemiyorum. Aile travmasını tetikleyecek bir olay yaşadığında çok güvensiz hissetmiş ve beni yanında bulamamış. Beni yanında bulamadığını hissetmiş. Sonra zaten kopmuş gitmiş, kendi anlatımıyla.

Ardından 1 ay kadar yine aynı evde olduğumuz bir süreç oldu. Bir gariplik olduğu aşikardı, kavga tekrarlarımız artmıştı. Çok konuşmuyorduk. 2 kez bu ilişki garip bir yere evrilyor, ayrılmayı mı düşünüyorsun diye sordum. Böyle bir kararı uzun vadede alırım diyip geçiştirimişti. Ben de bu esnada eski işim olmadığı için yeni ne yapabilirim fikirleri ve çabalarıyla boğuşuyordum. O yüzden kendi hayatım ve stresimle çok odaklı olduğum için o dönem süreci tam okuyamadım. 

Ardından 2 haftada olan oldu. Önce sence ilişkimizde bir problem mi var diye sordu. Beni sevmiyorsun gibi hissediyorum dedi. Ben de onu sevdiğimi, ona kıymet verdiğimi, sadece gelecek kurma evresinde olduğum için hayatımın en zor dönemini yaşadığımı ve bu dönemde yanımda olduğu için bunu çok önemsediğimi söyledim. Bir problem varsa seninle ilgidir dedim. O da düşüneceğini söyledi. Düşünerek evet hislerinin kendisiyle ilgili olduğunu belirtti. Önce ara verelim dedi, sonra ayrılalım.

Bu esnadan sonra yıkıldım diyebilirim. Çünkü ona yeterince ilgi gösteremediğimi, onun yanında olamadığımı, duygusal olarak onunla bağ kuramadığımı söyledi. Beni çok seven bir insanı üzmüş olma düşüncesi beni mahvetti. Ayrılmamıza rağmen hemen evden çıkamadım tabii ekonomik şartlar gereği. 10-15 gün boyunca onunla konuşmaya çalıştım. Bir şeyleri çözebileceğimizden bahsettim. İlk başta olumlu yaklaşır gibi olsa da çok gel-gitliydi. Ayrıca aşırı depresif bir moda girmişti. Evden pek çıkmıyordu. Modu düşüktü. Son 1 aydır böyle olduğunu fark ettim.

Fakat 10-15 gün sonra tamamen kendi şüphelerimin etkisiyle mesajlarını okudum ve ayrıldıktan 4-5 gün sonra biriyle beraber olduğunu öğrendim. Bana söylememişti. İtiraf etti ve çok pişman olduğunu, bu yüzden barışmadığını belirtti en başta. Sonra öğrendim ki çocuk son 1 ay boyunca kendisine ilgi göstermiş. Benim hiçbir şeyden haberim yok tabii. Bizim aramızın bozulmasıyla çocuğun ona ilgi göstermeye başlaması kesişiyor haliyle. Bunu sordum. Kesinlikle ayrılmamızın arkasında böyle bir şey yok. Ayrıldıktan sonra sana geri dönememek için bunu yaptım dedi. Mesajlarda ise beraberliğin ardından çocukla iletişim kurma çabası olduğunu gördüm. Çocuk pek ilgi göstermemiş gibiydi. Hepsini sordum, reddetti.

Fakat bu süreçte yalanlar ve manipülasyonlar olduğunu anladım. Ayrıca ilişki boyunca da iletişimsizlik olduğunu fark ettim. Hislerini bana hiç açmamıştı. Adeta ayrıldıktan sonra bana anlattığı değersizlik, biricik olmama ve görülmeme kaygıları olduğunu gördüm. Bana bunları niye anlatmadın diye sorduğumda, ben böyle biriyim, iletişim kuramıyorum dedi.

Benim hatam başka biri olduğu halde yine tamam toparlarız, devam ederiz, çözeriz demem oldu. Dönüp bakınca kendime saygısızlık yaptığımı görüyüyorum. Ama belki o anın şokun etkisiyle ve depresif ruh halinin onu savurduğunu söylemesiyle ona bir kredi daha açmıştım. O da başta tamam der gibi oldu ama yine istemediğini belirtti.

Evden taşındım. 15-20 gün boyunca alakalı alakasız yine iletişimde kalmaya devam etti. Fakat hep belli bir mesafede kalıyordu. Ben gidecek gibi olduğumda kendini hatırlatıyor gibi hissettim. Ya da vicdani rahatsızlığı mı vardı bilmiyorum. En son sinir krizi geçirir gibi oldu. Eski eve gittim. Önce hakaretler, küfürler. Sonra yine istemediğini, kesinlikle istemediğini söyledi vs. Böyle saçma sapan bir loopa girdik.

Bu esnada mesajları devam etti. Hatta önce görüşelim dedi sonra vazgeçti. En son 2-3 haftadır başka biriyle görüştüğünü öğrenince her yerden engelledim. Bana mesaj attıkça çünkü duygu durumum alt üst oluyordu. 2-3 günde bir muhabbet kuracak bir mesaj atıp sohbeti fazla uzatmıyordu. Engelledikten sonra fake hesaplardan ona ulaşmamı istedi ama kendim için bir sınırı çizmem gerektiğini fark edip silip atma kararı aldım.

Buraya kadar sabırla okuduysan teşekkür ederim. Bu kadar olayı hakkaniyetli olabilmek için anlattım. Kafamdaki temel sorular şunlar. Senin gibi bir kadının perspektifini merak ediyorum. Bir yandan suçlu hissediyorum. Beni çok sevdiğini hissettiğim, benimle beraber eve çıkmış bir kadını ilgisizliğim ve güvende hissettirmememle yetersiz hissediyorum. O da beni bu şekilde suçlayarak terk etti. Öte yandan hemen bu sorgulamalara girmiş olması, kendisinin de kabul ettiği üzere hızlı karar alması da ilişkinin high dönemi bitince ilşkiden kopmuş gibi hissettiriyor. Emin olamıyorum, ne düşünüyorsun? Ya da neden bir şeyleri benle konuşarak çözmedi anlayamıyorum. Değersizlik hissi, ona daha fazla zaman ayırmamı istemesi, soru işaretleri konuşulabilirdi geliyor. Arkadaşları mektup yaz demiş mesela, kabul etmemiş. 

Beni aldatmadığını söylüyor. Beraberliğin de ilişkiden sonra olduğunu belirtiyor. Bu doğru gibi ama bana söylediği yalanlar her şeyi sorgulamama sebep oldu. En azından ilişkiyi bitirirken başkasının olması onu rahat hissettirmiş gibi duruyor. Hemen ardından yeni bir flört sürecine girmiş olması da beni değersiz hissettiriyor. Yoğun ve ciddi bir şey yaşadığımızı düşünüyordum. Ben hala kendime pek gelebilmiş değilim. Kimseye daha yazmadım bile. Onun bu sürecini nasıl yorumlamalıyım ve kendi içimde bunu nasıl halledebilirim?

Son gün dahi her yerden engelledikten sonra bana ulaşmaya çalışması ve sürekli iletişimde kalma gayesi kafamı hep çok allak bullak etti. Arkadaşlarım seni yörüngüde tutmak ve yaptığı yanlışlar neticesinde seninle arkadaş gibi kalarak kendi vicdanını tatmin etmek + arkadaş gruplarında alacağı hasarı dengelemek için bunu yapıyor diyorlar. İnsanlar ne diyecek benim hakkımda kaygısını 2-3 kez ciddi şekilde yaşadı çünkü.

Artık bu ilişkiden sağlıklı bir dinamik çıkmayacağına ikna olmuş gibiyim. Normalde belki o 4-5 günlük beraberlikten sonra affedici bir pozisyondaydım ama ilişki içinde ilgi duyup ayrılmış olduğunu düşündüğüm için işin rengi hem biraz değişti hem de yeni bir görüştüğü kişi olması da açıkcası biraz onu yeterince tanıyamadığımı hissettirdi. İleride bir gün benimle konuşmak isterse veya denk gelirsek, barışmaya yaraşırsa ya da özür dilerse ne yapacağımı bilmiyorum. Bunu nasıl yorumlarsın?

Son olarak. Sanki 2 insan tanımış gibi hissediyorum. İlişkideyken bana karşı saygılı, sevgili, dürüst ama bitirirken manipülatif, yalan söyleyen ve değersiz hissettiren biri. Belki de sürekli peşinden koşmam da onu bana karşı daha saygısız biri olmasını kolaylaştırdı. Kadınların bu dönüşümüyle ilgili ne dersin?

