Gebelik Dönemi ve Vücut Güzelliği

Güzellik

Gün geçmiyor ki yazması zor bir konuda bir şeyler karalamaya çalışmayayım. Kadınların hassas karnı olan bir konudan bahsedeceğim bugün. Gebelik vücudumuza neler yaşatır, ne kadarını yaşamak zorundayız, ne kadarı kaderimiz olmak zorunda değil?

Manosferle yakın olduğum biliniyor lakin bu benim kadın olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamadığım manasına gelmiyor. Aksine zaten 36 yıldır kadınlığın birçok farklı aşamasını yaşayan biri olarak bu, hayatın bana öğrettiği bir şey, bunu bilmek için var olmaktan başka bir çaba göstermem gerekmiyor, erkekleri tanımak-anlamak için çaba gösteriyorum, gördüğünüz "manosfere yakınlık" da bu çaba aslında.

Erkekleri anladım. Evet erkekler biyolojik olarak değersiz ve gözden çıkarılabilir cinsiyet, o yüzden cinsel pazarda değer görmek için kadınların aksine kendilerini bir sürü uğraşla var etmeleri gerekiyor. Peki onlar kadın olmayı anlıyorlar mı? Mesela hamilelik ve onun vücuda yaptıkları ile ilgili kadınlar neden kırılganlar? Neden bazıları bu konuyu ancak adeta saldırgan bir üslupla konuşabiliyor?

Çünkü kadınların cinsiyet değeri erkeklerinkinin aksine onun elinde olmadan tükeniyor. Düşünebiliyor musunuz? Cinsiyetinizin en değerli katkısı olan doğumu yaptığınız için cinsiyet değerinizin en büyük elementlerinden biri olan güzelliğiniz zarar görüyor. Siz erkekler buna benzer bir çelişki yaşıyor musunuz? Benim aklıma gelmiyor. Kadın olmak kolay başlayıp zor süren bir süreçtir beyler. Psikolojik yükü çok ağırdır. Patriyarkayla bile alakası yok bunun. Evrimsel olarak gördüğünden geri kalmaya mahkum olmaktır kadın olmak. 

Evet kızlar, gene size döneyim. Gördüğünüz üzere zor bir konu yazdığımın farkındayım. Beni alınmadan dinlemeye çalışın. Biz günümüz kadınları aslında şanslıyız. Bizim yaşam tarzımız ve yaygınlaşan olanaklar ile eski nesillerin olanakları birbirinden çok farklı. 

Bir kadının güzel olmak erkeğe olan borcu mudur? Şimdi bana diyeceksiniz "ya hem doğuracağım, hem güzel olacağım, olmazsam kocam beni sevmeyecek, o zaman cehenneme kadar yolu var". Nesillerin travmalarının korkularını içinizde hissediyorsunuz değil mi? Mesela şeye anlam veremiyorsunuz, erkekler kadının erkeğe emek vermesini övüp duruyorlar Twitter'da falan ama siz saçını süpürge etmiş annelerinize ve onların görmediği değere bakıyorsunuz, aldatılmalarına bakıyorsunuz ve o erkeklere "hadi oradan be" diyesiniz geliyor değil mi? Haklısınız da, çünkü erkekler de aynı kadınların kendi şekilcilikleri konusunda yeterince dürüst olmadıkları ve yönelimlerini inkar ettikleri gibi, insani olarak aksine ne kadar uğraşsalar da şekilci canlılar. Kadınların güzel ve cilveli olması onların verici olmaları kadar ve hatta belki de daha değerli algılanıyor. Bu dünyada biz ne kadar idealler kursak da insani değerler kadar hayvani yönümüz de çalışmaya ve bizi etkilemeye devam ediyor. 

Bu hayvani yönümüz bizlerin "suçu" değil arkadaşlar. Bunun "sevmek"le de alakası yok. Siz nasıl ki hiç karar alamayan, erteleyen, iradesiz, çekingen kocanızdan buz gibi soğuyorsanız, onu erkek olarak görmekten içgüdüsel olarak itiliyorsanız, onu insan olarak sevseniz de ona hayranlık duymuyorsanız; erkekler de görsel olarak kendilerini uyarmayan ve sağlıksızlık sinyalleyen görüntülerden benzer şekilde, hatta bunu kabul etmek zorundayım, bizimkine oranla biraz daha yumuşak miktarda soğuyorlar. Kocasıyla hiç sevişmek istemeyen kadınlar mı daha çok duyabileceğimiz bir şeydir yoksa karısıyla hiç sevişmek istemeyen erkekler mi? 

