İlişki Hayatımızda Bizi Büyüten Ailenin Etkileri

Yaşamın İçinden

Erdemin değerini hepimiz biliriz, onu överiz ancak hayat bizi akıllandırmadan önce dahi erdemli olma becerisini ancak aileden gelenlerle yapabiliriz. Ailenin bize öğreteceği tek şey erdemin üstünlüğü değil, dediğim gibi onu aşağı yukarı herkes över zaten, mesele senin erdemli olacak kadar değerli ve irade sahibi bir insan olduğun hissinin sana ailence aşılanmış olmasıdır. Değerler verilerek ve bu değerleri hayata geçirebileceği, test edebileceği sorumluluklarla büyütülen çocuklar ergenlikten itibaren güzel bir hayat yolu çizebilmeye başlıyor.

İlişki hayatımızda da ailemiz farkında olmasak dahi ilk baştan en büyük aktörlerden biri. İnsan ailesinde gördüğü ilişki düzeninden algılarını, beklentilerini genelde sıyıramıyor. Anne-babanızın birbiriyle, onların sizinle olan ilişkisi şu ana kadarki algı ve his dünyanızı şekillendiren şey. Çok yüksek bir farkındalık ve kararlılık lazım aile örüntüsünden kurtulmak için.

Yani, ilişkiler hakkında bu kadar yazıyorum çiziyorum ama eğer aileden çok travmatik yaralarınız varsa ilişkiler hakkındaki yazıları okuyarak ilişki hayatınızı düzeltmeniz çok zor. Psikolojinizdeki problemleri, sevgi ve bağlanma ile olan ilişkilerinizi mutlaka eleştirel olarak değerlendirmeli, gerekirse tedavi olmalısınız. Tipik aile kaynaklı problemleri maddelemek, aşağıda da birkaç örnek vermek istiyorum:

  • sevilmediğini, sevilmeye layık olmadığını düşünmek
  • aşırı verici olmak, aşırı fedakar olmak
  • hiç bağlanamamak, aşırı bağlanmak veya bağlanınca/bağlanılınca kötü hissetmek,
  • tecrübelerinize dayanmıyorsa, kadınların veya erkeklere dair olumsuz düşünceleriniz,
  • psikolojik olarak problemli olduğu bariz olan insanlara çekim hissetmek
  • devamlı olarak sizden çok farklı yaştaki insanlara çekilmek (tekil eşleşmeleri kastetmiyorum)
  • kabul görmeye dair aşırı bir baskı hissetmek ve arkadaşlarını her konuda sürekli taklit edip çizgi dışı kalmaktan korkmak, gerekirse yanlış şeyleri yapmak pahasına hem de

Örneklere geleyim. Mesela aşık olduğumuzu, sevdiğimizi hissetmeye başlayınca neden kaçarız?

Benim bildiğim şu. Aileden değer görmemiş, sevilmeden büyümüş insanlar sevgi karşısında güvensiz, tehlikede hissediyorlar. Çünkü insan garip bir şekilde en güzel değil en tanıdığı ortamda rahat ediyor. Böyle süregelen bir ilişki düzeni yaşıyorsanız adres ailenizdir. Sevgiyi duymak ve size sevgi duyulması başta anne olmak üzere ailemizin bize hissettirmesi ve dozunu idealize etmesi gereken bir konu. Bebeklik döneminizde annenin depresyonda olması, ailedeki huzursuzluk vb. nedenler sevgiyi özümseme sürecini sekteye uğratıyor.

İkinci ihtimal de terk edilmişlik. Yine anne veya babanın terk etmesi durumunda kişi sevmekle kaybetmeyi özdeşleştiriyor. Her sevdiğini kaybedeceğini ve bununla yüzleşemeyeceğini hissediyor. Korktuğu başına gelmesin diye buna sebep olacak yolu baştan kendisi tıkıyor.

İkinci örnek, mesela bir insan neden kötü bir ilişkinin içinde olmasına rağmen ayrılamıyor?

Erkeğin ayrılamama sebebi muhtemelen kendi annesiyle olan bağlanma-ayrılma sürecinin başarısız ve travmatik yaşanmış olması. Bu dönem 0-2 yaş aralığında tecrübe edildiği için kişi hiçbir şey hatırlamaz. Ancak sevmek, sevilmek, ilişki kurmak, bağlanmak, ayrılmak konusundaki normlarımızı ciddi derecede şekillendirir.İkili ilişkilerde sorun yaşayan insanların mutlaka kendi aile ilişkilerine bakması gerek.

Her karşılaştığım bana karşı korkak ve ne istediğini bilmediğini gösteren tavırlar sergiliyor.

Böyle tipler veya insanların böyle dönemleri olur mu? Tabi ki. Ama bunu bir patern olarak yaşıyorsanız aynayı kendinize döndürmeniz lazım. Belki de insanlar bulduklarını beğenmiyor. İnsanları korkutuyor ya da istediklerini sağlamıyor olabilirsiniz. Bunu keyfinize limon sıkmak için söylemiyorum. Kendinize ve özellikle ailenizle olan geçmişinize, onların size kazandırdığı davranışlara farkındalıkla bakıp, halledilmesi gereken yönlerinizi fark edip bundan sonra aynısını yaşamamanız için yazıyorum.

Demem o ki, ailenin etkisini asla hafife almayın, öncelikle bu konular üzerinde düşünün. Bunları hallettiğinizden emin olursanız, sonrasında ilişki yazılarımdan fayda görebileceğinizi düşünüyorum.

Yorumlar

Asyranta (24 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Cıvıtık, sana kritik bir sorum var.

Bir insan ailesinin davranışlarından hiç memnun değilse onları tamamen hayatından çıkarmalı mıdır? Çıkarabilir mi?

Babamı tümden sildim.

Annemin hakkını ödeyemediğim konular var ama enerjimi ve akıl sağlığımı olumsuz etkiliyor. Onun istifleme huyundan, benden memnun olmadığını hissetmekten, yaptığım azıcık güzel şeye göz devirmelerinden, "sen yapamazsın, edemezsin ama ben yaparım" demelerinden, babamın ona yaşattığı travmaları iyi günlerimde defalarca anlatıvermesinden bıktım usandım. Tam iyileşir gibi oluyorum, babamın vs. konusunu açıp limon sıkıyor üstüne. Tek başıma ev temizlemekten, hizmet etmekten de bıktım usandım.

Şu 2 ay tek temennim sınavdan iyi bir not alıp atanmak, olmazsa da anneannemin yanına kaçmak, o da olmazsa mahvoldum zaten. Bitik mentalim el verdiği kadar ders çalışıyorum bir süredir.

İleride ben yanında olmadığım zaman ne durumda olacağını hiç hesaba katmıyor. Kendine çeki düzen vermemekte ısrarcı. İleride olur da evlenirsem başıma bela olmasından, evliliğimi sabote etmesinden de çekiniyorum çünkü yapmaz değil... Çocuğum olsa emanet etmeye de çekinirim. Zaten tedaviye götürmeden bunu yapmam. Önce kendini toparlaması lazım. Benim bunu nasıl yapacağıma dair en ufak bir fikrim yok, güzel güzel konuşup ikna etmem de yaramıyor. Gitmiyor işte terapiye. Yetişkin hayatına adım atıp para kazanmaya başladığım zaman kolundan tutup zorla götürmekten başka çarem kalmadı.

Şu an onu kendi haline bırakıp direkt kendimi o evden kurtarmam gerektiğini düşünüyorum Cıvıtık ama içim rahat etmiyor. Çünkü onu ileride büyük oranda hayatımdan çıkarmayı düşünüyorum. Bu fikir de beni feci üzüyor, geriyor.

"Anneni mute'lamalısın" demen biraz işime yaradı, canımı sıkmaya başladığı zamanlarda yanından gidiyorum veya "bundan bir daha bahsetme" diyebiliyorum. Ancak uzun vadede başka bir plan gerek bana.

Sence çarem onu, ailemi hayatımdan çıkarmak mı yoksa görüşmeyi minimuma indirmek mi? Benim durumumda hangisi daha sağlıklı olur?

 

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Bir laf vardır duydun mu, derler ki "psikologlara gitmesi gerekenler değil onların hasta ettikleri gider" diye, sizinki de tam o hesap. Sen gitmeyi düşünüyorsun, önemini anlıyorsun, annen anlamıyor. 

