Asyranta (25 yaşında) 5 gün önce yazdı:
Hepiniz rutinlerinizi yazmışsınız, kıskandım ben de yazacağım.
Temizlik rutinim:
-Yatağımın etrafını asla tozlu bırakmamak
-Odamı mümkün olduğunca derli toplu tutmak
-İki günde bir lavaboyu tuvaleti ilaçlamak
-Halim ve vaktim varsa evi şöyle bir silip süpürmek
Spor rutinim:
-Haftanın en az dört günü 1 saat yoga+bale+pilates antrenmanı
-Haftanın dört günü 15-30 dk yürüyüş
Beslenme rutinim:
-Sabah akşam çok protein az karbonhidrat
-İki öğünü aşmamak, kahvaltının doyurucu olduğundan emin olmak
-Tansiyonumun düşmemesi için her gün bir parça tatlı yemek. Bunu unutursam vay halime.
Sağlık ve bakım rutinim:
-Öfke ve uykusuzluk için geceleri Passiflora kapsülü
-Saçlar için biberiye şampuanı, bakımı için biberiye&nane spreyi, hızlı uzaması için HC Care'in bitkisel saç bakım kompleksi
-Her sabah nemlendirici veya aromatik bir yağ ile 10 dk yüz masajı, yüz kaslarımın çok yorulduğunu hissediyorsam gece de yapıyorum
-Sabah akşam selülit kremi (nimet yahu)
-Yorgunluk ve düşük bağışıklık için balık yağı, biotin, koenzimQ10 ve D vitamini takviyeleri
-Cinsel sağlık için ananas içeren gıdalar -tercihen kefir-, nioli yağı ve cranberry&dmannoz takviyesi
-Ten makyajı için yüksek spf korumalı bir bb krem ve pudra. Eğer canım isterse ya dudağı ya gözü, sadece birini ön plana çıkaracak çarpıcı bir makyaj
Paşa gönlümün rutini:
-Bazı günler sadece vücudu dinlemek, mesela uyandıktan sonra biraz daha yatakta kalıp keyif yapmak veya sevdiğin kalorili bir yiyeceği yemek. Beni burnoutlardan koruyan şey bu.
-Düzenli olarak kedi köpek mıncırmak, beslemek. Bazı günler insana tahammülü olmuyor insanın.
---
Şimdilik bu kadar, bunları yaparken zorlanmıyorum bilakis mutlu ediyor. Genel anlamda memnunum hayatımdan.
Tüm bu yazdıklarımı bir aydan fazla süredir düzenli yaparken, birkaç gün öncesine kadar iyiyken, öğrencilerime sürpriz yapmışken, anneme hediye falan almışken, kısacası ruh halim de dahil her şey tatlışken nasıl iki gün içinde iyiden çok kötüye, kendime zarar vermeye gitti olay bilmiyorum. Kimsenin haberi yok. Haftasonunu nasıl atlattım bilmiyorum. Aldığım olumsuz haber mi, kabuslarım mı, hangisiyse bir şey beni delirtti. Biliyorsun Cıvıtık beni ansızın bir delirme hali hep yokluyor ama bu seferki... Bilmiyorum.
Çevrenin seni cesur, yetenekli, çekici görmesi ama aslında ne kadar korkak ve bitik olduğundan en yakınlarının bile haberinin olmaması, senin de zaten hiçbir zaman renk vermemen. Otu boku kendin çözmeye çalışman, çözemeyince delirmen. Bir yakınıma söylesem bile iş işten geçtikten sonra söylerim veya hiç söylemem.
Sabah yedide yattım sana yazdığım gece, biraz da kabus görmemek içindi. Pek hatırlamıyorum detayları ama 50lik votkanın dibine darı ekilmiş, tırnaklar yenmiş, bileğimde üç kesik, ikisi belirgin, üçüncüsüne pek götüm yememiş, belli. Ardından dünyanın öbür ucundaki arkadaşımla bıcır bıcır astroloji konuşmuşum, niyeti bozup biraz da flörtleşmişim.
Sonraki gün de bir arkadaşım eğlenmeye çağırdı, param bitmeseydi gidecektim. Durduk yere oramı buramı kesme isteği gelmeye devam etti, tam gün ışığına çıkacakken yakamdan tutup beni ücra bir köşeye fırlatan bir kapana kısılmışlık hissiyle cebelleştim durdum.
