Alfa Erkek ve Evlilik
Redpill Çizgisine Alternatifler
Bu yazıda, Redpill’in asıl kast ettiği Alfa erkek üzerinden konuşmayacağım, avamın bu konuyu yanlış anladığını biliyorum, onların asıl amaçlanan “Yüksek Değer Erkek” modelini izleyemeyeceklerini de biliyorum. Bu yazıyı, Redpill’i benimsediğini düşünerek kendine “Alfa” yolu çizmeye çalışacak erkekler için, o terminoloji ile yazıyor ve buraya koyuyorum. İradelerini mükemmel biçimde kullanamadıkları taktirde nasıl bir evlilik yaşayacak ve yaşatacaklarını görsünler istiyorum.
Alfalık hedefindeki erkekler gençliklerinde başka kadınlarla kimse sorun çıkarmadan seks yapabilmeye devam etmek için evlenmek istemiyorlar, bazıları da artık hiç istemiyor zaten. Evlenmek isteyenlerinin kafalarında doyma yaşı olarak belirledikleri bir ideal var. 40’a doğru. Çünkü, pazar değerlerinin zirveye ulaşacağı 30’lu yaşların kaymağını yemek istiyorlar. Evlilik ideallerinde kişisel bir bağ gerekliliği aramıyorlar, onlar için tüm kadınlar aynı, nasılsa herhangi bir genç düzgün kadınla ileride evlenilir şeklinde bakıyorlar olaya. Bu yüzden, karşılarına güzel, ahlaklı, akıllı, ya işte istenen özelliklerde bir kız, erkek 25 yaşındayken çıkınca evleniyorlar veya o kızla uzun bir ilişkiye giriyorlar mı? Hayır, daha fazla seks yapmak için harcıyorlar imkanı. 40’a kadar evlenmeme modelinin erkeğe neden riskli olduğu üzerine kocaman bir yazım var, aşağıya iliştiriyorum.
İnsan için zor olan yeni biriyle tanışıp bir şeyler yaşamayı başlatmak değil, uzun süre bıkmayacağın bir bağı kurmaktır. Bu işin kadını / erkeği olmaz. Eşleşmeyi / eşleşmemeyi, ayrılmayı / ayrılmamayı ne sadece kadınlar istiyor ne sadece erkekler. İlişki, evlilik erkeğin kadına bir lütfu değil, sağlıklı bir çocuk sahibi olmanız için ikinizin de muhtaç olduğu bir şey. Hayat, manalı bir eşleşmenin düşündükleri kadar kolay olmadığını bu düşüncedekilere günü gelince gösterecek.
Eşleşmeleri düşündüklerinden daha zor olacağı gibi, sağlıklı bir evlilik sürdürmeleri de kendilerine benzemeyen erkeklerinkinden zor olacak. Doyarsam, dururum sanıyorsunuz. Oysa ki mesele doymak olmamalıydı zaten, bu yanlış bir hedef. Doymak, doğası gereği geçici bir duygudur. Daimi olan açlıktır. Evlilik de daimidir. Erkeğin doymaya çalışması değil, açlığı umursamamayı öğrenmesi gerekir evlilik için, bu da antrenman ister. Doymak diye uğraştığınız yol sizleri açlığa mı hazırlıyor yemenin kölesi mi yapıyor? Şöyle bir örnek vereyim, alkolle hiçbir zaman pek arası olmamış bir insan mı yoksa eski bir alkolik mi uzak kalınca içmeye daha çok zaaf duyar?