Annenle günlük hayatınızın birlikte sürmemesi gerektiği kesin. Evet, malesef, annen yalnız da kalacak olsa, günlük hayatını annenden koparmak ve kendine bu dertlerden ve onların geçmiş problemlerinden uzak bir rutin kurmak zorundasın. Bu senin normal denebilecek bir hayata, bir iç dünyaya kavuşman için gerekli gibi görünüyor. 

Silmekse olmaz, neticede annen. Hem her şeye rağmen vefa borcumuz var, hem de aile bağları insanın kendini tam hissetmesi için önemli. Bu bağlamda, babanı da keşke silmen gerekmeseydi, diyebilirim. Ne tatsız bir kader aileyle şöyle olmak. 

Yani minimumda görüşmek ancak annen görüştüğünüz zaman çok muhtemeldir ki seni duygu sömürüsü ile manipüle etmeye çalışacaktır, kulak tıkaman ve duyarsızlaşman lazım.

Anneannene gitmek konusu, aslında güzel. Yalnız olmazsın, ona bakmak hayatında bir meşgale, bir amaç olur çünkü kendi iç dünyanda değil gerçek dünyada yaşaman gerekiyor. Lakin yaşlı bakmak zordur. Üniversiteyi babannemin evinde kalarak okudum, bilirim. İnatçı yaşlı bakmak daha da zordur. He he deyip gönül almayı deneyebilirim diyorsan, gözün yiyorsa, bence yalnızlıktan iyi. 

Şu atanma işi bir çözülsün de.

Asyranta (24 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Güçlü durmasına, hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürecek, değiştirebilecek gücü eline almasına ihtiyacım var, işten gelince kendini hemen odasına kapatıp karalar bağlamasına değil. Beni boş ver, en önce kendi için yapacak yahu.

Kendisinden 10 küsür yaş büyük, yarı engelli, dul bir aile dostumuz var. Onun da tek başına büyüttüğü bir çocuğu var. Hiç yarı engelli demezsin, kadın atom karınca gibi, fır dönüyor, gezilere gidiyor, enerjik, dertlerini dert etmeyi bırakmış, hep çözüm odaklı.

İmreniyorum bazen "benim annem niye böyle değil?" diye. Mutfakta elimden bardak kayıp düşse kıyameti koparır en basitinden. Belki de bu yüzden gün içinde herhangi bir şey ters gitse müthiş sinirleniyorum. Çünkü kırılan bir bardak/tabak her şeyden daha önemli (!). Bozulan ve ters giden her şeyin suçlusu ben ilan ediliyorum hemen.

Uzun süredir bir sağlık sorunu yok, çok şükür eli ayağı da tutuyor. Yorgunluğunu bahane edip her şeyi boşluyor ama. Manipüle mi ediyor yoksa gerçekten yorgun mu bunu da çözemedim. Gerçi 2 aylık yaz tatilinde de değişen bir durum yok. Tamamen işine geldiği gibi davranıyor bence.

Anneannem beni ondan daha fazla korkutuyor. Çünkü onun gözünde hala 5 yaşındaki o minnak Asyranta'yım. Hiç bizimkilerin yanına gitmemişim, travmatize olmamışım, değişmemişim. Sanki beni hep o çocuk halimle görmek istiyor, öyle bilmek istiyor sonsuza kadar, kadın halimle değil. "Sen benim en başta bildiğim Asyranta değilsin artık, seni zapt edemem, kontrol altında tutamam" diyordu bana. Uzun vadede yanında kalmamı da bu yüzden istemedi. Seziyor işte bir şeyleri ben anlatmasam da. Sezgileri, altıncı hissi kuvvetlidir.

Cıvıtık, artık toplum içinde de olur olmadık yaygara çıkarmaya başladım ne yazık ki. Bir gün belediye otobüsüne cırladım, öbür gün dört kişilik masaya beni tek kişi oturtmadılar diye (kabul ediyorum, bu saçmaydı). En sonunda bana sataşan herhangi birini kendimi tutamayıp tekme tokat döveceğim gibime geliyor bir gün. Öyle bir sinir. Gitmiyor. Ve çok yorgunum, çok.

Her Allahın günü yalnız başına kahvaltı yapıyorum -hafta sonları sahil-, yalnız başına akşam yemeği yiyorum. Mutfaktaki yemeği, evin temizliğini, gittiğim workshopları, kısacası her bir şeyi yalnız başına yapıyorum. Duvarlarla hasbihal ediyorum, online'da takılıyorum, resim çiziyorum, spor yapıyorum, ders videoları izliyorum ya da senin blogunu okuyorum. Genelde senin blogunu okurken sarhoşum.

Sağlığımda da yıllardır bir gariplik var, sürekli hastaneye git, gel, bilmem ne... Tam geçti gibi oluyor, hop tekrar nüksediyor her ne tetikliyorsa. Araştır araştır doktor oldum makale okumaktan. Kronik pelvik ağrı deniyormuş. Enfeksiyon yok, mantar vs. yok -önerdiğin probiyotikler sağ olsun, fayda etti-, ağrımın neyden kaynaklandığı belirsiz. Bir doktor yıllar önce taş düşürüyorsun diyordu ama hiç taş düşürmedim. Tabii doktor öyle deyince gilaburu suyu içmiştim şişe şişe, bana mısın demedi.

Defalarca yazdıkları ilaçlar da fayda etmeyince tıp bilimine olan inancımı yitirip evde ot kaynatmaya başladım :)

Harita fal mal baktığım arkadaşlarım da bu işleri bir süre yapmayacağımı söyledikten sonra bir anda selamı sabahı kesti :D Bana aşktan hiç hayır yok, arkadaşlıklarımdan da pek yok. Bunu kabul etmeliyim herhalde.

Workshop desen millet zaten sıkı fıkı oluğu arkadaş gruplarıyla, sevgilileriyle falan geliyor, sen dış kapının dış mandalı gibi kalıyorsun aralarında. Dikkat dağınıklığıma fayda etmeleri dışında bu faaliyetlerden sosyal açıdan hiçbir hayır gelmedi.

2020'den sonra bana kim kara büyü yaptıysa tuttu vallahi, elimi attığım her alandan 0 verim alıyorum. Mental desen, yorum yok... Dört yanım yılanmış meğer Cıvıtık. Sosyal hayat hayli bayat. Yıkılmadım, ders çalışıyorum, gün aşırı spor yapıyorum. Hayırlısı <3

Asyranta (24 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Bir çocuk ailesini 5 yaşına kadar görmediyse, anneyi kısıtlı bir süre gördüyse, sadece tek bir ebeveynle, anneanneyle büyüdüyse ve sadece bu insandan koşulsuz sevgi gördüyse ileride hala aşkta, sevgi alıp vermede sorunlar yaşar mı?

Hatırlıyorum da ondan ayrılıp başka şehre, bizimkilerin yanına getirilince çok ağlamıştım, eve alışamamıştım, yaşıtlarımla aram iyiyken ailemin yanına geldikten sonra saldırganlaşmaya başlamıştım.

Bizimkileri boş verelim. Anneannemde bir olaylar var ve bunu ne annem, ne teyzem ne de ben çözemedik yıllardır. Bazı yabancı arkadaşlarım anlattıklarıma narsizm dediler, bense biraz gücendim yalan yok. Sana da ondan bahsetmek ve senin fikrini almak istiyorum Cıvıtık.

17-23 yaşlarıma gelene kadar bir sıkıntı olduğunun farkında bile değildim anneannemde. Babasız büyümüş, 14 yaşında iş hayatına atılmış -kimliğe 4 yaş büyük, 18 diye yazdırmışlar- cevval ve zehir gibi bir kadın. Genç yaşında dul kalmış. Sert mizaçlı biri.

Bana karşı hep çok iyidir, eğitimim, harçlığım, ihtiyaçlarım, dertlerim -erkek meseleleri hariç-. Ailemden daha iyi olabilir bu konularda.