Uzun oldu, özür dilerim. Gördüğün gibi kafam çok karışık. Sadece bazı şeyleri doğru özümsemek ve anlamlandırmak istiyorum. İlişkilere değer veriyorum ama kendimi doğru yerde konumlandırma isteği içindeyim. Çok sevgiler..

Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

Merhaba,

Öncelikle, çok uzun değil :D Okumayı severim, yazış üslubun da hoşuma gitti, derli toplu.

Şimdi bak. Kadın olarak kapıldığım hissi söyleyeyim. Aslında sen meseleyi doğru algılıyorsun. Kız arkadaşın sana büyük bir ilgi duyarak başlamış, aynı eve geçmeniz ve ilişkinin rutine girmesiyle birlikte ilgisi azalmış, aslında sana olan beğenisi azalmış, bu beğeni azlığını kendine dürüst bir şekilde itiraf etmek yerine olayı senin ilgisizliğin şekilde algılamış zihni yani kusuru çarpıtmış, bu sırada da çevreden ilgi görünce ilişkiye olan bağlılığı iyice azalmış ve olay bitmiş.

Aslında inanılmaz tipik bir gidişat. O kadar eski bir gidişat olmalı ki bu, evlilik ve eski sosyal kurallar, ahlak kuralları, utandırmalar bunun böyle olmaması için dört bir koldan insanların bu uğurda ortaya çıkardığı şeyler oldu diye düşünüyorum ben.

Bir erkeğin en çekici olacağı zaman, kadının ona tam sahip olmadığı zamandır. Aslında siz erkekler kendinizden bilirsiniz bunu. Evet sevgi azalmayabilir ama, bir kadına en çok arzuyu ne zaman duyarsınız? Muhtemelen ilk cinsel ilişkiye kadar. O merak, o fethetme arzusu...

Bir ilişkinin ilk evreleri ne de güzeldir. 

Bu ilk evreden sonra kadın ve erkeğin birbirine duyduğu merak biter. Özellikle de birlikte yaşanırsa, çift birbirinin neredeyse her haline vakıf olur. Bilinmezliğin getirdiği ideal imaj kaybolur. İnsan beyni, az bildiğini iyiye tamamlar çünkü. Çok bildikçe, çok tanıdıkça ideal imajın yerini insan insan görünen halimiz alır. Bu aşamada kişilerin çekiciliği azalır.

Bu normaldir. Bunun normal olduğunu bize büyüklerimiz öğretir aslında. Ama günümüzde çocuk yapıncaya kadar insanların bu aşamadan sonrasını görmek için pek motivasyonu kalmadı. Sorun burada. Sadece senin kız arkadaşın değil, daha birçok kişi, ilişkinin o parlak dönemi geçtikten sonra rutin haline gelmiş bir şey yaşamak yerine başka insanlarla yine ilk ilişki heyecanlarını emebilecekleri yola giriyorlar. Özellikle kadınlar için bu daha da kolay. Çünkü kadınlar erkekler gibi partner sahiplenmiyorlar, bunun evrimsel bir takım sebepleri var, kadınlar anın kalitesine çok odaklanıyorlar.

Sende hata gördüm mü? Major bir hatan yok gibi. Sen süreci doğru yönetemediğin için mi bitti bu ilişki? Kısmen. Birincisi, bence çok erken birlikte yaşamaya başlamışsınız. İkincisi, çekiciliğine evde yeterince yatırım yaptın mı yoksa eve yorgun argın gelip göbeğini kaşıyan dayı gibi yattın mı :D Son olarak, bak, kadın için arzulanmak çok önemlidir. Arzu bizim ruhumuzu besler. Eğer hiç arzulu davranmamaya başladıysan, kadınlarda "burada suyum ısındı, beni o kadar da istemiyor, gideceğim yolu belirlemem lazım" duyguları oluşuyor. Güzel değil, hiç güzel değil ancak kadın ve çocukların yatırım sürekliliğine muhtaç olması bizlerde böyle bir içsel yönelim oluşturmuş durumda. Batan gemiyi her zaman önce kadınlar terk eder. Hadi bir son daha ekleyeyim, senin ilişkinin düşüşe geçtiğine dair sorgulamalar yaşaman, kaygılanman, sevgilinden aksine dair onay istemen, peşinden koşman soğuyan kadını daha çok soğutacak şeyler. Kadınlar erkeklerden enerji emerler adeta. Bu dediğimin çok zor bir şey olduğunu biliyorum ama, böyle kaygıların olduğu zaman bunu kadına sorarak atlatmaya çalışmak yerine, bir şey yokmuş gibi kendine telkin edip ilişkiye eğlence-yenilik katmaya uğraşmalısın bundan sonra. Çok da büyük bir uğraşı, yaranma çabasından bahsetmiyorum ama. 

Kız arkadaşının hatası daha büyük. Birinin kendine yürümesine izin verecek şekilde yaşamaması gerekiyordu, sınır çekmeliydi. Ayrıca ilişki dediğinin böyle bir şey olduğunu, heyecanın doğal olarak biteceğini, senin hakkında ilk zamanlardaki gibi hissetmesinin zaten mümkün olmayacağını düşünmesi gerekirdi. Yaşadığı olumsuzlukları kafasının içinde büyüttü de büyüttü muhtemelen. Heyecan isteği ve gençlik de ağır bastı ve yeniden "çok iyi, çok mutlu" hissetmek istedi belli ki. 

Beni okuyan kadın takipçilerim, bu konuda erkeğin yapabilecekleri sınırlı, kadınlar olarak bizler beklentilerimizi kontrol etmeyi biraz öğrenmeliyiz. İlişkiler düşüşe geçer, beğeniler düşüşe geçer. Normaldir. Önemli olan ilişkiyi başka bir şeye dönüştürebilmektir.

Gel-gitler konusunda arkadaşlarına katılıyorum. Güzel tavsiye veriyorlar bence sana. Aslında kız arkadaşın belki akıllanırdı ama hemen başkalarıyla görüşmesi doğal olmakla birlikte güzel bir şey değil. Hani bunu kaldırmak, sineye çekmek zorunda değilsin, yapman da senin değerini onun gözünde güzel bir konuma sokmayacaktır. Yerin dibine sokulacak, öfke beslenecek bir seyir çizmemiş kız arkadaşın, çok kadınca şeyler yaşamış aslında, bu işler böyle işte...

Önüne bak derim. 

marsupilami (26 yaşında) 8 ay önce yazdı:

Öncelikle detaylı cevabın için teşekkür ediyorum Cıvıtık. 

Evet beraber yaşamaya çok erken başladık. Önceki ilişkimde de beraber Erasmus'a gitmiş ve benzer bir dinamik gerçekleşmişti. Bu sefer ben Türkiye'ye geldiğimde maddi sebeplerden beraber yaşamanın mantıklı olacağına varsaydık. Hazır bir arkadaşımızın evi de boşalmıştı. Ayrıca bu ilişkide karşıdan hissettiğim şey stabil ve ne istediğini bilen, bana sahip çıkabilecek bir kadın olduğuydu. Ben de bu konuda artık daha tecrübeli olduğumu varsayarak yaşanabilecek pürüzleri daha kolay atlatacağımızı düşündüm. İlişki içinde olan sorunları zaten bir ilgi kaybı, gizemin çözülmesi yerine beraber yaşamaya başlamanın gerilimlerine yormamın sebebi buydu. Fakat dinamikler hiç beklediğimi gibi şekillenmemiş. Sence bir ilişkinin beraber yaşamaya başlaması için en uygun, ideal zaman ne zaman? Hangi şartlar olgunlaştığında bu kararı almalılar?

Eve gelince göbeğini kaşıyan biri olmadım. Dış görünümümü salmadım. Ama arzulanmadığını hissetmiş olabilir. Bunu ima eden birkaç şey söyledi gibi hatırlıyorum bir yandan. Doğrudan arzulanmıyorum gibi değil ama ayrılırken bana ilgi göstermedin, benim de ilgim kayboldu şeklinde açıklaması oldu. Yanlış anlama. Birbiriyle hiç vakit geçirmeyen bir çift değildik. Sabah beraber özenli bir kahvaltı yapar, akşam yemeği beraber yerdik. Dizi, film izler dışarıda vakit geçirirdik. İletişimimizin kuvvetli olduğunuu düşünürdüm. Aynı işleri yaptığımız için de hayatımız birbiriyle çok kesişirdi. Vakit geçirirdik yani.

Ama durup dururken güzel sözler söyleme, hediye alma, ufak sürprizler yapma ya da özel planlar ayarlama gibi noktalar çok olmadı. Zaten bu konularda mı eksik kaldım, bir kadını kadın hissettiren ilgiyi mi gösteremedim diye kötü hissediyorum. Ben çok arzulu bir insanım, sen çok mekanik ve işkoliktin dedi bana.

