Uzun İlişki Savunmasında Uçak Metaforum
Biz uzun ilişki veya evlilik sürdürebilenler, gözümüze başkaları hiç görünmediği, ya da eşleşmelerimiz şans eseri mükemmel olduğu için buna sahip değiliz. Bu, değerlerin ve güdülerin arasında yaptığın bir seçimdir esasen.
Bazılarınız, değerlerini önceleyip güdülerini bunlarla kontrol etmeyi yapmacıklık olarak nitelendirebiliyor. Yapmacıklık çok yanıltıcı bir düşünce. İnsan zaten ömrü boyunca bir nevi yapmacıklık gölgesinde yaşar. Buna aklını kullanma ve prensipli seçimler diyebiliriz. Yapmacık olmayan yani içten gelen kararlar burnumuzu boktan çıkarmaz ve kendimiz dahil herkesi üzer çünkü. Medeniyet dediğin yapmacıktır.
Mesela size, yapmacık dediğinin ne kadar yanıltıcı ve değişken olacağı konusunda kendim üzerinden örnek vereyim. İlişkimde hiçbir sorun yok, aramız her yönden çok iyi. Ancak gözümü dışarıya kaydırırsam, zihnimde dışarının önemi ilişkimin içindekilerin öneminin önüne geçerse, benim için içeride kalmak “yapmacık” hale gelir. İnsan böyle bir şey. Baktığına gönlü kayar.
Dışarıda gördüğün şeyin daha üstün olduğu için değil sadece dışarıda olduğu için sana daha değerli göründüğünü, elde ettiğinde öneminin sıfırlanacağını idrak ettiğin zaman, içeride kalma yapmacıklığı bir zorunluluk değil, seçim ve övünç kaynağı haline gelir insan için.
Hiçbir ilişkide her zaman her şey sorunsuz gitmeyecek. İlişkilerde inişler ve çıkışlar vardır. Kolaycılar, iniş olduğu zaman uçağı terk eder, kalkacak başka uçağa biner, başka yöne uçar; bunu aşanlar ise kalkışı yani o inişin çıkışını bekler ve rastgele gezinmektense eve döner.
İnsana şunu düşündürtüyor hemen: e o başka uçağa binen insan ne güzel dünyanın harikalarını keşfediyor işte, sense evinden başkasını görmüyorsun. Zaten bütün bu uzun ilişki versus kısa maceralar tartışmasının kaynağı burası.
Sen bir seçim yapıyorsun. Birinde “evim” diyebileceğin bir kişi olması şansını artık kaybediyorsun. Sürekli oradan oraya gezmek ve göçebe olmak üzerine bir düzen kuruyorsun. Diğer insan ise, nasılsa her yeri göremeyeceğim, eğer bu eksiklik duygusuna boyun eğersem memnun olamam, eve sahip olmak gezinip durmaktan değerlidir deyip aidiyetini koruyor.
Hangisi diğerinden daha iyi? Hepimize göre değişir. Ama en zor olanı söyleyeyim, bir gezgin olmaya alıştıktan sonra “artık bir evim olsun” demek. Nasıl karar vereceksin, gezmeye alışmışken nasıl duracaksın?
Bu yazımda dile getirdiğim senaryo; sürekli tartışmalar yaşadığınız, kendinize ve karşıya saygınızı kaybetmenize neden olan bir ilişkiyi sürdürmeniz üzerine değil. Kötülük veya herhangi bir türde şiddetin olduğu, insanı aşağı çeken bir ilişkide, bir işte, ortamda zaten kimse kalmamalı.
Günümüzde insanlar, ilişkilerinde herhangi bir sorun olmasa da uçağı terk etmeye inanılmaz şekilde yönelmiş durumdalar, sırf bunu yapabildikleri için. Yenilik arayışıyla evlerini yıkıp geçiyorlar. Bu yüzden, size diğer seçimi de göstermek, hatırlatmak istedim.