Ancak teyzemle, özellikle annemle ilgili konuşurken çok yargılayıcı ve kırıcı oluyor. Arkalarından çok konuşur, bela bile okuduğu olur -benim yanımda yapıyor bunu- Benimle annemin dedikodusunu yapar. Ben ergenliğe girdiğimden beri onun yüzüne söyleyemediği her şeyi -hakaretler dahil- bana söyler. Bazen onlarla da yüz yüze kavga ettiği olur. Başta çok anlam veremedim, herhalde annem onu kızdıracak büyük bir şey yapmıştır dedim, annem de sürekli ona sinirlenir, sesini yükseltir. Ufakken ona kızardım çünkü anneannemi hep masum, tek başına çırpınan bir kadın olarak gördüm. Ama büyüdükçe, aklım ermeye başladıkça fark ettim ki annem haksız değil, anneannemi kızdırmak için illa bir günah işlemiş olması da gerekmiyor. Durup dururken de eleştiriyor, hakaret ve kırıcı sözler ediyor. Mesela annem alışverişe gider ve biraz geç gelir, arkasından hemen gurur kırıcı bir laf söyler. Küçükken bodyshaming de yapmış, annem güzel bir kadın olmasına rağmen kendini beğenmekte, değerli görmekte uzun zaman sorun yaşamış. 

Bir defasında anneme anneannemden dert yandım, bana "Tüm çocukluğum onun bu huylarıyla geçti, düşün insanda nasıl bir hasar bıraktığını" dedi. Onda çocuklarını beğenmeme, güzel ve başarılı olsalar da hafife alma huyu olduğunu söylüyor ki bunu ben de fark ettim.

Başka tuhaf huyları da var. Mesela bir plan yapılır, kesin gidilecek denir. O gün gelir, bir anda "gitmeyeceğim vazgeçtim" der. Bunu bir değil iki değil neredeyse her zaman yapar. Yapılması elzem işler için de durum aynı.

1 saatliğine mutludur, güler, güzel sohbetler ederiz, 1 saat sonra sebebini asla anlayamayadığımız bir sebepten surat asar, ne olduğunu sorunca da laf sokar. Bizim de günümüz mutsuz geçer, sana asla derdini söylemez süründürür. Temizliğe, düşünmeye, bizlerin hayatlarımızı nasıl yaşadığına dair takıntısı var, kafasında değişmeyen doğruları var, olaylara çok düz ve kesin yaklaşır, hayatlarımıza saygısızlık, sınırsızlık derecesinde karıştığı olur -bir odada ortalığı dağıtmadan sessizce spor yapmama bile kızıp arkamdan "salak şey" demişti bir defasında-.

Onu bir konuda ikna etmemiz gerektiğinde bunu tatlı tatlı, anlayışlı ve nazik bir şekilde değil bağırışa çağırışa yapmak zorunda kalırız çünkü, bunu söylediğim için üzgünüm, nezaketten kibarlıktan pek anlamıyor, bunlara değer verdiğini de sanmıyorum şahsen.

Ağzında bakla da ıslanmaz. Bir sırrını verirsin, kimseye söylemem der ama söyler. Özelini anlatırsın onu kafasında çarpıtır, başka bir şeye dönüştürür ve ileride basit bir konuda tartışırken seni onunla vurur, yargılar (yaşandı). İnsanlarla ilişkilerini kolayca bozar, yalnız kalır çünkü dili çok sivri ve bir tek kendisi farkında değil bunun. İnsanları, annemi, beni ve teyzemi ne kadar kırdığını fark etmiyor, anlamıyor ya da anlıyor, bilerek yapıyor. Asla anlayamadık bunu.

Bunları abartmıyorum Cıvıtık, hatta bu olayları direkt yazmak bile canımı sıkıyor, 17-18 yaşımdan beri fark etmeye başladığım, bizzat benim ve annemin yaşadığı, şahit olduğumuz şeyler. Tatilin birinde birkaç gün tek kaldım onunla ve daha 3. günde annemin yanına dönmek istedim stresten. Anneannemi çok seviyorum, beni o büyüttü, annemden çok emeği var üzerimde ama bazen aşşşşırı zor bir insan oluyor ve bu zorluğu ne zaman çıkaracağı da belli değil. Bu olduğunda da kaçmak istiyorsun sadece, karşısındakini çileden çıkarıyor. Yine de annem yalnız kalmasın diye her tatilde uğrar, yanında kalır, konuşur, tüm istediklerini alır, paradan kısmaz. Tabii yaranamaz, laf yer.

Ben yaşlılıktantır diyorum ama annem onun gençken de böyle davrandığını, hatta o zamanlar başa çıkılması daha zor biri olduğunu, huyundan vazgeçmediğini söylüyor. Hatta dediğine göre en iyi davrandığı ve en sevdiği insan benmişim.

Teyzem resim yeteneği olsun huy olsun biraz bana benzer; hassastır, anlaşması zordur, inadım inattır, kin tutar. Anneannem ona da az çektirmemiş, denilene göre teyzemi şimdiye kaybetmiş olabilirmişim. Teyzem 1 yıl boyunca onun ziyaretine gelmedi, annemin aksine belirgin bir mesafe koydu annesiyle arasına.

Cıvıtık, terapiye götürün desen ben giderim, annem gider ama o hayatta gitmez, elini kolunu bağlayıp götürsek kaçar, bizi de evlatıktan torunluktan reddeder :D Hepimiz onu mecbur o şekilde kabul ettik, değişmiyor, değişmedi, biz de değiştiremedik, kimse değiştiremedi, zaten başta değişmiş, iyiymiş gibi davranıp sonra yine kötülüyor. Öyle işte. Sen ne düşünüyorsun Cıvıtık? Anneannemdeki sorun sence ne olabilir?

 

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Psikolojik paternlere dair biraz fikrim olsa da nokta atışı bir tahmin yapamadım, zaten birden fazla ruhsal problemi birlikte bulunduruyor da olabilir, hatta otizm gibi, sağlıklı bir ilişki-empati kurmasını engelleyen bir rahatsızlığı da olabilir. Normal-sağlıklı durmadığı kesin. İletişimini kabalaşmadan sınırlamanın yolunu arayacaksınız, biliyorum çok zor.

Bu kadar hasarlı insan içinde iyi bir rol modelin yok mu be kızım? Tutunacak bir dalın? Teyzen mesela. Makul biriyse onunla vakit harcasan. Üzüm üzüme baka baka kararır nihayetinde.

Şu workshop falan filan ne bulduysan git bak. Beni Twitter'a çağırdığın için de teşekkür ederim, teveccühün, yalnız sosyal medya tam bir enerji vampiri. Günlük görevlerimde zorlanmamı getirecek kadar zamanımı alıyor, oradaki kavgalar olumlu ruh halimi sömürüp beni hırçınlaştırıyordu ve dikkat sürem ciddi derecede kısalmıştı. Sen de bırak ve gerçek hayatında basit kararlar al ve uygula. Tek geçerli adres gerçek hayat.

Asyranta (24 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Çok hızlı değişen ruh halleri, düşünce/hislerde gel gitler hangi rahatsızlıkta mevcutsa o olabilir belki, en belirgin huyu değişkenlik. Yaşlanıp güçten düştü, mecbur yanında olacağız.

Teyzem çok ayrı bir alem Cıvıtık. Onun da üzerimde emeği çok. Ancak ilerleyen yaşlarımda hem uzaklıktan hem de onun karakterinin/düşünce yapısının 180 derece değişmesinden dolayı ona yakın olma, içimi açma fırsatım pek olmadı. Daha doğrusu çekindim.

Çok seküler bir kadınken anında aşırı dindarlaştı, evlenmesiyle de alakası yok bunun, çok sonrasında gerçekleşti. Biraz fanatizm derecesinde. Kız kardeşiyle çok zıtlar artık hayat ve düşünce tarzı açısından. Bu konularda annemle zıtlaşıyorsa benimle de zıtlaşacak demektir. Yani uzun vadede anlaşamayız.

Ve ve... Beni iki yaz önce gecenin bir yarısı bir erkekle öpüşürken bastı :) Daha sonra o cimri sevgilim işte. Ben anında ailedeki kötü kadın oldum tabii, anneannemin de kulağına gitti her şey. İkisiyle de baya kavgalar ettik çapkınlığım yüzünden -çapkınlık düzenli yaptığım bir şey değil bu arada- Annem bu yaptığıma göz yumdu, neden? O beni kandıran herif yüzünden çok mutsuz ve yaralı bir dönemdeydim, mutlu olmamı istiyordu ve zarar görmediğim sürece etrafımda beni mutlu edebilecek birilerinin olmasını hoş görüyordu.