Bu süreci benim üzerime yıkması beni asıl yıpratan şey oldu. İletişim konusunda biraz spektrumdayım sanırım. Ne düşünüyorsam onu söylediğim için karşımdaki insan için de benzer varsayımlarım var. Mesela şu an hayatımın önceliği sen değilsin, işim. Önce kendimi ve işimi inşa etmem lazım diyecek kadar dürüstüm. Yanlış olabilir ama ne düşünürsem onu söylerim. O yüzden birisi "şu yüzden oldu" dediğinde onu olduğu gibi alıyorum. Bu ayrılık sürecinde iletişim dinamiklerinin böyle çalışmadığını daha iyi fark ettim tabii. Özellikle de beraber yaşamaya başlamanın ilk ayından itibaren sorgulmaya girmesi sürecin kendisiyle ilgili olduğunu düşündürtüyor. Mesela "bu ilişkide ben yaşadığımız her sorunu çözebileceğine tam anlamıyla güveniyordum" ve "her şeyin farkında olduğunu düşünüyordum" dedi. Bir yandan bu bir kadının erkeğine güvenmesi mi yoksa topu bana olduğu gibi atması mı, bunu tam anlayabilmiş değilim. 

Bir erkek ve sağlıklı bir ilişki yaşamak isteyen bir insan olarak şunu söyleyebilirim. Belki bunlar üzerine bir şeyler düşünebiliriz. Tam da bahsettiğin gibi bir ilişkide inişler ve çıkışlar olduğunu, olabileceğini, bir ilişkinin başındaki gibi yüksek hissetmemizin mümkün olmadığını söyledim ona. Bunu düşünüp düşünmediğini merak ettiğimi sordum. O da bir süre sonra "bu olabilir ama ben duyguları yüksekte yaşamayı seven biriyim" dedi. 

Benden beklediği ilgiyi bulamamasına dair şunu anlattım. İlişkinin ilk döneminde Euro bursu alan ve Türkiye'ye geldiğinde sadece kendisiyle vakit geçiren biri olduğumu, artık Türkiye'de yetişkin bir erkek olarak geçinmem ve hayatımı kurmam gerektiğini; bu yüzden eskisi kadar ilgili ve zamanı olmayan biri olduğumu söyledim. Ondan biraz vakit isteyip dişini sıkmasını istedim. O da sadece her şeyin farkında olduğunu söyledi. Sadece "savrulmak" istediğini belirtti. Bunu ilk zamanlar psikolojik bir süreç olarak okuyordum. Sanırım yeni heyecanlar yaşamak istiyorum şeklinde değerlendirmeliyim.

Ayrıca çok hızlı karar verdiğini ve bana hiç alan/zaman vermediğini söyledim. Hatta annesi bile kararları çok hızlı aldığını söylemiş. Ben böyle biriyim demekle yetindi. Duygusuz ve arzusuz biri değilim. Sadece hayatımın kendimi kurmam gereken bir anıma geldi ve belki özensiz davrandığım anlar oldu. Yeterince zaman ve alan verilmediği için biraz haksızlığa uğramış hissediyorum.

Sanırım bütün bu açıklamalara ve bir şeylere düzeltme çabama rağmen bitirici nokta 3. kişinin var olması oldu. Çünkü o da önce çözebiliriz ve devam edebiliriz dedi. Ama 1-2 gün sonra kararım kesin dedi ve zaten malum birkaç güne birliktelik yaşanmış akabinde.

Mavi hapa yakın biriyim derken bunu kast ediyordum. İlişkilerin beraber emek vererek inşa olduğunu, çiftlerin birbirine alan açması gerektiğini, iletişimin temel değer olduğunu düşünüyorum. Biraz iyimserim. İlişki içinde başka birine ilgi duyabileceğini ve ona heyecanlanma ihtimalini hiç aklımdan geçirmemiştim. Bana bu şok oldu. Bir erkek nelere dikkat etmeli?

Son olarak. Yaşadıklarımız sadece bu olsaydı dediğin gibi ona öfkelenir ama bir süreç der geçerdim. Ama bu süreçte bana çok fazla yalan söylendiğini fark ettim. Manipüle edildiğimi anladım. Çok gel-git oldu. Başkasıyla görüştüğü şu son dönemde bile benden birilerine karşı sevgilisi taklidi yapmamı istedi. Ayrılık sürecini hiç yönetemediğini düşünüyorum. Sana karşı hislerim azaldı ve başkalarına ilgi duyuyorum demek başta daha acıtıcı duruyor belki, ama insanın kendisini yiyip bitirmesini de engelliyor.




Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

Bence, kapıldığım his gene, oyuncu yönün biraz az. Zaten iletişim becerilerini sen de sorguluyorsun.

Aslında, biz kadınlar için oyunculuğunuzun az olması iyi bir şey, daha güvenilir bir profiliniz var sizin gibi erkeklerin. Çünkü oyun becerisi tecrübe ile elde edilir, ayrıca erkeklerin biraz kendine, nefsine düşkün olmasını gerektirir; bu dediklerim de o erkeğin belli bir kadına, tek kadına bağlılığını düşüren, erkeği kadından çok kendine bağlayan yollardır. Ama işte, iyi olanı çekici bulmuyorsun, kanun böyle yazılmış sevgili atalarımız tarafından.

Kadın olmak... Bir yandan oyuncu, flört etmeyi bilen, seni heyecanlandıran, yükselten, düşmanı gibi siken erkek istersin; öte yandan sana bağlı olsun, sadık olsun, aldatmasın, güvende hissettirsin vs. Çoğunlukla da bu ikisi aynı erkekte olmaz, farklı erkek profilleridir bunlar. Bir erkek bu iki profili bünyesinde ne kadar güzel harmanlarsa, ilişkisi o kadar sağlam olur aslında da, bu inanılmaz da zor bir denge.

Erkeklerin işi çok zor, o yüzden ilişkiye bağımlı olmak ve onu vazgeçilmez görmekten ziyade biraz daha "gittiği yere kadar" kafasında olmayı erkek için daha doğru bir duruş olarak görüyorum. Sen de, ilişkilerinin bitmemesi için sihirli bir değnek aramaktan ziyade, bitme ihtimallerini kabullenmek üzerine de uğraşmalısın. Tabi, o yolun da aşırısı var. Bazı erkek de, bu "bitmesini umursama" mottosunu o kadar içselleştiriyor ki, onlar da bitmemesi mümkün ilişkileri bile yokuştan yuvarlıyorlar.

İnsan olmak ne kadar zor lan.

Birlikte yaşamak konusunda nişanlılık öncesi girişmemek lazım sanırım derim. Hani nikah kıymadan, hayat arkadaşı olarak yaşayacaksanız birkaç yıl içinde olabilir de, evlenmek ve çocuk gibi düşüncelerin varsa bunlarla ilgili somut adımlardan sonra birlikte yaşanabilir. Nikahın ve çocuğun bağlayıcılığı kadınların ilişkiler konusundaki beklentilerini de biraz mantıklı seviyelere indirir çünkü. Hatta bir şey diyeyim mi, insanlar evliliğin erkekleri "kafes"e aldığını düşünürler de, benim gördüğüm evlilik sadece çekici erkekleri kafese alır ki bunlar erkeklerin az kısmıdır, evlilik asıl kadınların o çekici erkeklerle evlenmeyen büyük kısmını kafese alıyormuş meğer :D Neyse böyle yazınca kötü bir şey diyorum gibi geldi kulağa da o kafes aslında insanların daha stabil, daha değerli ve kendilerine-başkalarına daha zararsız bir hayat sürmeleri için gerekli, o yüzden ortaya çıktı zaten. Nefsi kafese almak iyidir. 

Kız arkadaşın evet, ayrılık sürecinde çok bencil davranmış. Ona sinirlenmekte haklısın ve bu siniri onu unutmak için kullan. Ahlaken uyumsuz duruyorsunuz. Umarım sana daha uygun birine denk gelirsin.