İlgili yazılar:
Yorumlar
melosi (27 yaşında) 6 ay önce yazdı:
Abla selamlar,
Daha önce de bir konu başlığına yazmıştım ama hatırlamıyorum ilişki içinde yaşadığım çok yogun çelişkili düşünceler ve okbden bahsetmiştim. Pek değişen birşey olmadı, bazen çok sevdiğimi hissediyorum bazen hiç sevmiyor gibi.. Severken dünyanın en aşık insanıyım ama.. Erkek arkadaşımdan sakladığım bir şey var ve gerçekten vicdan azabı duyuyorum bunun için daha önce cinsel ilişkim olmasına rağmen erkek arkadaşım bunu bilmiyor ve kendisi bu zamana kadar böyle bir münasebete girmediği için karşısındaki de öyle olsun istiyor haklı olarak. Ben ilişkinin başında söyleyemedim sonra hiç hiç söyleyemedim. Son zamanlarda erkek arkadaşımdan uzaklaştığımı düşündüğüm anlarda sıklıkla bu durum aklıma geliyor ve çok rahatsız hissediyorum. Afedersin ama sanki erkek arkadaşımdan ayrılsam başkaldırının da koynuna kolaylıkla girip çıkabilirmişim gibi geliyo bu fikir kalbimi sıkıştırdığı gibi midemi de bulandıryo :(. Son zamanlarda daha iyi hissediyordum, annesiyle tanıştım belki ilişkimizin level atlamasından ve bunun bilinçdışında bi gerginlik yaratmasından dolayı yine çok huzursuz hissetmeye başladım. Erkek arkadaşım mükemmel biri bana cpk deger veriyo dikkat çekici derecede yakışıklı çok kibar ve meslek statü sahibi birisi. Yani bu zamana kadar karşıma çıkan insanları düşününce allahtan belamı istememem gerekiyor. Ama çok huzursuzum onu gerçekten sevdiğim için mi aklıma çok yogun bir şekilde ayrılık fikri gelmesine rağmen bu düşünceyi uzaklaştırıyorum bu vicdan azabı mı beni ayrılıga itiyor bilmiyorum...
Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:
Melosi, ben önceki yazışmalarımızı buldum ve konu bütünlüğü açısından taşıdım. Sana önerilerde bulunmuşum, o konularda bir şey yaptın mı, yoksa hiçbir şey yapmadığından da büyümeye devam eden kaygılarının kucağında öylece oturmaya devam mı ediyorsun?
Bu bekaret işi sıkıntılı. Bakireyim demediysen ancak onun seni böyle sandığını biliyor ve düşüncesini düzeltmiyorsan yalancı konumuna düşüyorsun. Bu sebeple senden ayrılabilir. Ancak, kendine yaptığın bu içsel işkenceyle ne kadar devam edebilirsin? Bana sürdürülebilir gelmiyor. Mesela evlendiğiniz hele de çocuğunuz olduğu zaman bir şekilde duygusal olarak zayıfladığın bir zaman bu olaylar patlak verse, bu sefer erkeği kendine mecbur ettikten sonra, o kolay gidemeyeceği bir zaman bunu itiraf ederek bir nevi adilik yapmış olmaz mıyız? İtiraf edeceksen ki bence hem onun için hem kendin için bu gerekli, şimdi tam zamanı. Her gün daha geç oluyor. Bence, önce kızar ve ayrılır, sonra affeder ve gelir. Sen, aynen bu söylediğim gibi, işler daha da ciddileşmeden ve onu kendine mecbur etmeden önce ona bir karar şansı vermelisin. Bu kadar korkak olma, korkuyla ancak daha kötüye götürüyorsun kendini.
