Sosyal Medya Toksikliği

Yaşamın İçinden

Sosyal medyadan kısa olmayan bir süredir zevk aldığımdan çok daha fazla gerginlik ve tembellik devşirmeye başlamıştım. Hepiniz biliyorsunuzdur, saatleriniz çoğu boş ancak dikkat çekici içeriğin peşinde geçiyor, insanın çerez içerik kaydırmaktan kendi uzun ve sıkıcı işlerine bulacak motivasyonu kalmıyor. Ay hele de twitterda insanların birbirine sataşma, laf çakma çabaları da cabası. Evet çabalar caba.

Birbirini karışık duygularla izleyen haftaların sonunda, hiçbir yere ilerlemediğimizi, hep aynı konular etrafında eski görüşlerimizi savunup durduğumuzu fark ettiğim ve artık laf anlatmanın tamamen manasız göründüğü bir sabah Twitter'ı terk etme kararı aldım. Bıktım, çok basit bir şekilde. Ne düşündüğüm belli, beğenilsin, beğenilmesin, insanlar beni beğensinler diye hayatımdan süzdüğüm görüşlerimi değiştirecek değilim. Her şeyi yazmışım, anlatmışım, açıklamışım, aynı konuları tekrar tekrar konuşuyoruz. Aynı tartışmalar bir daha ve bir daha. Eeeee? Eeeeeeeee? Manası ne? Yararı ne? Koca bir hiç. Hesabı eğlenmek için açmıştım, sonra bilgi-fikir paylaşımına döndü ama son zamanlarda bu iki işlevini de yerine getirmez olmuştu.

Echo chamber diye bir kavramı duydunuz mu? Algoritmaların, ilgilendiğimiz şeyleri öğrenip önümüze getirmesi gibi güzel duran bir özelliğinin, bir süre sonra karşımıza çıkan her şeyi birbiriyle alakalı kılması sonucunda sosyal medyada hapsolduğumuz ortama "yankı odası" yani echo chamber deniyor. Ya kendi görüşlerimizin aynısını savunan içerikleri ya da bizi kışkırtacak ve karşı cevap yazmak istediğimiz içerikleri görebilmeye başlıyoruz ve kutuplaşıyoruz. Dünyada her şey bu içerikler etrafında şekilleniyor gibi geliyor ama gerçekte öyle değil. Echo chamberdan çıkmak için ilgilendiğim hesaplar peşinde koşmaya çalıştım ama nafile. Etiketlenip cevap verdikçe aynı seslerin ortasında kaldım.

Uygulama kaldırmak, tarayıcılarda geçmişi tamamen temizlemek ve hesaplardan çıkış yapmak bir sabah aldığım bir karar oldu. Pişman da değilim. Ardımda bıraktığım hesabımda daha halen aynı konuların konuşulduğuna ve hiçbir yere de varılmadığına adım gibi eminim. 

Günümün boş kalacağını düşünürdüm, internette ne kadar zaman harcadığım düşünülürse. Hiç de öyle olmadı. Şu an, ekran başında harcadığım sürede dramatik bir düşüş yaşanmasına rağmen boş vakit bulmakta zorlanıyorum, evet halen. Olumsuz hislerimde, gerginliğimde ciddi derecede azalma oldu. Hatta şu an, daha önce neden insanlara laf anlatmakla uğraşıyormuşum, bana saygı duyuyormuş gibi davranan insanların başka hesaplar altında hakkımda kaba kaba konuşmalarını görmeye kendimi maruz bırakıyormuşum, inanın anlamıyorum bile.

Dikkat süremde de ciddi düzelme oldu. Zorla kendimi aptal ediyormuşum yahu! Bildirim kontrol etmekten ya da aklıma gelen bir şeyi hemen twite çevirmekten yapmam gereken uzun işler bana işkence eder hale gelmişti. Hepsinden kurtuldum bunların.