Bu arada oyunculuğa biraz çalış ama. Biraz yaramazlık yapmayı, sınırları aşmayı öğren. Belki de çok düz bir adamsın. Özellikle cinsel anlamda. Kadınlar kendinden emin, küstah ve şaşırtıcı girişkenliği sever. Sürekli sürekli değil ama arada yapabiliyor olman lazım. Senin kaliteli zamandan anladığın, anlattığın şeyler kulağıma biraz fazla "uslu" geldi. Uslu olmak kadında güzeldir, erkekte değil.

marsupilami (26 yaşında) 8 ay önce yazdı:

Evet. Hiç oyun oynamam. Çok netimdir, düşündüğümü söylerim. Beklediklerimi ve beklemediklerimi açıkça belirtirim. Eğer oyundan kastın buysa. Yapı olarak daha sakin ve rasyonel olmaya eğilimliyimdir. Ama sıkıcıyım diyemem. Sevdiğim insanla eğlenirim de. Diğer yanımı ortaya koyarım. İlişkimizin ilk dönemi de böyleydi.

Türkiye'ye taşınıp gelmemle ilişkimizin kötü gittiği dönemde odağım çok kendime ve kariyerime çok keskinleşti tabii. Orada monotonlaştım. "Beni cebinde tuttun gibi hissettim" demişti. Sanırım bu senin "burada suyum ısındı, beni o kadar da istemiyor, gideceğim yolu belirlemem lazım" dememe tekabül ediyor.

İki duygunun ağırlığı altında eziliyor gibi hissediyorum. Birincisi gerçekten struggle ettiğim bir dönemde ilişkime ve eski partnerime sahip çıkamamış gibi hissediyorum. Yani koşullar ve zihnim rahat değildi. Bu bir başarısızlık, yetememe hali olarak kendini hissettiriyor. Öte yandan böyle bir dönemden geçtiğimi en iyi o bildiği için en azından hissettiği ilgi azalmasına rağmen biraz daha alan açabilirdi gibi düşünüyorum. İnsanlar ve ilişkiler kötü dönemlerden geçer, öyle değil mi?

Cinsellik ile çok mahrem noktaları paylaşmak istemediğim için açık şeyler yazmamıştım. Sıkıcı biriyimdir belki, hiç bilmiyorum. Bu konuda dengeli bir ilişkimiz vardı. Fakat ayrılmadan 2-3 hafta önce bir süre birlikte olmak istemediğini söylemişti. Biraz tecrübesizliğin biraz da feminizm etkisiyle hiç üzerine gitmedim, tamam demedim. Aslında sana olan ilgim azaldı bitmek üzere demenin bir başka hali sanırım bu.

Oyun oynamaktan kastın ne onu hala anlamadım. Stoic hatta kaygısız biriyimdir genelde. Bir tek ilişkiler ve ayrılmalar beni aşırı yıpratıyor. Başlarda flörtöz olurum ama zamanla sevgi, güven ve saygıya doğru evrilirim. İlişkinin içinde de heyecana ateşini diri tutmak için verebileceğin tavsiyeler var mı?

Umarım boğmamışımdır. Malum bu süreçler insanın kendisine ve ilişkilerine dair en yoğun düşündüğünü dönemlerden biri oluyor.

Son olarak başka birileriyle görüşmek için kendime zaman vermeliyim diyorum. Çok yıpranmış ve yorulmuş hissediyorum. Öte yandan biriyle görüşmediğin sürece zihnin bunu aşması pek mümkün olmuyor. Daha kötüsü biriyle görüşünce gelen eskisi gibi olmuyor hissi. Bunun dengesi nedir acaba?

 

Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

"Oyun"un bizim camiada ne anlama geldiği tam net değil. Bazısı bir insanın sosyal hayatta kendini insanlara sunuş biçimini, ifade tarzını, giyimini vs. oyun çatısı altında düşünüyor. Ben oyun derken bir tık daha küçük bir kümeyi anlıyorum: flört yeteneği diyebileceğim şey. Tavlama sanatı. Bir kadını azdırma becerisi.

Öyle kadını tavlayana kadar oyun oynayayım, ilişki kurunca oyunu tamamen rafa kaldırayım yapıyorsan, bu güzel bir şey değil. Aranızdaki şey göreve dönüşür, tatsızlaşır. Bir de, kadınların sürekli başka erkeklerin oyununa maruz kaldığını unutmaman gerekir. O zaman işte dış dünya tatlı, iç dünya tatsız tuzsuz gelir kadına. Aynı şeyin simetriğini düşün. Kız arkadaşın babanne çamaşırları giymeye başlasın, tüm gün evde diz yapmış gri pijamalarla ve dağınık topuzla gezsin. Giyindiği-süslendiği halini hiç görme ve iş yerinde, sokakta, elindeki telefonda sürekli seksi kadınlara denk gel. Nasıl hissettirir?

İlişkinin güzel gitmesini istiyorsak, elimizden geldiğince doğru davranmaya devam edeceğiz. Ancak, karşıdan beklentilerimizi de kontrol edeceğiz, karşının insan olduğunu unutmayacağız, formunu kaybettiği dönemler olacağını bilecek ve onlara zaman vereceğiz, dışarıya da gözlerimizi-kulağımızı kapatacağız.

Tek yolu bu.

Siz karşılıklı olarak hata yapmışsınız. Sen belli ki biraz ihmalkar davranmışsın, kız arkadaşın da sabırsız davranmış ve ayrıca dışarıya kendini yeterince kapatmamış. 

Dövünmenin anlamı yok. Kız arkadaşın çok kısa sürede senden umudu kestiği için bence daha hatalı olan o. O yüzden geri almayı düşünmene gerek yok derim. 

Flört konusunda çok detaylı bilgi veremeyeceğim, bence bu çok formülize edilebilecek bir şey olmasa gerek, kendi tarzını yaratmak lazım. Önemini aklında tut yeter, zaten incel değilsin, belli bir flört becerin ilişki kurabildiğine göre var belli ki. 

Yeni biri için erkense erkendir. Yeni düşüncelerin tek yolu yeni bir partner olmamalı. Ben herhangi bir yeni hobiye, projeye başlamayı her zaman çok oyalayıcı ve tazeleyici bulmuşumdur. Yok mu aklına ara sıra gelen, şunu da yapsam, şuna da gitsem güzel olurdu dediğin bir şey?

marsupilami (26 yaşında) 8 ay önce yazdı:

Ahaha yok canım ne incel'i. Oyun ve flört konusunda ne düşündüğünü merak ettiğim için sormuştum. Normalde kendime güvenen, ilişki kurmakta sorun yaşamayan biriyim. Madem sohbet buraya kadar geldi, sana bir itirafta bulunayım. Yaşadığım durumu quasi-aldatılma olarak değerlendiriyorum. Fiziksel beraberlik ilişki bitiminin 4-5 gün sonrasında gerçekleşmiş. Fakat 1 ay boyunca aktif bir ilgi var karşı taraftan. Tabii her şeyden habersizim. Paralelde bizim ilişkimiz kötüleşiyor bu esnada. Öyle ki eski kız arkadaşım benden ayrıldıktan sonra ertesi gün diğer kişi 5 senelik ilişkisini bırakıp benim eski kız arkadaşıma açılmış. 

Görebildiğim mesajlar sadece 1-2 güne aitti. Geriye kalan her şey silinmişti. Çocukla 1-2 kez iletişim kurmaya çalışmış eski kız arkadaşım, çocuk yüz vermemiş. Bu durumda neyin ne olduğunu bilemiyorum. Kesinlikle aldatmadım ve bizim ilişkimizin bitimiyle hiçbir ilgisi yok diyor ama hayatın doğal akışı + şimdiye kadar söylenen yalanlarla beraber buna inanmakta çok zorluk yaşıyorum. Belki biz beraberken bir fiziksel yakınlık olmadı ama duygusal bir şeyler hissedildiği kesin gibi.

Bunları niye anlattım? Çünkü böyle bir durum insanın kendisine olan inancını, değerini, saygısını, güvenini ciddi anlamda sarsıyor Cıvıtık. Özellikle bir erkeğin. Diğer taraf da senin eksiğin ve yetersizliğin diyince bunun yükü arşa çıkıyor. Nerede eksik yaptım, ben eksik biri miyim diye düşünüyorsun. Bu durumun seninle ilgisi yok, karşı tarafın karakteriyle ilgili diyebilirsin. Fakat bu durumun hissettirdiği bu. Daha kötüsü ortada yine bir belirsizlik var. Böyle olup olmadığı belli bile değil. Fakat bu acıyı yine de yaşıyorsun. Ortada çözemediğim bir hikaye var. Çözmek zorunda mıyım? Değilim. Fakat yalan ve bilinmezlik ağır bir yük.

Bu yüzden kız arkadaşına çok öfkelenecek bir şey yok, doğanın kanuna takılmış demeni biraz hafifletilmiş buldum. Sanki bu anlamda kadınlara biraz alan açıyorsun gibi. Gözü dışarı kaymış ya da aldatmış demenin kibarcası gibi hissettim. Bilmem sen ne düşünürsün?

