Pişmansanız İzlenecek Yol

İlişkiler

Yazılarımın bir kısmını okuduysanız, muhtemelen geçmişinize veya şimdi yaptıklarınıza karşı çok sert bir dil takındığımı görecek ve irite olacaksınız. Bir çoğunuz beni engelleyecek, sessize alacak, okumak istemeyecek. Normal.

Ancak, okumaya devam etmişlerin anlaması gereken bir konu var, bunun için ayrı bir yazı da yazdım: toplumu etkilediği için bu konular, sert ve prensipli konuşmak zorundayız. Birey hata yapar çünkü, yapması normaldir. Ancak bireylerin hata olabilecek davranışları özgürlük adına toplumda normalleştirildiğinde, o zaman ne olduğunu görüyorsunuz ve zaten bir çıkış aradığınız için şu an sitemdesiniz muhtemelen.

Toplumsal-bireysel seviyede olayları nasıl farklı yorumladığım üzerine yazımı aşağı koyuyorum.

Baştan söyleyeyeyim, eğer yazılarımı okudunuz ancak çocuk istemeyen ve hiç istemeyecek biriyseniz, sinirlenmenizi veya kötü hissetmeniz gerekmediğini, bütün siteyi ve kadın-erkek ilişkilerini tamamen nesil-çocuk-aile-evlilik-uzun ilişki şeklinde ele aldığımı bilmeniz gerekiyor. Eğer çocuk istemiyorsanız, kadın-erkek ilişkilerinde izlediğiniz yol konusunda tek bir şey öneriyorum: kimseyi aldatmayın, kimseyi manipüle etmeyin, kimseyi kandırmayın, bağlanma niyetiniz ve çocuk niyetiniz olmadığını ısrarla dile getirin, anlamadığını gördüğünüz ve size bağlanacak gibi olanları çabucak fark edip onları uzaklaştırın. Başka hiçbir sorumluluğunuz yok, istediğiniz gibi yaşarsınız. Benim bu çizgiye dair hiçbir olumlu / olumsuz düşüncem yok ve bu sonuna kadar hakkınız.

Ya da diyelim ki çocuk istiyorsunuz ancak bu hayatta tek kadınla yapabileceğiniz konusunda ciddi şüpheleriniz var, bu fikre kökünden karşısınız. O zaman bir kadın olarak rica ediyorum, bunu baştan bilen bir kadından çocuk yapın. Kadının affedici olması gibi bir fikre kapılmayın, öyle bir dünya yok, sizi önemseyen biri için bu çok zor. Sizi, başka bir kadınla paylaşmayı önemsemeyecek seviyede seven bir kadınla birleştirin hayatınızı.

Gelelim benim asıl kitleme. Belli bir şeyler tecrübe ettiniz ancak mutlu bir aile, eş ve çocuk hayaliniz var. Önünüzde yeni ve çok uzun bir süreç var. Geçmişinizin burada sizi hataya düşünmesini istemiyorsunuz.

“Felaket senaryolarımı” okudunuz, hem nefret ettiniz, hem de umutsuzluğa düştünüz. Yapmayın. Yani yapın da, umutsuz olacak bir durum yok. Yaptıklarınızı sorguluyor, olumlamıyor olmanız dahi yazılarımda bolca bahsettiğim, o sizin elinizde olacak olumsuzluklara düşme ihtimalinizi büyük oranda ortadan kaldırıyor zaten.

Toplumun, karşı cinsin ödeteceği bedellerde de azalma olacaktır elbette. Şimdi, eğer benim çizdiğim ideale gelmek istiyorsanız, hem bunu kendinizde nasıl oturtacağınız, hem de çevrenin sizi yargılayacak olması konusunda nasıl bir yol izleyebileceğinizle ilgili yazıyorum.