Böyle gerçekler acıdır, insanı üzer ve sinirlendirir. Bunu biliyorum. Ancak bunları inkar etmek yerine kabul edersek bu konuda bir şeyler yapabiliriz. Yapmak illa karşıya borcunuz değildir. Yapmak, sizin kaynaklarınızı-zamanınızı doğru değerlendirdiğiniz için pişmanlık duymamanızı ve yaşam kalitenizi artırmanızı, ilişki kalitenizi yükseltmenizi ve kendinizi potansiyelinizi gerçekleştirdiğiniz için daha iyi hissetmenizi sağlayacak şeydir. En başta sizin kendi kendinize bir hediyenizdir. Bunun yanında evet, partnerinizden de daha fazla beğeniyi ve arzuyu ister istemez göreceksinizdir.

Manosfer benim "wall(duvar) hıncı" dediğim şeyle -kadınların biyolojik değerle doğmasına karşı biriken öfkenin siz de 30'unuza geldiğinizde çöküp çirkin ve berbat olacaksınız, kadınlığınız bitecek söylemleri olarak ortaya çıkması- ne kadar saçmalasa da, ben bunun aksini yaşayan bir kadın olarak söyleyebilirim ki kadın olmak ve kadınlıktan zevk almak uzun yıllara yayılan bir süreç. Hatta kadın cinselliğinin zirve dönemi (cinsel isteğin yüksekliği, fantezi çeşitliliği vb. ölçütlerle) 20'ler değil 30'lardan 40'lı yaşların ortasına kadardır. Bunun neden böyle olduğuna dair Twitter'da teorimi paylaşmıştım:

Her bebek, kadının hayatını riske eden bir süreç. Doğumda ölebiliyorsun, bu yüzden çok ve sık doğurmak iyi değil. Kadınların doğurganlığı ve seks isteği bu yüzden tam örtüşmüyor. En doğurgan olduğun 15-25 yaş arasından ziyade, doğurma ihtimalinin giderek azaldığı 25+ ile menapoz arasında daha fazla seks istiyorsun. Yani ihtimal fazlayken seksten bir yandan kaçınıyor, ihtimal düştükçe neslini sürdürme baskısını hissettiğin için sekse ısınıyorsun diye düşünüyorum.

Zaten hatırladığım kadarıyla, tarım dönemi öncesi gebelikler arası ortalama süre 4 yıl olarak hesaplanıyormuş, tarım devrimiyle birlikte bu süre 2 seneye düşmüş. Jinekologlar da annenin sağlığı için önceki bebek 2 yaşına gelmeden yeni gebelik önermez. Rahmin toparlanması için.

Kadınların aldatması da misal yaş arttıkça artıyor. Libido öldüğü için aksine aldatmamasını beklersin ancak öyle değil işte. Zaten bu swinger işlerine meraklı çiftler de ekseriyetle orta yaş ve üstü çiftler oluyor. Özetlersem, kadınlarda libido seyrinde sorun yok. Evlilikler kötü sürüyor da ondan duyuyoruz bu "kadınlar bir yaştan sonra sevişmiyor" mitini.

Toparlayayım. Kadın olmanızın, güzelliğinizin, fiziğinizin, teninizin, seksin keyfini süreceğiniz uzun bir döneminiz var. Takribi 20-50 yaşları arasında. Bu dönemi en kaliteli şekilde geçirmek için bedeninizi korumanız önemli bir etken. Kendini güzel hissetmenin, seksi hissetmenin libido artırıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum. En basitinden, bir fantezi kıyafeti, güzel bir iç çamaşırı giydiğin zaman kendine yakışmasını istemez mi insan? İster elbette ki ve aynada kendini sevmek, hayatta ve sekste rahat ve başarılı olmayı getirir. 

Bunun için yazıyorum size, bu mutluluğu ve keyfi tecrübe etmeniz için öneride bulunuyorum. Kendi fiziğini ve dış görünümünü boş vermişlik ve depresyonla bozmuş, sonra da toparlayıp eskisinden bile iyi hale getirmiş biri olarak yazıyorum.

OHA GİRİZGAHIN UZUNLUĞUNA BAK. Herhalde yazdığım en uzun girizgah bu oldu şimdiye kadar.

Gebelik bizi çirkinleştirmek zorunda mı? Doğum bizi çirkinleştirmek zorunda mı? Değil. Aslında buna çirkinleşmek kelimesini kullanmak bile yanlış. Değiştirmek diyelim.  