Ayrılırsan veya ayrılmasan da başkalarıyla olabileceğin düşüncesi bence aile ilişkilerinin sarsıntılı olmasının sende insanların bağlarını manasızlaştırmasının bir yansıması. Senin için ilişki denen şey solid-sağlam bir değil değil. Neden ailenin birbirlerine sadakat göstermek yerine başkalarıyla görüştüklerini anlamlandırmakta zorlanıyorsun, bu bende de mi var, ben de arıza mıyım diye sorguluyor gibisin. Daha önce de dedim, bu tip sesler aslında normal ve insan olmak, ama senin ailen bu sesleri dinleyen kişiler olduğu için sen dinlememekten ölesiye korkuyor ve bu ihtimalin kaygısıyla yaşıyorsun.
Şu itiraf konusunu bir hallet bence, ilişkinin ne olacağı onun sarsıntısı bittikten sonra belli olur.
Ailenizin yediği hataların sizlerin hayatlarını böylesine etkilemesine ne diyeyim bilemiyorum...
melosi (27 yaşında) 6 ay önce yazdı:
Psikologla paylaşamadım bu konuları, çekindim. Ama utansam da bir sonraki seansta paylaşmaya kesinlikle karar verdim. Bu konuyu itiraf edemem gibi geliyor onda yaratacagı yıkımı ve kandırılmışlık hissini tahmin bile edemiyorum çünkü. Ama yanındayken bile öyle olmamasına rağmen başka erkeklerin dikkatini çekmeye çalışıyorumuşum gibi geliyor zihnim böyle bir oyun oynuyor.. anne babamı affedemiyorum yüzlerine her baktığımda sinirle doluyorum yalnızca. Ben kendimce diyorum ki ben ayrılmak istemiyorum ne olursa olsun birlikteyim o insanla, benim için en mantıklı seçim ve böyle hissetmediğim anlarda beni irite eden rahatsızlık veren bi şey yok aksine cok sevdiğimi düşünüyorum. Demek ki böyle düşünüyorsam seviyorum yalnızca bu şekilde kendimi telkin etmeye çalışıyorum diyorum. Bu doğru bir yaklaşım mı peki..
Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:
Ben hep şunu savundum ve bazı erkek içerik üreticileri tarafından da şiddetli biçimde eleştirildim bu konuda: özellikle de kadınlarda farklı farklı tercih katmanları farklı kararlar dayatıyor bizlere. Güdülerimizin istediği şeyler farklı, mantığımızın öğrettikleri farklı, duygusal ihtiyaçlarımızın hissettirdikleri farklı.
Güdüler dark triad özellikleri taşıyan çekici erkeği istemeye programlı.
Mantığımız bizi üzmeyecek, yıpratmayacak iyi bir adamla eşleşmemizi ve ilişkilerimizi bozmamamızı söylüyor bizlere.
Duygusal ihtiyaçlar ise tamamen ailemizden gelen travmalarla şekilleniyor. Bazıları sevilmeye, bazıları güvenmeye, bazıları güvenilmeye, bazıları onay görmeye şiddetli bir ihtiyaç duyuyor misal ve bunlara göre partnerler seçiyor.
Bunların hepsini bir insanda bulmak ve bulmaya devam etmek o kadar zor bir arayış ki. Diyelim ki mesela mantığına çok uyan birini buldun ama güdülerine hitap etmiyor. Duygusal ihtiyaçlarını zerre karşılamayacak birini güdüsel olarak deli gibi arzuluyorsun. Yine aşırı çekici bulduğun bir adamın üstünden red flag akıyor, mantığın bas bas bağırıyor uzak dur diye. Hangisine göre karar verirsen "sen" karar vermiş olacaksın?
Hepsi de sensin. Hepsi de bizleriz. Burada dürtü kontrolü, kişilik tipi, zeka-uzun vadeli planlama vs. giriyor devreye. Bazı insan anı yaşar, güdüsel davranır; bazı insan mantığını kullanır, doğru olanı yapmaya çalışır. Bunlar için suçlu hissedilmez, suçlu hissetmeye-pişman olmaya en yatkın insanlar "içinden geleni yapanlar"dır hatta.
