Erkekler Kendine Harcatan Kadını “Sever”

İlişkiler

Biliyorsunuz, kadınlar arasında yaygın bir iddiadır bu. Erkeğe harcatma fikrine karşı duran kadınlara adeta hücum eder ve başlıktaki argümanla onu bu konuda “akıllandırmaya” çalışır birçokları.

Girişten anlayacağınız üzere ben kadınlardaki bu fikre hiç katılmıyorum ve meseleyi başka şekillerde çözümlüyorum.

İlk olarak, bence konunun batık maliyet kavramıyla ilgisi var. Bir şeye yatırım yapan kişi bunun yanlış bir seçenek olduğunu kabul etmek istememe ve gerekirse zorla sürdürme eğiliminde olabiliyor, yatırdığını kurtardığını hissetmek için. Yani mesele aslında sevgi değil. Sevmek kelimesini burada kullanmak çok yanlış. Bunlar basit ayak oyunları. İş görür mü, görür. Yani bununla bir ilişkinin süresini uzatabilir ve dışarıdan daha “tercih edilmiş” görünebilirsiniz. Ancak bu sağlıklı bir ilişki olur mu? Hayır, içeride fırtınalar kopar. İçten içe sizi sevmeyen ama yanlış seçim yaptığını kendine bile itiraf etmek istemeyen biriyle ilişki ne kadar güzel olabilir ki?

Bu görüşümü twitterda yazdım ve arkadaşımdan bir örnek geldi.

“Boşanan bir çiftte erkeğin kadını ikinci el eşyaya razı gelmesi" yüzünden aşağıladığından bahsetti ve fazla vericiliğin de zararlı olduğunu, dengenin önemini dile getirdi. Haklıydı. Şu cevabı verdim:

Sen kendi doğruların için yaşayacak ve karşının da bunu gördüğünden emin olacaksın. Yani sen sana doğru geldiği kadarını isteyeceksin ve karşısı bilecek ki bu senin duruşun, onun köpeği olmak için, o seni kabul etsin diye bunu yapmıyorsun. Vericilik iyi değildir, verici olmamak adına olmamak da değildir. Ben hiçbir zaman “aman istiyor görünmeyeyeyim de beni talepkâr sanmasın, sevsin” davranışında olmadım. Gerçekten talepkâr olmayan biriyim. Bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Bunu karşıya bir yaranma çabası olarak yaşamadığım ve karşının bunu gördüğünü bildiğim için de asla ayağıma dolanmadı.

Sonrasında, erkek için talepkarlığın sınırının, göstergesinin ne olabileceğine geldi konu.

Buna pek bir formül getirilemez sanıyorum ki. Erkeğin maddi durumuna, bonkörlüğüne göre değişir. Zaten üstteki dediğimi kaçırma. Bu konuda sen kendi doğrularını yaşamalısın. Yani erkeğe batık maliyet yaptırmaya veya onu ürkütmemeye çalışmamalı. İçinden ne gelirse, süzgeçten geçireceksin. Senin kendi kararlarını kendi verebildiğini gören, senin yargılarına güvenen bir erkek gözünde asıl sevgi ve değeri kazanırsın. O da der ki, istiyorsa doğrudur, yanlışsa istemezdi. Her ihtiyaç ve her isteğini ayrı ayrı değerlendirecek beceriyi geliştirmek görevi sana kalmış.”

Peki, kadınlarda neden böyle bir inanış var ve bu kadar yaygın biçimde dile getiriliyor? Bu inanışın temellerinin şöyle atıldığını tahmin ediyorum: Ataerkil düzende kız çocuğu olarak büyürken zaten en derinden bir değersizlik algısıyla yetiştiler. Üstüne, seçimlerle oluşmayan evlilikler yaptılar, görev gibi. Değerlerini kendilerine ispatlama araçları hiç olmadı.

Bu yüzden bu kadınlar erkeğin kendine verdiği değeri zorla almak derdine düştü. Zaten evlilik sürecinde erkeğin maddi testlere tabi tutulması da direkt olarak bununla alakalı. Kadınların bu hali toplumsal bir sorunun sonucu. Bu sorun kısa olmayan bir süredir temelini yitiriyor.

Günümüzde devam etse de çoğunluk olma özelliğini bence kaybetti bu haller. Kız çocukları eskisi kadar olumsuz algılanmıyor çoğu ailede. Evlilikler de seçimle yapılıyor artık. O zaman kadınlar olarak değerimizi “inşa etmemiz” için eski yöntemleri terk etmeli ve aklımıza güvenmeli.

Bugün, alternatifleri olan bir erkek ve bir kadın seçerek birbirlerinin yanında duruyorsa, bunun tek sebebi o kişiyi değerli görmeleri. Buna tutunmalıyız. Hem içinizde ailenizin verdiği değersizlik hissi varsa onunla savaşmalı, hem de bir önceki cümlede dediğimi unutmamalı. Değersizlik sorunlarını nesilden nesile aktarıp ilişkilerde kangren yaratmaya lüzum yok. Bu kimsenin yararına değil.

Demem o ki, bunu yapmazsam değerim bilinmez diye düşünmeyin. Bir değer varsa, o değer oradadır. Böyle basit taktikler yüzünden yok olacaksa, zaten yoktur.

Siz, başta kendiniz ve hayat yolunun tamamında yararınıza olması için, öznel değerinizi artırmaya odaklanın. Herkesin diğer tüm karşılaştırabilir nitelikleri birbirinin aşağı yukarı aynısı olursa ayak oyunları başkasını sizin önünüze geçirebilir. Birbirinizi her konuda taklit edip durmayın, bir farkınız olsun hayatta. Çizgi dışı bir duruşun olursa ve seçmeyi de bilirsen kıymetin öyle bir bilinir ki…

Tabi ki bu çizgi dışılık sadece harcamalar konusunda değil taktir edersiniz ki. İlişkiler, dünyaya bakış, zeka, erdem, geçmiş… hepsi. Ve hatta, imaj. Beni, kendimi güzel buluyorum diye Miranda Kerr gibi hayal ettiğini, küt saçlı kahküllü bir kızı bana benziyor diye paylaştığımda bir takipçim hayal kırıklığı ile söylemişti. Oysa bu benim güzellik değerimi düşüren bir şey değil, çizgi dışılığımı vurgulayan bir bilinçli bir seçimim. Farklı olmaktan korkmayın.

Hesap meselesine dair notlar;

How to be Single filminden: “İçecekleri sen almıyorsun. Erkekler bize içecek alıyorlar. Bu onları kullandığı bir çeşit seksüel para birimidir, böylece sana takılmak için direkt olarak ödeme yapmak zorunda kalmazlar.” Hesap meselesi budur.

Karşı tarafın hesap ödeme ısrarının altında mahcubiyet yaratma çabası, bunun da içinde beklenti var. Seks beklentisi. Beklentiye hemen karşılık verilecek ise erkek tüm hesapları ödesin. Yok verilmeyecek, önce tanışılacak ise, Alman usülü erkeği sömürülmekten çıkarır. Zira seks yapmayabilirsiniz de.

Kızlar, meseleyi net görebilirseniz, birbirinizi “kuzum erkekler yatırım yaptığını sever(?)” benzeri mesnetsiz şeylerle gazlamazsanız, aslında kimseye gebe kalmamak konusundaki hislerinizi dinleyebilirsiniz. Bence her insanda az çok olur bu, en azından gurur ve özsaygı sahiplerinde.

Yorumlar

Henüz bu içeriğe yorum girilmedi.