Sıkıldım Ayrılığı

Redpill Çizgisine Alternatifler

İnternette herkesin gezinmeyi sevdiği içerikler vardır, hadi itiraf edin çoğumuz forumlara takılıp insanların iç dökmelerini okumayı severiz. Ben de ilişkilere dair tecrübeleri okumayı çok seviyorum ve sıklıkla gördüğüm bir ayrılık türü üzerine yazacağım bugün. Sıkıldım yani "artık eskisi gibi hissetmiyorum" ayrılığı.

Tekrardan hatırlayalım, bunları çok konuştuk ama yeni okuyucularım olabilir. Kadınların pek memnun olmadıkları bir ilişkiyle ilgili ilk planları o ilişkiyi bitirmektir. Erkeklerse özellikle kadını özel gördükleri, düzgün buldukları ve pek baş ağrısı, problem yaratmadığı bir senaryoda sıkıldıklarında, ilişkiyi sürdürmek ama arada çaktırmadan aldatmak yoluna giderler.

Bu farkın var olmasının temel sebebi kadınların hamile kalması, erkeklerinse kalmamasıdır. Kadınlar hamile kalacak ve çocuğa daha fazla yatırım yapması gerekecek taraf olarak kimden hamile kalacakları konusunda hassas güdülerle evrimleşmişlerdir, bu yüzden aynı anda birden fazla erkekle birlikte olmak ortalama bir kadın için memnuniyet verici olmaktan ziyade stres kaynağıdır, bunun kadına bir yararı olmadığı gibi erkeklerin çocukların kimden olduğunu bilemeyecekleri için onları terk etmesi gibi olumsuz sonuçları olmuştur. Erkekte ise, çocuklara yatırım gerekliliğinin az olmasından ve "analık karışması" gibi bir şeyi riske etmediklerinden, çok kadını hamile bırakmanın da neslin sürmesi açısından evrimsel bir yararı olduğundan ötürü; ayrıca, bir kere sahiplendikleri bir kadını tekrar piyasaya bırakmak konusunda isteksiz olmalarından da dolayı, aldatmak terk etmeye göre daha tercih edilesi bir seçenek olarak belirir.

Bunları yazdım, çünkü bu "sıkıldım ayrılığı" ağırlıklı olarak kadınların yaşattığı bir ayrılık türüdür. Erkek açısından ilişki güzel görünmektedir, stabil gidiyordur, pek bir problem yoktur ve bir gün sevgili gelir ve "ben ayrılmak istiyorum, artık eskisi gibi hissetmiyorum, yapamıyorum, aşabileceğimizi sanmıyorum" der. Bu neden yaşanır? Benzer bir konuyu Mahmut Bey sitesinde işledi, ben de kadın gözüyle bir yazmak isterim. 

Uzun ilişki zor zanaattir.

İdealde, ilişkiler hormon şöleniyle başlar. Yeni bir partner, yeni bir aşk kadında da erkekte de dopamin kaynağıdır. Heyecan ve mutluluk verir. Canlı, taze hissettirir. Beynin yargılama mekanizmaları dahi baskılanır. Bilim artık biliyor ki, "aşk" dediğimiz bu hormonal şölenin süresi 2-5 yıl kadardır. Zamanla hormonlar aynı doğum sonrasındaki 2 yılda regüle oldukları gibi, regüle olurlar ve insan normal hissetmeye döner. Heyecan yerini eğer sağlıklı bir çiftten bahsediyorsak aşinalık ve sevgiye, bağlılığa bırakır. Çiftin, seks yapmak ve birlikte keyifli zaman geçirmekle artan oksitosin ve vazopressin gibi bağlanma hormonlarının etkisiyle birbirlerine olan düşkünlüğü sürer.

Ancak, bu bağlanmanın düşmanı olan durumlar vardır. İlişki içindeyken de ilkel doğamız bizi diğer insanlara itmeye devam eder. Erkekleri farklı kadınlarla çiftleşerek üreme başarısını arttırmak için poligamik dürtüleri, kadınları ise daha iyi bir seçenek bulabilir miydim acaba diye hipergamik dürtüleri zorlar. 

