Özgüven Üzerine

Yaşamın İçinden

Son günlerde içeriklerimde ve yorumlarımda özgüven yani kendine dair değer algısı çok öne çıkmaya başladı. Genelde bir konuya konstantre olduğum zaman, bir süre onunla alakalı fikirler beynimde dans ediyor, ben de içeriklerde tekrara düşüyorum böyle. Beğeneceksiniz ulan!

Neysem. Konuya dönelim. Özgüvenli ol, özgüvenini toparla, kendine güven şu bu diyoruz da bu ne demek abi? Sürekli car car aynı şeyi söyleyip duruyor ama altını doldurmuyor gibi görünüyoruz ve bu eleştirinizde haklısınız.

Aslında, nasıl özgüvenli olacağınız konusunda detay veren içerik de az değil şimdi yani. Onları da sizler dinlemiyorsunuz. Dinleyeceksiniz evladım. Özgüven, tamam kafanda bir şeyleri çözmekle çok alakalı, ancak yaptığın şey sadece kafanın içindeki bir beyin jimnastiğinden ibaret kalırsa pek bir işe yaramaz. Hatta geçen gün gerçekteki jimnastik ve mental jimnastik arasındaki farka değinen çok hoş bir karikatür görmüştüm.

Neysem, gene konuya dönelim. Zaten konudayım da neyse. Bugün böyle cıvıtık nickimin hakkını verircesine yazasım var. Beğeneceksiniz ulan!

Özgüven oluşturmak için ilk şart: problemin kaynağını dışsallaştırmak. Çünkü gerçekten de mesele büyük oranda sizin niteliklerinizle o kadar alakalı değil. Sizinle nitelik bakımından aynı görünen, hatta sizden aşağıda görünen insanlar bir bakıyorsunuz sizden özgüvenli oluyor değil mi? Özgüven çoğunlukla bir algı meselesidir. Bu ilişkiyi güzellik bölümümde birkaç yazıda anlattım, lütfen bakın, erkeklere de hitap ediyor.

Tamam, evet, nitelikler önemlidir, ancak daha önemlisi niteliklerinin farkında olmak veyahut bunlara emek vermektir. İşte yetiştirilme tarzınız sizi bu ikincisinden mahrum ediyor.

Aileler çocukları inanılmaz özgüvensiz yetiştiriyor. Aşağılayarak motive edeceğini zannediyor. Sorumluluk vermiyor, sadece başaramadıkları için kızıyor. Çok temel bir nedeni bu. Böyle büyürsen özgüven oluşmaz tabi.

Sebebi olmadığınız konuları dışsallaştırmalı, sorunun sizle, özünüzle, niteliklerinizle sınırlı olmadığını anlamalı, bu gerçekten güç bulmalısınız. Aksi, insanı öğrenilmiş çaresizlik döngüsüne sokar. Hayır, tekrar ediyorum, özgüvensizliğinizin nedeni siz değilsiniz. Aileniz. Yetiştirilme tarzınız. Bu kötü bir talihsizliğiniz, ancak iyi haber şu ki ergenlikten itibaren insanı ailesi değil kendisi şekillendirmeye başlar. Sizler, kendinizi başka şekilde yoğurabilirsiniz.

Bir diğer önemli not: değer algımızı kendimizi başkalarıyla karşılaştırarak yüceltir veya bozarız. Özellikle de aileniz kıyas yapan bir aile ise. Çevremize çok bakarsak, hele de özgüvensiz bir zihin zemini üzerinde iken diğer insanlara, niteliklerine, yaşadıklarına, sahip olduklarına bakarsak kendimizi olduğumuz yerde aşağı çekeriz. Aşağıda filan değiliz oysa ki. Algımız şaşıyor, kafamız bulanıyor, durduk yere moralimiz bozuluyor. Bunun farkında olmalısınız.