Aslında annemi öpüp başıma koymam lazım Cıvıtık, arızalar çıkarmasa beraber ennn rahat, kendim olabildiğim insan o. Tutunduğum dal da o muhtemelen. Anneannemle teyzemi sevsem de çekinilesi insanlar olduklarını kabul etmeliyim.

Teyzem daha sonra sevgilimle buluşmalarımı sabote etmeye çalıştı. "Seni gördüm, az önce bir taksiye binip gittin. Polisi aradım nerelerdesin sen?" diye aradı bir akşam korktum, defalarca aynı şeyi söyleyip cinlerimi tepeme çıkardı. O sırada sevgilimle çay içiyoruz ha.

Halbuki ben o gün hiç taksiye binmedim Cıvıtık. Nereye gideceğime, hangi mekanda oturacağıma kadar anneannemlere haber vermiştim, teyzem bilmiyormuş ona da söyledim, inanmamakta gereksiz ısrar etti. Meğer kızın tekini bana çok benzetmiş, kaçırıldım sanmış. Öyle bir fena kavga daha ettik teyzemle. Bana inanmayıp mekanı bastı -harika baskınlar yapıyor di mi-, çay içtiğimizi görünce sakinleşti :)

Aramız yeni yeni düzeliyor, hala biraz limoni. Artık cicili bicili elbiseli bir kız bebek değil gayet sağlıklı, yüksek libidosu olan genç yetişkin bir kadın olduğumu kabullenmesi zaman aldı.

Gittim vallahi workshopa Cıvıtık, resim çizdim, ortam güzel, sinir stresimin %70ini orada bıraktım geldim. Millet arkadaşıyla veya sevgilisiyle/eşiyle katılmış etkinliğe hep. Biz asosyaller de yan yana otursak da sosyalleşmedik. Aslında niyetlendim de, kısacık iki buçuk saat sürede resmi mi bitireyim, milletle mi sosyalleşeyim, kahve mi alayım şaştım. O süre bir resim için çok az.

Twitterı eskiye oranla azalttım sayılır Cıvıtık. O sitenin zamanı oburca yemesinden ben de hoşlanmaz oldum.

Ay sen hırçınlaştım deyince aklıma geldi, acaba benim öfkemin git gide artmasının sebebi de mi Twitter? Sen de insanların iyi/kötü enerjilerinden farkında olmadan fazla etkileniyor olabilirsin Cıvıtık. Şahsen online'da enerji menerji ne arar diyordum ama var gerçekten.

Gerçek hayata dönme adımları atıyorum minik minik, mentali zorlamadan. Yine mental açıdan yorulup hayatı 3 hafta salmazsam eğer, son 1 aydır spor düzenim yeniden rayına oturdu galiba, her gün değilse de haftada en az 3-4 gün yapar oldum, eskiye göre düzgün beslenmeye başladım. Ama bünyem hastalığa enfeksiyona karşı o kadar hassas ki takviye kullanıyorum. Kedilerle de keyfimiz yerinde, beni düzenli olarak çıldırtırıyorlar.

<3

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Babannende bipolar bozukluk da olabilir. 

Teyzenle yaşadığınız aslında senin ailende genel olarak gördüğüm problemin bir yansıması. Sınır koymak, sınırlara riayet etmek konusunda problemleriniz olduğunu düşünüyorum. Aile büyükleriniz sizleri içsel kontrol kavramıyla pek tanıştırmamış, hepiniz hayatta savrulmuş gibi duruyorsunuz. Teyzen de savrulmanın antitezi olarak dine sığınmış zira din bizlere sağlam sınırlar verir. Çok tipik bir şey serbestiden sofuluğa geçmek. Muhtemelen hayatında yaşamış olduğu dertlerinin sınırlarını doğru tayin edememesinden kaynaklandığını düşündüğü için, aslında bizim camianın terimleriyle konuşursam, çerçevesizlikten olduğunu kavradığı için dışsal bir çerçeve sağlayan dine sığınmış.

Aslında bir bakıma da haklı biliyor musun? Sınırlanmak ve çerçevelenmekle daha barışık olman senin için de daha iyi olurdu. Teyzenin yolundan git demiyorum ama kendine sınırlar-prensipler oluşturman gerektiğinden daha önce de bahsetmiştim sanırım. 

Güzelliklere tam gaz devam, kötülüklere terk. Ben arkandayım :)

 

Asyranta (24 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Babaanne deyince beni bir hakafanlar bastı şu an :D Anneannemin tersi, deccaldir kendisi. Yaşıyor mudur bilmem yıllardır görmedim.

Annemin major depresyonunun ana sebebi, bizimkilerin arasında nifak tohumları ekmekte master degree, belki de bu hayatta bana baba sevgisini ucundan tattıran tek insan olan dedemin ölümünde de pay sahibi.

Neyse konudan sapmayayım.

Sofuluğa geçmek teyzemi pek mutlu etmedi gibi hissediyorum. Sanki kendini yıpratıyor, bir şeylere zorluyor. Demek istediğim, hiç de öyle rahat, kendisiyle barışık ve güvende hisseden biriymiş gibi görünmüyor ama sağlam bir inanç bunları sağlamalıydı, öyle değil mi?

Annemden ve benden daha sekülerdi neredeyse, daha aydın ve özgürlükçüydü. Tek bildiğim evlenmeden önce acı verici bir ilişki deneyimi yaşadığı. Onu evliliğinden yıllar sonra bir anda ideolojisine kadar 180 derece değişmiş görünce çok şaşırmıştık. Bizim endişelendiğimiz nokta "Acaba onu buna biri mi zorladı? Biri aklına mı girdi?" idi. Bunun kendi hür seçimi olup olmadığından emin olamadık bir türlü. Sonra herhalde kendi seçimidir deyip kabullendik, ne yapalım.

Sınır çizmek için iyi bir başlangıç mı bilmiyorum ama son zamanlarda ne istediğini bilemeyen, belirsizlikte bırakan, dengesiz bir enerji aldığım birileriyle iletişimimi tamamen kestim. Birkaç kişi oldu böyle, hepsini eledim hiç ilerlemeden. Sevimsiz geliyorlar.

Bana sevimsiz gelmeyen tek erkek o çizdiğim Kızılderili şu an. Gel dese çıkar gelirim :) *akıllanmıyor*

Hayaller uzun saçlı seksi Kızılderili adam, hayatlar 25inde kelleşen Z kuşağı Anadolu erkeği... Aaah ah.

Beni bıkmadan dinlediğin için sana yine defalarca teşekkür ederim Cıvıtık. "öeeh yeter be başlarım böyle aşkın ızdırabına" demeden dikkate aldın okudun bitmek bilmez olaylarımı. Helal olsun, ileride parti kurarsan ilk oy benden.

Birazcık da güzellik kategorini okuyayım.

<3

Asyranta (24 yaşında) 2 ay önce yazdı:

Eve dönmem gerek, kış geliyor. Kıyafetlerim hep yazlık. Annemle ona 1-2 hafta önce söylediğim bir şey yüzünden küsüz. O gideli bir hafta olmuştu:

"Kızımı özledim" dedi bir gün.

"Hizmetini özledin" deyiverdim.

Hatalıyım, biraz sert konuştum. Sonra da pişman oldum. Bir süredir konuşmuyoruz. Meğer ağlamış sabaha kadar öyle dediğim için. Özür diledim. Bugün anneanneme beni kötülüyor, onun aklındaki fesatlıkları bilmiyorsun, o her şeyi çok abartır, o çok bencil, tam bir gavur, babasına çekmiş vs... Bir kahve yapıyormuşmuşum sadece, onu da fazla görüyormuşum. Başına kakıyormuşum.

Susuzluktan ölse kalkıp bir bardak su almaz mutfaktan.

Gördüğüm her şeyi istiyormuşum, tüm paramı harcıyormuşum, bana para vermemesini tembihliyor anneanneme. 

Bir kısmını ihtiyaçlara yiyeceğe harcadıktan sonra kalanı biriktiriyorum, ara sıra anneme beğenip kaydettiğim ürünleri gösteriyorum, fikrini alıyorum, hemen alalım diye tutturmuyorum.

Bir kıyafete "çok güzelmiş" desem "alalım" diyen o oluyor, ben istemediğimi söylediğimde bile aldığı oldu. Aşırı beğenmem veya ihtiyacım olması lazım bir şeyi satın almam için. Durum böyleyken şimdi gözünde onu bunu isteyen şımarık çocuk oluverdim. Onları söylediği zaman öyle bir afalladım ki.