Kendimi yeniden inşa etmem için biriyle ilişki yaşamayı düşünmüyorum. Bunun en temelde kendime ve karşı tarafa saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Yapmak istediğim şeyler var. Hedeflerim var. Belki biraz gezer tozarım. Öyle işte. İnsan olmak zor dediğin gibi. 

Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

Ben de yazıyla olayı algılamakta zorlanabiliyorum. Biriyle beraber olmak derken ben görüşmeye başlamak olarak algılamıştım, yani yeni bir flört olarak, seks içeren olgunlaşmış bir şey olduğunu tasavvur etmemiştim. Ben kendimden kıyas gidersem evet seks için belli bir ön olgunlaşma süreci olması gerektiğini düşünürsek, bu olgunlaşma ilişki içinde yaşanmış, dolayısıyla bu bir nevi aldatma, haklısın.

Ayrıca, yaşadığı kadınca bir şey derken benim kastettiğim, ilgisinin sönmesi, heyecana ihtiyaç duyması, seni terk edebilmesi idi. Kadınların başka seçenek görmeden ayrılmama meselesi de doğru, hani denir ya kadın ayrılırken nereye gideceği bellidir diye. O iş biraz şöyle de olabiliyor, kadın pazarda ortalamada daha değerli olan taraf olduğu için zaten hep bir ilgi görüyor bulunuyor, flört etsin, etmesin. Yani erkekler yedeklerini kendileri hazırlar, emek verir eğer çok değerli değilse. Ortalama bir kadının ise yedekleri kadının emeği olmadan oluşabiliyor, aynı ortamda bulunması dahi kafi. Tabi dediğim gibi, senin kız bu yedek durumunu bilerek olgunlaştırmış ve sana kötülük etmiş.

Üçüncü bir kişinin sahneye dahil olduğu her durumda kişi kendi yetersizliğini sorgular ve değer algısı zarar görür. Bununla empati kurabiliyorum. Ben de başkası için terk edilsem veya aldatılsam aynı şeyi hissederdim. Yaşadığın tecrübe için üzgünüm, umarım yaralarını çabucak sarabilirsin.

marsupilami (26 yaşında) 8 ay önce yazdı:

İlgin, düşüncelerin ve zamanın için çok teşekkürler Cıvıtık. Bu yaptığın iş çok değerli.

Daha mutlu bir bağlamda tekrar görüşmek dileğiyle.

marsupilami (26 yaşında) 7 ay önce yazdı:

Cıvıtık merhaba, bir buçuk ay sonra yine ben.

Seninle son konuşmamızın ardından epey bir olay oldu ve ben yine kafamın karışık olduğu bir noktadayım. Açıkçası darmadağın hissediyorum ve senin yorumlarını merak ediyorum.

Sana önce bu süreçte yaşananları anlatacağım. Ardından eski kız arkadaşımla şu an ne noktada olduğumuzdan bahsedeceğim ve en son neden kafamın karışık olduğunu söyleyeceğim. 

Sana eski kız arkadaşımla nasıl bir dinamiğe sahip olduğumuzdan bahsetmiştim. Ayrılığımızın ardından hemen birisiyle beraber olmasını sonradan öğrenmemle yaşadığımız ayrılık sürecini de anlatmıştım. Sana yazdığım süreçte biz konuşmuyorduk. Daha doğrusu ben onu engellemiştim. Çünkü alakalı alakasız mesajlar atıyor, benimle bir şekilde iletişimde kalmanın yollarını arıyordu. Örneğin halimi hatrımı soruyor, iş ilanı atıyor ya da gündelik siyasetten sorular soruyordu.

Bir gece benim de davet edildiğim ama onun geleceğini de tahmin ettiğim için gitmediğim bir yemekten haber geldi. Yemeğin sonunda bir erkek onu almış ve beraber çıkmışlar. Aralarının "samimi" olduğunu duyunca ben bana ulaşabildiği 1-2 kanaldan daha engelledim. Aralarındaki ilişkinin mahiyetini sorgulamadan engelledim ki çünkü bu durumun bana iyice zarar verdiğini düşündüm. O yüzden iletişimi tamamen kestim. Bana fake hesaplardan ulaştı hemen ardından. Yanındaki erkeğin arkadaşı olduğunu, onu yanlış anladığımı ve neden engellediğimi soruyordu.

Cevap vermedim ve 3 hafta boyunca konuşmadık. Ben bu esnada toparlamaya başladım. Zaten bu çocukla aralarındaki ilişkinin flört olduğunu da öğrenmiştim. Artık bazı şeylerin tamamen bittiğine kani olmuştum. Hayatıma ve kendime odaklanma sürecindeydim.

Ardından bir gece mail geldi. Mailde ona kesinlikle ulaşmamı istiyor, önemli bir mesele hakkında olduğunu söylüyor ve ertesi gün ameliyat olacağından bahsediyordu. Aradım.

Aradığımda telefonu onu neden engellediğimi, neden bütün iletişim yollarını tıkadığımı sorarak açtı. Ben de kendisini bu yüzden aramadığımı, acil bir meseleden bahsettiği için aradığımı söyledim. O da yemekte görüldüğü çocuğun sadece arkadaşı olduğunu söyleyerek kendisine haksızlık yaptığımı söyledi. Ardından 2 saat kadar telefonda konuştuk. Kapatmaya yakın bu çocukla bir ilişki yaşadığını itiraf etti. Telefonu suratına kapattım. 50 defa aradı ve mesaj attı. Hiçbirine dönmedim.

Ameliyattan sonra yine mail attı. Ben sürekli bana yalan söylediği için çok öfkeliydim. Üzerine artık bir sınır çekmem gerektiğini de biliyordum. Bu yüzden haberin olsun, ameliyattan çıktım mailine dönmedim. İçim içimi yese de. Ameliyat da bu arada estetik operasyon. Büyük bir şey değil.

Benim aklımı yine bulandırmış olmasına rağmen önüme bakmaya çalışırken birkaç gece önce kardeşi bana ulaştı. Ablasının gece vakti intihar notumsu bir şey gönderdiğini, ona ulaşamadığını ve tedirgin olduğunu belirtti. Ya sabır diyerek aradım kendisini. Histerik bir şekilde açtı. Napıyorsun diye kızdım, gel dedi. Ben de ne olur ne olmaz diye gece taksiye atlayıp gittim yanına.

Önce sakinleştirdim. Ardından bu düşüncelerin ne kadardır sürdüğünü sordum. Doktora gittiğini, ilaçlar aldığını söyledi. Doktor onda kişilik bozukluğunu olduğunu düşündüğünü söylemiş. Yani ruhsal açıdan iyi değil. Ardından konu tabii ki ilişkimize geldi. Ben bana olan yalanlarından, manipülasyonlarından, başkalarıyla beraberliğinden, bencilliğinden bahsettim. Beni çok üzdüğünden, kırdığından ve ortada elle tutulur bir yan kalmadığından bahsettim. Biraz üzerine gittim. Haklısın dedi, bir şey de diyemedi. Ruhsal açıdan iyi olmadığını, dibe vurma arzusu içinde olduğunu söyledi. Benim varlığımın buna engel teşkil ettiğinden bahsetti. 

Gece beraber uyuduk. Sabah evi temizledim, buzdolabını düzenledim. Kahvaltı hazırladım ve çiçek aldım. Ona değerli olduğunu, bu tarz düşüncelere kapılmamasını söyledim. O şu an bir ilişki modunda olmadığını ama benimle görüşmeyi istediğini söyledi. Ben de eğer başkasıyla bu esnada görüşmeyeceksen tamam dedim. O da görüşmeyeceğini söyledi.

Devamında iki kez daha görüştük. Benzer meseleleri konuştuk. En son gece yatarken bana karşı duygularının azaldığını, benimle mutlu olmayacağına ikna olduğunu söyledi. Şu an kendisine odaklandığını ve ilişkinin ya da benim gündeminde olmadığını söyledi. Şu an için ondan bir şey beklememem gerektiğini, şu noktada görüşebiliyor olmamızın bile böyle biten bir ilişki için bir şey olduğunu ve 1-2 ay sonrasına 1-2 ay sonra bakmamız gerektiğini söyledi. Yani bana biraz sal, ne olacak ne olacak diye düşünme dedi.