Bu açıdan sosyal medyayı, özellikle instagramı kullanmayın derim, instagramvari içeriklere çıkan diğerlerini de. Ben ne zaman instagramı yoğun ziyaret etsem, şaka yapmıyorum bir ton estetik müdahale yaptırasım geliyor. Bir süre instagrama girmiyorum, ne oluyor biliyor musunuz? Ya benim şunum da fena değilmiş ki, neden bu kadar yaptırmak istedim acaba diye düşünüyorum. Üstelik kendimi güzel bulurum ve insanlar da beni güzel bulur. Buna rağmen bu tongaya düşüyorum çünkü hepimizden daha iyisi var, ayrıca bizde olmayan bize iyi geliyor zaten. Bu tuzakların farkında olun.

İnsanlar o kadar yüksekteki örneklere bakıyorlar ki, içlerindeki süreç şuna dönüyor: ben asla onun gibi olamam, o zaman yansın bu dünya, tüm emekler boş. Evet olamazsın. Bir incel asla, kat’a, dünyalar bir araya gelse bir chad olamaz. Oldu mu? Asla chad olamayacaksınız. Ancak ne önemi var? Neden chad olmak istiyorsunuz ki? Salak mısınız olum siz? Hayatta mutlu veya başarmış hisseden tek erkek modeli chad mı? Bugün elimizin altında olan birçok yararlı icadı bize betalar geliştirmiştir örneğin. Her insan potansiyelini değerlendirerek bir değer meydana getirebilir ve kendini şu an olduğunuz üzere bok gibi hissetmek yerine iyi hisseder. Kendini gerçekleştirmiş hissetmek için saçma salak idealler koymanıza gerek yok. Bunun idrakine varın.

Yeni gençlerin gerçekten tatmin ve mutlu olmakla ilgili gerçekdışı beklentileri var. Çünkü hayatları ciddi manada amaçsız kılındı. Bunun ekonomi ve ömrün uzamasıyla alakalı olduğu görüşümü daha önce de belirtmiştim. Yaşlılar sağlık sistemine yük bindirmesin, sağlıklı yaşlansınlar, çalışsınlar diye hayatın içinde tutulmaya çalışıldıkça gençlere zor yer açılıyor ekonomide. Gençler de bu dönemde sosyal medya, porno vs. ile odalarında ya da bir işe yaramayacak bomboş bölümlerde okuyarak amaçsızca vakit geçiriyorlar.

Bir insanın kendini ve özgüvenini inşa etmesi için ihtiyaçları şunlar;

  • Yapamıyorsa, kendiyle zaman geçirmek, yalnız kalmak, özel bir ortama sahip olmak
  • Aklında kendinin merkezde olması, olumlu hayalleri olması ve makul hedeflerini düşünmesi
  • Kendine yatırım yapmak, üstteki ikisini yararlı olacak şekilde kanalize edip eyleme dökmek

Zaten ilişki içinde olmamayı bundan önerirler ya, yaşadığın şey zihnini sömüren bir ilişki olursa bunları yapacak vaktin de takatin de olmaz. İlişkiniz yokken, gerçekten de karşı cins işlerini deneyip durmayın ve önce özgüven inşasına girişin. İlişki içindeyseniz şunu unutmayın: ilişki sömürmeyebilir de, burada da iş daha çok kızlara düşüyor. Erkekten aşırı ilgi ve onay bekliyorsunuz. Sömürmeyin lan birbirinizi. Rahat bırakın. Siz de kendinize eğilin. Kendine eğilip değerine uğraşan kolay kolay aldatılmaz da terk edilmez de. Korktuğunuz şeyi hareketlerinizle kendinize çekiyorsunuz farkında değilsiniz.

Kendinize dönün kendinize. Başkalarına bakmayı kesin. Milletin attığı görüldüyü takip etmeyin. İnsanların size 38583 gün önce dediği şeyi düşünmeyin. Sosyal medyada verimsizce zaman öldürmeyin. Disiplin, planlama, yapılacaklar listesi yönetme gibi konular üstüne eğilin.