  • Öncelikle kendinizin geçmişiniz yüzünden lanetlendiğinizi düşünmeyi bırakın.
  • Battı balık yan gider psikolojisinden hemen çıkın. Bu günlere gelmenize neden olan, memnun olmadığınız ilişkiler girdabında boğulmanıza sebep olan zaten büyük oranda bu düşünceydi. Yani, öğrenilmiş çaresizlik.
  • Kendinizi affetmeye hazır olun. Siz kendinizi affetmiyor, neyi neden yaptığınızı temellendiremiyorsanız -burada bahane üretmeyi kast etmiyorum, sorumluluk almayı kast ediyorum- kimse sizi affedemez.
  • Yaşayışınızı samimi biçimde değiştirin. Nasıl düzgün ilişkiler kurabileceğiniz, nasıl aldatmayacağınız, nasıl aldatılmayacağınız, nasıl iyi insanlarla karşılaşacağınız, hangi kriterleri önceleyeceğiniz ile ilgili tonlarca yazım var. Ancak önce algınız, sonra davranışlarınız resetlenmeli ve evet, bu zor olacak.
  • İnsanlarla görüşmeye; değiştiğinizi özümsedikten, kafanız netleştikten sonra başlamalısınız. Bu süreçte kimseyi hayatınıza sokmayın. İnsanlar sizin yeni değerleriniz ve eski huylarınız arasındaki gel-gitlerinize maruz kalmak zorunda değil. Kendinizi test etmeyi başka insanlar üstünden yapmaya çalışmamalısınız. İçe dönük bir bakış elde etmelisiniz, zihninizden neler geçiyor, zaaflarınız ne durumda diye düşünmeli, iradenizi ise spor-herhangi bir bağımlılıktan kurtulma-yeni alışkanlıklar edinme gibi şeylerde test etmelisiniz.
  • Tanıştığınız bir insana, o da size bağlanmadan önce mutlaka geçmişinizle ilgili dürüst olun. Kesinlikle o kişiyi kandırmaya çalışmayın. Eğer o kişinin de sizinkine benzer geçmişi varsa ve sizdeki değişimi gördüyse kabullenme ihtimali var, küçük de değil. Ama, hele de karşınızdaki kişinin kendi geçmişi sizinkinden düzgünse sizin geçmişinizle barışmama hakkı olduğunu kabul etmelisiniz. Bu konuda bencillik göstermeniz üst maddedeki önerdiğim çizgiye gelemediğiniz anlamına gelir. Dolayısıyla da önerdiğim kalitede bir yakınlık kurma şansınızı engeller. Bu yaşınıza kadar aldığınız kararlarınızın öyle ya da böyle bir bedeli olacağı meselesiyle yüzleşmek, bunu göğüslemek de sizin göreviniz. O kadar borcunuz var hayata ve kendinize. Yalnızlıksa, yalnızlık.
  • Karşınızdaki kişiye dürüst oldunuz, o da sizi kabullendi. Çok tetikte olmalısınız ancak kendinizden şüphe etmemelisiniz. Sizin yolunuz, geçmişinizden hiç geçmeyen birinden bir anlamda daha zor olacak: siz eski bir müptela gibisiniz, bildiğinizi özleyeceksiniz. O yüzden, zihninizi çok güçlü tutmalı, kararlılığınızın zayıfladığı anlarda ertelemeden kendinize, zihninize, alışkanlıklarınıza, davranışlarınıza eleştirel bir bakış atıp hemen hizaya girmelisiniz. Yanlış yapmadım henüz diye uçurumun kenarına yaklaşmamalısınız, ayağınızın azıcık tökezlemesine bakar düşmeniz. Tecrübesiz insanların, tecrübe hevesiyle sizden daha çok zorlanacağı, bilmediği şeyleri kontrol etmelerinin de bir zorluk oluşturduğu doğru, ona ayrıyeten içerik üretiyorum zaten.

Haydi, rastgelsin…

Yorumlar

roy (24 yaşında) 1 ay önce yazdı:

Merhabalar, umarım iyisinizdir. Blogunuzu keşfedeli çok olmadı ama yazılanların çoğunu okudum. Sizinle aynı çizgide düşünüyorum çoğu konuda, elinize emeğinize sağlık. Bana çok yardımınız dokundu.

Ben şu an bir ayrılık acısıyla yüzleşiyorum ve sizden tavsiye almak istiyorum.

