Başkalarıyla Yarışma Belası

Yaşamın İçinden

Şu hayatta insanları başkalarıyla yarışmak kadar rezil eden bir şey görmedim. İlişkileri de rezil eden bu, borç altına sokup maddiyatı mahveden bu, evlilikleri bozan bu... Her zaman kendinden daha iyi durumda insanlar olacağını kabul eden, bununla barışık olanlar kurtulur rezillikten.

İnsanlar, başkalarıyla sürekli yarıştığı zaman doğrularına ve ahlaklarına göre davranmayı boş veriyorlar. Eğer hile yapmazsam yenileceğim ve yarışı kazanmak için her şey mübahtır hissine kapılıyor, daha sonra pişman olacakları süreçler içinde buluyorlar kendilerini.

Oysa ki kendini sürekli başkalarıyla karşılaştırmazsan ve olduğun kişi olmak için güçlü sebeplerin varsa başkalarındaki zenginlikleri, üstünlükleri gördüğünde onların yaptığı şeyleri taklit etmek için hiçbir sebebin olmuyor, bu konudaki yönelimin inanılmaz cılız kalıyor.

Bu, sitede birkaç yerde daha karşılaşacağınız, “uğraşmayı seçtiğiniz şeyin hayatınızdaki önem sıralamasında kaymalar yaşamasına neden olduğu gerçeği”ne bir örnek. Ne üzerinde çok kafa yorarsanız, neye çok vakit harcarsanız, gözünüzü neye dikerseniz sizin için en önemli şey o olur, oraya götürecek her şey güzelleşir, oradan geri tutacak her şey çirkinleşir ve değerleriniz birbirine girer.

Mesela, ilişki hayatımıza yansımasını anlatayım bu durumun: insanlar etrafın aşklarını çok dinleyip başkalarına imrenip duruyorlar, bu yüzden de karşısındaki insanı beğenip onunla bir şeyler yaşamayı hedeflemek yerine yaşamak istediklerini karşılarındaki insana yüklüyorlar. Özellikle de gençler bu belayı sıkça sarıyor başına. Sonuçta da hayal kırıklığı kaçınılmaz oluyor. Çünkü ne kendimiz ne de karşımızdaki başkalarıyla yarıştırılmakla huzur ve mutluluk bulamayız, buna gerek de yok.

Unutmayın gençler, değerinizi başkası tayin edemez. Aile hatası burada çok belirgin malesef. Özgüven, öz saygı kazandırılmayan birey sürekli çevresi kendisini onaylasın derdinde oluyor ve yarışta öne çıkmak için hep çevrenin önem verdiklerini önceliyor, kendini değil. Benzer şekilde, aile çocuğu sürekli kıyaslayarak büyüttüğü için, çocuk da hayata ancak bu çerçevede bakabiliyor. Başkasına üstünlük kuramadığı durumda kendi zihninde değerini oturtamıyor. Eğer ailenizde bu konularda problem yaşadıysanız konu hakkında psikolojik yardım almanızı, mümkün değilse bolca okuma yapmanızı öneriyorum kuzular.

Yorumlar

Asyranta (24 yaşında) 2 hafta önce yazdı:

Instagramı sadece sanat sepet işlerimi paylaşmak, kedi/köpek videoları izlemek, geyik yapmak ve astroloji için kullandığıma o kadar memnunum ki. Keza Twitter'ı da.

Dünyada gerçekten, ciddi anlamda özenilecek, kıskanılacak kadar zevk ve kalite sahibi insan o kadar az ki. Belirli -ünlü- insanlar ne giyiyorsa, ne takıyorsa, saçını hangi model yapıyorsa bizim de onlara benzememizi istiyor birileri. Yaşam tarzı olarak da. Benzemezsek demode olarak görülüyoruz, dışlanıyoruz, bunların sonucunda aynada gördüğümüz o kadını çirkin bulmaya başlıyoruz, hayatımız aşırı tatsız gelmeye başlıyor, böyle hissettiriliyoruz.