Bunlar konusunda kaynak önerecekler yoruma bırakabilir. Makbule geçer hatta. 

Hiçbir şey başaramayacağınızı düşünecek kadar ezilerek büyütüldüyseniz, gönüllülük çalışmalarına katılın. Sadece evden çıkıp gitmek emeğini gösterin. Bak bunu gösterin ama. Oralarda size görev atarlar. Yaptığınız işe para vermeyecekleri için hissedeceğiniz performans baskısı az olur. İnsanlarla bir arada kalırsınız. İyilik etmek fikri sizi mutlu hisseder ve motive eder. Ortamda rekabet olmaz. Bakın şaka yapmıyorum, eğer kurs murs-dil öğrenmek-dansa gitmek vb. şeyler yapamıyorsanız, odanızda kalıp sosyal medyayı boş boş takip etmek yerine yardım gönüllüsü olun. Ciddiyim. Devasa fark eder. İnsanların zorluklarını görüp büyürsünüz. Hayatı tanırsınız biraz.

Neysem konuya gene dönelim. Hadi lan gene dönelim. Sizlere, özgüvenimi destekleyen küçük bir oyunumdan bahsetmek istiyorum. Muhtemelen buna benzer şeyleri az çok hepiniz yapıyorsunuz.

Persona Oluşturmak

Müzik dinlerken kendimi o şarkıyı söyleyen gibi hayal ederim ve öyle dans ederim.

Kimse görmediği için becerip beceremediğime takılmam.

O halimi severim. Hayalimi sever ve onun üstünde çalışırım, daha iyi taklit etmeyi hedeflerim.

Bu benim ikinci personam. İnsanlardan utandığım konularda geliştirdiğim daha özgür kişiliğim.

Bazen yüzeye çıkmak ister.

Misal dans derslerinde o persona beni bazen yoklar.

Özgüvenimi yükseltir. Role girerim ve tadını çıkarırım o kısa anlarda. Kimse de bilmez.

Çok eğlendiğim başka bir huyum. Mesela metro gibi yürüyen merdiveni uzun olan yerlerde kulaklıkla müzik dinlerken, hele ıssız bir günse merdivende zihnimin içinde klip çeker başrol oynarım :) Böyle rüzgar aşağıdan aşağıdan vurur. Çok eğlenceli.

Özellikle dans dersleri sonrası veya kombinime çok güvendiğim günlerde , yine kulakta kulaklık, catwalk yaparım müziğin ritmine uygun. Herkes kendi derdinde zaten, millet bana mı bakacak? İnsanların hayatının ne kadar merkezinde olmadığımızla ilgili işlevsel bir deneme. Sosyal korkuyu alıyor.

Bu tip şeyleri hepiniz yapıyorsunuz belki de. Farkında değilsiniz.

Duştan çıkınca aynaya karşı yapıyorsunuz. Süslenince aynaya cilveleşince yapıyorsunuz.

Bu çok yararlı bir oyun. Yapın. Besleyin. Sevin.

Dediğim gibi o zaten ihtiyacınız olduğunda ortaya çıkmak isteyecek. Alttan alta kıpırdanacak içinizde.

Kullanın onu. İşe yaradığını, çekiciliğinizi artırdığınızı göreceksiniz.

Gördüğümüz ünlüler var ya, onlar bunun ustası aslında. Oyunun dozunu kontrollü arttırdıkça, çekiciliğin artar.

O persona ben değilim ki diye düşünmeyin. Ne demek sen değilsin? O senin parçalarından biri. Diğer parçaların kadar gerçek. Sonuçta sen yaptın. Biri gelip aklına sokmadı. Biri kollarından tutup hareketlerini zorla sana yaptırmıyor, yüzünü hamur gibi yoğurmuyor. Sen beceriyorsun bunları.

Hadi şimdi, sevdiğiniz, modunuzu yükselten bir şarkı açın, iki bakım yapın, havaya girin. O hava sizi hayalinizdeki kişi olmak yolunda motive edip işinizi kolaylaştıracak.