Ben ortalama tipli (süs ve cilayla biraz yükseliyorum), çekingen ve biraz asosyal karaktere sahip biriyim. Muhafazakar ve dindar bir ailede büyüdüm ama baskıcı değillerdi, hatta özellikle annem bazen beni şaşırtacak derecede açık fikirli olabiliyor - tabii bir Türk aile yapısı çerçevesinde. Kendi üniversitemden 2 yıl süren bir ilişkim oldu, oğlan her şeyde ilkimdi. Bence alfa karakterdeydi ki kendisi de redpill kavramıyla beni tanıştıran kişiydi. Çoğu Redpillci gibi 20-30’larında kendini inşa edip, kızlarla da geçici ilişkiler kurmayı ve evlenme işini de daha sonraki evrelere ertelemis biriydi. Bu konuda bana hep dürüst oldu, ilişki içerisinde de bir yalanına denk gelmedim ki prensipleri gereği yalan söylemiyordu - kalbimi kırmak pahasına da olsa. Ben aile tarafından şanslı olduğumu düşünüyorum çünkü annem ve babam iyi bir çift, her ailede olduğu gibi atışmalar, küsüklükler olsa da iyi anlaşırlar ve ideale yakın bir dengeleri var. Görücü usulüyle gençken evlenip birbirlerine hem dinen hem de ailelerince gösterilen çizgilerle yaşamış ve yıllar geçtikçe birbirlerine ısınmış, birlikte nice badireleri atlatmış insanlar, iki âşık olarak birbirlerini bulmamışlar. Ben babamı çok severim ve kendisine saygı duyarım, anneme de öyle. Ergenlikte onunla çatışmalarımız çok olsa da yıllar geçtikçe onu anlamaya/birbirimize tekrar ısınmaya başladık. Aileme düşkün bir insanım genel itibariyle. Ex’im daha disfonksiyonel bir ailede büyümüş biri ve önünde çok mutlu bir evlilik örneği de görmemiş biri. Geçmişinden bana hiçbir zaman açık açık bahsetmese de daha öncesinde büyük bir kalp kırıklığı, belki oneitis yaşamış olduğu belli.

Soğuk duruşum ve çekingenliğim beni erkek ilgisinden uzun bir süre korudu diyebilirim, bir de o zamanlar kendimi çirkin buluyordum, onun etkisi de yadsınamaz. Zaten üniversite boyunca korona yüzünden karantinaya çekilmemiz - deprem vs. derken tam olarak bir arkadaş çevresi de edinemedim, bir süreden sonra da kendim de denemek istemedim, kabuğuma çekilmek kolay geldi, asosyal olup çıktım. Lisede de çekingendim ve bunu rehber öğretmenim fark edip benimle birkaç seans konuştu bile ama o zaman en azından kemik bir arkadaş grubum vardı. Sınavdan sonra başka şehirlere dağıldık, iletişimimiz koptu. Bana en yakın kişi ablam diyebilirim. Eski sevgilimle tanışmam üniversitemin son yıllarına denk geliyor. Kendisiyle tanıştığımızdan itibaren ona bir çekim hissettim, tecrübesinden ötürü belki de. Ben ona çok kapılmış bulunuverdim. Açıkça söyleyeyim o zamanlar ilişkiler konusunda şu anki bilincime sahip değildim ve o kadar dert etmiş de değildim. Medyanın feminizm propagandası, etrafımdaki kızların da çoğunun az çok ilişki yaşamış olması sebebiyle ben de üniversitede bir şeyler deneyimlemek istedim, aşık olmak istedim. Öyle çok ortamcı-piyasacı arkadaşlarım yoktu gerçi, hepsi az çok muhafazakardı bu konularda.