Benim açımdan ise ben ona karşı duygularımın devam ettiği konusunda çok açık oldum. Yalan söylemek ya da oyun oynamak istemedim. Zaten hareketlerim bunu belli ediyor. Fakat bir iilişkiye başlama gibi bir hevesimin olmadığını belirttim. Bu konuda kafam karışık gerçekten. Fakat onunla görüşmek istiyor muyum, evet istiyorum. Ama bu meseleyi ondan daha çok gündem ediyorum, daha çok düşünüyorum ve daha çok etkileniyorum. Hatta kendisi bile dedi. Bu kadar etkileniyorsan görüşmeyelim diye, çünkü ben zaten ruhsal olarak iyi değilim ve bunlar beni o kadar sarsmıyor diye ekledi.

Açıkçası belki şu an sen bile şunu diyeceksin. Bu kadınla hala neden görüşüyorsun, duyguların hala nasıl devam ediyor? Nerede sınır çizeceksin? Yaşananları görmüyor musun? Kadın sana karşı duygularının olmadığını, mutlu olmadığna ikna olduğunu söyledi. Daha ne desin? Her şeyi geçtim, bu ilişkiden tekrar sağlıklı bir dinamik çıkacağına inanıyor musun gerçekten diye sorabilirsin. Bu sorular benim de sürekli aklımda dolanıp duruyor.

Amacını ve ne istediğini çözemiyorum. Kendi ayrıldı, başkalarıyla beraber oldu. Ama seni aşamıyorum diyor. Hayatımdan 2 kez çıkarma kararı aldım, ama yine geldi iletişim kurdu benimle. Şimdi de sana karşı duygularım zayıfladı ve kendimi odaklandım diyor. Ama 1-2 ay sonrasına da 1-2 ay sonra bakarız, biraz akışına bırakalım ve ne olacağına bakalım modunda. Ama bunu söylerken yaşananları düşününce biz evlenemeyiz, o yüzden zaman kaybedemem de diyor seninle. Bunları söylediğinde e o zaman niye görüşüyoruz, biz napıyoruz diyorum. Şu an benden net bir cevap bekleme, iyi bir dönemimde değilim diyor.

Ve artık onun karşısında biraz zayıf bir konuma düştüm. Sadece bunca yaşantının ardından hala onu bir şekilde kabul ettiğim için değil, ayrıca daha istekli de göründüğüm için. Hatta bir noktada normalde benim senin peşinden koşturmam gerekiyor, buna izin vermiyorsun bile dedi. Üzerine artık seni iyi görmüyorum, bu meseleyle boğulmuş gibisin, sürekli ilişkimizi ve beni düşünüyorsun dedi. 

Artık ne yapacağımı tam bilmiyorum. Görüşme kararıyla doğru bir aksiyon mu alıyorum bilmiyorum. Görüşeceksem de tamamen akışına bırakma moduyla ne yaşanırsa yaşansın, bakalım görelim mi demeliyim bunu düşünüyorum. Belki görüşelim diyip kendimi biraz geri çekmem gerekiyor. Kendi hayatıma odaklandığımı gösterebilmem gerekiyor. Çünkü içten içe kadınsı duygularla beni zayıf bulduğunu hissedebiliyorum. 

Ne diyorsun Cıvıtık, genel olarak karşımdaki insan, ilişkimiz, son yaşananlar ve ne yapmam konusunda fikrin ne olur? 

Mantıklı Kadın 7 ay önce yazdı:

Normalde yorum sırasına cevaplamak için riayet ederim ancak umarım bekleyenler alınmaz.

KAÇ ! KAÇMALISIN.

Muhtemelen borderline kişilik bozukluğu olan bir kadınla karşı karşıyasın. Neden ona karşı bir şeyler hissediyorsun? Çünkü seni çözmüş ve çok güzel biçimde manipüle etmeye devam ediyor. Sana sinsice ters psikoloji uygulayıp avcunun içine alıyor şu anda. Kendisini ödül pozisyonuna oturtmayı numara yaparak başarmış.

Korkunç biri. Seks yapıyorsanız muhtemelen harika sevişiyordur şu an.

Senin muhtemelen bir takım ailesel sebeplerin var bu kadına kapılmana neden olan. Bir şekilde sana sıcaklık ve yoğun duygular yaşattığı için, yaşadığın duygu yoğunluğundan vazgeçmek istemiyorsun olarak gördüm. Mesele karşındaki kadın değil burada, kadın sadece bir obje.

Yoksa, anlattığın gibi bir insana "sevgi" duymak mümkün değil.

Ghostlamayı çirkin buluyorum. Lakin aslında yapman gereken şey açıklamayı hiç uzatmadan bu kadını hayatından çıkarmak, ailesinden bireyler ulaşırsa da kadının ruh halinini iyi olmadığını ve onların kendisine destek olmaları gerektiğini ancak senin bu konuda onlara bir borcun olmadığını, kendi hayatına odaklandığını söylemek. 

"I can fix her" var ya. O yok işte.

marsupilami (26 yaşında) 7 ay önce yazdı:

Evet söylemek istememiştim ama doktor borderline olduğunu düşünüyorum demiş. Borderline sendromlu insanların deneyimleri, duyguları ve tecrübeleri üzerine okuyunca da neredeyse tıpatıp aynı şeyleri gördüm. Hatta ona okuttum, o da şok oldu. Kabullenme aşamasındayım dedi. Hatta bir karanlığın içinden geçiyorum, kendimi iyileştirme ve kendime odaklanma aşamasındayım dedi.

Evet Cıvıtık, hasta biriyle karşı karşıyayım. Ama kabullenemediğim şey şu. Biz ilişkinin içerisindeyken böyle biri değildi. Adeta ayrılmamızla beraber patladı bu durum. Ben de onun bu dönüşümünü kabullenmekte zorlanıyorum. Ne ara oldu, nasıl oldu, nasıl fark edemedim, fark edemediğim ve buna göre davranmadığım için üzülüyorum.

Aslında korktuğum şeyleri söyledin. Yani beni hala manipüle ettiği. Çünkü şu an ilaçlarını alan, terapiye giden, başkalarıyla görüşmeyi bırakan, kendisine zaman tanıyan ve dürtülerini kontrol etmeye çalışan biri olduğu izlenimini vererek bir şeylerin daha doğru ve normal olduğunu göstermeye çalışıyor. Hatta en son, bak daha iyiyiz. Yalan yok, manipülasyon yok, başkası da yok. Daha iyi olacağız dedi. Zaman dedi. Bir yandan seni sevmiyorum, mutlu olamayız ve evlenemeyz lafları kulağımda. Bu arada cinsel olarak birlikte olmuyoruz. O konuda bir bariyer koymuş durumda.

Bir yandan da içimde korkunç bir ses ve uyarı var, hala kullanılıyor muyum, hala manipüle mi ediliyorum, bu süreçte yanında benim gibi sevgisine ve her an yanında olacağına güvendiği birini mi arıyor şeklinde düşünüyorum. Benim onun yanında olmam br şekilde ona stabilite veriyor şu an.

Kendi duygularımı anlamakta ben bile zorlanıyorum artık. Dediğin gibi artık ana sorguladığım kişi benim. Bunca tehlikeye, yaşanmışlığa ve dinamiğe rağmen nasıl devam etme arzusu peşindeyim. Kendimii adeta bir kuyunun içine atıyor gibiyim. Ama bir yandan da onu istiyorum. Belki de manipülasyonları ben ters düz etmiş durumdadır.

Ne diyeyim? 2-3 ay sonra daha iyi hissedersen ve gerçekten emin olursan öyle mi konuşalım diyeyim. Kendimi tutabileceğimi ve kaptırmayabileceğimi düşünsem düzenli görüşmeye devam ederim. Ama etkileniyorum bu buluşmalardan. 2 kez tamamen çıkarma kararını aldım. Ama bir şekilde bana ulaşıp geri döndürdü. Koparıp atabilirim ama bu gücü toplamam lazım sadece.

Mantıklı Kadın 7 ay önce yazdı:

Doğru-sağlıklı bir insan olsa sana bu kadar karışık hissettirmezdi, ne kararını bu kadar sorgulardın, ne de kendi ruh sağlığını.

Muhtemelen seni suçluluk duygusuna iten onun küçük küçük manipülasyonları. Hatta muhtemelen insanların kendisinden ayrılmamasını sağlamak için birlikteyken sağlıklı-ayrılınca sağlıksız ol döngüsünü çocukluğundan beri kullanıyor. Annesi veya babası normalde ilgisiz idiyse veya terk edilme öyküsü varsa böyle bir psikolojik patern geliştirmiş olabilir.