Bunu filmler yoluyla da çok yapardı bizim nesil. Film yıldızlarıyla özleşleştirin kendinizi. Sevdiğiniz bir filmi favori karakterinizi taklit edebilinceye kadar izleyin, o filmdeki sevdiğiniz, hayranlık duyduğunuz karakterin halini özümseyin.

Mesela size bu konu üzerine çekilmiş bir film de önereyim, hem de tam bana hitap ediyor çünkü ana karakter bir balerin: Black Swan.

Black Swan bir insanın persona oluşturma süreciyle ilgili bir psiko-gerilim filmi. İçindeki siyah kuğuyu inşa eder film boyunca karakterimiz. Filmin başında -annesinin baskıcı yetiştirişi yüzünden- pısırık, ezik ve frijit bir loser olan kızımız, film sonunda sahneleri fetheder. Personasıyla özdeşleştiği sahne harikadır.

Tabi siz akıllı olun, özdeşleşmek için olumlu bir karakter seçin de sonunda kendinizi piçahlamayın :)

Persona işi neden işe yarar biliyor musunuz? Çünkü bu da dışsallaştırmakla ilgili.

İnsan dışsallaştırırsa her şey kolaylaşır. Çünkü başarısızlık onun olmayacaktır, utanç onun olmayacak personasının olacaktır. Persona bizi cesaretlendirir. Besler. Korkularımız azaldıkça da onu yüzeye çıkarırız. İstediğimiz anlarda kullanırız.

Mesela gençler en çok arabesk dinliyormuş. Manyak mısınız evladım siz? Siz niye dört koldan böyle ağzınıza sıçmak için uğraşıyorsunuz? Modunuzu yükseltecek yerde yerlere çalıyorsunuz. Müzik müthiş bir ruh hali düzenleme aracıdır. Doğru şekilde, doğru yere kullanın onu. Mod artırıcı şarkılar dinleyin, havanız yükselsin. Mutlaka sizi havaya sokan şarkılardan bir listeniz olsun. Misal benim her seferinde işime gelen şarkılar:

  • Black Eyes Peas - Pump It Louder
  • Monophonics - Bang Bang
  • Gloria Gaynor - I will Survive
  • Quenn - Underpressure

Var daha birkaç tane de şimdi bunlar aklıma geldi.

Hadi evlatlarım ya. Bakın bana 3868472757327 karakter yazdırdınız burada. Birilerinizin işine yarasın. 

Yorumlar

alis (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Cıvıtık merhaba,

 

Seni bir süredir takip ediyorum ve gercekten mantıklı çıkarımlarda bulunduğunu düşünüyorum. 22 yaşındayım ve sizin çizginizde bir çizgi oluşturmaya çalışan biriyim ancak geçmiş kötü deneyimler beni geriye çekiyor diyebilirim. Kendimi hep seven biriydim ancak mentali kötü ve sorunlu birkaç insan yüzünden kendime olan güvenim ve sevgim gözle görülür derecede azaldı. Hep bir karşılaştırma ve yetersizlik içerisindeyim. Neyse bu tarz bir çıkmazdayım diyebilirim. Senden istediğim ise kitap önerisi. Eskiden senin gibi bir mentaliteye sahiptim ancak zamanla değişti. Bu beni çok geri çekiyor ve kendimi bu durumdan kurtarmak istiyorum . Önerebileceğin kitaplar nelerdir? Şimdiden çok teşekkür ediyorum.

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Merhaba Alis,

Cevabımla seni hayal kırıklığına uğratacağım çünkü psikolojik kitap okumuyorum, o kadar uzun süredir roman bile okuyamıyorum ki. Malesef konsantrasyon gerektiren uzun işlere zaman ayıramıyorum senelerdir. Okuyucularımdan öneri yapanlar olabilir umuyorum ki.