Ben alfalık peşinde gençlik yaşayan erkeklerin aldatma eğilimlerinin daha fazla olacağını iddia ediyorum. Bu yazımda erkeklerin cinsel geçmişleri ve aldatma ilişkisi üzerine araştırmalar paylaşmıştım. İstisnai erkeklerin eşlerini aldatmadan güzel bir evlilik sunduğunu biliyorum ancak azımsanmayacak bir erkek kesimi evliliği eşleriyle bir aile kurup dışarıda da istedikleri gibi yaşamak olarak uyguluyorlar, hatta alfa olmayanlara dahi böyle bir özendirme var. Alışkanlıkların getireceği zorluğu bırak, zihinsel yapı olarak “evli değilken dahi çapkınlığı kötü gören erkekler” kadar keskin biçimde evlilik sırasındaki özgür sekse de karşı değiller, hafif bir suçluluk duyuyorlar sadece. Erkeklerde ve hatta kadınlarda böyle bir bakışın olduğunu inkar edebilir misiniz? Suçluluğu da şimdilerde “erkek yeterince statü sahibi olursa birlikte olduğu kadınlar çokeşliliği umursamaz” savıyla yok etmeye çalışıyorlar. Zeminde böyle bir düşünceye sahip olan erkeğin aldatmamasını ben mümkün görmüyorum. Fırsatı olduğu an değerlendirecektir. Tüm zihni yapısı bunun üstüne kurulu bu tip erkeklerin.
Hadi kendinizde bu zemin yok, zaten Redpill aldatmaya karşı deyin. Tabak çevirme yazılarında, sevgilin veya karın varken tabak çevirmemen gerektiğini sana anlatırlarken “tamam, arada şeytana uyup hepimiz(tabak çevirmeyi-yeni kadınlarla tanışıp yürümeyi) yaptık” diye cümleler kuruyorlar. Burada şeytana uymak dedikleri şey tam da benim iddia ettiğim, alışkanlık meselesi işte. Şeytan diyerek dışsallaştırıyor, zamanında yedikleri hurmaların onları tırmaladığını kabul etmek istemiyorlar. A be erkekler, bir kadın size karşı kur yapıp da onun numarasını aldıktan sonra egonuzun ve eskiye özleminizin birleşip de o kadının peşinde gitmek istemeyeceğinize nasıl güvenebilirsiniz? Hadi kendini kontrol etmeyi müthiş öğrendin, yahu kendini bu cendereye sokmaya ne gerek var?
Ek olarak, erkekler ortamının erkekleri sürekli olarak poligamik davranışlara yönlendirdiğini, özellikle de imkanı olan erkekleri neredeyse zorla başka kadınlara ittiğini inkar edemeyiz. Erkekler, birbirlerine özgür geçmişlerini sürekli hatırlatıyor ve dalga konusu bile ediyorlar yeni hayatlarını, erkeklerin birbirini sürekli gazladığı, kadın muhabbetinin döndüğü aile düşmanı ortamlar yaratıyor ve ortasında kalıyorsunuz. Alfa'nın çerçevesi güçlü olur dersiniz de, Alfa da hakkının bu konuşulanlar olduğuna inanıyorsa?
Erkekler arasında “bir erkek dışarıda kadınlarla sevişse bile karısını ve çocuğunu aynen sever, onlara iyi davranır” diye bir söylem var. Arkadaşlar, bu tam olarak düşündüğünüz gibi bir şey değil. Açıklaması da gene hormonlar. Başka kadınlara karşı yükselen hormonlarınızdan biri testosteron, ailenize bağlı davranmanızı sağlayan hormonlardan ana olanı oksitosin. Bu ikisi birbirini nötrleyen hormonlar, biri arttıkça diğeri azalıyor. Yani ya iyi bir aile babası olabilirsiniz ya da bir hovarda. İkisini birlikte yapacak fizyolojik bir kapasiteniz bile yok, zaman zaten yetmez de onu katmayayım hadi.
Şunu da unutmayalım: evliyken yaptığın hata ile eşinin hayatını ve hatanın büyüklüğüne göre çocuğunun evlilik hayatını dahi mahvedebilirsin. Günümüzde bu kadar çok erkek düşmanı kadın olması biraz da hovarda babalarla ilgili, çevremde gördüğüm bu. Büyük sorumluluklar bunlar. Kadınlardan, annesini aldatan babalarla büyümüş olanları evlilik kurumunu istemiyorlar. İnsan seni günlük işlerine çalıştırıp, tüketip dışarıda başka kadınlarla gönül eğlendiren bir adamın yaşlılığına bakmayı neden istesin ki zaten?