“İşe gideceksin, insanlar seni öyle görmemeli” ve "yaz geliyor şort elbise etek giyeceksin, cildin çok güzel" diyerek bu isteği, hissi bastırdım. İşe yaradı. Gittim spor yaptım, yine dua okudum, içim rahatlarken ağlamaya başladım. Sonra kafayı toplayıp gıcır gıcır bir halde işe gittim. Erkeğe değil bir işe ihtiyacım olduğunu söylerken o kadar haklıydın ki... Bir işimin olması götümü kurtardı.
Yarın bunu terapiste söylemekten korkuyorum çünkü utanç veriyor. Terapite gittikten sonra böyle bir sıkıntının patlak vermesi de beni düşündürmüyor değil. İyiye gitmem gerekmez miydi? Beni cesur bir kişilik olarak görüyor ve söylersem de onu hayal kırıklığına uğratacakmışım gibi hissediyorum. Verdiği ödevleri beceremedim zaten. Yarın gitmekten vazgeçersem şaşırmayacağım ama istiyorum da gitmek.
En son kabuslarıma annem de girdi, orada bile üstüme saldırıyordu mübarek. Güldüm geçtim bu sefer. Gözümü açtıktan hemen sonra onun ağlamaklı bir sesi geldi kulağıma. Sordum, halbuki hiç ağlamamış o gün. Tuhaf.
İyileştiğim hastalık tekrarladı. Gerçekten dikkat etmeme rağmen. Tedaviye yeniden başladık. Her şey üst üste geldi kısacası ve ben olumlu olana, düzeni devam ettirmeye tüm gücümle çabalasam da hayatımın gidişatını pek tahmin edemiyorum artık. Ucundan kıyısından, soyumun sona ermesi ve doğal seleksiyona yenilme ihtimalimle barışacağım galiba.
Umarım sonraki hayatımda yeşilliklerin arasında pusuya yatıp merakla güvencinleri gözetleyen ve oraya buraya atlayan zarif bir uskumru tekiri olarak dünyaya gelirim
Mantıklı Kadın 4 gün önce yazdı:
Nasıl ki bazı cilt bakım ürünlerine başladığında etkili olduğu için ilk önce biraz sivilce kusturur -niancinamide yapmıştı bunu bana- terapi de belli noktalara bastığı zaman psikolojik tepkiler doğurabilir, bence yaşadığın şey normal, terapistin de mutlaka duymak isteyecektir. Terapistlerden bir şey saklanmaz, onlar öyle hikayeler dinliyor ki bundan dolayı sana karşı olumsuz bir his geliştireceğini düşünmüyorum. Duyarsızlaşıyorlar hikayelere.
Herkes kendi hayatının spotlarında, bunu derim hep, unutma.
Asyranta (25 yaşında) 3 gün önce yazdı:
Sadece bir seans gitmiştim Cıvıtık. İş görüşmesi tadında geçmişti, derine inmemiştik pek, müthiş gergindim. Ben biraz anlatınca "Uçlarda yaşamak nasıl bir his?" diye sormuştu o kadar. Ben "Sonuçlarına razıysanız enfes" deyince de gülmüştük. Bilinçaltımı kusturacak kadar ciddi bir diyalog dönmemişti.
"O sana yardım edemeyecek" diyordu içimden bir ses. (Aslında öyle de oldu bu arada)
Aradan da iki hafta geçti yani.
Arkadaşıma ağzımdan kaçırdım, öfkelendi, herhalde en endişelenen o oldu. Anneminse tek dediği "seni psikiyatriye yönlendirecek" oldu çok sakin bir şekilde. "Pü Allahın cezası bir de bunu çıkardın başımıza" der sandım ama çok rahat, çok profesyonel. İmrendim.
Güya beni panik etmek istemediği için tepki vermemiş.
Sonra gerçekten terapistim psikiyatriyi önerdi :D İlaç kullanmam gerektiğini ima etti. Randevu aldım ama giden bir arkadaşım tanı alırsam iş konusunda engel yaratabileceğini söyleyince iptal ettim. Gerekirse başka terapist ararım yine gitmem psikiyatriye.