Anneannem, teyzem, ben onun ne kadar müsrif olduğunu biliriz. Unuttuğu büyük bir borç yüzünden icralık olduğu ve parasız kaldığı zaman ona o borç parayı ben vermiştim. Hiç düşünmedi bunları belli ki. Düşünmez.

Davranışlarımı çarpıttığı için ona daha da kızgınım.

Kusurlarım, hatalarım var, anlaşması kolay biri olmayabilirim ama maalesef ömrüm boyunca yaptığım her iyi şey, yaptığım kötü şeylerin gölgesinde kalacak onun için. Bulduğum adama da, kurduğum aileye de, sahip olduğum işe de... Hepsine bir laf sokacak.

Ekonomik bağımsızlığımı kazanıp onu da babama yaptığım gibi hayatımdan silmemden korkuyor halihazırda, ben hiç konuşmasam da hissediyor sanırım. Anneannemle kalmamı da hala kabullenemedi. Artık evime gideyim diyorum kendi kendime, ayaklarım kıpırdamıyor. Geri geri gidiyor.

Geçen gün teyzemle onunla ilgili konuşuyoruz. (Aramız iyileşiyor). Onun laf sokmalarından, saldırganlığından ve empati yoksunluğundan çok çekmiş küçükken. (Bana da yaptığı şeylerdi zaten, babam 1 o 2). Hiç değişmediğini, tedavi olması gerektiğini söylüyor, benim de onu şimdilik öyle kabullenmemi. Bilmiyor ki bende gram sabır ve tahammül kalmadı, aynı çatı altında duramaz oldum.

Yediği tekmeden sonra köşeye sinmiş, patilerini açmış, tırmalamaya hazır bir sokak kedisi gibiyim. Ne yapacağımı düşünmekten kendime enerjim kalmıyor gün içinde. Sınavdan sonraki başvuruların sonucunun insafına kaldım tamamen. Puanım kötü değil Allahtan.

<3

bigolenique (23 yaşında) 11 ay önce yazdı:

merhabalar! sayfanızı bir süredir takip ediyorum, şimdiye kadar aile ve romantik ilişkilerimde rehberlik sağlayacak bir çok bilgi edindim, hepsi için teşekkür ederim.

ben nispeten kalburüstü bir üniversitede son sınıf öğrencisiyim ve aynı zamanda bir uluslararası ticaret şirketinde çalışıyorum. okul ve iş hayatım, sosyal ilişkilerim beni bundan bir sene öncesine kadar tatmin ediyordu. derslerimde başarılı ve iş yerinde de verimli bir çalışandım. ilişkiler konusunda, bir kaç fling dışında ciddi ilişkimin olduğu biri oldu, fakat 7-8 ay sonrasında ayrılık kararı aldık. en uzun ilişkim bu. bir ilişki yapma zorunluluğu içerisinde kendimi hissetmedim hiç.

bir beş sene öncesine kadar özgüven problemlerim vardı, fakat serpilme, spora başlama, cilt bakımı, doğru saç kesimi ve bakım ile beraber daha çok ilgi çekmeye ve beğenilmeye başladığımı hisssediyorum. bu durum da kurduğum ilişkilere ve özgüvenime olumlu anlamda yansıdı. buraya kadar her şey güzel.

buzdağının altında başka şeyler var ama. annemi çok küçük yaşta kaybettim ve babam da bunun sonunda büyük bir depresyona girdi. bana evladı olarak maddi ve manevi desteğini gösteremedi. bir akrabamın yanında büyüdüm. o bütün ihtiyaçlarımı giderdi, hala aynı evde iki kişi yaşıyoruz, maddi olarak orta-alt bir gelirimiz var. fakat manevi olarak beni sevdiğini bilsem de sevgisini göstermez, yanağımdan öpmüşlüğü, sevdiğini söylediği yoktur mesela. aile olarak gördüğüm tek kişi de o, başkasıyla ne görüşüyorum ne de haberim var.

bu aralar evde bir huzursuzluk hakim. gece uyku uyumakta zorlanıyorum, ev işleri ve köpek bakımı gibi şeyler iş yükümü fazlasıyla arttırdı ve günümün çoğu bu rutin işlerle geçiyor- bunların beni kendimden uzaklaştırdığını ve yabancılaştırdığını hissediyorum. bu kişiyle gerçek bir duygusal paylaşım yapamıyorum, sonuçta ebeveynim ve sıkıntılarımı anlatmakta zorlanıyorum. en ufak bir uyarıcı bile sinirlerimi bozmaya başladı -köpeğin evde gezindiği zaman çıkardığı ses ya da çamaşır makinesinin programı bittiğinde ötüşü gibi.

işyerimde uzun mesailerde çalışıyoruz. küçük bir ekip -startup diyelim- ve başka ülkelerden insanlardan oluştuğundan organik bir bağımız ya da gerçek hayatta bir temasımız yok. bu kendimi oldukça yalnız hissettiriyor, ofiste tek başına kalmak rahatsız edici olmaya başladı. maaşı da çok tatmin edici değil ama şu aşamada yeterli geliyor.

okulda ise, irreguler öğrenci olduğumdan, farklı sınıflardan dersler alıyorum. programım oldukça karmaşık ve yoğun. bir sene okulum uzadı. bu bir sorun olmakla beraber, sürekli aynı kişilerle derse girmediğimden bir düzeni yok, bu da sosyalleşme konusunda sürekli olmamı engelliyor. insanları sima olarak tanıyorum, onlar da beni tanıyor, ama ayaküstü bir sohbetten ibaret olduğu için okulda da kendimi yalnız hissetmeye başladım. bir kahve ya da yemek molasına yalnız çıkıyorum mesela. bu da mental sağlığım ve ders takibimde ciddi sıkıntılar yaratmaya başladı. ortalamam zirvelerden yere çakıldı. bazı sınavlarıma girmedim bile. akranlarımla geçirdiğim zaman sıfırlandı neredeyse.

bilmiyorum ama bu yaşıma kadar inşa etmeye çalıştığım hayatım elimden kayıp gidiyor gibi hissediyorum. önümde koca bir yapılması gereken listesi var, bekliyor ama kalkıp yapacak gücüm var mı emin değilim. egzersiz en çok sevdiğim şeylerden biri idi, onu yaparken bile zihnimdeki düşünceleri durduramıyorum. yeme bozukluğuyla olan mücadelemde çok iyi yol kat etmiştim, fakat son zamanlarda mide fesatı geçirecek kadar yemeye başladım, kilo aldığım gibi sevdiğim şeylerden de uzaklaşıyorum.

 

zamanı durdurup her şeye mola vermek istiyorum, ama okulun da işin de en yoğun olduğu zaman, nefes alacak vakit yok ve beynim bana yardımcı olacağına tamamen felç geçirmiş durumda.  bu gidişata nasıl dur diyeceğim?

Mantıklı Kadın 11 ay önce yazdı:

Ah kızım be. Milletin sorunları böyle şeyler okuyunca ne kadar da küçük geliyor insanın gözüne.

Öncelikle annen için başın sağolsun. Mekanı cennet olsun. Kanadı kırık büyümüşsün. Malesef, bir de hayatta olsa dahi hayatında olmayan baba problemi eklenmiş üstüne. Buna rağmen buradasın, bugünlere gelmişsin ve kendini ifade ediş biçiminden ve hayatta başardıklarından akıllı, değerli bir insan olduğun anlaşılıyor. Seni tebrik ederim.

İstemeyi bilmediğin hissine kapıldım. Yani bir şey düşündüğün zaman, bir ihtiyacın olduğunda elini uzatıp almıyorsun da sana belki biraz da zorla, ısrarla verilmesini bekliyor gibisin. Hayat, senin kanadını çok erken kırdığı için, bir şeyler istemek ve beklemeye de mesafeli kılmış ruhunu. Ne acı.

Karşındaki insanlar muhtemelen senin kapalı kutu olduğunu düşünüyordur, o yüzden de yanına yaklaşmaktan ve seninle iletişim kurmaktan çekiniyor olabilirler. Bu konuda onlardan bir şey yapmasını bekleyemezin, bu konuyu değiştirmek istiyorsan bunu sen yapacaksın. Sen, seni rahatsız eden sınırları kırmak zorundasın. 

Yakınını sen öpebiliyor musun? Ona sevgi gösterebiliyor musun mesela? Belki o senden bekliyordur?