İnsanları -kadınları :)-her zaman belirli bir kategoriye dahil etmek istedikleri o sistem tıkırında işliyor doğrusu. Uymazsan marjinalsindir, şöylesindir böylesindir -yine kategorize etmeler başlar-

Ergenlik çağında zayıf, manken gibi vücuda sahip olan kadınları kıskanırdım, yalan yok. (Bok vardı, çok önemliydi sanki) Bu yüzden ölümüne spor yapıp, incelip, o ergen kafamla sevdiğim çocuk beni beğensin diye güzelleşmek için hırs yapmıştım. Bunu başardım. Kendi güzelliğimin farkına varıp o kıskançlığı aştıktan sonra çevresi tarafından sevilen, değer gören, her haliyle kabul edilen kadınlara imrenmeye başladım. İmrenmek diyorum, "onlar sevilmesin, sadece ben sevileyim" demek yerine onlar gibi ben de sevilmek istedim.

En çok bu grup oturdu içime. Zira sevgililerimi bırak, anne ve babamın bana olan sevgisi bile her daim bir şarta bağlı oldu. O içtenliğimi, çocuksu halimi törpülediğim, beni ben yapan spontan davranışları bıraktığım sürece istenen (!) bir kız evlat oldum. Sindirildiğim müddetçe. Yaptıkları yine son bulmadı, ne yapsam onların o öfkesini, memnuniyetsizliğini bastıramadım, onlarla anlaşmayı, gözlerine girmeyi başaramadım. Özgüven hiç de kolay gelmedi bana. Hiç.

Geçen gün annem "Gülme o kadar, fotoğraf çekilirken çok sırıtıyorsun, başkalarına yaranıyorsun" deyip anneannemin canını sıktı.

Beni ise aksine, fotoğraflarda güldürmek için uğraşır. Gülmem, onun yap dediği hiçbir şey umurumda değil. Onun yaşayışına, beğenisine uymayan herkes ve her şey iğrençtir, berbattır, çok çirkindir, insanlar onun beğendiği, kendi kafasında düşlediği şekilde davranmalı, herkes ona hizmet etmeli...

70 küsür yaşında, ayakta zor duran annesi ona yemek yapmadığı için kavga etti, "aç kaldım" diye yakındı, kalkıp kendine bir sandviç yapmayı bile düşünmemişti. İnanabiliyor musun?

Artık anneannemle kalıyorum bir süredir, nedenini tahmin edersin Cıvıtık. Annem etrafındaki herkesi o kadar çok üzdü ki, ve bunun farkında olamayacak kadar bencil hala.

Onca ailevi sıkıntıya rağmen spor, dersler, sanat, çevre vs derken kendi hayatımda bir düzen oturtmaya çok odaklandığım yıllarda, insanların ne kadar ona buna özenmeye meraklı ve çevrenin onayına/beğenisine muhtaç davrandığını fark ettiğimden beri kıskançlık ve imrenme mevzularını bıraktım, birileriyle yarışma düşüncesini de böyle aştım. 

İnsanlar birbiri için ilişki yaşıyor, birbiri için giyiniyor, birbiri için bu hayatı yaşıyor, evlendikleri adamı/kadını da kıymetli bir ürün gibi görüyorlar. Hayatları taklitten ve özenmekten ibaret olduğu için ne onları ciddiye alıyor, ne onlardan bir şeyler öğrenebileceğimi hissediyor, ne de onların beni kabul edeceği, beğeneceği şekilde davranmayı ve konuşmayı umursuyorum.

Özellikle kadınlarda her daim görüyorum; güzel ve tatlı huylu bir kadın olsa da fiziksel-mental açıdan kendini kabullenememe, onay arama, başkalarından kendini üstün görme, en sevilen, en memnun edilen, en iyi kocaya sahip olma ihtiyacı, buna sahip olanlara duyulan sonu gelmeyen haset. Kız arkadaşlarımın çoğunda fark ediyorum, en yakınımda ise annemde.