Erkeklerin ilkel cinsel stratejisi uzun ilişki-bağlanma değildi. Bu yüzden, erkeklerde uzun ilişki sırasında yanlarındaki kadına karşı cinsel istekte azalma görülmesi ve doğalarının onları yeni kadınlara itmesi gibi fizyolojik bir durum vardır. Bu isteksizlik aynı erkekte yeni kadına karşı yaşanmaz, yeni partnere karşı daha iyi bir cinsel performans, bununla da bağlantılı olarak yeni bir kadına daha fazla ilgi ve heyecan gösterirler. Buna coolidge etkisi denir.

Biz kadınlar erkeğin heyecansızlığını görebiliyoruz, sezebiliyoruz. Yaşıyoruz bunu zaten. Bir çamaşır alıyorsun, yeni bir çift olsanız üstünüzden çıkarmadan 3 posta hakkı olacaksa -tamam evet üslubumu mazur görün işte biliyorsunuz beni :D- birkaç yıl sonra sadece bir bakılıp "hıımmm güzelmiş" oluyor aldığınız tepki. 

Bakın, bu bir suç değil. Bunu, "erkek böyle yapıyor da o yüzden ilişkisi bitiyor" diye söylemiyorum, bana böyle tepki duymanıza gerek yok. Ben durumu anlamamız için yazıyorum. Erkeğin de bu konuda yapabileceği bir şey yok, doğası yüzünden içinden gelmiyor işte, ne yapabilir ki?

İkinci konu, benim tahminim, insanlığın çocuk bakımında babanın katkısını anlamasıyla birlikte babalığın önem kazanmasından itibaren, doğamız erkeğin ilkel kısa süreli ilişki stratejisinin üzerine bir update yazmış. Bu update, bağlanmanın artmasıyla birlikte erkeklik hormonu olan testosteronun düşmesidir. Baba olan erkeklerde testo düşer, testonun düşmesi erkeğin üstte bahsettiğim "yeni kadın" arayışını da düşürür. Erkek gevşer. 

İyi ne güzel işte, tamam yanındaki kadına ilgisi düşüyor ama başka kadınlara da iten yanı da sönüyor. Coolidge itkisi baskılanıyor, her şeyin iyi olması gerekmez mi? Dıdıdıdıdıdııııınnnn, burada da devreye başımızın diğer belası hipergami giriyor. Erkeğin testosu aynı zamanda erkeğin çekici olmasını sağlayan etkenlerden biridir. Testosu düşen erkek gevşer dedim ya, evet yeni kadın avlamak konusunda gevşer ama bu aynı zamanda fiziksel ve zihinsel olarak da gevşemesi, kendini salması, misal kilo alması ve/veya kadına oyun oynamayı yani flörtü kesmesi gibi sonuçlar doğurur. 

Kadın doğası da bu ya, bu sefer kadın doğanın kendi yanında kalması için modifiye ettiği bu yeni erkeği beğenmez olur. Hipergamisi doymamaya başlar, en iyi seçeneğim bu muydu diye düşünür, seçimini beğenmiyorsa da, ortada başka bir sorun olmadığı bir durumda dahi "sıkılır". 

Erkeklerin kendilerini daha çekici kılmak ve hipergamimizi doyurmak için zamanla tükenmeye mahkum olmayan birçok araçları var. Değer parametrelerine yatırım yaparak, misal bu örneğimizde kilo vererek veya biraz oyuncu yönlerini parlatarak, daha uzun vadede statülerinde iyileşmelere giderek şu an olduklarından daha çekici bir erkek olabilirler ve üstte bahsettiğim sıkıntıdan kurtulma ihtimalimiz vardır. 

Yalnız, kadınlar açısından şöyle bir durum var: kadının en çekici olduğu zaman erkeğe göre daha kısıtlı. Kadınlar, değerleri yüksekken bu üstte bahsettiğim değer artışı için erkeği beklemekle, başka bir partner bulmak seçimi arasında kalırlar. Hatta, diyebilirim ki, bu ayrılıkların genelde "damdan düşer" gibi yaşanmasının sebebi, kadının bir umutla hipergamisinin doyurulması için erkeğe süre vermesi, bu sürede kendi iç sesini bastırmaya çalışması, "fake it till make it" davranışlarına girmesi ancak başarısız olmasıdır.

Kadınların giderek artan kısmı artık ikinci seçeneği seçiyor. Bir erkek için risk almaktansa piyasada olup daha iyi bir av yakalamayı umma yolunu tercih ediyorlar ve bunun da yolu "sıkıldım ayrılığı"ndan geçiyor. Bazen, yeni aday ilişki içinde hazırlanmış da oluyor ve bu durum monkey branching yani daldan dala atlama olarak tanımlanıyor bizim camiada. 