Ancak, spor yapıyor musun, onu sormak isterim? Düşünceleri düşüncelerle kontrol etmek yerine hormonlara müdahale etmenin çok daha etkin sonuç vereceğini düşünüyorum. Ayrıca fiziğin üzerinde kontrol sahibi olduğunu görmeye başlamanın verdiği haz da cabası. 

thrumis (21 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Olmayan özgüvenimi tamamen mahveden birtakım olaylardan sonra buraya kadar geldim. Aslında buradaki yazıları okumanın benim karakterimdeki bu deforme yerleri degistirmeyecegini biliyorum ama yine de okuyarak rahatlamaya calisiyorum. Ben genç bir kadin olarak arkadaş ortamında, is yerinde ve dışarıda vs. Sürekli zorbalığa maruz kalan ezik biriyim. Evet gercek bu. Bunu degistiremiyorum. Öyle değilmişim gibi yapıyorum ama birisi çıkıyor yüzüme vuruyor adeta sen busun diye... İşten çıkmama sebep olan mobbing ve hakaretler münferit degil. Ters bir hareketimle arkadas ortamında tum kapıların yüzüme kapanması da degil. Sokakta kambur yurumem de. Ya da hoslandigim erkeklerin suratima bile bakmaması da. Sorun cok daha derinlerde. İçimden sürekli "keske soyle yapsaydım, böyle yapsaydım" demekten yoruldum. Bu kadar cesaretsiz ve ozguvensiz oldugum icin asla mutlu olamayacağım. Kendimi değiştirmek icin can atıyorum ama bilememenin getirdiği korku cok kötü. Sürekli korkmaktan bıktım. Bu kadar.

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Thrumis, neden böyle olduğunu düşünüyorsun, gerçekten fiziksel dezavantajların var mı? İnsanlara iyi davrandığını, geçim ehli olduğunu düşünüyor musun? Ailenle ilişkin nedir? Biraz daha anlatırsan belki küçük adımlar atabiliriz. Bana şuna ihiyacın var gibi geldi:

thrumis (21 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Fiziksel dezavantajım kısa boylu ve zayıf olmam dışında yok gibi. Gecimliyimdir ama insanlar genelde iyi niyetimi suistimal ederler ve bazıları daha da ileriye gidip bana herhalde "nasıl olsa korkağın teki, birşey diyemez" diye düşündükleri icin rahatsızlık verebiliyorlar. Ailemle ilişkim gayet normal, evde kendimi cikartabiliyorum ve iletisimim iyi, ama dışarıya adımımı attığım an tamamen farklı birisi oluyorum; ürkek, korunmasız, zayıf karakterli. Anlatınca bile utanıyorum ama düzeltmesi çok zor, özellikle de pek steril olmayan bir ortamda çalışmak daha da zorlastiriyor. Milletin gözü açık cin gibi, bir durum olduğunda hemen saldırıya geçiyor, bense daha da içime siniyorum.

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Muhahahahaha siz kısa kızların kısa olmayı olumsuz sanmalarına bayılıyorum. Evladım siz şaka mısınız? Geçen de kursta boyuma iltifat eden 160-165 boylarındaki bir kıza anlattım uzun boyun kadında artıdan ziyade eksi olduğunu. Bizler cinsel dimorfizme tabi canlılarız ve kadın ve erkek birbirinden farkılaştıkça daha çekici algılanır. Kadının ince kemikli ve küçük olanları makulken erkeğin de kalın kemikli ve iri olanları beğenilir. Dert ettiğin şeye bak. Zayıflık da evet gidermesi bünyeye göre zor bir şey olabilir ama emin ol kilolu olmaktan çekicilik açısından iyidir. En azından belin incedir bu anlattıklarına göre. 