Fesatlık etmeleri için ortada bir partner olması da gerekmiyor. O da dahil birçoğu bana kötü bir evliliğim olacağını, kocamın aldatacağını veya dul kalacağımı falan söylüyor. Ortada kocanın k'si yokken... Noluyoruz ya?

Böyle insanlar ortada -illa aşk olması da gerekmez- hayatın herhangi bir alanında, kendisinden daha iyi durumda olduğunu düşündüğü, bazı açılardan daha güçlü bulduğu başka bir kadın varsa -bu kendi kızı bile olabilir- tereddütsüzce ufak ufak laflarla onu aşağı çekmeye çalışır, çekemezse de kendi tecrübesiyle böbürlenir. Hiçbir şey yapamazsa moral bozar, dışlar, yanından uzaklaştırır, konuşurken dinlemez, sözünü keser.

Hiç unutmam, bir arkadaşım siyahi bir erkekle tutkulu bir ilişki yaşadığımı öğrendikten sonra kendi cinsel hayatını benimkiyle yarıştırma çabalarına girmişti. Yazarken bile absürt geliyor. "Benim sevgilim de bunları bunları yapıyor yatakta...Hıhh beni pahalı otellere götürüyor" diyordu. Hiç anlam veremeyip, bozuntuya da vermeyip araya mesafe koymuştum. Pahalı otellerde sevişmek yaramamış olacak ki depresyonda şu an.

Çok az kadınla samimiyim tüm bu durumlar yüzünden.

Çoğunluğu beni sinsirella gibi görür zaten, tanımasa da güvenilmez bulur, araya mesafe koyar ilk başta veya yarıştırabileceği alanlarda sidik yarıştırır. Hemcinslerimin bu davranışlarına o kadar alışığım ki.

Hakiki sinsirellaların yanına giderler, onlara yaranır arkadaş olurlar, tekmeyi yedikten sonra nedense ben başta arkadaşlığının kıymeti bilinmemiş, soğuk duran ama aslında iyi olan o kafa kız oluveririm gözlerinde. Nasıl kazık yedikleri konusunda dert yanarlar, bıyık altından aptallıklarına gülerim. Benim derdimi dinlemedikleri sürece dert dinleme olayını da bıraktım gerçi.

Sonra da ben araya mesafe koyarım çünkü böyleleri bende saygı veya güven uyandırmıyor. Arkamdan da ister kötü, ister soğuk nevale desinler. İnsanların hakkımda söylediklerini de -senin bana verdiğin tavsiyeler gibi faydası olabilecek ve mantıklı şeyler değilse eğer- soğukkanlılıkla, umursamazlıkla karşılıyorum. Hakkımın yendiğini veya açıkça küçük düşürüldüğümü fark edince kendimi sert bir şekilde savunmak zorunda kalabiliyorum. Hayat... Daha tanımadan konuşmadan hakkımda korkunç peşin yargılara varmayan, tanıma ve anlaşma amacıyla yaklaşan insanlarla muhatap olmaya gayret ediyorum. "Sen şöylesin, böylesin, şöyle psikopatsın" diyenlerden arkama bakmadan kaçıyorum.

Seninle de hemfikir olmadığım bazı konular olabilir ancak dikkate aldığım nadir insanlardansın Cıvıtık.

<3

Mantıklı Kadın 2 hafta önce yazdı:

Merhaba Asyranta,

Yazıların için teşekkür ederim, okudum ikisini de. İçini dökmene vesile oluyorum galiba :)

Bu yazıda yazdığın bazı şeylere bir not düşeyim:

"Zira sevgililerimi bırak, anne ve babamın bana olan sevgisi bile her daim bir şarta bağlı oldu. O içtenliğimi, çocuksu halimi törpülediğim, beni ben yapan spontan davranışları bıraktığım sürece istenen (!) bir kız evlat oldum. Sindirildiğim müddetçe. Yaptıkları yine son bulmadı, ne yapsam onların o öfkesini, memnuniyetsizliğini bastıramadım, onlarla anlaşmayı, gözlerine girmeyi başaramadım.