Bazen de ana motivasyon hipergaminin tatmin olmamasından ziyade, daha üstte paragraflarda anlattığım üzere erkeğin gösterdiği heyecanın azalması yani aslında partnerden alınan onayın azalması oluyor. Sıkıldım ayrılığını erkek yaparsa da işte genelde bundan yapıyor.

Onay çok önemli bir duygusal tatmin aracıdır. İstisnasız tüm insanlar onay görmek isterler. Karşıdan heyecan, beğeni, takdir görmeyi bekleriz. Genelde bu durumu "ilgi görme ihtiyacı" olarak tanımlarız ama bence asıl mesele onay görme ihtiyacıdır. Partnerler birbirini kanıksadıkça, birbirlerine gösterebildikleri içten gelen, heyecan emarelerini taşıyan onay işaretleri azalır. 

Görüyorsunuz ya, özellikle çocuklar bizi ömür boyu birbirimizle olmaya iterken, evlilik ve aile gibi bir kurumu hem duygusal hem de sosyal olarak çok yararlı görüp isterken; fizyolojimiz, hormonlarımız bir yandan bizi birbirimize bağlıyor, diğer yandan bizi ayırmak ve başka insanlara yönlendirmek için elinden geleni yapıyor. 

BU BÖYLE. BU HEP DE BÖYLE OLACAK, HAYATINIZIN AŞKIYLA EVLENİNCE DE.

Şimdi nereye bağlayacağım? Kızlar, özellikle bu lafım size. Gençsiniz. Seçenekleriniz var, bolluk zihniyetindesiniz. Çocuk olana kadar ayrılabilmek size çok çekici bir şey gibi geliyor değil mi? Bir erkeğe olan beğenin, heyecanın bitince, ondan pek ilgi de görmeyince, hele de ufukta çekici yeni bir partner belirince, püüüvvvvvvttttt hemen sıyrıl ortamından ve ayrıl. "Eskisi gibi hissetmiyorum" de, ne olacak ki? 

Ne olacağını söyleyeyim. Birincisi, buna alışacaksınız. Sıkıldığın yeri iyileştirmeye çalışmak yerine orayı terk etmek kolay olandır. Kolay yola alışan zora gelemez. Çocuğunuz olduğu zaman ayrılamayacağınızda ne olacak peki? Çocuk için kaldığınızı hissederek çocuğa ve evliliğinize daha büyük öfke duymayacak mısınız? Evliliğinizde, çocuk için hapsolmuş hissetmeyecek misiniz? Yoksa, erkeğin size karşı başat bir kusuru olmamasına rağmen sıkıntı hissine dayanamayıp çocuğunuzu babasını haftada max. birkaç gün görebileceği bir hayata mahkum edip gene boşanacak ve piyasaya mı döneceksiniz?

Hadi daha çocuk kısmına da gelmeyelim. Bakın, kızlar ve erkekler. Piyasa manyak dolu. Piyasa, problemli insan dolu. Problemlerinin çoğunu da flört döneminde göstermiyorlar veya ilk paragrafta bahsettiğim korteksi baskılayan hormonlar yüzünden sizler algılamıyorsunuz. Yeni gireceğiniz her ilişki bir risktir. Bavulunuz dolar. Hadi diyelim kötü şeylerle dolmadı ama bir şekilde ilişki bitti, o zaman ukde olarak içinizde taşırsınız. Hatta, özellikle kızlar, daha çekici bir erkekle ilişkiye bile giremeyebilir, sadece cinsel ilişki yaşadığınızla ve değer görmediğinizle kalabilirsiniz. Yeni partnerlerinizi hatıralarınızla ve içinizdeki ukdelerle karşılaştırırsınız. Şaka değil bu iş. 

Bakın, düzgün ilişkilerinize sahip çıkın. Yüzünüz içeriye dönük olsun, başka insanlara değil. Ha, burada not düşeyim. Özellikle erkekler için. İlişkiye sahip çıkmak, hele de erkekte, karşı tarafın suyuna gitmek ve ilişki bitmesin diye yalvarmak değildir. İlişkiye sahip çıkmak çekiciliğine ilişki içindeyken de sahip çıkmak demektir. Kadınlar için bile bu böyle. Bakmayın bizim camianın "emek veren kadını erkek harcamaz" sözlerine, bunu çok söylüyorum. Çekiciliğinize yatırım yapmanız sizin de ilişkiye vereceğiniz emektir.