Kadınlardaki evlilik istememe, ev işlerini reddetme, sadakati aşağılama değişiminin erkeklerin erkini kullanma biçimine bir tepki olarak doğduğunu düşünüyorum. Düzgün bir babaya sahip bir anneyle büyümüş bir kadınım ve annem beni erkeğe hizmet etmeye düşman olarak yetiştirmedi. Ama arkadaşlarımdan babası hovardalık peşinde olanların anneleri kızlarını -tabi ki hata ederek ama anlaşılabilir biçimde- erkek düşmanı olarak yetiştirdiler. Aman kızım, ömür boyu hizmetini göreceksin de ne olacak, gidecek üstüne gül koklayacak vs. gibi telkinlerle…
Erkek çocuklarına etkisi olmuyor mu? İki yönde etki ediyor. Erkek ya babayı örnek alıp onun topluma ve ailesine zararlı davranışlarını sürdürüyor. Ya da annesiyle, kız kardeşleriyle empati kurabilirse maskülen özelliklere ve davranışlara tepkili ve mesafeli olarak yetişiyor. Kendi hayatında yeterince maskülen davranamıyor, bunun kadınları mağdur edeceği iliklerine kadar işlemiş durumda çünkü. Bu sefer beta özellikleri göstererek hem kendini mağdur ediyor, hem de ilerideki ilişkilerine zarar veriyor.
Yani bir erkek, ben gençliğimde istediğim gibi yaşayayım, orta yaşa geldiğimde de saf biriyle evleneyim yolunu çizdiğinde kendi zevki için başkalarının üzüntüsünün riskini artırmış oluyor. Analar tahtı yapıyorsa, babalar da bahtı yapıyor. Ben başkalarını üzmek ihtimalimi artırmaktansa kendi zevkimi sınırlardım.
Testosteron bencil bir hormondur. Erkeğe sağladığı çok fazla yarar var, ama en çok erkeğe. Erkek kendi içinde dengeyi sağlayamaz ise ne kadına, ne çocuğa...Gereğinden yüksek testosteron salgılayan erkeklerden uzak durun kızlar. Romantik hayaller, yayınlar size gezip gezip hayatının aşkında duran o çekici erkeği pompalıyor ama, gerçek böyle bir şey değil. Alfa erkekler narsist olurlar -tipik bir narsist özelliği olarak kabul de etmezler- ve narsistler aşık olamadıkları gibi sevemezler, empati dahi kuramazlar. O bir kadını kendi çocuğuna aracı kılmak amacıyla kendi için evlenmek istemediği sürece kullanılıp atıldığınızla kalırsınız. Doğru düzgün adamları bu küçücük şans(?) için heba etmeyin.
Yazının başında Redpill’in erkeklere yüksek değer erkeklikle ilgili önerdiklerini başarabilseler, bunların çoğunu yaşamayacaklarını bildiğimi söylemiştim. Ancak Redpill öğretisi de, erkeklerin bencilliği için toplumda neleri riske ettiğini görmeli. Sırf erkekleri kadına muhtaç etmeyeceğiz diye, buna alternatif yollar üretmeye uğraşmak yerine şuna gerek var mı? “Bunları biz başlatmadık, Redpill feminizme karşı ortaya çıkmış bir hareket, toplumu asıl bozan feminizm” diyeceksiniz. Bizim toplumumuza halen feminizm hakim olmadı. Bu yolda giderseniz kesinlikle olacak ama.