Bence, şahsi fikrim, tüm şu manzaraya bakınca, koparıp atman gerektiği. İleride çok daha zor olur.

marsupilami (26 yaşında) 7 ay önce yazdı:

Seninle olan konuşmamız, kendimle olan iç muhasebem ve arkadaşlarımla yaptığım danışmaların -ki artık arkadaşlarım bana gerçekten öfkeleniyor- ardından görüşmeme ve bu defteri kapatma kararı aldım Cıvıtık.

Zaten var olan yoğun sorgulamalarımı "bu kadar sık görüşmek istemiyorum" demesi tetikledi. Sonrasında yine aynı sohbetler. Sana karşı duygularım çok azaldı, sadece arkadaş olmak istiyorum. Bir gelecek göremiyorum, bu kadar yıpranmış bir ilişkiye yatırım yapmak istemiyorum.

Bütün bunları söylerken ise şu an istemiyorum ama istemeyi istemek konusunda kafam karışık , şu an iyi bir dönemden geçmiyorum ve seni aşamıyorum/zaten beraber olsak da ailen, arkadaşların beni kabul etmeyecek gibi belirsizlkler konuşmadan eksik olmadı.

Yani 3 aylık sen bana ilgi göstermiyorsun, buhrandayım, araya başkaları girdi millet ne diyecek bahanelerini temizleyince benim sana karşı olan duygularım bitti ve istemiyorum seni bütün her şeyin açıklayıcısı oluyor.

Şimdi oturup biraz kendimi sorgulama zamanı. Kendimi tamamen geri çekmek ve bu defteri kapatmak, önüme bakmak istiyorum. Artık yazmayacağını düşünüyorum ama bu süreçte her şeyi yapabilir hissini verecek kadar da dengesizik hissettirdi bana.

Tek korkum 1-2 ay sonra pişmanım, deneyelim demesi. Korkuyorum çünkü kendimden emin olamıyorum.

Bu süreçte yaptığın ablalık için de çok teşekküre ederim Cıvıtık. Sevgi ve saygılarımı iletiyorum sana.

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Doğru kararı aldığına dair bir şüphen olmasın. Sen uzun zamandır bağımlılık yapıcı bir maddenin altında olan ve şimdi yoksunluk çekecek birisin. Gel gitler yaşaman doğal, bunu kendi ekstra bir zayıflığın olarak okuyup "ben zaten böyleyim, kaderim bu" rollerine girme. Bence iletişime geçmeyi deneyecektir, ona ve ailesine bir borcun olduğunu düşünmüyorum, sana önerim tüm kanallardan hem kadını hem ailesini engellemen.

baja (22 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Çok güzel yazı elinize sağlık."Kadın bir erkeği onun sevdiği kadar sevemez" gibi yorumlar yapıldıkça aşık olmaktan soğuyordum.Kıza olan sevgim azalıyordu.Katılır mısınız bilmem ama Redpillcilerin en nefret ettiğim taraflarından biri ilişkiler hakkında verdikleri bütün tavsiyelerin erkek nörolojisini aşık olmayacak/olamayacak şekilde etkilemesi. Kendi elleriyle uzun ilişkilerde mutlu olamamalarının temellerini kuruyorlar.Kafamda da vardı aslında sağlık durumu kötü olan erkeğe yıllardır bakan kadınları ben de gördüm.Onlar niye eşlerinden ayrılıp da "alfa"dedikleri adamlarla beraber değiller diye sorguluyordum. Bazı redpilciler Erdeme, ahlaka, aileye, erkekler arasında kardeşlik duygusuna ve fedakarlığa önem veren bir tür olmak yerine tersi bir tür oluyorlar. Gerçekten çok zararlı bu tarz şeylerin yayılması.Mesele bu kadar basit değil. 

Doğalın ve doğrunun ne olduğu belli.Tekamül etmiş erkekler var, tekamül etmiş kadınlar var. sen dürüstsen, namusluysan, düzgünsen  gidip olur olmaz kavga çıkarmıyorsan ahlaklıysan  kendi çapında bir hayatın varsa  bunu değiştirmek zorunda değilsin. senin gibi bir insanı da çekici bulacak seninle hayatını geçirmek isteyecek çok güzel kadınlar var. Şunlar önemli tabii. güçlü olmak ve kendini yetiştirmek önemli zaten. Öyle olmazsan sadece kadın erkek ilişkisinde değil normal hayatta da “loser-kaybeden-problemli-zayıf”oluyorsun.sanki yeni bir şey keşfetmiş aydınlanmış gibi sunuyor bunlar. genel olarak fiziğin fit ve güçlü olsun, hijyene dikkat et. Çeki düzen ver kendine.Yaptığın bir işin gücün uğraşın olsun.diyelim ki saçın karmakarışık yağlısın kokuyorsun hangi kadın veya erkek seni ne yapacak ki bu halinle.  red pill falan ortada yok.mesele adam gibi adam ol. ne böyle maço, kadın döven, şiddete meyilli,ahlaksız, 5 kadını 10 kadını birbiriyle aldatan , alkol,uyuşturucu,hırsızlık,piçlik peşinde ol ne de mıymıntı,ezik ol.orta ol.dengede ol.Dürüst ol, namuslu ol, ama adam da ol hakkını da yedirme. insana yardımcı da ol ama kendini de kullandırtma. kibar konuş, güzel konuş, belli yerlerde alttan al ama bir yere de geçti mi hop ne diyorsun sen de. bunu da diyebil. dengeli ol abicim bu kadar.erkeksen erkek ol,kadınsan kadın ol. bir şeyin bir ismi varsa bu paketlenmiş bir ürün oluyor çünkü sen bir şeye isim koyduğun zaman  bunu bir satılabilir tüketilebilir bir şey haline getirirsin.bu her konuda böyle. red pill meselesi buradan çıkma bir şey. Bunlar sana dünyayı basit açıklar çok kafa yormaya gerek kalmaz .siyah der  beyaz der bu böyle der  haaa dersin çözersin yani. şöyle dersin böyle dersin ahkam kesersin.  o yüzden   bir kere böyle üzerinde bir isim yazan ve sana basit açıklamalar veren hiçbir şeyi bu doğrudur diye kabul etmemek lazım ve  bunu da kendine hayat felsefesi yapmamak lazım.
 
 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Erkeklerin genel bir betalaşma, kızların da erkekleri betalaştırma problemi olduğu ve bunun sorunlar çıkardığı, ilişkileri zayıflattığı aşikar.

Ancak Redpill'de şöyle bir sorun var: kız tavlama teknikleri gereği ve genel olarak "kaliteli kadın yoktur, awalt" gibi görüşlerinden ötürü tabanını tabak çeviren kızlara yönlendiriyor. Tabak çevirmeyen, daha muhafazakar, daha geleneksel ve tek eşlilik hayalleriyle yaşayan kızlar Redpill ve takipçilerinin radarına giremiyor. Onlara karşı hem körler, hem de yaşam tarzları, tanışma tarzları bu tip kızlara erişemeyecekleri şekilde ilerliyor. Haliyle, Redpill erkekleri tabak çeviren kızların tabakları arasında öne çıkmak için aşırı bir mücadele vermek zorunda kalıyor, aşırı şekilci bir ilişki hayatı yaşamak zorunda kalıyorlar. Farkında değilller. Sen tabak çevirmeyen, eski usül, moderniteyle beyni yıkanmamış, kızlarla saçma sapan yarışlara ve muhabbetlere girmeyen, ben ve takipçilerim gibi kızları görürsen onlarla ilişkilerinde zaten senin yorumunda saydığın genel çerçeveye dikkat etmen yeterli. 

Hayat amacın olsun, kendini merkeze al, kaybetmekten korkma, bağımlılaşma, gururlu ol... Genel çerçeven bu olsun, illa ki zayıflıkların olacak ancak önemli olan toparlanman. Ben 11 senelik ilişkimde erkeğimde ne gerilemeler, ne zayıflıklar gördüm. O bende ne ilgisizlikler, ne bakımsızlıklar gördü. Kaldık birlikte.