Hadi sizlere bugünlerde neler yaptığımdan bahsedeyim madem yazı yazdım. Bundan sonrası konuyu dağıtmak. E blog benim değil mi? Paşa keyfim biliyor :)

  • Cilt bakımı ve yüz masajında biraz daha inceliklere daldım. Takipçilerim bilir, kendimi cimri olarak tanımlarım. Daha önce hiç yaptığım bir şey değildir ancak ilk kez pahalı denilebilecek bir kozmetik alışverişi yaptım ve kendime aşağıdaki üçlü seti aldım. Arkadaşlar ben böyle şeyler yapmam. Yapmam yani. Ancak itiraf ediyorum paraya değdi, acaba önceden kendimi boşuna mı tutum dedim. Cildimin kalitesinde bir tık artış oldu. Şöyle diyeyim, yapacağını ilk hafta yapıyor zaten, sonrası biraz stabil gidiyor. İnce kırışıkların azalması, renk dengeleme ve genel doygunluk açısından gayet güzel. Bundan sonra sanırım biraz para harcayacağım. Sırada Ubeauty'nin Duo'sunu denemek var.

    Cilt masajına boynumu da katmaya başladım. Zira boyundaki kasların rahat olmasının, hatta köprücük kemikleri civarındaki dolaşımın da yüz kaslarıyla bağlantılı olduğunun ve kan dolaşımını genel olarak iyileştirmenin önemine vakıf oldum.

  • Saçlarım uzadı artık. Orta boydan uzun saça geçmek arasında bir yerlerdeyim. Hayatımda ilk kez, twitter'ı sildiğim için instagram kültürümün artmasıyla birlikte, saçlarımın hacimsizliğiyle mücadele edebileceğim umuduna kapıldım :D Cilt masajıyla da bağlantılı olarak, kafa derisi (scalp) masajı işlerine başladım. Aslında az değil saçlarım, ayırdığım zaman dipleri seyrek görülmez ancak çok çok ince telli ve dümdüz. İnfluencé oldum bu konuda, saç kalınlığının artırılabileceğiyle ilgili. Bir de, nane yağı aldım. Yıkanmadan yarım saat önce yağ ile, onun haricinde her gün, saç diplerime 5-10dk arasında deriyi oynatacak şekilde rahatlatıcı masaj yapıyorum. Bir sene kadar bir sürede ancak değişimin belli olduğu söyleniyor. Ben sabırlıyımdır arkadaşlar. Günde 10dk kafasını ovmaktan kimse ölmez. Rahatlatıcı etkisi de cabası. Evet caba. Yeniden.

  • Bulk'ımın sonuna yaklaştım. Arkadaşlar kas ilginç bir şey. Çok ilginç. 68 kiloyum. İnanılmaz, evet 68 kiloyum. Bundan 3+ sene önce zayıflamaya karar verdiğimde de 68 kiloydum. Lakin o zamanlar yağ kilosuydu; 40 bedene zor sığıyordum, basenlerim vardı, kollarım boynum kalındı, gıdım vardı, göbekliydim, bambaşka bir fizikti. Şimdi fit denecek şekilde görünüyorum, basenim yok, çene hattım çok daha düzgün, belim halen 70'in altında, 38 beden giyiyorum. Ağırlık çalışmasıyla yiyip kilo almanın yarattığı fizikle, yayılıp kilo almanın yarattığı fiziğin farkı çok. Ağırlık çalışmaya hemen başlayın. Şimdi benim için cut zamanı geliyor. Kalçada istediğim ölçüye ulaştım ama cutta kaybedeceğim için 1-2cm daha büyüyüp öyle başlayacağım. Hedef 63 bel. Hadi bakalım.

  • Yüzüme kalıcı bir şeyler yaptırmayı düşünüyordum, vazgeçtim. Mesela bir ara gözaltı ışık dolgusu düşünüyordum ama dolguların toplanması, bir yerleri şişirmesine dair bir sürü olumsuz içerik gördüm, pas. Bu ara ruja merak saldığım ama dudaklarım çok renksiz ve şekli belirsiz olduğu için, ruj sürmemi kolaylaştıracak bir baz olarak lip blush yaptırayım diyordum ama yapılan dövmenin hiç geçmediğini, sürekli tekrar edilmesi gerekeceğini ve birkaç yılda bir lazerle sildirmezsen kötü görüneceğini öğrendim, pas... En iyisi kendine iyi bakmak, aynen oradan devam.

