Görev Adamlığı İyidir

Yaşamın İçinden

Hayatında görevleri ve rahatlığı açısından farklı kombinasyonlar yaşamış bir insanım. Modern insanın alçalttığı “görev adamı” konumunun iade-i rütbeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Görev adamlığı iyidir. Sizi depresyondan koruyan şey bu oldu bir kere. Şimdilerde neden herkes bir şekilde mutsuzluğa kendini kaptırıyor sanıyorsunuz? Kendi hayat yolunu kendi çizmek meselesinde kantarın topuzunu kaçırdık da ondan. Hepimiz özel bir yol çizeceğiz, hayatımızdaki tüm kararları kendimiz alacağız, aman kimse bize karışmasın, yol bile göstermesin, görev atamasın diye diye kafayı sıyırdı modern insan. Neymiş, “okula git, askere git, meslek sahibi ol, evlen, ev al, yaşlan, öl” korkunç bir döngüymüş. Bunu son birkaç on yıldır tekrarlayıp tekrarlayıp, bunun dışında kalmaya çalıştınız, al sana korkunç!

Arkadaşlar, bir insanın kendine sürekli amaç, kendinde sürekli bir güç araması durumu herkesin, bırak herkesi çoğunluğun yapabileceği bir iş değil. Mesela 9-5 meslek sahibi olmayı kötülüyorlar. Nimet kardeşim o, siz bilmiyorsunuz. Bakın ben bunu işsiz olduğumdan söylemiyorum. Ben birçok işçilik patronluk modelini deneyimlemiş bir insan olarak söylüyorum. Çalışan oldum, patron oldum, gelir sahibi işsiz ****oldum, gelir derdinde işsiz ****oldum. Biliyorum da konuşuyorum yani emin olun. Biliyorum da konuşuyorum yani emin olun. Sabah kalkıp mecburen işe gitmek kadar insanı verimli tutacak hiçbir şey yok. Yeter ki işinden nefret etme ve iyi tatil hakların olsun. En rahatı, en dinç tutanı.

Hayatın sizi yönelttiği yerlerden, veyahut insanların yüzyıllarca biriktirerek ortaya koyduğu genel hayat yolundan bu kadar nefret etmeyin, bunda problem bile görmeyin. Görev insanı olmak mutsuzlukların bir çoğunu es geçip hayata tutunmamızı sağlayan şeydir. İyidir, yararlıdır, böyle geçen bir hayat boş değildir, o insan da zavallı değildir. Her şey algı meselesi ya. Algılarınız bozuldu kuzum sizin.

Bu yazıyı yazdığım zaman, tuzumun kuru olduğu ve rahatlık içindeyken insanlara ahkam kesmemem gerektiği uyarısı aldım. Bununla ilgili olaraksa görüşüm şudur:

Daha kolay ve daha zor deneyimler yaşatan hayatlar olduğunu kabul ediyorum. Benimki nispetle kolay bir hayat oluyor. Ancak, insan zihninin kaosu yaratmaya ve kaosla baş etmeye yönelik bir eğilimi var ve bu, hayat şartlarından bağımsız. Hepimizde ortak. Bu yüzden insan her şart altında kendine gerçekten sahici gelen şekilde dertlenip zorlanabiliyor, gerçekten sahici dertlere sahip olan insanlar da kaosla baş etme yöntemlerini kullanıyor ve kendi şartlarında yaşamaya devam edebiliyor, hayatın zorluğuna dair algıları dertsizlere yaklaşıyor. Bu yüzden hayatlar arası empatinin mümkün olduğunu düşünüyorum.

Yorumlar

Elmas (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Merhabalar. Sizi yeni tanıdım ve bazı yazılarınızı okudum ve çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Yazı basliklarina baktım ama sormak istediğim soruyla alakalı baslik göremediğim için buraya yazıyorum. Baba çocuk arasında nasıl bir bağ var onu tam kavrayamiyorum. Dürtülere göre erkeklerin önceliği seks kadınlarinki ise çocuk için yatırım almaksa erkeklerin kendi dürtüleri ile çocuk arasında nasıl bir bağ oluşuyor. Yani kadınlar daha çocuk yapmadan bu yatırıma önem verirken erkekler kendileri nasıl bir efor harcıyor dölleme haricinde? Yani ne bileyim kadınlar seks karşılığında yatırım alarak o erkeği çocuklara yatırım yapmaya zorlamasa idi babalık denen şey nice olurdu? 