Sosyal ilişkilerin de öyle. Ben de asosyallikle mücadele eden biriyim bu arada. Ancak yapmam gerekeni biliyorum. İnsanlara ulaşmalı, onlarla konuşmalı, aralara birlikte çıkmayı teklif etmeli, onların bize anlattıklarını dinlemeli ve aklımıza kaydetmeli, o bilgiler ışığında onlara küçük jestler yapmalıyız. Yani irade ve emekten geçecek bu konu. Başka bir yolu yok. Arkadaş edinmek, sosyalleşmek edinilmesi gereken becerilerdir. Bazıları bunu küçük çocukluktan edinir ancak bu bunun edinilen bir beceri olduğu gerçeğini değiştirmez.

Sende acaba insanlarla arkadaşlığı ben kurarsam onları kendime mecbur ederim gibi bir içsel korku olabilir mi?

Hayat elinden kayıp gitmiyor. Hayat böyledir, dalgalıdır. Şu an yoğun bir dönemdesin sadece. Birkaç ay, birkaç yıl sonra geçer, tekrar yükselirsin. Bir şey olmaz. Düşüşler olmasa, yükselmenin kıymetini bilemezsin hatta, böyle de bir yararı var bu duraklama dönemlerinin.

Kafanın içinde büyütme. Yapılacaklar listeni önceliklendir, yeniden sırala. Araya çok kolay ve gaz verecek maddeler ekle. Zorla sosyalleş. Ebeveynini öp. Canın her bunaldığında bana yaz. Ben bıkmam, aksine seviyorum dert dinlemeyi.

Gözlerinden öperim, gönlüne ferahlık dilerim.

Fylgja (20 yaşında) 11 ay önce yazdı:

çok benzer bir hikaye ve daha ileriye varmış bir süreç bende geçirdim ama şuan gayet iyiyim o yüzden umarım bir an önce hayat senin için de normale döner. 

ne kadar doğrudur bilmiyorum ama kendi tecrübelerime dayanarak bazı şeyler yazacağım. 

edit: aşşağıdakileri direk sana değil de o dönemki kendime yazmışım gibi olmuş.

 

kendini geliştirmiş başarılı birisin, bunun karşılığında beklediğin değeri,ilgiyi ve onayı bir noktada kendi kendine göstericeksin, ebeveyinlerimizden bunu beklemek en doğal hakkımız fakat durumu kabullenmemiz gerekiyor. ne kadar zor olsa bile olanlarda çocuk yaşımızda bizim bir suçumuz yoktu, hayat böyle gelişti bu kadar zorluğa rağmen çalışıp çabalayıp birçok şey başardık. günün sonunda bu başarıyı, mutluluğu paylaşmak istesekte bazen elden birşey gelmiyor. köpek bu konuda sana yardımcı olabilir ben de şartlar gereği yok(evcil hayvan sahibi olmayı bana doktor tavsiye etmişti, bazı duyguları zor olsa bile onunla paylaşmak,konuşmak,göstermek iyi gelebilir). 

 

zihnimizi sürekli meşgul edip hayattaki işlere odaklanamamızı sağlayan düşüncelerin genelde bir altyapısı olur. bu kendimize itiraf etmemizin zor olduğu ama yüzleşmedikçe de hayattaki işleri baltalayan bir durum. küçük yaşlardan beri anne baba olmadan büyümek ve yanımızdaki kişinin bizi sevdiğini bilsek bile bunu hissettirememesi bu durumda genelde etkili oluyor. yukarda dediğim gibi o sevgiyi kendimize göstereceğiz, sen benden çok çok daha iyi bir durumdasın, iş ve okul olarak ve hali hazırda başardığın şeyler var yani yapabiliyorsun umutsuzluğa kapılma. 

 

rutinleri sev, spor iş okul ev işleri... bunları askeri düzeyde bile başarmak gayet önemli kimse kusursuz değildir, herkes hata yapar, kendine yüklenme. insan bütün herşeyi mükemmel yapmaz ise o sevgiyi kimseden alamayacağını düşünüyor ama bazı şeyleri askeri düzeyde yapmak gayet yeterli, kusursuza ulaşmaya çalışıp kendini yıpratma. 

 

uyku olayını kafayı toplamadan nasıl çözersin bilemeyeceğim, ben 30 saat ayakta durup 2 3 saat uyuyordum, hayatım iyice tepe taklak olmuştu, hazır yoğun bir hayatın var iken 22 23 gibi yatıp sabah da ona göre kalkmak hem hormonel hem de rutine bağlı kalmak açısından işine yarar. akşam günün yorgunluğu ile uyumaya çalışırsın. robot gibi yaşamak o kadar da büyük bir sorun değil. o planlama içerisinde kendine ayıracak zaman da oluşturabilirsin. akşam 7den sonra yemek yememek, sporu mümkünse sabah yapmak, beslenmeye dikkat etmek ve bağırsak florasını düzeltmek hem şuan ki sorununu çözmende yardımcı olur hem de hayat kaliteni artırır. 

 

sosyalleşmek olayı biraz sana kalmış, son zamanlarda popüler baya herkes "sosyal anksiyete" diye dolanıyor ortalıkta, herkese herşeyi anlatmak zorunda değilsin, bazı kişisel bilgilerden bahsetmek kendini acındırıyormuş gibi hissettirebiliyor ama konuyu başka yerlerden açıp konuşarak, arkadaşlık olmasa bile sürekli gördüğünüz kişilerle bir yakınlık kurmak, yolda gördüğünde bir tebessüm edip kafa ile selam vermek bile insana iyi gelir.

 

artık yetişkin insanlarız ve ne kadar bazı duygusal ihtiyaçlarımız olsa da onları susturup hayatımıza odaklanmamız gerekir. beklentiyi gereksiz yükseltmemek, küçük şeylerle de mutlu olmayı öğrenmek lazım. bu demek değil ki kendimizi geliştirmeyelim. okul ve iş için yine çalışacağız ama arada kendimize ufak molalar, tatiller verip hayatımızı bir dengeye oturtmak önemli. bu bir hafta sonu da olabilir her akşam 1 2 saat bir hobi ya da çekilip kafa dinleme de. günün şartlarına göre plan yapma ve onu yeri geldiğinde esnetebilme öğrenilen birşey yavaş yavaş alışırsın. 

 

sürekli depresif şeylere kendini maruz bırakma, dizi, film, müzik vb. arabeske bağlayıp tribe girme, şaka gibi gelse de çok önemli, neye maruz kalırsan ona dönüşürsün, pozitif şarkılar, pozitif içerikler, modun yükselsin kendini aşşağıya çekme. 

 

şuan aklıma gelenler temel şeyler bunlar, değiştiremeyeceğin şeyler için kendini yıpratma, hayatının geri kalanında umarım başarıların artarak devam eder. köpeği benim yerime de sev 

edit: bunları yapmadan önce ve ya yapacakken, ufak bir kaçamak yapıp, tatile gitmek olmasa da sorumluluklardan bir nebze de olsa sıyrılıp kafanı boşaltıp kendine odaklanabileceğin bir gün geçirmek iyi gelebilir, çalışmadığın bir gün, evdekine haber verip "benden şu gğn beklentiye girme, ben yokum kendime kafa izni verdim" tarzı birşey söylersen etkili olabilir. aynı evde yaşıyorsunuz belli etmese de o da senin ruh halinin iyi olmadığını fark edip müsade eder, umarım. 

 

Fylgja (20 yaşında) 11 ay önce yazdı:

öncelikle şu videoyu buraya bırakıp öyle başlamak istiyorum, burdan sormanın daha uygun olacağını düşündüm.

ben hayatımın çok büyük bir bölümünü yalnız ya da kolluk kuvetlerinden emekli biri ile geçirdiğim için genellikle ketum biriyim. samimi ortmlarda espirili neşeli olsam da sevgi gösterme, sevgi dili falan pek hakim olduğum şeyler değil. sarılı öper koklarsın, canım aşkım sevgilim dersin, eline sağlık vb. derim de bu tarz mesaj ve genel duygu ifade etme konusunda ayarı bilen biri değilim. dengeli olan nedir ne kadarı fazla/eksik. geçen gün ki karakter tipi muhbbetinde de bunu görünce bu konuya ağırlık versim geldi. birkaç ay önce kulak misafiri oldum, dedem ölmeden önce "gözüm arkada kalmaz bu çocuk evi geçindirir" demiş. kimseye aferini olmayan bir admın hakkımda bunu söylemesi, benim de zaten kendi ailemi kurmayı niyetli olmam bu konudaki yanlışlarımı görüp düzeltmek için bana mativasyon oldu, boş zamanlarımda eksiklerimi tamamlamaya çalışıyorum.

hayırlı günler.