  • Eldiven işini çözdüm. Ben çok el yıkayan biriyim. Kendim mi çok takıntılıyım diyorum da, yok. Gerçekten gerekiyor. Ev işim çok fazla, herkesin arkasını veya onlar için bir şeyleri temizlemem gerekiyor. Ellerim çok yıpranıyordu ancak evde sürekli kullanacağım bir eldiven alışkanlığı geliştirememiştim. Lateks eldivenler zor giyiliyor, çok inceler ve içindeki pudra krem-yağ gibi şeyler sürdüğünde emiyor, boşa gidiyorlar. Kalın temizlik eldivenleri elin becerisini ve hissetme kapasitesini düşürüyor. Eldiven kullanmasam, sürdüğüm bir krem elimde 10dk durmuyor, yeniden yıkıyorum. Tırnaklarım sürekli kırılıyor, hiç uzatamıyorum.

    Geçen, sağlıkçı bir arkadaşım çantasında bir şey ararken "aaa eldiven kalmış, al senin olsun" diye bana nitril eldiven verdi. Muayene eldiveni olarak geçiyor. Kısmetimde aradığımı bulmak varmış, ne lateks kadar ince, ne diğerleri gibi kalın. Cilt bakımım var ya ilk maddedeki, onları yapıyorum. Mis gibi kremler elimdeyken bir de tırnaklarıma güçlendirici sürüyorum, sonra eldivenlerimi giyiyorum. Kremler saatlerce elimde kalıyor. Ev işlerim bitince çıkarıyorum. Ellerim şimdiden yumuşadı. Ancak o kadar yıpranmış durumdalar ki bir kere bi lazer tedavisi sanırım göreceğim.

  • Çiçek işlerine merak saldım. Zaten twitter'da beğenilerimi görenler vardır. Mevsim de bahar ki. Hem kuru hem de yapay çiçeklerle birkaç aranjman yaptım. Renk ve farklı dokuları kombinlemekle ilgili bir yazı hazırlayabilirim. Evime de dip köşe bahar temizliği yaptım. Mis gibin oldu.

Yani arkadaşlar, gördüğünüz üzere, milletle laf yarıştırmayı bırakıp kendi well-beingime döndüm. Şimdi yatılı misafirlerim var, onlar da gidip cut'a girince asıl, mutfağa ilişeceğim. Bir sürü basit sporcu tarifi kaydettim instagram'da. Beğendiğim şeyleri sizlerle de paylaşırım.

Yorumlar

zibidi (25 yaşında) 3 ay önce yazdı:

Günlük kullanım limiti ekleyip uygulamanın verdiği kısıtlama imkanlarını kullanarak temiz bir akış elde etmek mümkün. Sizi takip etmek zevkliydi.

ne yazılrki buraya (24 yaşında) 3 ay önce yazdı:

Hoşgeldiniz sefa getirdiniz hahhaha. Ekleme yapmak isterim.

Abla çok iyi yapmışsın diyemeyeceğim ama periyodik olarak sosyal medya bırakmak çok iyi diye düşünüyorum.

Bundan yaklaşık beş ay önce otururken bir anda aklıma ne kadar fazla zaman geçirdiğim, ve ne kadar fazla nefret yüklendim kafama dank etti. Tüm sosyal medya hesaplarını 2.5 aylığına sildim. Kafam çok dehşet rahatladı. Gene yükledim şu an hepsini ama zamanın kıymetini anlamış ve kendime değer Vermiş olarak.

Bu süreçte kitap okuma alışkanlığı da Kazandım, spora da başladım, kilo bile verdim beslenme düzenim değişti. Yani anlayacağınız hayatım biraz araya oturdu.

Genel manada insanları buna yönlendirmek istedim. Herkese kolay gelsin artık hahahahah

 

Mantıklı Kadın 3 ay önce yazdı:

İyi yapmışsın, gözün aydın. Benim de sadece instagram hesabım kaldı aktif ama instagram da bana çok boş geldiği, tamamen görsel içerikli olduğu için, bolca da reklam koktuğundan pek ilgimi çekmiyor, çabuk sıkılıyorum açıkçası. Günde yarım saat sosyal medyam kaldı kalmadı. Su çok güzel millet, siz de atlayın.

ne yazılrki buraya (24 yaşında) 3 ay önce yazdı:

Valla abla giden vakti farketmiş olmak insana çok farklı bir bakış açısı katıyor. Kitap ve egzersiz yapıyorum ve hala zaman kalıyor ve günüm daha güzel geçiyor mükemmel hahahah. 