Bekaret konusunu gizlemeni desteklemiyorum. Umarım bu kararından dolayı pişman olmazsın. Bence bencillik ediyorsun.
Bir başka konu, sevgilin aile öykünü ve bu psikolojik gel-gitlerini biliyor mu biraz da olsa yoksa tamamen gizliyor musun? Tamamen gizlemeni de pek sürdürülebilir bulmuyorum eğer bu adamdan evlenip çocuk yapmak istiyorsan. Hayat zor, inişli çıkışlı. Birbirinizi yaralarınızla tanımalı ve insanın kusurlu olduğunu bilerek kabul etmeli, o şekilde devam etmelisiniz derim.
melosi (27 yaşında) 6 ay önce yazdı:
Biliyor, ilk yaşadığım anlarda paylaşmıştım. Kendim ilerleme katettiğimi düşünüyordum uzun zamandır böyle huzursuz hissetmiyordum çünkü. Artık gözlerimden anlıyor çoğu şeyi. Yine paylaştım, kafamı çok meşgul ediyor çünkü, bu yaşadıklarım sevgi eksikliği mi yoksa iç dünyamda yaşadığım huzursuzluğu artık sebebi her neyse bu şekilde dışarı vurmayı öğrendiğim için mi böyle düşünüp hissediyorum diye. Kıyamıyorum ona, böyle şeylerle meşgul ettiğim için de çok üzülüyorum hatta. Bilemiyorum yani. Bekaret konusunu dün akşam bi açsam diye geçti içimden ama gerçekten ilişkimiz biter, geri dönüşü olmaz. Eğer olur da geri dönerse de bu sefer başkaları aynı görüşte olsun olmasın kendisi o şekilde bir değer biçtiği için değersiz gördüğü biriyle ilişkiye devam etmesi hem onun hem benim için sıkıntı yaratacak üzerine bi de tek yalan söylediğim bu konu olmasına rağmen bütün söylediklerimin doğruluğu sorgulanacak yine huzursuzluk yaşıcaz. Evet haklısın ve ben hiç düşünmemiştim ilerde çocuk olduğunda bu durum ortaya çıkarsa diye, gerçekten huzursuzluğumun temelinde bu yatıyor belki de ilerleyen süreçte bunun ortaya çıkabilmesi ve ilişkiyi zedeleyecek belki de ortadan kaldıracak olma ihtimali beni şu an ilişkiyi sabote etmeye zorluyordur belki. Neyi neden yaptığım ve neyi isteyip istemediğimi bilmeyi o kadar çok isterdim ki..
melosi (27 yaşında) 7 ay önce yazdı:
merhaba, şimdi benim bir sorum olacak bir süredir sizi twitterdan takip ediyorum, su son kızıl saçlı kız videosu viral olunca ve kıza çok kötü yorumlar gelmesi üzerine yaşadığım bir problemi sizinle de paylaşmak istedim. şu an bir romantik ilişki içindeyim, ilişkiye başlarken daha önceki uzun ilişkimde rocd yaşadığım ve sonraki flört denemelerimde rocd'dan dolayı en ufak seylerde insanların üstünü çizmem (bazı konularda maalesef çok filtresiz davrandım:() sebebiyle bu ilişkiye karşındakini tanı, fırsat ver eften püften seylere takılma diyerek başladım. hoşlanmam cok uzun bir zamanımı almadı, hatta kısa süre içinde sevdim diyebilirim. ben ne zaman sevgimden emin olsam bu lanet olası sey karşımda bitiyor. bi gün otururken böyle bir sogukluk geldi acaba sevmiyor muyum hissine kapıldım, halbuki çok yeni zaten kendime bi fırsat versem karşımdaki insan mükemmel biri her sey tıkır tıkır ilerleyecek.. neyse ben bu düşünceler üzerine cok yogunlaştım ve en büyük korkum da ya bu ilişki içindeyken birinden hoşlanırsam oldu, çok güzel vakit geçirdiğimiz anlardan sonra geçirdiğim gecede bile birilerinden hoşlandığımı görüyordum bu da bana huzursuz hissettiriyordu. bu ilişki ile ilgili aklımı kurcalayan tek sey ekonomik belirsizlikti, başta da aslında bu fikir