Dediğim gibi ben biraz kendime kurduğum duvarları yıktım onunla. O da bu konuda bir ustaydi diyebilirim, korkularımı/bahanelerimi güzelce geçiştirebiliyordu. İlk birkaç aydan sonra ben ona çok bağlandığım için korkmuş olacak ki bir ayrılma girişiminde bulundu. Beni üzmekten ve bende kalıcı bir hasar bırakmaktan çok korkuyordu gerçekten. O zamanlar tam olarak oturtamasam da ileride beni yaralı görmek istemiyordu. Ben bunu kabul etmedim ve biraz peşinden koştum denebilir. Tekrar ilişkiye başladık, genel olarak güzel bir ilişkiydi. Geçmişi kötülemek istemiyorum. Ben alıngan biriyimdir, o da lafını esirgemezdi hiç. Bir de sizin de dediğiniz gibi kızın daha çok sevdiği bir ilişkideydik ama buradaki sevgi-bağlanma dinamiğimiz benim 3’üme onun 2’sinden daha büyük bir orandaydı, yani ben ondan çok daha fazla bağlıydım. Bu onu sıkıyor ve bana karşı hoyrat olmasına da sebep oluyordu. Zaten aile dinamikleri sebebiyle kavgaya küslüğe tahammülü olmayan biriydi. Hemen sonuçlanmazsa çok fazla geriliyordu, ayağı hep kapıdaydı anlayacağınız. Bu süreçte ablam bana çok akılcı tavsiyeler verse de dinlemedim ve ilişkiyi sürdürmek için elimden geleni yaptım. Bu arada hakkını yemeyeyim, hiç bir zaman büyük bir yanlışı olmadı bana. Aldatma, şiddet, küfür veya birilerinin yanında beni rencide etme gibi girişimlerde asla bulunmadı, ki zaten amacı bana eziyet çektirmek hiç olmadı. Biraz o da bencilleşti ve bana alıştı-bağlandı ve iyi zaman geçiriyorduk, zaten her şey en çok onun lehineydi, beni bırakmadı o yüzden. Son aylarımızda ikimiz de iş arayışındaydık bir yandan. Eğer iş bulamazsak memleketlerimize dönecektik ve iş uzak mesafe ilişkisine dönecekti ki kendisi bunu kabul edecek bir tip değildi asla. Bu bende büyük bir korku yarattı. Zaten ilişkinin başından beri ondan ‘Bana bağlanma’ lafını duymuş olmam ve bunu bile bile bağlanmam kendimi yeterince aptal hissetmeme yetiyordu, bir de sonun yaklaştığını anlayınca hırçınlaşmaya başladım. Her şeye trip atan ve duygu durumu hızlı değişen çekilmez bir kıza dönüştüm. O da pek acımadı sağ olsun. Bu son aylarda biraz kendi olmayacak şekilde davrandı, çok saldı. Bu bende biraz soğumaya yol açtı ona karşı, bir de savunma sistemi gibi oldu benim için, yaklaşacak sona minimum hasarla girmek istedim. Yine sonda onun kararıyla ayrıldık, bana aslında beni kendinden soğutmaya çalışmadığını ama bundan memnun olduğunu söyledi çünkü daha az hasar almıştım beklediğinden. Bu arada asla onun yüzünde soğuduğumu gidip söylemedim ki böyle bir şeyi yapmam da. Oldukça toleranslı davranmaya çalıştım, yakınlıktan kaçmadım çünkü uzun bir ilişkide böyle dönemlerin olabileceğini tahmin ediyordum ve üstünden de gelirdim ben o durumların. O da bunun köşesinden dönebileceğimizi söylemişti eğer doğru davranırsa. Ama bunu yapmak benim tekrar artan bağlılığım demekti (belki de böyle bir badireyi atlattığımız için öncekinden çok daha güçlü şekilde tutunacaktım). Bunu da istemedi.

Bana onu birkaç ay içinde unutacağımı ve başka gemilere yelken açabileceğimi söylemişti, kendisi redpill mankafası biraz. Düşündükçe anlıyorum çünkü bunu yapmayacağımı hep biliyordum. Ayrılalı bir iki ay oldu ama hâlâ eşyalarını atmadım, her şeyi olduğu gibi duruyor. Açıkçası yarım kalan bir hikayemiz yok ve böyle olacağı da belliydi ama benim yarım akıllılığım işte, nedense onu bağlarsam çok daha değerli biri gibi hissedecektim. Alfa dul olduğumu düşünmüyorum, onu geri istemiyorum ve büyük bir duygusal hasar almadım. Yaşadıklarımdan pişman sayılmam çünkü yaşamasam şu anki mentaliteye sahip olamazdım yüksek ihtimalle. Bir de iş arayışındayım ve arkadaşım yok resmen, eve kapanmış durumdayım ve bu da psikolojimi kötü etkiliyor. Geçmişi düşünüp duruyorum haliyle. Durumun size anlattığımdan daha iyi olduğunu da açıkça ifade edebilirim. Bunları yaşarken mutsuz değildim, büyük oranda daha mutluydum bile. Benim açımda güzel bir ilişkiydi, bitti diye kötülemek istemiyorum onu da.