Ayrıca arada bir tarayıcı üzerinden tivitıra giriyorum-kaçamak

Youtube eğlence ve eğitim için kullanıyorum-boş videolardan çoğunlukla kurtuldum

Instagram konusunda ise onu arşiv olarak kullanıyorum. Çektiğim fotoğraf/videolar yani yaptığım çalışmaları ve hayatımın bazı anlarını depolamak için değerlendiriyorum. Haricinde birkaç hikaye gönderi bakıyorum maks:5 dk. 

Facebook yok tiktokta da çektiğim manzara videolarını paylaşmaya başladım/başlayacağım. 

Çok gözüktüğüne bakmayın keyfi olarak zaman almıyor yazmada fazla oldu hahaha

Erkekler için dipnot--Porno ve mastürbasyonu bıraktın mı zaten sosyal medya orucundan bile farklı ve değişik bir etki oluşturuyor. Adam oluyorsun tabiri caizse, tecrübeyle sabit ve tavsiye edilir.

Sözün özü naçizane hayatı sadece telefona kanalize etmek insanı bitiriyormuş kesinlikle. Bunu deneyimlemek çok farklı bir his. Hayat vallahi billahi dışarda. Kafayı kaldırıp dik tutmak lazım. Hadi sağlıcakla

Fylgja (20 yaşında) 4 ay önce yazdı:

Merhaba 👋

uzaklaşmanın iyi gelmesine sevindim. zaten hala aynı şeylerin etrafında dönüp duruyor insanlar, kaçan birşey olduğu söylenemez. 

ben aslında sorudan çok niraz kendim okumaya başladığım ve insanların da faydalanabileceği bir kitap tavsiye etmeye ve birkaç tane kendimce detay eklemeye geldim. kitabımız, BAĞLANMAK

bağlanma stillerini isim ve temel olarak bilsek bile bağ kurmanın temelini, bağlanma stillerinin detaylarını ve yanlışların üstesinden nasıl gelineceğinden bahseden, 250 sayfa bile olmayan bir kitap. 

benim eklemek istediğim şey ise böyle şeylerin cinsiyet rollerine yeterince yer vermediği. kadınlar ve kadınlara nasıl yaklaşacağını öğrenecek erkekler için pek bir sıkıntısı yok bana göre -daha bitirmedim, erken konuşuyor olabilirim ama bu genel bir gözlemim olduğu için deyinmek istedim- ama erkekler için direkt doğru davranışlar bunlar denebilir mi emin değilim açıkçası. doğru iletişim önemli ama aynı şekilde de olmaması gerek erkeğin ilişkinin lideri olduğu düşünülürse.

bu detaya rağmen mutlaka okunmalı ve ufak iletişimsel pürüzlerin üstesinden gelinerek ilişki ve hayat kalitenizi arttırabilirsiniz. 

bide giriş bölümünü falan atlamayın orada da önemli detaylar var. komple okumanız gerekiyor zaten çünkü sizin ki dışında mevcut ya da potansiyel partneriniz hakkında da bilgiler var. 

herkese hayırlı haftalar, iyi okumlar

Fylgja (20 yaşında) 3 ay önce yazdı:

Bunu -aşağıya yazıyı koyucam- buraya atarak ortalığı karıştırmış gibi hissediyor olsam da kitapta bulunan güzel olduğunu düşündüğüm bir eleştiri gördüm. Bu eleştiri de insanları belli bir kısır döngüye sokuyor olamaz mı? çünkü bahsedildiğine göre aslında toplumun yarısı güvenli bağlanıyor ve kaçıngan davranışları sergilemek size ilgili olan kişiyi kaygılı davranışları sergilemesine sebep oluyor. 

 

Ek olarak, uzun süre dating piyasasında olup tabak çevirenlerde görülen bu kaçıngan bağlanma davranışları kafa yapısı olarak oturmaya başladıktan sonra uzun ilişkide sıkıntılar yaşatabiliyor. Nasıl başka zihin setlerini öğrenmek için bol tekrar ve rutinler uygulanıyorsa bu davranışlar da sürekli uygulanarak akıllara kazınıyor.

Sonuçta hiç birimiz film oyuncusu değiliz, tek konuşmadan sonra hayatımızın aşkına sonuna kadar bağlanalım (: 

bide abla beni okumayın yazısını niye sona yazıyon?!? başa yazsan okumazdım jskxlq

 

YAYGIN FLÖRT ÖĞÜTLERİNE UYARSANIZ NE OLUR?