Mantıklı Kadın 11 ay önce yazdı:

Ben videodakini gereksiz derecede simplemek olarak gördüm. Bir şeyi sürekli yaparsan değersizleştirirsin. Sevgi göstermelerimiz de bedava olmamalı bence. Erkeğin biraz soğuk olmasında problem görmüyorum, kadından comfort test aldığın zaman rahatlatmayı bilmek ve birkaç ayda bir de bir jest yapmak bence güzel olan denge.

Fylgja (20 yaşında) 11 ay önce yazdı:

comfort test için ben başksına bakmam demeyin ama bakmayın da demiştin o yüzden herhangi bir karşı cinsle iletişimi resmiyetten öteye götürmemek olarak algılıyorum, zaten normalde de kolay gelsin hayırlı işler şunun notu var mı falan oluyo arkadaş ortamında da duruma göre ama yürümeyeceğime o kadar samimi olmuyorum -ki modern ilişki sözlüğünde adı ne bilmiyorum bikaç kez kampüs içinde muhabbet açıp  yarım saat bir saat aralıksız muhabbetlerim olan bir kız vardı yemekte bir iki kere yalnız denk getirdim ama sonradan soğuk yaptı bende peşinden koşmadım hevesli gözükmemek için sevgilisi varmış max günaydınlaşıyorum artık, next-. birkaç ayda bir jest dışarda yemek ve ya etkinlik olarak mı algılamalıyım çünkü en azından yoğun günlerde dışardan söylemek ya da dışarda isek bir yere oturmak normal olarak düşünmüştüm. pahalı hediye yılda 1 evlilik yıl dönümü ya da doğum günü mü emin değilim. -insan dümdüz erkeklerle hayatı yaşayınca bunları algılamakda zorluk çekiyor-. haftasonu arada sahile yürüyüş çay falan en azından 2 haftada bir müsait isek, bilemiyorum ben dümdüz sarılıp tavanı da izlerim :) hala bazı şeyler oturmadı sanırım

Mantıklı Kadın 11 ay önce yazdı:

Comfort test flört aşamasında değil ilişki içinde yaşanır diye biliyorum. Kadının sevildiğini, senin ilginin halen onun üstünde olduğunu duymasına yarayacak sorular sorması diyebilirim. Trip değil de, belki biraz kırgınlık-sitem ya da tatlılık ile erkeğe güzel şeyler söyletme çabası. Bunu ister istemez yaparız. Erkek ilgisizlikte çok ileri giderse kavga ve öfke gösteririz, bu artık comfort test değil, erkek ayarı kaçırmıştır o durumda. 

İlgi konusunu çok formülize edemezsin, zaten böyle şeyler dönemsel meşguliyetlere göre de değişir. Kadını sıkacak kadar fazla, öfkelendirecek kadar az olmamasını sağlayacaksın işte. Henüz ilişki tecrüben yok, olduğunda neden bahsettiğimi daha iyi anlayacaksın :)

Jerome (20 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

ailemin (yaşadığım evdekiler) sağlık sorunları var ve bu uzun süredir olsa da son 6 ayda iyice artmaya başladı. hasta olmaları uzun bir süreç olduğu için ve daha önce de ölenler olduğu için bu durumlara alışık ve hazırlıklıyım ama gözğmğn önünde elden düşmelerine, mental güçlerini kaybetmelerine üstüne bide shittest yapar gibi arada bana sarmalarına olan sabrım çok azaldı, onlara yansıtmıyorum ama beni de tüketmeye başladı, üniversite ortamı bir uzaklaşma ortamı olsa bile her an telefonun kötü bir haber için çalma ihtimali ve yaşlıda oldukları için çocuklaşıp söz dinlememeleri beni son 1 aydır aşırı geriyor, tedavileri de mümkün olmaması sadece beklemeyi gerektiriyor. yaptığım şeylere devam etmem gerektiğinin farkındayım ama bir abla tavsiyesine ihtiyacım olduğunu hissettim. 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Jerome, aslında yaşlılara torunlarının bakması normal değil. Yaşlılara, orta yaşlarını geçmiş ve hayatta yavaştan ununu eleyip eleyini asmış orta yaş insanlar bakar. Onların düzeni az çok oturmuştur, mücadelelerini vermiş ve meyvesini yeme dönemine geçmişlerdir. Ayrıca, o büyükleri kendilerini büyüten kişiler oldukları için aralarında vefa borcu vardır.

Annen-baban neredeler, hayatta değiller mi? Deden-büyükannenin başka çocukları yok mu? Neden sen onların birincil bakım vericisi konumundasın? Bu konuda bir değişiklik yapılamaz mı?

Sen şu an kendi hayatını kurmak konusunda mücadele etmelisin, büyüklerinin sırtında olması seni elbette ki çok yorar. Ha bunu atlatınca seni hiçbir şey yıkamaz da, zor yani.

Jerome (20 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

babam ve babaannem var direkt olarak bakım verme tanımına girer mi bilmiyorum ama sadece kendi kişisel ihtiyaçlarının bir kısmını halledebiliyorlar. ne kadar sorumluluktan kaçmasam ya da bu durum eğitim hayatımı direkt olarak engellemese de sürekli hazır bulunmanın getirdiği stres fazla gelmeye başladı.(bizimkiler erken yaşta ayrılınca genelde birlikte yaşadık dedemlerle o yüzden ne ben ne onlar biri birimizi 1. derece yakından ayrı görmeyiz) 

temp (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Merhaba, öncelikle bu yorumu yazdığım gün buldum sitenizi ve oldukça hoşuma gitti yazılarınız. 
Aklımda son 1 yıldır takılı kalan bir meseleyi sormak istiyorum.
İlk olarak ailemden çok memnunum, bunu belirterek başlıyım. Burada bir problem yok.
Problem şurada var: Ebeveynlerim öğretmendi ve bana küçük yaşlardan beri eğitime odaklanmamı, karı-kız işlerinin eğitim hayatıma zarar vereceğini söylüyorlardı. Tabii ki ben de onları dinleyip eğitimime odaklanmıştım.
Taaa ki üniversiteden mezun olup tek başıma yaşamaya başlayıncaya kadar.
25 yaşındayım şu ana kadar hiç ciddi ilişki deneyimlemedim. Burada beni suçlayabilirsiniz kendini geliştir, para kazan, tipini düzelt vs. Ama zaten bu konularda oldukça iyi durumdayım.
Asıl sıkıntılı kısım da burada başlıyor. Son 1 yıldır ciddi bir ilişki kurmak istiyorum ve flörtleşmeler, tanışmalar olsun gerekli sosyal aktiviteyi yapıyorum. Lakin bir türlü karşımdaki kişiye bağlanamıyorum. Ben bağlanmadığım için karşımdaki de bana bağlanmasın diye geri çekiyorum kendimi. Haliyle bir şeyler oluşmuyor sonra. 
Neden bağlanamadığımı sorguladığımda, inanılmaz seçici olduğumu, en ufak beğenmediğim noktada soğuduğumu fark ettim. Örneğin, konuştuğum bir kızda uzun tırnak varsa, ne kadar bakımlı olursa olsun bir ciddi ilişki kurmama isteği geliyor. Bunun gibi size çok absürt gelebilecek başka takıntılarım da var. Ama böyleyim. 

Benim sorum şu: Birilerine bağlanamıyorsam, en ufak beğenmediğim durumda eliyorsam napabilirim? Siz bu durumu nasıl analiz edersiniz, ne önerirsiniz merak ediyorum doğrusu. Hoşçakalın.


Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Kaçıngan bağlanma geliştirmiş gibi duruyorsun. Yüzeysel bir seviyede ise yapman gerekenler belli. Bazı kusurları görmezden geleceksin. Bunu zorla, zihin kontrolü öğrenerek yapacaksın. İçinden geldiği gibi değil, doğru olduğunu düşündüğün gibi davranacaksın. Ne hissettiğine çocuk gibi çok önem veremeyeceksin. Kendini kontrol etmenin ve gerekli noktalarda kendini zorlamanın kötü veya samimiyetsiz bir şey olduğunu sanmayacaksın. 