Gebeliğin ve doğumun vücutta neden olduğu muhtemel değişimleri bir hatırlatayım:

-Kilo değişimi

-Cildin esnemesi

-Cilt rengindeki değişiklikler

-Pelvik tabanın genişlemesi veya sezaryen kesisi

-Vücut kıllarının çoğalması

Evet arkadaşlar, bir insandan başka bir insan üretmek inanılmaz bir süreç. Bunun bizlere yansımaması düşünülemez. Başlık başlık neyi nasıl yaşacağınızı anlatayım.

Kilo almanın asıl sebebinin doğum sonrasında emzirmek için vücudun yağ depolama ihtiyacı olduğu söylenir. Emzirmek günde 300 ile 500 ekstra kalori harcatan bir olay. Sağlıklı olan kilo alımının hamilelik sürecinde toplam 13-15 kilo civarında olduğunu hatırlıyorum. Bu kilodan; 3kg civarı bebek, 1kg kadarı plasenta, ayrıca amniyon sıvısı+dolaşımdaki kan fazlası+ödem vs. derken doğum ve sonraki birkaç günde 8-10kg kadarı veriliyor, kalanı da sadece emzirmek suretiyle ekstra bir çaba harcanmasa dahi ayda takribi birer kilo eriyor. Yani bir kadın bu ideal kiloyu aldığı zaman bebeğin sadece sütle beslendiği 6 ay sonunda doğum öncesi kilosuna doğal olarak dönüyor. Benim çevremdeki kadınların çok büyük kısmı bu şekilde yaşadılar gebeliği. 

Bir kısım kadın çok yüksek kilolar alabiliyor, bir kısım kadın da -ben de bu gruptaydım- o kadar bulantılı gebelikler geçiriyor ki bırak kilo almayı özellikle ilk 5 ay kilo kaybediyor. Annenin kilo alması bebeğin kilosuyla ve gelişimiyle birebir alakalı bir konu değil. Bebeğin sağlıklı olması için annenin yüksek kilo alması gerekmiyor ve kilo kaybeden annelerin bebekleri daha sağlıksız veya küçük-zayıf olmuyorlar. Yani kilo vermekten yana bir korku hissetmeniz gerekmediği gibi bebeği beslemek için çok yemeniz gerektiğini de düşünmenize gerek yok, hatta size önerim gebelik.org gibi sitelerden hafta ortalamalarını takip edebilir ve kilonuz ortalamanın belirgin biçimde üstünde gidiyorsa doktor önerisiyle diyet yapabilirsiniz.

Emzirmenin memeye etkilerine de değinmem lazım. Emzirmek düşündüğünüzden daha "güçlü" bir şey. O küçücük yenidoğanlardan beklemeyeceğiniz bir güçle, acayip bir vakum uygulayarak -umarım öyle olur çünkü güçlü bebekler iyi emerek çok süt ürettirir ve güzel doyup uyurlar- meme ucunu genizlerinin gerisine kadar çekerler ve ezerler. 

Böyle bir faaliyetin meme dokusunu esnetmemesi beklenemez zaten. Ayrıca, özellikle ilk aylarda anne-bebek arasında süt üretimindeki uyum oturmadan önce memenin bolca sütle dolduğu saatler olur -hadi inşallah. Emzirme kesildiği zaman da 7-10 gün kadar memeler sütle ağrıyacak seviyede dolar ve büyürler. Sonra da birden çekilir ve pörsürler, güzelliğini kaybetmiş gibi görünebilirler size.

Neyse ki bu genelde geçici bir pörsümedir. Memeler sonra hacim olarak da deri elastikiyeti olarak da kendini bir miktar toparlar ve makul bir görüntüye gelirler. Sizlere en azından soğuk su uygulamanızı ve göğüs kaslarını çalıştıran egzersizleri yapmanızı önerebilirim, toplamda yıllar ve yıllarca emzirmiş bir insan olarak faydasını görebileceğinizi söyleyebilirim. Bunlardan fayda görmediğiniz bir deformasyon yaşarsanız da çok çeşitli estetik cerrahi işlemler var memeler için. 