Aslında feminen bir karakter anlatıyorsun ve illa değişmen lazım demem. Daha çok, insafına kalmayacağın iyi kalpli biriyle eşleşmen önemli. Evet tamam, hayrını koruyacak kadar şerrin olması önemli ancak anlattığın derdini sadece aile dışı insanlarla yaşıyorsan çok kritik bir sorunun olduğunu düşünmedim. İlla değiştireceğim diyorsan sana tek önerebileceğim çekindiğin en ufak adımı atmaya başlamakla olur. Hayır diyebileceğin en kibar vakada demen mesela. İstersen yazarak kendine örneklendirip kararlar almayı da deneyebilirsin.

Bir şeylere başlamadan giderebileceğin bir durumun yok gibi.

moon (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Merhabalar 

Kafamda dönüp duran bir konu var ve senin de fikrini almak istedim. Çevremin de kendimin de gurur duyduğu bir mesleğe sahibim ancak a-ta-na-mı-yorum. 2 yıl denedim. Çok çalıştım ama benim dışımdaki (ülke ve sistemsel nedenlerden ötürü) planlanmayan sebeplerden ötürü olmadı bir türlü. Hırslı bir tipimdir, bu sene de gayret ettim çalıştım ve 20 gün sonra kpss var. Her ne kadar çevremden bu ısrarım/çabam/disiplinim konusunda övgü alsam da,aslında çok yorgun hissediyorum. Sınav yaklaştıkça kaygım da yükseliyor. Zaten bana asıl kaybettiren şey bu kaygı. Bir de 2 yıldır atanamayışım beni akademik olarak da genel olarak da özgüvensizliğe itti. Eskiden çevre baskısıymış, toplummuş, kıyaslamakmış asla umursamazdım. Ama varmış öyle bir şey. Çevre baskılamasa bile ben kendimi baskılıyorum. Önceden iş baskısı erkeklere yönelikmiş, ancak ben şuan 24 yaşında genç bir kız olarak da fazlasıyla bu baskıyı hissediyorum. Allah erkeklerin yardımcısı olsun, zor bir durum.

Yine atanamazsam neler olur, farklı ne tür işler yapabilirim. Özelde çalışmak desen, iş beğenmez gibi görüneceğim ama gerçekten beğenmiyorum. İki katı iş, ve çok düşük bir maaşı istemiyorum. Hiç çalışmam en azından akıl sağlığımı korurum diyorum. Ama evde kalmak tüm ailem işe/okula giderken beni külkedisi gibi hissettiriyor. Freelance neler yapabilirim bilmiyorum. Asgari ücreti kazanacak kadar evden de işler yaparım gibi geliyor ama ne mesela.. Şuan biraz depresifim ve seçeneksiz geliyor bana her şey. Tüm ümitleri bir sınava bağlamak da kısır döngü misali sınavı kaybettiriyor. Bu yollardan geçmiş bir abla olarak, lütfen aydınlat beni. 

Sevgiler 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Öncelikle sondan başlayayım. Evden bir şeyler yaparak para kazanma modeli bu amaçla yola çıkarak yapılmaz diye düşünüyorum. Herhangi bir şeyi arayarak başarılı olabileceğinden şüpheliyim. Bende süreç şöyle olmuştu: zaten bir süredir hobi olarak bir şeyler yapıyordum, uğraşıyordum, insanlar benden satın almak istedi. İyi yaptığın bir şeye talep oluşuyor. Ama o şeye tutkun olman lazım, emek harcamış olman lazım. Para için yola çıkarak bu şekil bir ustalaşma yaşanır mı, bilmiyorum. Zaten bu tip bir girişim süre de alır. 

İş beğenmemek konusu kötü. Ben olsam evde duracağıma işe giderdim. Öyle de yapıyorum zaten. Şu an yaptığım işin parası öyle ahım şahım değil, statüsü desen yok, bıraktığım seviyede dönmedim iş hayatına. Ancak birincisi, evden çıkmama vesile oluyor ve beni biraz daha çalışkan hissettiriyor. İkincisi, insanlarla bir arada olmamı sağlıyor, ileriye yönelik network oluşturmuş oluyorum. Fırsatlar biz evde otururken karşımıza çıkmaz, bir şeyin peşinden takıntıyla beklersek de o şey genelde bize uzaklaşır. O yüzden başka bir şeyle meşgul olup biraz oluruna bırakmak iyi olur.