Sorun şu ki, benim ayrılık sonrası ilişkiler, dini değerler ve geleceğim üzerine uzunca düşünme fırsatım oldu. Ve çoğu fikrimde değişime gittim. Açıkçası ilişki içerisindeyken de 30’umdan önce evlenip çoluk çocuğa karışmak istediğimi biliyordum, ona da söylemiştim hatta. Üstüne şu an dini inancımı da sorguluyorum, ailem Müslüman olsa da ben lise son itibariyle kendimi dinsiz olarak tanımladım ve Tanrı üstüne hiç düşünmedim bile. Şu anda hâlâ kararsızım ve muhtemelen bir karara varmak bir iki yılımı da alacak - her şeyin üzerine derin bir araştırma ve uzun okumalar yapmak hedefim. Ki sonuç itibariyle tekrar dinsiz olsam da ilerideki ilişkimde bakire olmayışımın ve böyle bir ilişki yaşamış olmamın olumsuz çıktılarından korkuyorum. Bunları yaşayıp da öğrenmek istemezdim ama eski ilişkimde cinsel birlikteliğimiz ilk ayın sonunda oldu. İleride birlikte olacağım kişiyle bu kadar hızlı adım atmak istemiyorum, en azından değerlerimizin ve ideallerimizin uyuştuğunu, cinsellik için kullanılmadığımı ve nefsini kontrol eden biri olduğunu test etmem gerek. Bunun için de daha fazla beklemek isterim, neredeyse yarım yıl, bu noktada ona yaptığım haksızlık olur mu? Bu kişi eski ilişkimi ve ne zaman birliktelik yaşadığımı sorarsa açıklamalı mıyım? Bekaret konusunda tabii ki yalan söylemem, bu büyük bir ayıp bana göre ama bu soruya cevap vermek ihtimali bile beni çok geriyor. Beni sütten çıkmış ak kaşık bilsin diye yalan da söylemek istemem. Ne yapabilirim bu noktada?

Bir de bu yıl kendime odaklanacağım ve hayatıma birini almayacağım, o konuda kesinim. Şu anki en önemli hedefim iş bulmak ve güzelliğimi, genel kültürümü, biraz da sosyal çevremi elimden geldiğince geliştirmek. Ondan sonra kendime makul birini bulmak istiyorum, gözü çok yükseklerde biri değilim. Ailemden de aldığım terbiyeyle gözümün dışarıda kalmayacağını, sınansam da kendimi kontrol edebileceğimi biliyorum. Zaten ilk ilişkimde de aynı yaştaydık, yakın bölümlerde okuyorduk. Kısacası oğlanla neredeyse her noktada eşit sayılırdık, ben dış görünüşüne çok çekildim ama doğruya doğru. Bir ya da iki yıl sonra yeni bir ilişki istediğimde kısmetse evlilik yoluna giden, ne gibi kriterlere önem vermeliyim?

Mantıklı Kadın 1 ay önce yazdı:

Merhaba Roy,

Çocuklarımızın kendini -abartmadan- değerli görmesi işte bu yüzden önemli. Sen kendini pek güzel bulmadığın için, popüler denecek bir erkeğin onayına gereğinden fazla takılı kalmışsın, malesef. Yaşadığını bu olarak yorumladım kabaca. Erkekse tam da okuduğun gibi, potansiyelini sonuna kadar kullandığını hissetmeden sorumluluk almak istemeyen, kendi stratejisini izlemeyi tercih eden biri. Sen de aslında kendi stratejini doğru oynamışsın, eğer kendini "cinsellik için kullanılmış" olarak tahayyül ediyorsan, yanlışsın. O, erkeğin hiçbir zaman tek eşli ilişkiye geçmeyi gerekli görmeyip kadını fuckzone diyarına hapsettiği durumlarda yaşanan bir şey. Sizinkisi, sürmemiş bir monogamik ilişki, hem de öyle böyle 2 yıllık.

Genç insanlar, genç ve tecrübesiz oldukları için hayalperest olur ve şanslarını zorlarlar. Sokak hareketleri mesela neden gençlerin ekseriyetinden oluşur? İşte bu yüzden. Henüz pes edecek şekilde burunları sürtülmemiştir hayat tarafından. Sen de her gencin düşebileceği "I can fix him/her" belasına düşmüşsün ve kendi onayını o erkeği dizginlemeye bağlamışsın. Bu da kadınların mavi hapı işte. Erkeklere sürekli olarak daha aşık bir erkek olursa o kadını tavlayabilecekleri aşılandığı gibi kadınlara da o çapkın erkeğin kendilerine aşık olup durulduğu senaryosu anlatılıp durdu. Bunu yapmaya çalışmaksa insanlara acıdan başka bir şey yaşatmıyor. Yine de dediğim gibi, yüzünü eğmen gereken bir vaka değil. Ablana da selamlar, görmüş işte :)