Cilt ve çatlaklar konusu. Bu konularda "ne yaparsan yap gene oluyor, o kadar büyük bir değişimden aynen çıkamazsın" diyenleri dinlemeyin. Karnın çıkmaya başladığı 4.aydan itibaren çatlaklara karşı jel veya yağ kullanmanızı şiddetle öneririm. Ben karnıma her zaman kullandım (yanlış hatırlamıyorsam Lierac idi), memede ise "bir şey olmaz ya" diyerek kullanmadım. Karnımda tek bir çizgi bile yok, memelerimde çatlak var. Aynı kişi, aynı cilt... Hakeza perine masajı da böyle. Vajinanın bir yağ sayesinde yırtılmaması mümkün mü diye düşünmeyin. 36. haftadan itibaren perine masajı yaparak epizyo kesisi ve vajinal dikişi ihtimalinizi belirgin biçimde düşürebilirsiniz. Çatlak oluşması durumunda da benim internetten gördüğüm en güzel tedavi ise plazma pen. Öncesi sonrası uygulamaları hayli etkileyici. 

Gebelikte meme uçları, genital bölge ve bazı kadınlarda kol altları vs.de cilt bir miktar koyulaşır. Normal ve geçici olan bir durum, genelde herhangi bir şey yapmaya veya önlem almaya gerek yok. Doğumdan sonraki 1 yılda tamamen geçmesi beklenir, ancak istediğiniz şekilde açılma olmazsa bu konuda birçok tedavi mevcut günümüzde.

Doğum çeşitlerine gelelim. Gebelik ve doğumla ilgili ayrı bir yazı yazacağım. Şu anki içerik gebeliğin fiziğe yansıması olduğu için sadece bu kısmından bahsedeyim. Vajinal doğum yapmanızın pelvik tabanın üzerinde etkisi olur, vajinanız geçici olarak bir miktar genişler ve epizyo kesiniz olabilir. Epizyo kesisi çapraz yapılır ve doğumdan sonraki aylarda vulvanızda dikişten dolayı asimetrik bir görüntü oluşur. Ancak kıkırdak hafızası gibi bir mekanizmanın etkisi olsa gerek, sonraki süreç içinde bu asimetri geçiyor ve vulva tamamen normal görüntüsüne geliyor. Vajinanın gevşekliğinin giderilmesi için daha önce egzersiz önermiştim zaten, çok fark görürsünüz. 

Sezaryen ise karnın görünümünde etkili. Kendi tecrübemde normal doğumlardan sonraki 10 gün kadar içinde karnım tamamen normale dönüp küçülmüşken sezaryenden sonra karnımın küçülmesi aylara yayıldı ve karna yönelik egzersiz yapmam (ameliyattan 3 ay sonra başlayabilirsiniz ve ilk günlerde bir miktar ağrı olmuştu) gerekti. Bence bunun bir nedeni, rahmin küçülmek için yapması gereken kasılmaları kendisinde kocaman bir kesi olduğu için normal doğum kadar başarılı yapamaması. Bir de diastasis recti denen karın kaslarının ayrılması durumunu test etmek gerekiyor, videoları var internette. En temelde, sırt üstü yatıp karın kaslarının kasılmasını sağlayan bir duruş aldıktan sonra göbek deliği civarında elinizi kaslarınızın arasına sokup sokamadığınıza bakmak. Kasların ayrık kalmış olması durumunda ona göre egzersiz yapılır ancak belirtmem gerekir ki bu oldukça istisnai bir durum. Yani karnın görünümünde mesele illa kilo fazlalığı değil. Korse kullanabilirsiniz doğum sonrasında. Özellikle vücutta esneklik-şekillenme sağlayan relaxin hormonunun var olmaya devam edeceği sonraki birkaç ayda korse yardımıyla vücudun şekillendirilmesine yardımcı olunabilir.

Sezaryendeki kesiyi doktorlar estetik olarak en uygun olacak şekilde karnımızda doğal olarak bulunan hafif eğri katlanma çizgisinin üstünden yapıyorlar. Ancak her dikişte olduğu gibi bu dikişte de dikilen tüm katmanlar birbirine yapışıyor ve dikiş yeri çukur olarak görünüyor. Yara izi revizyonu yaptırmadan dikişin görünümünde iyileşme sağlanmasının mümkün olmadığını tahmin ediyorum, tek tesellisi bikini dahil hiçbir kıyafette görünmeyen, sadece çıplakken görülen bir kesi olması. Boyu da 12-15cm kadar.