 

Birçok meşhur ilişki kitabında geçen öğütleri uyguladığınızı farz edin. Bir partneri nasıl "elde tutacağınıza" dair ipuçları sunarlar: Çok ulaşılır olmayın, meşgul değilken bile meşgul olduğunuzu söyleyin, aramayın, bırakın o arasın, çok ilgili görünmeyin, gizemli davranın. Muhtemelen bu yolla gururunuzu, bağımsızlığınızı koruyor ve partnerinizin saygısını kazanıyorsunuz. Fakat hakiki ihtiyaç ve duygularınıza karşı dürüst davranmıyorsunuz aslında. Güçlü ve kendine yeter görünmek için bunları bir yana atıyor- sunuz. Aslında bu kitaplar ve verdikleri öğütler doğru, bu davranışlarla gerçekten daha çekici de olabilirsiniz. Ama bağlanma teorisinden habersiz oldukları için söz etmedikleri şey şu ki, bu önerileri uyguladığınızda tek bir tip partner için çekici olacaksınız o da kaçıngan biri için. Neden mi? Çünkü bu öğütler esas olarak sizden ihtiyaçlarınızı görmezden gelmenizi ve ilişkideki yakınlığı/ mesafeyi karşı tarafın belirlemesini savunuyorlar. Kaçıngan insan deyim yerindeyse, ne yardan geçerim ne serden tutumunu izleyebilir. Birlikte olduğunuzda, sizin yakınlık ihtiyacınızı ve birlikte olmadığınız zamanlarda ihtiyaçlarınızı göz önünde bulundurmadan, doğal olarak sunduğunuz keyif ve yakınlığın tadını çıkara- bilir. Fakat olmadığınız biri gibi davranarak, diğer kişiye kendi şartları doğrultusunda sizinle olmanın ve dilediğinde gelip dilediğinde gitmenin iznini de vermiş olursunuz.

 

Bu şekilde oyun oynamanın rol yapmak olması bir yana, asıl sorun uzun vadede geri tepecek olmasıdır. Kaçıngan partneriniz başta kolayca size kapılacaktır onlar bireyselliklerini sürdürebilecekleri insanları tespit etmede iyidir. Devamında artık renginizi belli etme zamanının geldiğini düşüneceksiniz. Nihayetinde bütün isteğiniz, çok yakın olmak, birlikte çokça nitelikli zaman geçirmek ve gardınızı indirebilmektir. Fakat bunu yaptığınızda kaçıngan partneriniz aniden tereddüde düşecek ve ilişkiden kopmaya başlayacaktır. Her şekilde siz kaybediyorsunuz, çünkü sizin için yanlış olan partnerin ilgisini kazanmıştınız.

Alpago (23 yaşında) 3 ay önce yazdı:

Maskülenitenin yapmak istediği şeylerin biraz yanlış olduğunu söylemiş

 

Fylgja (20 yaşında) 3 ay önce yazdı:

Kaçıngan bağlanmayı okurken -aşağıda yine bi kısım yazı var- net bir şekilde gözüme çarptı ki bir çok kız düşürme taktiği veya ilişkinin adı konmadan önceki evredeki "piç erkek" aslında net bir kaçıngan. bu tavsiyeler kadına onetis veya bağımlılık geliştirilmemesi adına verilse de karşıdaki kadına yapılması açısından pek ahlaklı gelmedi. değer arttırmak ve belli bir seviyeye kadar korku oyunu oynanması bence zaten olması gereken şeyler ama bir insana özellikle bu şekilde davranmak ne kadar doğru.

sonuç olarak burada genel anlamı ile hisler yok, tabiki mavi haplı romantik olup hislerinin ona gösterdiği yoldan gitmemeli ama bir noktada cidden duygusal bir tatmin yaşayamayacak ve sürekli bu kaçıngan zihin yapısındaki davranışları uygulayarak içten içe olayın kendisi ve değerinde değil bu hareketlerde olduğunu düşünerek yine içten içe özdeğersiz olan insanlar yetişecek ve bu özdeğersizlik bir gün bir şekilde dışarıya yansıyacak. 

 

Aşağıdaki devre dışı bırakma stratejilerini dikkatle inceleyin. Bu araçları ne kadar fazla kullanırsanız, ilişkinizde kendinizi daha yalnız ve daha mutsuz hissedersiniz.

 

Bazı Yaygın Devre Dışı Bırakma Stratejileri

• "Bağlanmaya hazır değilim" demek (ya da düşün- mek) - ama buna rağmen yıllarca bir arada kalmak.