İlgili yazılar:
Yorumlar
Alpago (23 yaşında) 8 ay önce yazdı:
Bir türlü o "Yüksek değerli" Erkek olacağıma inanamıyorum. İnanılmaz bir değersizlik hissi bütün vucüdumu kaplıyor. Doğduğumda kordon bağı boğazıma dolanmış, beslenememiştim. O yüzden vucüd yapısı olarak diğer erkeklerin yanında da yapım daha küçük kalıyor. Sosyal bir insan değilim ancak çevremde binlerce insan var. Topluluk önünde çok konuşma yaptım, reel hayatta bana teklif eden bir kız da olmadım. Korkularım var. Fazla çetinceviz yetiştirilmedim, zihnime yatırım yaparım fakat bedenim o kadar gelişmedi. Çok duygusalım ve kırılgan bir yapım var. En ufak eleştiride de yıkıldığım çok oldu. Herkesin beni sevmesini isterken kendimi de kaybettim. TR nin En iyi okulunun birinde okuyorum fakat artık zayıf bir erkek olduğumu düşünmeye başladım ki hiçbir kadın beni sevmeyecek diye düşünüyorum. İnisiyatif alamamaya başladım. Annem bize düşkündür, sırf onun üzülmemesi için riskli kararları almadım. Sanırım artık kimsenin başını yakmamalıyım. (Bir erkek böyle olmaz, mız mız olmaz dediğinizi biliyorum evet öyle olmamam gerekirdi, böyle yetiştim değiştiremeyeceğim anlamına gelmiyor sadece bu maskülenliği küçükken almayınca sonradan içselleştirmek çok zor. İçimde yaşanan bu tufanı kendi içimde çözemiyorum.)
Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:
Alpago, genetik olarak şanssızlığının da etkisiyle öğrenilmiş çaresizliğe emin adımlarla ilerlemekte gördüm seni.
Olabilir bu arada, hayatta hayal ettiğimiz yerlere varamayabiliriz. Benim de mesleki hayatım neredeyse tam bir hayal kırıklığı olarak adlandırabileceğim şekilde ilerledi ve şu an iş değiştirmeye çalışıyorum.
İnsanların hayatta çok ağır şeyler geliyor başına. Yanıyorlar, sakat kalıyorlar, engelli çocukları oluyor, anne baba olmadan büyüyorlar, istismar ediliyorlar... Hayat adil bir yer değil, daha şanslı ve daha şanssız insanlar var. Buna dair yapabileceğimiz en sağlıklı şey değiştirebileceğin konulara odaklanmak, değiştiremeyeceğin konuları es geçmek ve yok saymak, kabullenmek. Ama akıllıca kabullenmek; bu da tepkisel olmamayı, öfkeni kontrol etmeni, fırsatlara karşı körleşmeyecek kadar açık fikirli olmanı gerektirir. Hayat ne kadar zalim olsa da beklenmedik fırsatlar da çıkarabiliyor çünkü insanın önüne.
Nasıl yapacaksın peki bu öfkesiz kabullenme işini? Bu benzetmeyi çok yaptım. Zihin bir kaptır. Kapasitesi vardır. Oradaki kötü şeylerden kurtulmak istiyorsan içine iyi şeyler boca etmen gerekir. Nedir iyi şeyler? Uğraşmaktan hoşlandığın bir hobi ve bunda geliştireceğin beceri, arkadaşlık ilişkileri, hayır işleri, hayvan sevgisi, spor...
Biraz ara ver. İnanmayacaksın ama yaşın küçük. Öğrenilmiş çaresizliğin pençesine düşme. Birkaç sene sonra farklı hissedebilirsin.
Alpago (23 yaşında) 8 ay önce yazdı:
İlişki işlerine mi ara vermeliyim?
Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:
Evet, şu ruh halinden kurtulmak için bir süre. Monk mode açabilirsin mesela. Birkaç aya farklı hissedebilirsin. Duvara toslamadan istikamet değiştirmeyi öneriyorum yani.
Denathrius (28 yaşında) 1 yıl önce yazdı:
Bir erkek olarak 10 15 yıl boyunca aynı kadınla sevişebilimiş adama çok büyük saygı duyarım. Çevremde gördüğüm tüm erkekler sevgilisi ya da karısı olmasına rağmen başka kadınları ya cinsel olarak arzuluyor ya da aldatıyor.