Gelelim gelecek planına. Cinselliği strateji olarak birkaç ay erteleme işini bu ilişkiye bağlamanı sevmedim. Ben cinselliği erteleme önerisini baştan itibaren hissedeceğiniz ve aşmadığınız bir çıta olarak yazıyorum, eski ilişkilerin bagajı dolayısıyla kasıtlı uygulanacak bir kural olarak değil. İnsan, annesinin karnından sevişerek çıkmadığı ve sevişmek ön dokunuşlar, yalnız kalmak, soyunmak gibi aşamalı bir eylem olduğu için bu aşamaların farkındalığına varılmasını ve sindirilmesini öneriyorum. Bilmem kelimelere doğru dökebiliyor muyum? Benim bakış açımdan yavaş sevişmek zaten normal olanı, çünkü bu katmanlı bir eylem. Ben bir ayıptan ziyade, bir kayıptan bahsediyorum, farkındalık ve duygu-his kaybından. Zıplamayın, sindirin ve tadını çıkarın diyorum aslında. Böylece derinliği oluyor. Ancak bu süreci yaşamak tecrübeyle birlikte hızlanıyor. Aynı her normal doğumda travay süresinin biraz daha kısalması gibi. İlişkiler arasına biraz süre koyarsan, yani yeni kişiyle tanıştıktan sonra değil, tanışmadan önce, o senaryoda ise kendine toparlanmak için süre verdiğinden yine sağlıklı biçimde yaşayabilirsin, çizdiğin idealde olmasa da. Aynı doğumdan sonra 2 sene verirsen vücudun toparlanacağı gibi :) Özetlersem, yapman gereken birkaç ay ideali çizmen değil olayları sindirecek süreyi kendine vermen. Sonra yine farkındalıkla olayı akışına bırakmak.

1-2 ayda silmemiş olman çok doğal, herhangi bir problem değil. Bizim zamanında eşimle 6 aya yakın bir ayrılığımız olmuştu, üstelik başka şehirlerdeydik. Hiç kadın-erkek ilişkilerine dönesim gelmemişti. Acele olmaması daha iyi. Sağlam iyileşirsin.

Yeni biri konusunda ise kriterler belirlememeni öneririm. Bir alışverişe çıkarken "tam olarak şöyle bir elbise istiyorum" diye çık bakalım bulabilecek misin? Bulamazsın, her baktığında idealden farklılığı görürsün. Bunun yerine, kendi ruhsal sağlığını ve duygu durumunu sağlamlaştırıp, sezgilerini kullanırsın. Tanıştığın insanlarda seni geren, olumsuz gördüğün sezilerini ablanla -ablana tekrar selam- konuşursun ve dışarıdan göz de doğru derse elersin. Yani bulmaya değil olanı abartmadan elemeye bakarsan piyasada eşleşirsin.

Nobody (27 yaşında) 3 ay önce yazdı:

Abla öncelikle bu sayfayı açıp benim gibi danışacak kimsesi olmayanlara fikir verdiğin için teşekkür ederim biraz geç keşfettim ama olsun. Uzun olursa kusura bakma cevaplamasanda içimi dökmüş olurum en azından. Yaklaşık 1.5 yıl önce birisiyle tanıştım uzaktan eğitim alıyordum muhabbet ilerledi ama arkadaş olarak,onun hakkında birşey düşünmüyordum iyi tatli bir insandı ama dunyalarimiz farklıydı hayata dair çoğu şeyde farkli düşünüyor hatta bunla birbirmizi kızdırırdık birazda sert bir mizacı var zaten bir süre sonra bana karşı hisleri olduğunu fark ettim hep salağa yattım çünkü ya karşılık verecektim yada iletişimimi kesmem gerekiyordu. Onunla konuşmak beni mutlu ettiği için anlamamazliga vurdum bir gün bana benimde iyi olmadığım bir gün açıldı ağladı vs. Saatlerce artık konusmayalim eskisi gibi seninle konusamam dedim çünkü benim için olursa sonu evlilikle olmasi gerekir e onuda düşünmüyorum kıymet veriyorum ama iliski baska birsey tabi bir yanimda çok üzüldü çünkü temiz birisinin kalbini kırıyor onu kendi ellerimle öldürüyormus gibi hissetim belki de hayatımın kadınını kaçırıyordum. hayatımda daha önce hiç böyle ilişki kurmadım yani acemisiyim en son iş bi süre deneyelim olmazsa olmaza kadar geldi. Garip bi şekilde bana olan sevgisini o kadar güzel belli ediyordu ki kendimi daha kötü hissetmeye başladım yalan yok ben bu yaşıma kadar böyle sevgi görmedim. Ama kafamda 40 tilki dolanıyor karakterlerimizi düşünüyorum ailelerimizi düşünüyorum hayattan beklentilerimiz falan hepsi bir çatışma sebebi ama o görmüyor yada görmek istemiyor. Tabi bende ona karşı sevgi hissettigimi anladım konuşmadığımız an yok neredeyse . Karmakarışık hisler içerisindeyim çünkü aramızdaki farkları gormezden gelsem bile çevremiz büyük engel 2 düşman aile gibi düşün şehirler uzak vs. 1 seneye yakın görüştük yanına gittim geldim maalesef orada daha çok bağlandık birbirimize konu ne zaman ciddiye dönse biz birbirimizi sevdikten sonra hallolur diyor ama başka da yardımcı olmuyordu . Ben daha fazla dayanamadım anneme durumu anlatmak istedim çünkü eğer o da umutlu konusursa sonu ne olursa devam edecektim hemde akıl alacaktım onun rızası benim için çok önemli. Normalde annem evlenmemi çok ister ben kendimi yeterli görmediğim ve baska ailevi sebeplerden dolayı gecistirirdim hoş sirada bekleyende yoktu zaten.benden beklenilmeyecek hareket yani bunu anneme danismam. Konuyu anneme açtım tabi yüzeysel bahsettim neden istedigimi kafama takılan şeyleri tabi annem üzüldü bu farklarin sadece sevmekle duzelmeyecegini vs anlattı kabul etmedi yani. Sonrasi facia zaten arada kaldım en son siz uzulmeyin ben üzülürüm diyip çıktı hayatimdan ne kal diyebildim ne git. Hayatimdaki ilk denememde elimde patladı eşekten düşmüşe döndüm. Birkaç ay sonra bi arkadaşım benle birisini tanıştırdı arkamdan is çevirerek yani iyiliğim için ama öncesinde dedim ben ayrılığı henüz atlatamadim hazır degilim zaten bu kafayla baskasiyla konusursam çok ayıp etmiş olurum diye ama oldu hayat boyle gecmez bi yerden devam etmem gerekiyor diyerek tanıştım. Kafamız uyuşuyor muhabbetimiz sardı onunla herhangi yabanci biriyle nasil konusuyorsam oyle konuştum tabi hiç iliski yasayacam gozuyle bakmadım ayrıca fiziksel olarakda benim ilgimi çeken biri degil. iyi anlaştım ama konusmanin arkasında kendimi çok kötü hissettim sanki oncekini aldatiyormus gibi arkadasimin niyetide biliyorum kızında haberi varmış kabul etmiş dedim aynı hataya düşme yol yakınken kes yoksa sonrasi acı oluyor. Kendimi kızın yerine koydum kimseyi yara bandi olarak kullanmaya hakkımız yok .Kıza bir sonraki görüşmede usulünce anlattım sagolsun anlayışlı kızmış hak verdi bana. Eğer buraya kadar okuduysan bana bir akıl ver abla oncekinde umut yok ama bolca pişmanlık,anı üzüntü var ben bu psikolojiyi nasıl atlatabilirim? sevmenin sevilmenin tadını aldığımdan beri yalnızlığım sorun olarak gözümde büyümeye başladı eskiyi unutamıyorum yeniye başlayamıyorum zaten yıllardır arkadaştan aileden uzak yaşıyorum. Kafamda hayal ettiğim kişiyi bulmamda neredeyse imkansız gibi bundan sonra nasıl bir yol izlemem daha iyi olur sence? Dahada uzamasın diye bazı ayrıntılari atladim şimdiden cevabın için teşekkür ederim 

 

Mantıklı Kadın 3 ay önce yazdı:

Nobody. Bence;

İlk vakada, sen aslında karşındaki kızı sevmiyorsun. Onun sana hissettirdiklerini seviyorsun. Bu da sevilmek ve onay görmek. Mesele görüş farklılıklarınızdan ziyade, bu. Çünkü kızın sana olan sevgisinin güzelliğinden başka hiçbir niteliğini yazmamışsın bana. Ne güzel bulduğundan bahsetmişsin, ne çok akıllı olup çok şeyi becerdiğinden... Yani kızın seni iyi hissettirmek ve sana aşık olmak dışında bir özelliği yok gibi senin zihninde.