• Partnerinizdeki ufak tefek kusurlara takılmak: ye- mek yiyişi, giyim tarzı ya da (boşluğu doldurun) ve bunun romantik duygularınızı sekteye uğratmasına izin vermek.

• Eski sevgilinin burnunda tüttüğünü söylemek ("ha- yalet eski sevgili" bundan daha sonra bahsede- ceğiz).

• Başkalarına kur yapmak ilişkiye güvensizlik kat- manın can acıtan bir yolu.

• Karşı tarafa hisleri olduğunu vurgularken ona "seni seviyorum" dememek.

• İşler yolunda giderken uzaklaşmak (mesela samimi geçen bir randevunun ardından birkaç gün arama- mak).

• Geleceği imkânsız bir ilişki kurmak, mesela evli bi- riyle birlikte olmak.

• Partneriniz sizinle konuşurken "zihinsel olarak orta- mı terk etmek".

• Sır saklamak ve meseleleri belirsiz bırakmak, böy- lece partneri sürekli tahmin yürütür halde tutmak.

• Fiziksel yakınlıktan kaçınmak - örneğin, aynı yatağı paylaşmayı istememek, cinsel birliktelik istememek ve partnerden birkaç adım ileride yürümek.

Mantıklı Kadın 3 ay önce yazdı:

Katkıların için teşekkür ediyorum Fylgia,

İşte insanların kendilerini daha yakın hissettikleri bir yaşayış tarzı oluyor, ona göre davranışlarını şekillendiriyorlar.

Mesela ben riskten kaçınmak ve yapıp da pişman olmak yerine yapmadığı için pişman olmayı yeğleyen, tecrübelerin genelinden kaçınan bir insanım. Böyle daha rahat, daha doğruyu yaptığımı hissediyorum. 

Bana bakan maceracı biri ise hayatı ıskaladığımı, yaşamadığımı, dümdüz bir insan olduğumu düşünecektir. Oysa ki ben öyle birinin hayatına baktığımda yaşadığı bazı kötü tecrübeleri o kadar aptalca görüyorum ki bunlara cesaret etmiş olması bana manasız görüyor.

Kişilik farkılıkları böyle işte.

Bu senin yazdıklarında da, bazı insanlar romantiktir, melankoliktir ve hayatlarını böyle davranışlarla geçirmeyi yeğlerler. Bir erkeğimiz bu tarz davranış düzenlemelerine gitmeden bir aşk hayatı sürdürmeyi tercih edebilir çünkü aşk onun için kazanmak ve kaybetmek değil mutlu olmak ve acı çekmek ekseninde bir tecrübedir. Bu erkek için hisleri üzerinde kontrol kurarak kazanmaktan ziyade o hisleri yaşayıp bedelini ödemek daha tercih edilesidir.

Diğer erkek tipi için de aşk bir mücadeledir ve onda bile oyunun bir galibi olacaktır. Duyguları tecrübe etmekten ziyade kazanan olmaya önem verir. Kazandığı zaman ruhu huzur bulur, romantik olduğu zaman değil. Ben bunu biraz ruhunu şeytana satmaya benzetiyorum. Kazanan biri olacaksın ama aynı zamanda ghostlayan, manipüle eden, yanlış izlenimde bırakarak hile yapan vs. ruhsuz bir tipe dönüşeceksin.

Biri diğerinden üstün mü? Neye göre, kime göre? Üreme başarısına bakarsak bile ciddi bir uçurum yok bence arada. İlk paragraftakine mavi haplı, ikincisine kırmızı haplı bir erkek olarak bakarsak; birincisi kadınlarla ilişkilerinde daha başarısız olacaktır ama muhtemelen öyle ya da böyle bir ailesi olacaktır, ikinci profil ise kadınlarla başarılı olması dolayıaıyla poligamik dürtüleri peşinde yaşamak isteyip bir aile bile kurmak istememeyebilir veya kursa da oyunun peşinde o ailenin yıkımına veya çocuklarının aile sahibi olmak istememesine sebep olabilir.

Hayat...

 

Alpago (23 yaşında) 3 ay önce yazdı:

Kırmızı haptan maviye dönmek zor, ama dönmenin de yine olabilirliği var.  Maskülen mavi haplı düşünmek çok mantıklı değil.