Size yukarıda iki sebep saydım değil mi? Birincisi neydi, size gösterilen heyecanın-ilginin-onayın azalması, diğeri de hipergaminin karşılanmaması. 

Onay isteğini sizin kendi içinizde yenmeniz lazım. Partnerinizden beklentiniz konusunda gerçekçi olmalısınız ve onay görmeye bağımlı olmamalısınız. Ayrıca, başkalarından cinsel çekiciliğinizle ilgili onay görecek şekilde yaşamamalısınız. Burada görev kendinize düşer, karşıdan ilgi dilenmekle olmaz. Sizler, hayatınızda onay göreceğiniz meşru yollar, meşgaleler geliştirmelisiniz ve onay ihtiyacınızı kendiniz gidermelisiniz.

Onay ihtiyacına yenilmemeniz için zaten bekarken de onaya bağımlı olacak şekilde yaşamamanız lazım, yoksa hissettiğiniz boşluk çok daha büyük olacaktır. Kadınlar için sosyal medya üzerinden veya uydu erkekler biriktirerek cinsel ilgi göreceği şekilde yaşamak, erkekler için -evet az yapabilen olduğunu biliyorum ama yapabilenler için söylüyorum- kendini takılma hayatına bırakmak ve tabak çevirmek, yeni kişilerin düzenli onayını sağlayacak bir hayat tarzıdır. Böyle bir hayat tarzıyla kimliğinizi inşa ederseniz, bu kaynakları kesmek zorunda kaldığınızda sarsılır ve bunlara geri dönmek isteği hissedersiniz. İlişki için değil, kendiniz için zaten bunlara hiç girmemeniz veya kesmeniz daha iyi.

Hipergaminin karşılanması konusunda ise, erkeğin yapacağı çekiciliğine yatırım yapmaya devam etmek, kadının yapacağı da gözünü içeride tutup erkeğe zaman vermektir. 

Evliliğiniz sürsün, sürecek bir evlilik inşa edebilmek için de uzun ilişki sürdürmeyi öğreneyim diyorsanız bunları yapmak zorundasınız. Ne kadar erken öğrenmeye başlarsanız, o kadar iyi olur. Yolları piyasada gezinip, aksi istikamette yürüyüp, sonra taaaaaa uzaklardan dönmeye çalışmayın derim. 

Yaşları ilerleyen insanların daha az partner değiştirdiğini gösteren araştırmalar var, misal 20'lerindeki insanların ortalama partner değiştirme hızı 30'larındaki insanlardan fazla. Bu, insanlar daha iyi partner bulmayı öğrendiği için mi yaşanıyor yoksa partner değiştirseler de mükemmel birini bulamadıklarını veya sıkılma hissinin er geç herkeste geldiğini idrak ettikleri ve bu boş sebep için ilişkilerini bozmaya değmediğini anladıkları için mi? Bence ikincisi. Neden? Eğer birincisi olsaydı, daha fazla partneri olmuş insanların nihayet en doğru seçimi yapabildikleri için ilişki tatminlerinin daha yüksek ve boşanma oranlarının daha az olmasını beklerdik, oysa ki bu konularda tüm araştırmalar tutarlı ki hayatından daha fazla insan geçen kişiler son adreslerinde diğer insanlardan daha mutsuz. (Bazıları zaten bir yerde durmaktan mutsuz olduklarından hayatlarından daha çok kişi geçiyor diyebilir, o da doğru).

Benim bir görüşüm de, partner değiştirdikçe her gelen partnerin bir yerde manasızlaşması. İlişki hayatının başlarında hayatımıza giren insanlarlara daha fazla anlam yükleyebilirken, belli bir noktadan sonra kişiler sadece gelen-geçen misafirlere dönüşüyorlar.

İnsanları misafirleştirmeyin. Zorla toksik ilişkide durun demiyorum ama siz anladınız yazının konusunu. Hadi eyvallah.

Yorumlar

Asyranta (24 yaşında) 5 ay önce yazdı:

Dolunayın sevimsiz enerjisi uyku vermeyince seni biraz okuyup reflection paper yazayım dedim. Herkese ufak ufak giydirdim yine.