Ama ben karımdan başkasını görmem diyen efendi erkekler de çıkıyor ama bunların çoğu kadına ulaşamayan, anasının köyden kız bulmasını sonra evlenmeyi düşünen adamlar. 20 - 30 yıl sonra bunlar iyice sapıtmaya başlıyor, etrafta gördüğünüz abazanlık yapıp sapıklık yapan dayılar bu adamların gelecek versiyonu. Çünkü hayatlarında kadına ulaşamamışlar içlerinde büyük bir açlık var.
Bu yazıyı inancınızı kırmak için yazmadım ama durum böyle.
Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:
Erkeklerin de kadınların da gözleri başkalarını görür, arzuluyor olmanın eyleme dökülmedikçe bir anlamı yok. Ancak görüp deneyimlemiş insanların sabit ilişkilerine olan bağlılıkları ve ondan algıladıkları tatmin geçmiş partner sayısı arttıkça düşüyor. Aldatma oranları da geçmiş partner sayısı arttıkça artıyor. Bununla ilgili araştırmalar birbiriyle gayet tutarlı. Bu gerçeklerin bir kısmını imkan açıklasa da bir kısmını da yüksek-düşük sosyoseksüelite ve karakter-inanç çizgisi açıklıyor.
Orta yaş krizi ise sizin dediğiniz gibi gençlikte fırsatı olmamış insanların kendilerini tatmin ve terbiye etmemiş olanlarında ortaya çıkıyor, herkes orta yaş krizini bu şekilde yaşamıyor. Benim babamın annemle ilişkisi 20'lerinin başlarında kurulmuş olmasına rağmen ve bildiğimiz-şüphelendiğimiz herhangi bir aldatma vakası da yaşanmamasına rağmen babamın bir orta yaş krizi olmadı mesela. Azgın teke sendromu yaşayandan çok yaşamayanını gördüm diyebilirim.
Dünyada nefsini terbiye edebilen insanlar ve edemeyen insanlar var. Yine de herkesten her şey beklenir tabi ama edenlerden olup edenlerle karşılaşmayı umayacağız, yapacak başka bir şey yok.
Alpago (23 yaşında) 5 ay önce yazdı:
annesiyle, kız kardeşleriyle empati kurabilirse maskülen özelliklere ve davranışlara tepkili ve mesafeli olarak yetişiyor. Kendi hayatında yeterince maskülen davranamıyor, bunun kadınları mağdur edeceği iliklerine kadar işlemiş durumda çünkü. Bu sefer beta özellikleri göstererek hem kendini mağdur ediyor, hem de ilerideki ilişkilerine zarar veriyor.
Başıma bu yazıda anlattığın şey geldi ne yapmalıyım? Bu beni çok iyi anlatıyor. Yıllarca annemin baban gibi olma telkinleri beni maskülen liğe uzaklaştırdı.
Mantıklı Kadın 5 ay önce yazdı:
23 yaşındasın. Şunu yapman lazım diye sana hap bir bilgi veremem. Sen bundan sonra ailenin inşa ettiği kişi değil kendini düşüncelerinle ve tecrübelerinle inşa eden kişi olmaya başlıyorsun. Hayattan ve iletişimden, etkileşimden kaçmadığın sürece zaten hayat seni şekillendirecektir.
Alpago (23 yaşında) 5 ay önce yazdı:
Teşekkürler. Fark ediyorum da hep kendimi mağdur eden konumda buldum. Yani ilişkilerdeki hep en verici taraf, uyumlu taraf, törpüleyen sineye çeken taraf bendim. Şimdi bunun neden kaynaklandığını anlıyorum. Etkileşim korkum da var insanlar dalga geçer diye. Ya da yatırım yaptığım kadın bir gün terk edecek korkum da. Çünkü ilişkilerimde böyle şeyler de yaşadım. Maskülenite eksikliğinden mıdır nedir en son narsist bir kadına denk gelmiştim. Yani arıza kadınları çektiğim ve seçtiğim için algılarımda olumlu kadın imajı kalmadı...