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Nasıl ki kadınlar tarım devriminden bu yana geçen binyıllarca yılda mesela aynı anda iki erkekle görüştüğü zaman sadece birine bağlanabilmek ve diğerine karşı asabi hissetmek gibi duygusal bir takım dönüşümler yaşadılarsa, erkekler de bir aile sahibi olmak, çocuklara bağlanmak, karısını kıskanmak gibi beceriler geliştirdiler. 

İnsan çelişkili bir canlı, zaten ilişki hayatlarımızdaki çalkantılar ve başarısızlıkların temelinde genelde tarım devrimi öncesi ve sonrasındaki hayat tarzı farklılığının iç dünyamızdaki yansımaları yatıyor. Erkekler mesela hem devrim öncesindeki gibi rastgele dölleme yoluna dair dürtüler, hem de aile babası olmaya yönelik dürtüler hissediyorlar. Kadınlar mesela hem yanlarında kalması gerekmeyen zamanının badboyu tarzı bağımsız erkeklere hem de güven-ilgi veren erkeklere ilgi-ihtiyaç duyuyorlar. 

Babalığın var olmasının bir sebebi de erkeklerin ömrünü uzatmış olması. Yaşlılık denilen dönem özellikle erkekler için tarım devrimi sayesinde ortaya çıktı. Öncesinde bakım verilmeyen insanlar yaşlanamadan ölüyorlardı. İnsanlar ve bildiğim kadarıyla çoğu primatlar da bakım vermede akrabalık ilişkilerini ve yakınlığı gözetiyorlar. Yani babalar çocuklara yatırım yapmak karşılığında kendilerine bakılması yararını gördüler.

Elmas (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Teşekkür ederim 😊şimdi kafamda daha netlesti bu durum.

Fylgja (20 yaşında) 8 ay önce yazdı:

 özellikle bu yazının altına yazma sebebim bunu yapacak fırsatım olmamasının getirileri ama bir yandan da acaba ben mi tek yola kendimi koşulladım diye düşünüyorum ama aklıma bir çıkış gelmiyor. bilmem etkisini bilir misin ama temiz bir dayak yeyip sonra sağlam bir fırça kayılmasına ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. mental olarak bir belirsizliğin içindeymiş, etrafımı göremiyormuş gibi hissediyorum. 

 birçok takip ettiğim hobimi, sırf haberlerini okumak dahil, bıraktım. bunu canım istemiyor, ona doyduğum için mi yaptım yoksa okul var diye psikolojik olarak mı canım istemiyor bilmiyorum. diyet devam etse de spordan verim alabilmem için, gözle görülür ölçüde en azından nerede ise mayıs haziran gelmeli. okul ders evin işleri falan derken part time iş de bakamıyorum ve ya sosyalleşme olayı da olmuyor. ayak üstü yarım saat muhabbet çevirdiğim ordan burdan tanıdıklarım var sadece. sınıf ya da bölüm içler acısı benim için orası bir alternatif bile olabilecek durumda değil.

 pratikte bu kadar karşılıksız iş yapmak çok daraltmaya başladı. belki benim şımarıklığımdır diye kendimi zorlayıp zarar verdiğim durumlarda yaşayınca bir abla gözüyle bakmanı istedim. günlük olarak kimseye birşey yansıtmıyorum, işler gayet yolunda ama ben, ben değilmişim gibi. yaptığım herşeyi zamanı ileri sarıp beni kısıtlayan şeylerden kurtulmamın tek yolu buymuş gibi bakıyorum. o kadar şey yaptığım söylense de kendimi çok pasif hissediyorum. yaşıtlarım hatta benden 2-3 yaş büyüklerin benden daha beter durumda olup benim onlara kıyasla iyi durumda olmam içime bir su serpmiyor, zaman benim için boşa akıp gidiyor hissiyatından kurtulamıyorum. yapabileceğimi düşünüyor belki şuan yapamayacak olup ama bunu bilmemem de yük oluyormuş olabilir gibi geliyor. belki bildiklerimi başkasının söylemesi iyi gelir bilemiyorum.

Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

Duygusal olarak yalnız gibisin ve çok kafanın içinde yaşıyor olabilirsin. Biraz daha dışsallaştırmanı öneririm düşüncelerini. Kendine yüklenme, insan dönem dönem tükenir. Sonra güneş açar. Normaldir.