Redpill'in aşırıya kaçtığı çok nokta var, bunu da başka yazılarımda açıkladım, erkekler işi salmasın diye de yapıyor bu söylemi. Ben Redpill'in "kızlarla çok alıştırma yapmazsan betalığa kolay düşersin" söylemine de katılmıyorum. Yani o kız-erkek tecrübesinin erkeğin genel duruşunda gereğinden büyük bir etken olduğunu düşünüyor bence. Ben erkeğin hayatının bir alanında edinebileceği korkusuzluk, kaybetmekten korkmama bakış açısını kızlarla olan ilişkisine de yansıtabileceğini, bunun genel bir mindset olduğunu düşünüyorum. Benim zihnimde hayat böyle ilerliyor mesela. İş hayatımdaki duruşumu ilişkimde, ailemle olan tecrübelerimi arkadaşlarımda filan kullanabiliyorum. Bir insan loser olmaktan kurtulduktan sonra bunu hayatının geneline yansıyacağını düşünüyorum. Doğru kız profilini üstte dediğim gibi belirlersen de partnerin sana daha fazla tolerans gösterecektir zaten. Bence Redpill özel bir kız yoktur diyor demesine ama, aslında piyasanın en "cilalı" kızlarını erkeklere tavlatmak konusunda halen bir yönlendirmeye sahip. Redpill erkeğine cilalı olmayan ablayı göstersen ona razı olmaz. Oysa ki mesele öylesindeki cevheri kendi özel hayatınızda açığa çıkarmak :)

Okumaya devam et, kafanda çok şey oturacak...

baja (22 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

 

Yine çok güzel ifade etmişsiniz.Düşünürüm ama ifade etmekte zorlanırım ya onu karşılıyorsunuz resmen.Sizi keşfettiğime çok sevindim.

İfade etmeye çalıştığınız sanırım belli kalıplar içerisinde kaldığın sürece ya hiç bir kadınla ya da hep aynı tür kadınla iletişim kurabilirsin.Bunların yarattığı kalıplara göre tek Tabak çeviren,kısa süreli ilişkilerin peşinde  koşan,ciddiyeti olmayan insanlar hedef noktaları oluyor ve böyle insanlardan nefret ederim.Bunu yapan erkek de kadın da benim gözümde değersizleşiyor. Redpilcilerin hedef noktasında olan kadınlardan hiçbir zaman hoşlanmadım ve aşık olmadım çünkü onların birlikte olmakta istedikleri kadınların hayata bakış açıları çok boş geliyor.İsterse dünyanın en güzel kızı olsun aşık olmuyorum.

Şuan aşık olduğum kız mütevazı,içe dönük,cıvık olmayan,hayata karşı bir duruşu olan,ailesini değer veren ve aile kurmak isteyen okumaya öğrenmeye çalışan hayattaki tek amacı sürekli kiminle sevişebilirim nereden ne yiyebilirim,nereden ne alabilirim lüks giyineyim tarzı bu modda takılmayan birisi.ben de öyle birisiyim. burada benzer benzeri çekiyor. redpilciler de kendi oluşturdukları kalıp ile kendi benzeri bana göre boş kadınları buluyorlar.benim hiçbir zaman 10-20 kızla takılayım gönül eğlendireyim gibi bir derdim olmadı.o kızın da öyle bir derdi olmadı.kızla aynı ortaokulda,lisedeydim.diyordum bu kız diğer kızlardan farklı.aşık olduk birbirimize.

Yazılarınızın bana çok faydası oldu çünkü neredeyse kendim olmaktan vazgeçecektim.redpilcilerin söylediklerini uygulamaya çalışsaydım belki de kız kaçacaktı benden.iyi ki  biraz daha sorgulamışım.genel olarak yapım şüphecidir biraz 😊 elbette redpillde kısmen doğrular var. Cinsiyet konularında birbiriyle çelişen bir dünya teze karşı tavrım bu. Radfem de haklı, kırmızı hapçı da haklı, muhafazakar da haklı, incel de haklı. Ama hepsi kısmen haklı bence.

son olarak size bir soru sormak istiyorum. Bazıları ilişkinin daha iyi olması için sevdiğiniz kişiye rakipleri olduğunu göster tarzında bir tavsiye veriyor.bu ne kadar doğrudur?benim böyle bir olayım yok.onun dışında başka bir kızla görüşmüyorum. o da görüşmüyor zaten pek insanlarla iletişim kurmayı sevmiyor.mesela verdikleri bu tavsiye benim karekterime hiç uymuyor.böyle bir şey yaparsam çok yapmacık ve kötü hissederim.ben yapmamayı düşünüyorum siz ne düşünürsünüz?yapmalı mıyım? 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Korku oyunu kız sana ilgisiz veya saygısız davrandığı zaman ayrılmak istemiyorsanız yapacağınız bir şey. Bunun da aşamaları var. Direkt olarak 3. kişileri devreye alarak yapılması gereken ve öyle önerilen bir şey değil. 

Eğer sen kız arkadaşına "o giderse ben hayata devam edemem, bir daha asla onun gibisini bulamam, mahvolurum" gibi bakmıyorsan, bu şekilde hissetmiyor ve hissettirmiyorsan, kız arkadaşınla birbirinize gösterdiğiniz ilgi ve muhabbet denk ise (hatta kızınki bir tık fazlaysa) üçüncü kişilerin gölgesini dahi ilişkiye yansıtmayın. Bunlar, yarardan çok zarar getirir. 

Ancak, dediğim gibi, ilişkinin aleyhine kaydığını düşünüyorsan hemen gösterdiğin ilgiyi azaltmalı, telaşlanmamalı, kız arkadaşına yaptığın canım-cicimleri kesmeli, ona ayırdığın zamanı bıçak keser gibi olmasa da azaltmalı ve kendi görünüşüne, kendi hobilerine eğilmelisin. Kendine vakit ayırmalı, hedeflerine odaklanmalı, kendi değerine yoğunlaşmalısın. Bakımına, giyimine, sporuna eğilmelisin. Bak daha 3. kişilerle ilgili hiçbir hareket yok farkındaysan. Bunları yaptığın zaman zaten gözü dışarıda olmayan bir partner hemen toparlanır ve sana yine düşmeye başlar.

Salmayın kendinizi evladım. En kritik nokta burası. Salarsanız da karşıya "neden beni istemez oldun, beni sevmiyor musun, beğen beni, ben seni çok seviyorum" tavrına girmeyin, tam tersi üstte söylediğimi yapın. 

baja (22 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Teşekkürler tavsiyeleriniz için

Cagoo (36 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Redpillci adamların dikkatini çekmeye başladın cıvıtıkhatun

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Hayatım boyunca ilgi çektim, bununla baş edebilirim :)

Şaka bir yana, bu durumdan memnun olurum. Kendimi, evlenmek isteyecek Redpillciler için Redpill'i törpüleyerek mükemmelleştirilmesinde bir aracı olarak konumlandırıyorum. Redpill maskülenleşme açısından çok işlevsel, ancak monogamiyle çelişen yönleri var. 

Ömer (32 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Merhaba, İyi akşamlar. Sizi takip ediyorum ve farklı bir bakış açısıyla da bakmamı sağlıyorsunuz. İçinde bulunduğum, yaşadığım durumlarla ilgili sizin yorumunuzu almak istiyorum. Yardımcı olmak isterseniz memnun olurum 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Ömer Bey, sorularınızı ilgili yazıların altına yorum olarak alıyorum şimdilik. Dilerseniz anonim nickler de kullanabilirsiniz.

İlhan (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Uzun ilişkilerde erkeğin kadına sağlayıcılık da sağlaması gerektiği doğru, buna 70'e 30 oranı tavsiye edilir. Peki kısa süreli ilişkiler için de böyle bir şart var mı? Erkek tarafından bakıldığında bence kadinda arzu oluşturma kısmı daha ön planda, peki kadınlar için de böyle mi? Kısa süreli bir ilişkide de güven vs arıyor mu kadınlar? Teşekkürler şimdiden.

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Kadının kısa süreli ilişki aramıyor olması lazım. Bu kadına zarar verir. Kadının skoru ne kadar yükselirse, hem bağlanma becerisi giderek düşer, hem de erkeklerin onu isteme olasılığı düşer. Kadının güdüleri "en iyisi bu mu" acaba diye çalışır. Daha çok seçenek deneyimledikçe her insanın artı eksisi farklı olduğu için, kadının karar verme ve kararının ardında durması becerisi düşer. 

Dolayısıyla, ben zaten bir kadına kısa vadeli düşünerek ilişkiye girmeyi önermem. Erkeklere de, kadınlardaki bu değer düşüşüne aracı olmamaları için kısa vadeli ilişkiye girmelerini önermem. 

Kısa süreli ilişkide güven güdüsü en ilkel haliyle işler: erkek çok güçlü olsun. Ancak, ilişki vaat eden güven özelliğini aramaz, hayır. Bu yüzden bu tip kadınlar alfalara en çok yönelen, alfa skoru en yüksek olan kadınlardır. Bunları hayatınıza alıp kadınlarla ilgili algınızı bozmak istiyorsanız siz bilirsiniz...

İlhan (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Cevabınız icin teşekkür ederim. Redpill'i diğer sitelerden uzun zamandır okuyorum, sizin blogla beraber kadın gözünden de bakma imkanım oldu. Umarım yazılar devam eder