aklımı biraz meşgul ediyordu ve üzerini kapatıyordum. her neyse ben ilişkiye başladığımızda çalışmıyordum, işe başladım ve erkek egemen bir meslek mensubu olunca başka erkeklerle çok karşılaşmaya başladım. mesela bir adam görüyorum eli yüzü düzgün beynim öyle bir saplantı haline getiriyo ki bunu bak hoşlandın, sevsen bakmazdın vs vs kendime insanlar insanları begenebilir kadınları da begeniyorum bu illa onlardan hoşlandığım ve ilişkiye başlamam gerektiği anlamına gelmiyor falan diyorum ama ikna edemiyorum kendimi. neyse ben terapiye başladım 3 hafta oldu haliyle bir ilerleme kat edemedik henüz. bu esnada geçtiğimiz hafta benim iş dolayısıyla telefonda görüştüğüm bir adamla akşam erkek arkadaşımla katıldığımız davette karşılaştık. diyorum ki keşke o adam geberse ortadan kalksa.. benim için bir şey olma ihtimali ortadan kalksa çünkü hoşlanmıyorum biliyorum ama aklımdan çıkmıyor erkek arkadaşımla görüşüyoruz kendimi yanında iyi hissetsem de tek kaldığımda bu düşünceler aklımdan gitmiyor, zaten okbden dolayı belirsizliğe gelemediğim için kötü hissettiğim anlarda aklıma belirsizliğe çözüm olarak ilk ayrılık geliyor, iyi güzel hissettiğim sevdiğimden emin olduğum anlar hatrına bitirmiyorum. şu an o kadar kötüyüm ki zaten kendi kendimle bir savaş içindeydim işin içinden çıkamadığım uyuyamadığım günler oluyordu bi de böyle bir üçüncü kişi çıkınca iyice beter oldum. kendime diyorum ki hoşlanmış da olabilirsin gelir geçer çok üzerinde durma, ya da hayatımda flört ettiğim insan varken başkalarından hoşlandığım ama hemencecik o hoşlantının geçtiği anları getiriyorum aklıma izin ver kendine diyorum sonra küçücük bile bir fırsat bir boşluk yaratmamalısın diyorum. napcam bilmiyorum. 27 yaşındayım ilk romantik ilişkim de cok toksikti bunların bire bir aynısını yaşayıp bütün sevme çabalarıma rağmen karşıdaki insanın beni yalnızca kullanma amacıyla hayatında tuttuğunu anlayınca ayrıldım. sonra hep deccalin de deccali insanlar çktı karşıma. şimdi hayatımda olan insan işinde gücünde, çevresiyle ailesiyle bağları güçlü, duruşu olan bana cok kıymet veren biri mantıklı ol diyorum kendime. ama yenemiyorum bu düşüncelerimi. tam aktarabildim mi bilmiyorum bazen öyle seviyorum ki içim içime sığmıyo ama bazen de böyle düşüncelerden çıkamıyorum, bayram sabahı ve ben hiç uyuyamadım :(
ve böyle kötü hissettiğim anlarda bazı hareketleri bakışları beni itiyor. sonra diyorum ki herhalde yani her hareketini sevip onaylayacak değilsin. çok zor bilmiyorum çok zorlanıyorum. bi an ayrılayım bitsin bu çile neden uğraşıyorum diyorum sonra özlerim yapamam seviyorum onu diyorum. ben birini sevemeyecek miyim sevgimin arkasında duramayacak mıyım insanlar 20 yaşında tanışıp evleniyorlar ben sürekli daldan dala mı atlayacağım diyorum. bu yazıyı bile bağlayamıyorum kafam o kadar karışık. neden böyle
Mantıklı Kadın 7 ay önce yazdı:
Merhaba Melosi,
İki sebebi olabilir. Birincisi, genelde çok derin vakaların sebebi aile ilişkilerindeki problemlerdir. Eğer annenle ilişkin iyi değilse, özellikle bebeklik döneminde sevgi ve güvenden ziyade tedirginlik ve kaygıyla büyüdüysen, hatırlamıyor olsan dahi o dönemi, bağlanma problemleri geliştirebilirsin.