Neeee poligamik olan taraf erkekken gözünü içerde tutması gereken taraf kadın mı? Erkek çekiciliğine yatırım yapıyor ama sanırım gözünü içerde tutmasa da olur. Bu durum "kadın değerli erkeğin aldatmasını umursamaz" mevzusuyla mı bağlantılı yoksa işin içinde başka bir konu mu var?

"Aldatsam da takmazdın zaten yaa, nasılsa ben yakışıklı adamım yaptım bir yaramazlık affedersin sen"

Elektrikli süpürge hortumuyla dinlene dinlene döverim böyle oynak adamı vallahi. Değerli erkekmiş hmm, kıçımın kenarı.

Küçükken de her şeyin iyisine kolayına alışmış, şımartılmış, yüzsüzlük eden kibirli çocukların bir zorlukla karşılaştıklarında veya dayak yediklerinde ağlamalarını izlemeyi severdim. (Yaşasın kötülük <3)

Tabak çeviren, günübirlik ilişkiler, takılmalar içerisinde olan erkeğin az değil bilakis fazla olduğunu düşünüyorum. Genetikten, parasızlıktan, özgüvensizlikten vs dolayı yapmaya fırsatı ol(a)mayanları görünce bize az gibi geliyor.

Sahil yerleri bir gün Helgayla öbür gün Olgayla beraber olma hayaliyle gelmiş, milletin denizdeki karısını çoluğunu çocuğunu izinsiz kameraya alan 3-5 kişilik zargana, kısa bacaklı, marsık gibi yanmış sap erkek gruplarıyla dolu. Sayıları hiç de az değil. Haşemalı eşinin varlığını unutup seküler kadınlara yiyecekmiş gibi bakan, yılışan muhafazakar (!) erkekleri saymıyorum bile.

Böyle örnekler varken "sıkıldım" diye ayrılan kadına kızamıyorum Cıvıtık. En azından adamın hayatını cehenneme çevirmeden, kendisinin de sabrını suistimal etmesine fırsat vermeden bitirmeyi seçiyor. İlişkide erkekteki o bahsettiğin rahatlık, "her şey iyi gidiyo yeaa" salışı var ya, kadına uzun vadede eziyet. O ilişkinin toksiğe gitmesi veya kadının bir müddet sabrettikten ve erkekte bir ilerleme görmedikten sonra güle güle demesi çoook muhtemel.

Bunu neden söylüyorum? Ne kendi ilişkilerimde, ne de çevremin, arkadaşlarımın ilişkilerinde kendini bir kez salan koyveren erkeğin sonradan toparladığını görmedim de duymadım da. 

Anne babamın ilişkisinde de babamın toparlar gibi olup, kötü alışkanlıklarını bırakıp birkaç sene sonra daha beter kendini koyverdiğini, eskisinden daha kötü alışkanlıklar edindiğini gördüm.

Hepsinin tek bir ortak noktası var: ilişkinin bitişi.

Onayın azalması, hipergaminin karşılanmaması, adamın kendini salıvermesi, "ben bu kızı kaptım, nasılsa gitmez artık" tadında tavırları, ilgiyi ve sevgiyi esirgemeye başlaması.

Kısacası adamın ilişkiyi ve kendini salması + kadını bir nevi cepte görmesi + kadının bunu fark etmesi = sıkıldım ayrılığı. E normal?

O adam kadını kaybetmekten, başka erkeğin çalıvermesinden bir korksun bakalım nasıl çekiciliğini arttırıyor tıkır tıkır. İlişkinin istikbali için erkeğin de ara sıra diken üstünde oturması gerek bence. Hep rahat, hep yemeği önünde, hep düzenli seks, oh kebap. Azıcık paniklesin beyzademiz.

Bunların dışında olayı tek başına ele aldığımız zaman, kız sıkıldım ayrılığı yapıyorsa iyi yine. Kadınların saygısını yitirdiği, gözden düşen, hipergamisini tatmin etmeyen bir erkeğe yapabileceği deccallikler göz önüne alınırsa kadının "sıkıldım" diye ayrılması masum bir olay, adamı tüm o olası belalardan korur. Az hasarla kurtulur garibim. Ne kadar tatsız ve saçma görünürse görünsün iyi bir ayrılık sayılır.