Stoic Rebel (21 yaşında) 1 yıl önce yazdı:
Düşüncelerinizi çok beğeniyorum ancak eleştirdiğiniz şeylerin çoğunu zamanında tek doğru kabul ettiğim için bir süredir boşlukta hissediyorum.
Kendime bir aile kurup kurmak istemediğim sorusunu sorduğumda verdiğim cevap, "doğru kişiyle evet" oluyor. İçimdeki sıkıntının kaynağı ise o "doğru kişi"yi bulmanın hiç mi hiç kolay olmaması. Seks özgürlüğümü ve maddi-manevi kaynaklarımı hayat boyu teslim edeceğim kişinin hem fiziken hem zihnen beni tatmin edebilecek biri olmasını isterim. Dürüst olalım, sizin kadar rasyonel düşünebilen kaç kadın var? Şimdi bir de aklınızdaki sayıdan fiziksel görünümü tatmin edici olmayanları çıkarın, geriye kaç kaldı? İşin bu şekilde matematiğini yapınca ben pek umut verici bir sonuç çıkaramıyorum, ya da benim radarım çok kısıtlı ve gerçekte bu nitelikleri taşıyan kadınların bolluğundan haberdar değilim.
Bu doğru kişi konusundaki karamsarlık ve belirsizlik hâli sanki beni redpill'in tavsiye ettiği yüzeysel, zevk odaklı ilişkilere itiyor gibi hissediyorum. Özellikle birkaç yazınızda, okul gibi uzun süre ortak vakit geçirilen ve kişileri gözlemleyebildiğimiz ortamlarda potansiyel partner aramanın en sağlıklısı olduğunu söylediniz. Nedense liseden sonra ben pek bu tarz ortam yakalayamadım, üniversite bitince de nerede yakalarım bilemiyorum. Sonuç olarak hem kişisel kısıtlı gözlemlerim hem de eski doğrularım beni tüm kadınların özünde aynı ve basit olduğunu düşünmeye, ardından da "keyfine bak zevkine göre yaşa" çıkarımını yapmaya itiyor. Bu düşünceye kendimi teslim etmememdeki tek sebep yazılarınızı büyülenerek okumam ve "bunu yazan da bir kadın, demek ki hepsi aynı değilmiş" diyebilmem. Kafamdaki kötü düşüncelerin taşıp sel olmasını engelleyen bir baraj gibisiniz yani.
Düzgün insanları hak etmek için önce kendimi düzeltmem gerektiğinin bilincindeyim ve daha önce anlattığım hatamdan beri olabildiğince düzgün bir hayat sürmeye çalışıyorum. Karma var mı yok mu bilmiyorum ama varmış gibi yaşamanın herkes için en iyisi olduğu kanaatine vardım. Biraz uzun oldu ama anlattıklarım hakkında görüşlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim.
Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:
Öncelikle övgülerin için teşekkür ederim. Şunu hatırlatmak isterim ki ben 35 yaşındayım, çevrendeki kızlar gibi 20lerinde değilim. Yaş özellikle de seni geliştiren insanlarla birlikteyse insana, huyuna ve düşünce dünyasına yarıyor.
Daha dün yaşadığım bir anektodu anlatayım. Şehirde işim vardı gündüz, ben sabahtan koşturmacaya başladım. Akşam da benimkiyle buluşup date night yapacağız. Ben işlerimi hallettim, üstümü değiştirdim hazırlandım. Beyefendiyi aradım ki daha yeni yola çıkabilmiş zira evde işi çıkmış, en az yarım saat gecikecek. Telefondaki sesinden anladım ki benim gerilme ihtimalimden gerilmiş, aman ağzımızın tadı kaçmasın modunda. Gerilmesi normal çünkü senelerce böyle şeylerden kriz çıkardım. Hiç esnek bir insan değildim, bir yerlere geç kalmaktan vs. nefret eder, tüm akşam surat asardım. Dünse, inan hiç takmadım. İyi madem, ben de şuraya geçip biraz kendime gelirim dedim ve aynen öyle yaptım. Buluştuğumuzda bendeki bu değişimi konuştuk hatta. Artık aksaklıklar yüzünden akşamın gerisini zehir etmememi ikimiz de takdir ettik.