İkincisi, alfa dul olmuş olabilirsin. İlk ilişkinde istenmeyen taraf olduğunu hissetmişsin ve o erkeği çok istemişsin, olmamış ve o erkek içinde bir ukde ve yetersizlik hissi olarak kalmış. Onu istediğin günlerdeki tutkuyu başka bir erkekle hissetmediğin sürece yeni erkeği sevemediğini düşünüyorsun. Hipergami karşılaştırma yapmamızı sağlayan bir güdüdür ve senin için hiçbir erkek senin kalbini kırıp hikayeyi yarım bırakan bir erkek kadar çekici olamaz, bu böyledir. Yarım kalmış hikayeler her zaman yavaşça tükenmiş hikayelerden daha çok iz bırakırlar.
Bence, psikolojik yardım alması gerekecek kadar kırılgan bir iç dünyaya sahipsin gibi duruyor, devam etmelisin. Ruh halin üzerinde aşırı kaygılanıyor, aşırı analiz yapıyor ve kendinde huzur bırakmıyorsun. Yoksa, mesela iş yerinde vs. başka birinden etkilenmek bizim başımıza gelmeyen şeyler değil. Bu senin arızalı ve doyumsuz olduğunu veya partnerinle bir problemin olduğunu göstermek zorunda değil, bizler insanız, Twilight'taki kurtadamlar gibi imprint olup başka herkese hayat boyu körleşmeyiz. Sadece, duygusal yatırımımızı ve iç dünyamızı kontrol etmeyi becerebiliriz, sende bu yok gibi.
Aşabilirsin. Kaygılarını zihninden uzaklaştır. Terapistinle aileni de geçmişini de tamamen dürüstçe konuş. Onların söylediği bazı şeyler bazı önemli klikleri çok yerinde oturtabiliyor.
melosi (27 yaşında) 7 ay önce yazdı:
teşekkür ederim öncelikle cevap için. ailem nasıl anlatsam bir iş birliği içerisinde birlikte yaşayan insanlarız sadece kardeşlerimle dahi birbirimizle derin bağ kurabilmiş değiliz. babamın aldatma hikayesi var annem cok kaygılı ve aldatıldığı için platonik olarak başka bir erkeğe karşı hisleri vardı. çok küçüktük ve maalesef maruz kaldık hepsine. asla gerçek bir aile olamadık. aileden kaynaklandığını biliyorum aslında coğunlukla ama terapistime dahi kendimle ilgili içimi açamadığım konular var.