Sınav meselesini işte böyle bir B planını uygulasan daha az stres yapardın bence. O olmayacaksa en azından boşta değilim, bir yola çıkmış bulundum diye kendini rahatlatabilirdin. Beklerken ve konsantre olmuşken istediğin sonucun olmaması için için seni bitirir.

İdare edecek bir iş seçerken yükselme imkanı olan bir pozisyon olmasına bak derim. Evde atama beklerken kafaları yemek noktasına gelebilirsin ancak iş hayatının içinde belli olmaz, yükselebilirsin.

moon (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Tekrardan merhaba

İki gündür yazdıkların kafamda dönüyor. Para kazanmak için internete düşmüş değilim. Aradığım sadece sevdiğim işi esnek şekilde yapabilmek, sanırım ilk mesajımda bunu söylememişim. Psikolojik danışmanım, bunun için bir instagram hesabı açtım birkaç aydır o hesabı geliştirme gayretindeyim. Onlıne danışma işi yapmak istiyorum, sertifikalar için sermayeye ihtiyacım var sadece. Kpss ye yönelme sebebim de bu sermayeyi sağlamak. Ama işte hayatta, planlarımız planladığımız gibi gidemeyebiliyor. Özel sektöre girmeme sebebim, iş yükünün fazlalığının beni sınava çalışmaktan ve hedeflerimden alıkoyabileceği riskiydi. Nitekim özelde çalışan tüm arkadaşlarıma bu oldu ve tükendiler. Öyle işte tatlı insan, galiba işlerin istediğim gibi gitmesini istiyorum. Ama işler istediğim gibi olmadan da yolunda gidebiliyordur belki. İnan bilmiyorum.. 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Şimdi daha iyi anladım. Zaten uğraştığın ve paraya çevrilme potansiyeli olan bir şey var ve ondan bahsediyorsun.

KPSS daha ömürlük bir uğraş değil mi? Neden bir proje için gerekli parayı KPSS üzerinden kazanmak istedin onu anlamadım. Ben olsam part time kalifiye olmak bile gerekmeyen bir işe girip azar azar da olsa para biriktirir, danışmanlıkla ilgili de ön çalışmalar yapardım.İşini resmi olarak kurmadan hizmet vermeye başlarsan ciddi yaptırım var mı? Sağlıkla bağlantılı olduğu için bu ihtimali düşündüm, yoksa internet üzerinden kurulan işlerin azımsanmayacak kısmı önce gayrıresmi olarak başlıyor, tutulduğu zaman resmiyete dökülüyor. Böyle bir geçiş dönemin olabilecek olsa daha da çabuk birikirdi paran.

moon (26 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

İşini resmiyete dökmeden yapan arkadaşlarım var ama bana pek etik gelmiyor. Öte yandan kpss yolunu tercih etmem sanırım memur çocuğu olmamdan kaynaklanıyor. Ailem memur ama benden gözleri kara, sürekli ofis açmamı istediler. Ama ben tek başıma başarmak istedim bir şeyleri. Maalesef tıkandım da. Risk almak benim için zor, o yüzden sözde en konforlu olabilecek yolu tercih ettim. Ancak yine devlette olmazsa, özelde iş imkanlarını takip edeceğim mecbur, hiç istemesem de. 

Tommy Shelby (36 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Özellikle erkeklerde özgüven başarı ile geliyor. Bunun için de önceliklendirme ve disiplin şart. Motivasyon beklemek yerine o işe girişmek gerekli. O işi başlamak için uygun duygunun gelmesini beklemek yerine işe girişmek gerekiyor. Eyleme geçtikten sonra o duygu geliyor zaten. Buna dikkat etmekte fayda var.