İnsan değişiyor. İnsan olgunlaşıyor. Gerçekten tatsız şeyler yaşadıkça veya sevdiğin insanların gerçek üzüntülerini gördükçe sığ dertlerin manasız geliyor, derinleşiyorsun. Bu da en çok yaşla geliyor.
Dürüst olarak söyleyebilirim ki bugün olduğum kişide, düşüncelerimde, kendimi ifade edişimde hayatımdaki insanın payı çok büyük. Beni çok sakinleştirdi, rahatlattı, derinleştirdi, kolaylaştırdı yıllar içinde. Yine basit ama her yaşadığımda bana onu hatırlatan bir şeydir, yağmurda ıslanmaktan nefret ederdim. Eski ben yağmurda ıslandım hatta ıslanacağım diye dakikalarca söver, şikayetlenir, surat asar, olumsuz bir hava estirirdim. Bana ıslanmayı takmazsam ve kabullenirsem ıslanmanın o kadar da kötü bir tecrübe gibi gelmeyeceğini o öğretti. Hakikaten de öyleymiş. Şu an ıslanmayı da üşümeyi de başından kabulleniyor ve yağmurda neredeyse mutlu olarak gezebiliyorum, yağmurda bisitlet turunu seviyorum mesela.
Demem o ki, hazır paket birini bulmayacaksın, bulman da gerekmiyor. Bizler, birbirimizi etkiliyor, birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz. Bunu da ne kadar birlikte vakit geçirirsek o kadar iyi başarıyoruz. Tabi bir de kendimiz, kendimize ne kadar sahip çıkıyor, duruşumuzu o kadar koruyorsak. Özellikle de sen, erkek olarak yere sağlam basar, savrulmaz ve örnek olursan, partnerini şekillendirebilirsin.
Bence bir erkeğin bakması gerekenler kızın ahlaklı olması yani öğretme akıllı olup çevresine göre savrulup durmaması, kendi doğrusu yanlışı olması -sadakat da bu paketin içinde, duygusal ve empati sahibi, merhametli, iyi biri olması, öğrenmeye meraklı olması, fiziksel olarak da hoşuna gitmesi, kızın güzelliğinin sana hitap etmesi. Bunun ötesinde seks ve zihinsel olgunluk konusu ilişki dinamiklerinin halledebileceği konular. Kız seni istediği sürece seksi zaman içinde mükemmelleştirir, zihinsel olgunluk üstte anlattığım üzere sende varsa ona bulaşacaktır zaten. İnsan birbirinden öğrenir. Hele de evlenilince, çocuk büyütmek insanlarda büyük bir olgunlaşma aracı olabiliyor.
Ortak ortamların insana en büyük avantajı geçmişini ve karakter çizgisini ilişki yatırımı yapmadan önce gözlemleyebilme imkanı vermesi ve seni deneme-yanılma ilişkilerden koruması ihtimalidir. Bu yüzden öneriyorum bunu. Özellikle kadınlar için bu daha kritik bir konu çünkü bizlerin duygusal-zihinsel yapısı deneme yanılma ilişkilerden erkeklere göre daha çok etkileniyor, bizim böyle bir lüksümüz olmadığını düşünüyorum. Redpill erkek merkezli bir sistem olduğu için o, kızlarla rastgele tanışıp ilişki içinde değerlendirme yolunu öneriyor ve dediğim gibi erkek açısından bu uygulanamaz bir yöntem değil. Sizin için gerçekten o kadar kritik de değil. Ben orta yollu içerik üretmeye çalışıyorum.
Stoic Rebel (21 yaşında) 1 yıl önce yazdı:
Cevap için teşekkürler.