Onun yaşayışına, beğenisine uymayan herkes ve her şey iğrençtir, berbattır, çok çirkindir, insanlar onun beğendiği, kendi kafasında düşlediği şekilde davranmalı, herkes ona hizmet etmeli...

Annem etrafındaki herkesi o kadar çok üzdü ki, ve bunun farkında olamayacak kadar bencil hala."

Burada anlattıkların narsisizm ile belirgin derecede uyumlu. Buradaki yazılarda gördüğüm bazı anektodları hatırlattı, okumanı öneririm.

Asyranta (24 yaşında) 2 hafta önce yazdı:

Senin sayfana gelmek ve bir şeyler yazmak henüz keşfedilmemiş, insan eli değmemiş, denizin dibindeki taşları görebildiğim bir koyun derinliklerinde yüzmek gibi hissettiriyor. Burada tamamen kendimim. Yani evet, ilginçtir ki buna vesile oluyorsun. Bir parçam da burada hikayesi benimkine benzeyen insanların düştüğüm hatalara düşmemesini istiyor sanki.

Şu yaşıma kadar bir tek daddy issues'um var zannederken yaşadığım farkındalığa diyecek yok ahahah

Okudum, evet yazılanların birçoğu uyuyor. İnşallah uymuyordur diye ümit edip açtım, okudum, uyuyor... Duygularımı önemsiz görmesi, dinlememesi, korkularımı ve kaygılarımı saçma bulması, aşırı memnuniyetsizliği, bir süreliğine ilgilenir gibi görünmesi, istediğim şeyleri satın alıp gönlümü yaptıktan vs sonra tümden umursamayı bırakması... İnan bunları aştım bile sayılır, sadece ileride kendi çocuğuma ister istemez böyle davranmamak için her türlü yardımı alacağım, her ne gerekiyorsa.

Devamını yazdım ama "Başkalarıyla Yarışma Belası" yazına alakasız kaçtığı için sildim. Aileyle ilgili yazılarından birinin altında anlatayım bir ara.

<3

moon (26 yaşında) 2 ay önce yazdı:

İçimi dökmek istiyorum. 25 yaşında kendimi hayal ettiğim bir yer vardı hayat olarak. Olmadı. Ülke şartları, dünya şartları derken kendi istediğim şartlara getiremedim bir türlü. 

Sürekli başarıya, ödüle, derecelere o kadar alıştım ki şu son üç yıl kpss ile uğraşırken bir anda yaşlandım gibi oldu. Kendime 3 kez deneme hakkı vermiştim. 3 kez denedim ve belli ki olmayacak. Maalesef bakanlık süreci öyle kötü yönetti ki, başvurduğum özel sektördeki işlerden bile kesin atanırsın sen orayı bekle diye dönüt alırken bir anda yine işsiz kaldım. İki taraftan da. 

İş benim için o kadar önemli değildi, hayallerime giden yol için sermaye biriktirme alanıydı. Ama çalışınca başarmaya alışan ben, sistemin berbatlığı ve benim dışımda gelişen şeylerden dolayı başarısızlık sonucunu kaldıramadım. Daha da çok hırs yaptım ve kendimi yıprattım. Çünkü hayatımda ilk defa başarısız oldum ama en olmamam gereken zamanda ve kısımda diye düşündüm bunu. 

İş ertelenip durunca eş de ertelenip durdu bir şekilde. Belki de benim yüzümden, bilmiyorum. Ama sonuçlar bu şekilde gelişti.