bir de alfa dul kavramını bilmiyorum ama aslında ilk ilişkimde istenmeme ya da benim karşımdaki insanı cok istemem gibi bir sey yoktu. ben yine sevgim konusunda süpheciydim ve okb ile ugraşıyordum, karşı taraf beni sevdiğini söylüyordu ama lafta ilişkideyken dahi kendime statü, karakter, ekonomik güç ve dış görünüş olarak yakıştıramıyordum. yalnızca çok küçüktüm ve nasıl asık olduğum bir insana karşı sevgimde tereddüt ederim düşüncesiyle yıllarımı heba ettim karşıdakinin de bi cacık olmadığını anlayınca ayrıldım. yoksa unutamama gibi bir durum yok. aynı dşünceler bu ilişkimde de geliyor aklıma yalnız söyle bir fark var karşıdaki insan önceki ilişkimden çok farklı olarak inanılmaz düzgün bir karakter, türkiyenin en iyi devlet okuluna dereceyle girip onur öğrencisi olarak mezun olmuş işinde gücünde birisi, ailesi bizimkinin aksine çok çok huzurlu. ben neden tereddütteyim bilmiyorum.. kaçıngan mı baglanıyorum bağlanamıyorum mu.. babamın aldatma hikayesinden dolayı ablamda net gözlemlediğim kaygılı bağlanma var eşini çok bunaltıyo hatta o kadar ki terk edilme korkusundan cocuk yapmıyo ben de az hem sevgimden hem karşımdakinden emin olduğumda sanki zincirlenmiş gibi hissediyorum kendimi. erkek arkadaşımı sevmediğimi ya da yeterince sevmediğimi düşündüğüm anlarda yalnızca mantıkla dahi olsa kal bu ilişkide diyorum çünkü maalesef iyi insanlarla tanışma olasılığımız gün geçtikçe azalıyor gibi düşünüyorum. mantığı öncelemenin kötü bir sey olmadığını söylemişsiniz ama yine de doğru olanı mı yapıyorum bilmiyorum.. bir abla tavsiyesine ihtiyacım var sanırım çünkü terapiye de çok inancım yok ama sizin ya da bi başkasının ya canım biz de hoş buluyoruz birilerini bunda sıkıntı yok demesi daha güvenilir geliyor bana.. bir de ilişki geçmişimi sakladım hayatımdaki insandan hala saklıyorum. bu korkudan dolayı mı sabote ediyorum ilişkimi ve kendimi onu da bilmiyorum :(
Mantıklı Kadın 7 ay önce yazdı:
Aslında şu an manzara çok net, babanla annenin dinamiği hepinizin ilişki hayatlarını etkiliyor. Bu da çok normal. Bu konuyu çözmeniz lazım.
Terapi işe yarar ama sen yargılanmaktan korkup terapiye kendini bırakmıyorsun. Doktoruna her şeyi anlatmalısın. Bak, psikolojiyle biraz ilgilendiğinden itibaren hiçbir insanı ayıplamamaya, yargılamamaya, garipsememeye başlıyorsun zaten. Zira her şeyin bir açıklaması, bir tetikleyicisi oluyor ve insanların durumunu mazur görüyorsun. Doktorundan utanma. Ona karşı inançsız olursan ve her şeyi anlatmazsan o da sana yardım edemez, bu sefer "terapi işe yaramadı" dersin, oysa ki bu kendini gerçekleştiren kehanetten ibaret. Onlar neler neler duyuyor. Senin öykünün çok şaşırtıcı olduğunu sanmıyorum.
Annen baban, sana ve kardeşlerine duygularınızı işlemeyi, regüle etmeyi öğretememiş, muhtemelen kendileri de bilmiyorlardı bunu yapmayı zaten. Bir psikolog sana bunu öğrenmen konusunda yardımcı olabilecek en doğru kişi artık.
Meditasyonu da araştır. Karmakarışık, kaygılı duygu salatalarını düzenlemeye yardımcı oluyor diye biliyorum. Günlük de tutabilirsin, arada geri okuma yaparak kendini, zaaflarını daha iyi görür ve zihninde yavaşlarsın belki.
İkincisi, bu iç dünyanı erkek arkadaşınla paylaşmalısın bence, normalmiş gibi hissetme baskısı seni daha çok yanlış davranmaya ve saçmalamaya iter. Eski erkek arkadaşın konusunu da açabilirsin çünkü saklamak da belli ki ruh dünyanı sarsıyor. 27 yaşında bir kadın olarak yaklaşık 12 senedir erkeklere çekim hisseden bir varlıksın ve bu sürede biriyle uzun bir ilişki yaşaman kadar normal bir şey olamaz. Kendinize boşuna dert ediniyorsunuz.
Çorap örüp durma başına.
melosi (27 yaşında) 7 ay önce yazdı:
Teşekkür ederim..