Yaşadıklarıma yorum yaparken biraz tereddüt ediyor gibime geldi, sanki onun veya birilerinin başına bir iş getirecekmişim gibi acele acele söyledi bir şeyleri. Niye bana böyle bir his geldiyse... Ben de odasındaki eşyalara bakıp "bu hediye mi geldi?" falan diye soruyorum, aklım bir karış havada gibi olabilir ama onu dinliyorum, nadiren mevzudan kopuyorum ama.
İnatla neyim var diye sordum. Duygularımı regüle edemiyormuşum, sorunlardan acıdan bilmem neyden kaçıyormuşum, sakin bir hayata ihtiyacım varmış, e şu an sakin diyorum. Kötü duygulardan kurtulmak için poligona gitme önerime de karşı çıktı, ateş etme eyleminden aldığım hazzın daha fazlasını isteyeceğimi söyledi. 'Elinde olsa adamları tahtalı köye yollarsın' diyemedi tabii okumuş kadın.
Şu sıralar el ele gezen sevgililer her yerdeler ve bu sinirime dokunmaya başladı. Bahar geldi, gencim, güzelim, bakımlıyım ve dürüst olalım çok çirkin kızların mutlu edildiği bir dünyada ben ve benim gibi birçok kız duvar gibi bir yalnızlığın içinde.
Eğer mevzu sadece gönlümü eğlemekse, habire şart sunup bir terk edip bir dönerek deney faresiymişim gibi ona muhtaç olup olmayacağımı ölçen bir betayla zaman öldüreceğime, aklı olan her kadının kaçtığı ama bana nedense evim gibi hissettiren bir adamı tercih ederim şu an. Onu düşünüyor muyum? Maalesef. Bir şeyler uzun zamandır havada asılı, cevapsız kaldığından dolayı muhtemelen.
İki yıl içinde defalarca ulaştı, mesajlarını cevapsız bıraktım, cadılar bayramında beni genç bir oğlanla gördü kendisi yapayalnız kaldı gitti mekandan, sonraki yıl birbirimizi dışarıda gördük, o durdu ben tanımazlıktan geldim yürüdüm gittim, aylar sonra yine yazdı benden yine cevap yok. Bu sefer öbür hattından direkt aradı, o olduğunu fark edince sinirlenip yüzüne kapattım. Son eximin canını sıkmak için onu kullanacak oldum, ben ulaştım. O gün buluşacağız diye işini gücünü riske atacak oldu. Sonra vazgeçtim yapmadım. "Nasılsa takmaz, etrafında çok kadın var, ben de keyfime bakar giderim" dediğim çapkının partnerlerimin içinde en takıntılısı olması da ayrı absürt.
Evim gibi hissettirmesi iyi bir insan olduğu anlamına gelmiyor ne yazık ki, ben de iyi bir insan değilim zaten, gelmeye devam ederse hain emellerime alet edip duracağım veya görmezden geleceğim onu. Şakasız, iyi bir ilişki olabilecekken en baştan korkunç bir sırla başlaması mahvetti her şeyi zaten, tanıştığımız o gece aklı başındaki herhangi bir erkeğin yapacağı gibi "ben neyin içine düştüm lan" deyip korkudan ebediyen topuklamalıydı. İkimizin de içi rahattı şu an. Hayatımıza da bir sürü insan girip çıktı, artık düzelemeyiz bir bok çıkmaz bizden.
Son zamanlarda o aklıma düşmesin diye başka erkeğe yürüdüm, başka erkeklere çekim duydum. Gitmedi o his, bir şeyler hala düğüm düğüm. Son exle sevişecek olmuştuk, yalnız kaldık. Bana daha fazla yaklaşınca ayaklanıp kaçtım alelacele. İlk kez böyle bir şey oluyor, ben utanacak biri de değilim, neden panikledim niye böyle bir şey yaptım bilmiyorum ama diğer erkeklerle yaşamam herhalde. Muhtemelen iki yıldır 1. Elizabeth olmaya alıştım ve vücudum kendini biriyle tekrar rahat hissedemiyor.
Kimse vazgeçilmez değil. Yeni insanlara şans vermeye devam.
<3