Vücut kıllarının çoğalması... Hamileliğin bir güzel yanı saçlarınızın hayatınızda görmediğiniz kadar gür olması. Gebelik süreci vücuttaki kıl üretimini ciddi miktarda destekliyor. Bundan kollar, bacaklar, genital bölge payını alıyor. Endişelenecek bir durum değil. Gebelikten sonra ciddi bir saç dökülmesi yaşanıyor ve vücuttaki kıllar da tekrardan azalıyor. Düzenli epilasyon sonrası hiç gebe kalmamış kadar seyrekleşebiliyor tekrardan.

Ayak büyümesi olduğunu iddia edenler de var, ben yaşamadım, ayağım halen eski numarasında. Diş kaybı yaşanması da eski söyleyişler arasında lakin şimdiki annelere gebeliğin başından itibaren o kadar çok takviye gıda sağlanıyor ki vücut depoları gereğinden bile dolu olarak yaşıyoruz gebelik süreçlerini. 

Vücuda etkilerini önlem alabileceğiniz noktalarda veya olursa moralinizin bozulduğu konularda işinize yarasın diye yazıyorum ama aileye yeni bir birey getirmek elbette ki bundan çok çok daha fazlası, çok heyecanlı ve keyifli süreçler. Tadını çıkarmaya bakın, öpüldünüz.

Yorumlar

milyoner kralice (29 yaşında) 7 ay önce yazdı:

abla simdi cocuklu meseleye bakalım. hamile kaldın mide bulantısı kusma (haliyle agız kokusu vb) olmaya başladı ilerledi hamilelik artık gaz kacırma (ki bu hamilelik öncesi uyurken falan da olabilir) oldu en son artık belki cisini tutmakta zorlandığın bi baskı belki kacırdın bile... sonra doğum ve kan meselesi var e yetmiyor vucut deforme bakımsızlastın cocugu bes dk bıraksan uyumaya calısıyorsun bıyıkların kasın cıktı üstün körü gecsen de eskisi gibi değilsin bir de üzerine kutsal anne etiketi yapıştı. bu senaryoda arzuyu nasıl canlı tutacağız adamın beyninde artık annesin "kadın" algısına aykırı seylerini gördü napcaz veya bastan nasıl önlem alcaz 

Mantıklı Kadın 7 ay önce yazdı:

Milyoner Kraliçe,

Hamilelik sırasında - sonrasında emin ol düşüneceğin, takılacağın o kadar büyük ve güzel heyecanların oluyor ki böyle şeyler mesele bile değil. Şimdiden bunları hesaplamana da gerek yok, birçoğu olmayabilir ya da günlük akışta fark edilmeyecek şekilde atlatılabilir de. Neticede insan zaten hiçbir zaman tamamen steril, üslubumu affet, işemeyen sıçmayan bir elf falan değil. Bunlarla ilgili kendimize nasıl bir mahrem ortam yaratıyorsak hamilelik sırasında da yaratacaksın. Ne bileyim kusarak yataklara düştüğümüzde / eşimiz düştüğünde birbirimize nasıl yardımcı oluyorsak ve geçince hiç olmamış gibi oluyorsa, yine öyle olacak. Bu arada, hamilelikte kusan bir gebeysen zaten midemizi bozup da yediklerimizi çıkardığımızdaki gibi iğrenç olmuyor süreç, o kadar yiyemiyorsun ki zaten, boş mideden safra kusuyorsun azıcık.

Bebekler uyuyan canlılar. Uyumuyorsa, duşa girerken ana kucağına onu koyup banyoya alabilirsin, sen gözünün önündeyken ağlamama ihtimali büyük. Bu da olmadıysa duşa bebeğinle girebilirsin, bir koluna onu yatırıp kendini tek elinle yıkayabilirsin. Duş harici, koyduğun yerde durmuyorsa ki bu nadir bir bebek davranışı, taşıma şallarından veya kanguru askılardan alıp kollarını serbest bırakarak bebek üstüne asılı şekilde yaşayabilir ve kendi işlerini halledebilirsin. Emin ol bebekle dahi çoğu şey halledilir. 

Bu etrafta duyduğun vızıltılar, şikayetler, hem kadınlar hem erkeklerden gelen büyük hikayeler aslında hamileliğin ve çocuğun çiftin arasındaki bazı olmamışlıkları ortaya çıkarması ve taraflardan en az birinin gebeliği/çocuğu yaşananlara bir bahane olarak kullanması. Bunu kendine bile itiraf edemeyecek çok kişi var elbette ki. 

İnşallah nasip olursa, aranızdaki dinamiklerin sağlıklı olacağı bir eşin olur ve bunların değil tek çocuk, birkaç çocukla bile mesele olmak zorunda olmadığını tecrübe edebilirsin.