Yok kendi başına üstesinden gelebileceğin gibi bir şey değilse bağlanma stilleri üzerinde uzman olan bir doktorla görüşmeni öneririm.

temp (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Evet, bu kaçıngan bağlanmayı birkaç kişi daha söylemişti. Ama ben şansımı daha çeşitli kızlarla tanışarak denemek istiyorum. Son çare bir uzmandan destek alırım olmadı. 
X'de eşinizin yazılımcı olduğunu yazmışsınız. Ben de yazılımcıyım ve açıkçası sizin gibi kadınlar beni daha çok kendine çekiyor. Sizin gibi derken de şunu kastediyorum: Mesela blog sayfası açmışsınız, yazılar yazıyorsunuz, kadınları bilmem ama bi erkek olarak yazdıklarınız benim ilgimi çekiyor. Kısacası entellektüel bir tarzınız var ve bunu yansıtabiliyorsunuz. Tipinizi falan bilmem ama ben daha çok sizin tarzınızda kadınlar arıyorum. 
Eşinizle de benzer bi düşünce yapısına sahip olabileceğim için siz nasıl tanıştınız veyahut sizin gibi kadınlara nerelerde rastlayabilirim, sizin tarzınızda kadınlar genelde nerelere gitme eğilimi gösterir bir kadın ağzından duymak istiyorum açıkçası. 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Biz bir dil kursunda aynı gruptaydık, uzun süreli bir kurstu ve ikimiz de bu sürede devam ettik kursa.

Ben nerelerde zaman geçirdim dersen, zaten Twitter'ı biliyorsun. Ben akıllı kızlara Twitter'da rastlıyorum. Hayatım boyunca çok kursa katıldım ve kurs konusunun aslında entelektüelite ile alakası olmasına da gerek yok, dans ederim mesela yıllardır :) Dil kursuna gittiğimi söyledim, mesleki kursa gittim, spor gruplarına katıldım, yardım derneklerine gittim... Benimle başka nerede tanıştılar, iş hayatında. Komiktir kendi iş hayatım da değil de partnerim büyük balık müşteriye gideceği zaman ekibi mümkün olduğunca kalabalık görünsün diye asistan gibi beni de götürürdü, bu toplantılar sırasında 1-2 kere birilerinin dikkatini çektiğim ve sonrasında tanışma girişiminde bulundukları oldu. Zihni kapasite bir şekilde insan konuşurken anlaşılıyor bence. Eğitimli olduğun, kendini düzgün ifade ettiğin, kaprisli olup olmadığın vs.

Bir de, şunu itiraf etmem gerekir ki evet kapasitem vardı ancak ben biraz partnerimin de eseriyim. Kendisi ciddi manada entelektüel bulduğum biridir. Muhtemelen çoğu okuyucumun kitaplığında kitapları olan birkaç düşünür-yazarla mailleşmeler sonrası kendilerinden davet aldığı ve birlikte bu kişilere sohbete gittiğimiz vakidir. (Ahahahaha bak yazınca aklıma geldi, şimdi kim olduğunu söylemeyeyim ama yaşlı kurt bir tarihçi-düşünürümüz tipimle sohbetimi pek uyuşturamayıp şaşkınlıkla dinlemişti böyle bir buluşmada.) Ben bu şekilde hazır paket biri değildim biz eşleştiğimizde. Ben kendisinin nasıl ki iş hayatındaki potansiyeline güvenip risk alarak girdiysem, kendisi de benim ruh halim ve iletişim kapasitem üstüne biraz risk alarak girdi aslında ilişkiye. Şükür ki ikimizin de yatırımları patlamadı ve destek olarak birbirimizi bir anlamda yoğurduk. 

Yani illa "tam istediğin gibi" birini bulman gerekmiyor. Süreç içinde de benzeşiliyor. Çok burun kıvıran biri olmak yerine potansiyel okumayı öğrenmelisin.

pink (21 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

merhabalar civitik, umarım huzurlu bir gün geçiriyorsunuzdur. Ben maalesef 10 gündür geçiremiyorum. Ailevi problemlerim var.(20 yıllık hayatımda bana bunu da dedirttiler ya yorum yapamıyorum) Evimizi aylar önce muteahite vermiştik. Babam aylar boyu bizi yeni bi eve sokmadı. Annemin psikolojisi bozulmuştu resmen o dönem yaklaşık 10 aylık süre. 10 gün önce tak etti canına. Dayımın da yardımıyla bir ev tuttuk. Tam bizim tuttuğumuz zaman babam madem bu kadar para veriyoruz yola daha yakın bir yere gidelim dedi. Şahsi arabamız yok. ama babam bunu demeden önce sözleşme yapılmış para ödenmiş. Babam da gitti daha yakın bir yerde ev tuttu yıllık olarak. Parasını bile verdi. Hırs icin yaptığını düşünüyorum ama bizim iyiligimiz için yaptığını söylüyor. E peki neredeydin 10 ay? Bizim ruhsal cokuntumuze sağır olmuş durumda. Erkek kardeşim tamamen Annemin yanında olduğunu hissettirdi ama ben babam ne kadar haksız da olsa ona da çok üzülüyorum. 10 gündür bizi ikna etmeye uğraşıyor ama aylardır bize bu konuda çözüm sunmamisti. Babam annemi hiçbir türlü ikna edemiyor diğer eve geçmek icin. Babam da benden bir şeyler bekliyor ama ben yapamıyorum. Annem oraya gitmek istemiyor. Babama diyorum bak bir ev yüzünden yuva yıkılacak diye. O zaman yanima gelin diyor. Bizim tuttuğumuz yerde kalmak istemiyor. 10 gündür çıkmazdayız. Ne zaman düze çıkarız çıkar miyiz bilmiyorum. Önüm kararmış gibi hissediyorum. Ve son zamanlarda fark ettim ki eski erkek arkadaşım babamın aynisi. Bunun farkındalığı da vurdu beni resmen. İnat desen bencillik desen ikisinde de var. 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Erkeklerle ilgili en sık duyduğum şikayet ne diye sorsan erteleme-ihmal derim biliyor musun? Babanın yaptığı çok alışılagelmiş bir erkek davranışı. Disiplinsizlik, iradesizlik, zayıflık... Kadınların beta davranışlardan itilme sebepleri bunlar işte ve çocuğumuzun babası malesef otokontrol açısından ideal adamlar değil.

Benimkinin dayısı ile karısı başka bir sebeple bir süre ayrı yaşadılar. İnsanlar çocuklar için birlikte kalmak uğruna o kadar çok şeyi sineye çekiyorlar ki, çocuklar büyüdüğü zaman patlayan ilişkiler oluyor. 50-60 yaşlarında birkaç çiftte böyle fırtınalı dönemlere şahit oldum.

Normal.

Gözünüzde büyüttüğünüz kadar kötü bir şey olmayacak. O bahsettiğim dayı ile yenge şu an barıştılar. Nasıl oldu biliyor musun? İlk öfkeler geçti, olaylar sakinleşti, unutuldu. Sonra yenge hanım "ay bu adam yalnız şimdi evi çeviremez" derdine düşüp önce yemek göndermeye, sonra arada uğrayıp evi kontrol etmeye başladı, derken derken barıştılar :D

Bence telaş yapmayın. Biraz masraf olacak ama yapabiliyorlarsa birkaç ay ayrı otursunlar. Sonra çok büyük ihtimal barışır aynı eve geçerler. Bu olay da böyle geçer biter. 

Benim kendi büyük dayım da zamanında boşandığı karısıyla ölmeden nikah yapmıştı tekrar, sırf maaşı ona kalsın diye. Yaşlanmak, yaşlanmayı yalnız geçirmeme isteği, vefa ortalık durulunca her şeyi siler süpürür.

Merak etme sen.

pink (21 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Yani ikisi arasında kalmış gibiyim. Ve bu durumun alisilagelmis olduğunu bilmiyordum biraz ferahladım gercekten. babam da diyor bak bunlar evlenip gidicek biz yalnız kalicaz gel yanıma diye ama ikna olmuyorlar hiçbir türlü. beklicez artik bakalim babam diğer eve de geçmiyor ki yanımızda kalıyor 3 gundur. çok merak ediyorum sonucu 😅

cok teşekkür ederim