Şimdi bunların bende açtığı yere gelecek olursam. Mesleki anlamda tükenmiş hissediyorum. Çalışmaya başlayamadığım için de (onlıne yaptığım işler hariç) bu bende şöyle bir şeye evrildi. Kaygılıyım işimle alakalı. Danışanlarla seans yaparken acaba doğru mu yapıyorum diye bile sürekli kendimi sorgular oldum. Yani sürekli bir acaba yanlış mı biliyorum diye bir şüphe var içimde. Yaptığım şeyden emin olamıyorum. Gerek hizmet sunduğum kitleden, gerek meslektaşlarımdan güzel dönütler aldım alıyorum. Hocalarım da hakeza. Ama o korku var içimde. İşi yapmadan işi öğrenenemezsin çünkü. Şuan ne işi yapıyorum ne yapmıyorum. Saçma sapan bir aralıkta kalıverdim. Kendimden yüksek beklentilerim vardı, kendime karşı bile mahcubum. Bu süreçte özgüvenim de zedelendi, tamir ederim ama zedelendi yani ne yalan söyliyim. Bu özgüvensizlik başka alanlara da sıçradı. Çünkü bulaşıcıdır bu.

Sonuç olarak bu yaşlar öyle yaşlar ki. Bilmesem hata yapsam yaşıma verilir mi bilmiyorum. Her şeyi bilmem gerekirdi de bilmiyorum mu, hayır o da değil bence. Çünkü hep çok çalıştım gayret ettim. İsteyerek severek ve mutlu da olarak yaptım. Ama artık kaygıyla yapıyorum. Ödüllendirilmemiş olmanın verdiği bir tükenmişlik de vardır belki bilmiyorum. 

Herkes yaşarken, işini icra ederken çok profesyonel görünüyor. Belki ben de öyle görünüyorum bilmiyorum. Herkes çok gezmiş okumuş görmüş. Lınkedin hesapları desen o biçim. Kendimi başarısız ve bilgisiz hissediyorum. Realist tarafım bunun böyle olmadığına kanıtlar bulsa da o korku hep içimde. Herkes böyle midir acaba, herkes çok bilerek mi yapar işini, yaşar hayatını

Mantıklı Kadın 2 ay önce yazdı:

Moon,

Birinci söyleyeceğim şey, hayatı böyle kabullenmen gerekeceği ve eğer gerçekten kabullenebilip de kendini akışa bırakabilirsen, hayatın sana ummadığın ve seveceğin başka bir yol çizeceği. Ancak o sevgiyi hissedebilmek için geçmişle dövüşmeyi bırakmalısın. Kendine zaman ver, şimdi bu acıyı yaşaman normal, bir süre sonra eski hayallerin canını o kadar acıtmayacak, göreceksin.

İkincisi, bu karşılaştırma illetinden kurtulmalısın. Çok fena bir bela bu. Benzeri de bana instagramda çok vakit geçirdiğimde oluyor. Normalde kendimi bakımlı bulan, eskisine göre çok mesafe kat etmiş biriyim ancak ig'de çok vakit geçirdiğim zaman fiziğimde, cildimde bir ton kusur bulabilmeye başlıyorum ve 939838 tane krem-ilaç alasım geliyor. Tamamen karşılaştırmadan kaynaklı. Üstelik bu yüzeysel bir karşılaştırma da oluyor çünkü kimsenin aslını bilmiyorsun aslında. 

Mantığın sana doğruları söylüyor. Onu dinlemeye devam et.

moon (26 yaşında) 2 ay önce yazdı:

Bunun için elimden geleni yapacağım. Hayal kırıklığım geçsin hele bir, yeniden hayaller kurmayı deneyeceğim. İyi ki varsın, teşekkür ederim, çok. 

monster (20 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

derse veya herhangi bir şeye odaklanma konusunda sıkıntı yaşıyorum bu sıralar mindfulness, meditasyon gibi şeyler yapıyorum ama yeni başlamadan olsa gerek çok bir etkisi olmadı henüz. sizin odaklanma, dikkati geliştirme konusunda önerebileceğiniz bir şey var mı? bununla ilgili veya yazı bulamadım soruyu sorabilecek en alakalı yer de burası gibi geldi:)

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Herhalde bilinçli yetiştirilmemden ötürü dikkat konusunda hiç sıkıntı çekmediğim için bu bilgisiz olduğum bir alan. Ancak twitter'da @bmutluseferoglu hesabını takip etmenizi öneririm, kendisi bu konular üstüne eğilen bir kişi. Kolaylıklar dilerim.