(Keşke deccale dönüşmeden evvel 'sıkıldım cnm ya' diyip ayrılsaydım)

<3

Mantıklı Kadın 4 ay önce yazdı:

İlişkiler bir kere düşüşe geçtiğinde bir daha düzelmediğini sizlere kim öğretti bilmiyorum ama bunun aksini başarmış bir insan olarak buna katılmıyorum. İlişkiler iyileşebilirler, yeter ki karşılıklı olarak doğru adımlar atılsın. Adım atamadığınız için düzeltemediğiniz ilişkilerinizi bir de üstüne kötü davranışlarla bitirdiğinizi biliyorum ama bunun aksi ideali kötü değil iyi davranışlarla bitirmek değil iyi davranışlarla ilişkiyi tamir etmekti. Sizinki halen kötünün iyisi.

Tasavvur etmezseniz var edemezsiniz, bu kadarını söyleyeyim.

Alpago (23 yaşında) 4 ay önce yazdı:

Kesinlikle bunlara kim öğretti salan erkek bir daha toparlamaz diye bilmiyorum. Her şey hipergami değil, her şey güdü değil. Etkisi var ama her şey bundan ibaret değil. 

Asyranta (24 yaşında) 4 ay önce yazdı:

İlişkiyi tamir etmek ters tepebiliyor. Attığımız o adımı küçümseyecek, suistimal edecek çok fazla partner var. İnsanlar işine gelmeyince kötülükte sakınca görmüyor, karşı tarafın şımarıklıklarını fark edince ben de boş veriyorum, harcadığım enerjiye üzülüyorum ve adamdan tiksiniyorum. "3756573. kez çabaladım da ne oldu? Yine kötü bitti." psikolojisine giriyorum. İçimdeki hümanizmin de böyle böyle canı çekildi zaten. Acaba hiç normal -nosnormal- dümdüz bir erkeğe ilgi duydum mu onu da merak ediyorum. Sırtıma kazık saplanana kadar duymuşumdur elbet :D

İlişkiyi tamir edenin erkek olması taraftarıyım. Kadın zaman verir vermesine, bir müddet bekler ama çabayı erkek göstermeli. Kadın ilişkinin iyileşmesi için çabalayınca erkek şımarıyor, garip garip havalara giriyor, daha ciddi vakalarda aldatabiliyor. Biraz fedakarlık yapıp, sabredip ilişkisini tamir ettiğini düşünürken bu tip şeyler yaşayan kadınlara "az dişini sık, ayrılma" demem şahsen. O "belki düzelir" düşüncesi kadınların başını az yakmadı.

"Kesinlikle bunlara kim öğretti salan erkek bir daha toparlamaz diye bilmiyorum."

Pek anlaşılmamış, büyük harflerle yazıyorum KİMSE ÖĞRETMİYOR, ÖĞRETMEDİ. Başından uzunlu kısalı ilişkiler geçmiş insanlarız ve hem kendimizin hem de çevremizin ilişkilerinde gördüklerimizi, duyduklarımızı söylüyoruz. Evlilik veya sevgilik fark etmeksizin.

Kadının herhangi bir deccalliğe kalkışmak yerine ilişkiyi iyileştirdiğini varsayalım. Kadın bir sebepten dolayı kendini koyveren, eve bakmayan, kendine bakmayan adamı biraz hoş gördüğü, alttan aldığı zaman erkek iyice miskinleşip "bu kadın beni bırakmaz kesin, belli ki beni çok seviyor, artık cebimde" diyerek kadını suistimal etmeye başlayabilir. *yaşandı*

Erkeğin kadını cepte görmesinin aldatma ihtimalini arttırdığından Cıvıtık da bahsetmişti. Attığın adımdan bin pişman olabilirsin. Üstte de biraz değindim. Problem her zaman kadının hipergamisinin karşılanmaması veya güdülerinin horon tepmesi olmuyor. Suistimal de ediliyorsun, gözden çıkarılabilir biri olarak görülmeye başlıyorsun (ilişkini umursadığın için nasılsa gitmezsin diye).

Yani bir tek "hııı Berkecan benimle artık yeterince tutkulu sevişmiyor hemen tüyeyim bu ilişkiden :(" diye ayrılmıyor birçok kadın. Ha bundan da ayrılan var evet.

Cıvıtık, bir kadın olarak o bahsettiğin adımın çaba harcamaya ve kendini düzeltmeye istekli bir erkek için atılmasını hayati buluyorum. Dediğin gibi bu olay tek taraflı değil karşılıklı olmalı. Kendi üstüne düşeni yapıp, karşıdan da aynı hassasiyeti bekleyip bir türlü görmemek berbat ve yaygın bir durum. Bu yüzden birinden çok hoşlansam bile 0 beklentim 1000 şüphem var o insanla ilgili. Böyle olunca canımı da sıkamıyorlar, suistimal de edemiyorlar.