Redpill, önceden beğenilmeyen erkeklerin onay ihtiyacını karşılamak adına çıkan bir akım olduğundan erkeklere şimdi diyor ki, sen erkek olarak kendi istediğin kızdan ziyade seni isteyen kızla ol, erkek kızı zamanla sever vesaire. Ben de diyorum ki, bu da olmaz. Biz kızlar bunun olmadığını gayet iyi biliriz. 

Neden? Bir ilişkide taraflarının birbirlerinin niteliklerini beğenmesi şarttır. Karşıyı güzel / çekici / becerikli görmesi gerekir. Kadınlar erkeklerin niteliklerine vericiliğinden bir miktar daha fazla önem verir, yani bir erkek çekici olmazsa, istediği kadar ilgi-sevgi göstersin, o kadından beğeni göremez, bu doğru. Kadınsa, hem nitelikleri hem de vericiliği sayesinde beğeni kazanır. Yani hem güzelliği değerlidir, hem de ilgili-sevgili-doyurucu olması. Ama dediğim gibi, asla sadece verici olmasıyla ilişki sürmez. 

Hatta, bunu okuyanlar için yazıyorum, uzuyorsa kusura bakma, ilişki başlarken erkeğin nitelikçe eksik olması o kadar bile sorun olmayabilir çünkü erkeklerin çekici olan nitelikleri yıllar içinde artıp erkek daha çekici hale gelebilir. Statüsü artar, otoritesi artar, olgunluk kazanır ve başta kadın sevildiği için girdiği ilişkide ileride kendini çekici bir adamla bulabilir.

Kadınları çekici kılan nitelikler olan güzellik, doğurganlık ve iffetse zaten eşleşme zamanında genelde yüksektedir, zamanla düşüşe geçerler. Kadın evet belki estetik operasyon-bakımla güzelleşebilir, çaba gösterek yaşlanmasını yavaşlatabilir ama bu çok genellenebilir bir patern değil yine de, sadece mümkün. O yüzden ben kızlara diyorum ki, sizi güzel-çekici-iffetli bulmayan bir erkekle oldurmaya çalışmayın. Güzelleşmek için elinizden geleni yapın ve iffetinize sahip çıkın tabi, ama vererek olay bir yere kadar. Kadında bile bir yere kadar.

Üstüne üstlük, senin durumunda bir de aile farklılığı var. Bunu aşabilecek çiftler var ama onların ilişkisi vericiliklerden ziyade karşının niteliklerine beğeni, karşısı özelliklerinde birinin zor bulunacak olmasının motivasyonuyla birbirlerine tutunmalarından oluyor. 

Sizde bence ilki eksik. Sen de şu halinle çok çekici olarak nitelendirebileceğim bir erkek değil gibisin. Dolayısıyla, sizin aşkı büyüten şey aslında hasret. Yani birbirinizi imkansız görmeniz size yarım kalmışlık ve tutku hissettiriyor. Vuslata erseniz aşkınız da söner gibi. 

Acele etme, biraz olgunlaşmaya ve insan psikolojisini tanımaya bak. Neyi neden yaşadığını analiz et. İçinden çıkılmayacak bir durumun yok, kendini melankoliye-arabeske zorla hapsetme, yeter.

yyt (19 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

 Bağlanma niyeti olan fakat kesin olarak çocuk istemeyen biri ne yapmalı? Çocuksuz ömür boyu sürecek bir ilişki kurmak mümkün mü?

Asyranta (25 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Bu kişi her kimse ancak kendisi gibi kesinlikle çocuk istemeyen biriyle mutlu olabilir. Aksi halde karşı tarafa haksızlık olur.

Ancak bir insanın istekleri, ilişkiden, gelecekten beklentileri zaman geçtikçe değişmeye müsaittir. Siz fikrinizi değiştiremeyeceğinizden eminseniz karşı tarafın da kesinlikle çocuk istemediğinden emin olmalı, ilişki ciddiye binmeden bu konuyu etraflıca konuşmalısınız.

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Taraflardan biri vazgeçebilir her zaman, eğer iki taraf da bundan eminse mümkün. Karşısı için çocuk bir ihtimalken kendimiz çocuk istemediğimiz için onun bize uyum sağlaması genelde sürdürülemez.