Bazı erkekler tamir tesisat işlerinden anlamadığı gibi birinin bir makinenin (ilişkinin) sorunsuz çalışması için harcadığı çabayı da anlamsız ve önemsiz bulabiliyor. İlişkide kadir kıymet bilen bir partnerin varlığı zorunluluk resmen. Aksi halde o insanla ömür mü geçer?...

Alpago (23 yaşında) 4 ay önce yazdı:

"Pek anlaşılmamış, büyük harflerle yazıyorum KİMSE ÖĞRETMİYOR, ÖĞRETMEDİ. Başından uzunlu kısalı ilişkiler geçmiş insanlarız ve hem kendimizin hem de çevremizin ilişkilerinde gördüklerimizi, duyduklarımızı söylüyoruz. Evlilik veya sevgilik fark etmeksizin."

Bu konuda mantıklı kadını örnek alın. O, eşinin moral ve motivasyonunun düştüğü zamanlarda eşine yardımcı olduğunu söylüyordu elbette karşı da çalıştı. Fakat bu, böyle hemen düzelecek bir şey de olmayabilir bazı şeylerin düzelmesi biraz zaman alır. 

Sen yine üzerine düşeni yaparsın olmadı bırakırsın. 

Alpago (23 yaşında) 4 ay önce yazdı:

Siz olayı yanlış anlamışsınız. Siz kadınlar, solipsizmden çıkmanız gerek biraz. Kendi kötü yanlarınızı görmeniz lazım. Şu yazdıklarınızın alt metninde " her kadın haklı gerekçelerle ayrılır" diyorsunuz adeta. Mantıklı kadının yazdığı ise kadının sıkıldım ayrılığını yaparken sizin saydığınız nedenlerle değil de tamamen düzgün ilişkisinden sıkılıp piyasada heyecan bulmak. Yani doğru davranan bir erkek de bazen size sıkıcı gelecektir işte bu zamanlarda güdülerinizin lafını dinlememek lazım. Bunu diyoruz.

Salan bir erkeğe kadının şans vermeden anlamadan dinlemeden ayrılmaya çalışması da hiç iyi değil. Sıkıldım ayrılığı bu sebeplerden gerçekleşmiyor. Salan adama da sıkıldım demiyorlar. 

Bir kez salan erkek toparlar, mantıklı kadın bu konuyu daha iyi yaşamış ve ilişkisinde tecrübe etmiştir. 

"Kısacası adamın ilişkiyi ve kendini salması + kadını bir nevi cepte görmesi + kadının bunu fark etmesi = sıkıldım ayrılığı. E normal?" dediğiniz denklemde normal ama sıkıldım ayrılıkları bu denklemlerde gerçekleşmiyor. SIKILDIM AYRILIKLARI normal değildir. Salmayan, çabalayan erkeğin umudunu kırarsın. 

"bunların dışında olayı tek başına ele aldığımız zaman, kız sıkıldım ayrılığı yapıyorsa iyi yine. Kadınların saygısını yitirdiği, gözden düşen, hipergamisini tatmin etmeyen bir erkeğe yapabileceği deccallikler göz önüne alınırsa kadının "sıkıldım" diye ayrılması masum bir olay, adamı tüm o olası belalardan korur."

Bu denklemde masum ama mantıklı kadının dediği denklemde hiç masum olay değildir.  Hipergamisini tatmin etmeyen diyorsunuz da sormak lazım ki o kadının hipergamisi ne durumda ? Hipergami öyle çok hoş göreceğimiz bir şey değil. Kadının dengeye alması gerekli. 

"Haşemalı eşinin varlığını unutup seküler kadınlara yiyecekmiş gibi bakan, yılışan muhafazakar (!) erkekleri saymıyorum bile." sekülerlerin plajına karısıyla yahut tek giden adam dindar yahut muhafazakar değildir. 

Kısacası salan erkek toparlar. Siz şans verin toparlanacaktır. Siz şans verirseniz adam da yaşlandığınızda size sevgi ve saygı duyar. Kendinizi salan adam toparlayamaz diye kandırmayın. 

Her zaman da haklı olmadığınızı, ayrılıkların her zaman haklı sebeplerle yapılmadığını bilin.