Sabah sabah otoritenin ve gücün ne olduğunu hiç bilememiş, bilemediğini de bilememiş ancak bu konuda ahkam kesen bir aklıevvelin floodu ile tadım kaçtı. Adam bir de söylenmeyenleri söyleyecek kadar taşaklı olduğunu zannediyor ama kendinin ve neslinin acizliğini ifade etmiş. Okursanız belki anlarsınız.
Şimdi serde delikanlılık da var, linç geldi diye silmez bu floodu. Zaten gerekli gereksiz her bir boka linç gelen bir platformda linç dediğinin de bir anlamı kalmadı, bunun gibi berbat içerikleri de yeterince gömemiyoruz, işsevsizleşti eleştiriler. Yine de ne olur ne olmaz X siler falan diye ekran görüntüsünü aldım.


Arkadaşlar, siz ataerkinin bu olduğunu zannediyorsanız size kötü bir haberim var. Bu adamın anlattığı manzara erkeklerin güçlü olduğu ve otorite kurabildiği değil, aciz olduğu için anca zulümle istediğini yaptırmaya çalıştığı bir manzara. Yani yazının başlığı: ataerki sanılan erksiz atalık.
Bizim eşimle bitmek bilmez bir sürtüşme konumuz var. Ben evin küçük köpeğiyim :) Bağırıyorum kardeşim, sinirimi çok çabuk kaybediyorum çocuklara karşı. Eşim de bana çocukları bağırmadan terbiye edebileceğimi anlatıyor, beni sakinleştirecek telkin verip ben bağırdığım, hatta arada patakladığım için beni daha çok dinlemediklerini, boşuna evdeki tansiyonun yükseldiğini ifade ediyor. Haklı da.
Bağırıyorum, çünkü acizim. Çünkü, bir kadının erkek gibi bir "göz korkutuculuğu", karizması yok. Doğal olarak yok bu bizde. Küçük köpeklerde olmadığı ve onların çok sesinin çıktığı gibi. Eşime de en son bunu dedim. Sen kendi bedenin içinden bana ne yapmam gerektiğini öğretmeye çalışıyorsun, güzel bir hedef peşindesin ama biz aynı potansiyele sahip değiliz. Bir kadın erkek gibi "intimidating" olmadığı için istediğinin olmasını istediği zaman elinde 3 seçenek var:
- ya korkutucu olmayı taklit etmeye çalışacak yani benim yaptığım gibi ses yükseltecek, iki terlik atacak, güç gösterecek,
- ya manipülatif olacak, duygu sömürüsü yapacak, ağlayacak, büyük sözler edecek, terk etmekle tehdit edecek,
- ya da tamamen yenilgiyi kabul ederek kendini ezip uyum politikası izleyecek.
Bunu son konuştuğuzda herhalde eşimin aklına biraz yattı ki eşimin benden bu konuda beklentisi biraz hafifledi..
Benden sakince düzen getirmemi bekliyor, çünkü kendi yapabiliyor. Eşim, gerçekten şu floodu okuyunca bir kere daha maşallah dedim, evin iri köpeği. Bak eşine it diyor saygısız diyip metaforu anlamayacaklar yazıyı burada terk etsinler. İri köpek ne? Nitelikleri açısından zaten bir saygı uyandırışı, bir baskınlığı olan, bunun da farkında olan; bu yüzden de kendini olduğundan büyük göstermeye, havlamaya ihtiyaç duymayıp varlığı yeten kişi evde.
Çocuklara bana nazaran neredeyse hiç sesini yükseltmez, benim aksime asla pataklamaz. Tansiyonu oraya kadar yükseltmesi gerekmez. Duygularını çok iyi kontrol eder, durumu hızlıca değerlendirip hızlıca kafasında hüküm verir, cezaları açıklar. Çocukları odalarına yollar. Artık ekran mı olmayacak, arkadaşlarıyla mı görüşemeyecekler, bekledikleri bir programı iptal mi edecek, duruma göre ayarlar. Yüz göz olmaz çocuklarla. Onlar da kıstırır kuyruklarını giderler.
Ki ben böyle gördüm, eşimi de bundan çekici buldum herhalde. Bazen diyorlar ya feminist kızlar "sizin hiç mi ahırda doğuran neneniz, dayak yiyen teyzeniz yok da anlamıyorsunuz" diye. Yok kardeşim. Çok şükür yok. Ben babamın anneme, dedelerimin büyükannelerime şiddet gösterdiğini görmedim, duymadım. Bir kavgalarına şahit olmadım. Büyüklerimin erkeklerinin arkasından konuşmalarını dinlemedim. Karı kız düşkünlükleri diye bir dedikoduları, aldatmaları kulağımıza gelmedi.
Ancak evin maskarası da değillerdi. Hiçbiri. Biz de ataerkil ailelerdik. Annelerimizin babalarımıza saygısızlık ettiğini görmedik. Bize de "babaya öyle denmez, baba ne derse o olur" telkinleri verildi. Büyüklerimiz, erkeklerimizin yönlendirdiği hayatı sürdüler. Onların işi neredeyse oraya gidildi. Hangi evde yaşayabiliyorsak, orada yaşandı. Babannem tayini uzakta diye öğretmenliği bırakmış. Annem, kendi mesleğini babamın işi dolayısıyla yaşadığımız yerlerde o sektör olmadığından yapamadı. Benim tüm büyük neslim ev hanımıydı. Erkeklerin hiçbiri ev işi yapmadı, yardımcı olduklarını da hatırlamam. Hepsine hizmet edildi. Ama zulüm hikayemiz dediğim gibi yok.
Neden? Çünkü bu abinin kendini gururla Anadolu çocuğu diye nitelendirdiği şey var ya, hah işte o Anadolulu olmak değil, o niteliksizlik. Bu saydığı kişiler vasıfsızlardı o yüzden ailedeki kadınlara kararlarını beğendiremiyor, o zaman da onları dayakla, kumayla tehdit ediyorlardı demiyor da Anadoluluk diyor. Hadi erkeklere bulmayayım suçu, bu olsa olsa fakirlikti, imkansızlıktı. Benim ailemde ne farklıydı? Özellikle erkeklerimiz nitelikli adamlardı. Çalışkan, akıllı, geçerli meslekler edinmiş, ailesinde emekleriyle ve insan olarak da kendilerini yetiştirdikleri için duygusal-zihinsel ağırlığıyla saygı uyandıran kişilerdi. Kadınlarımız okutulmamış değildi ama erkeklerimiz daha fazla yetiştirilmişti. İmkansızlık biz de gördük elbet, benim ailemde de çok iflas öyküsü var ama ailem hep bolluk psikolojisinde insanlardı, yeni dille "kazanan zihniyeti"ne sahiptiler, düşünce de kalkmasını bildiler. Kadınlarımız da onlarla sabretti. Onların kararlarına güvendi, önerilerini dinledi.
Ben hep bundan bahsediyorum işte. Erkekler için en önemli şey niteliktir. Buna para diyeceksiniz. Arkadaşlar, para da kusura bakmayın da niteliğin sonucu. Zaten para kazanmayı bilmek en önemli erkek niteliğidir. Bu niteliğe sahip olmayan adamın kucağına düşen paranın hayrını gören olmuş mu Allah aşkına?
Yani, diyeceğim o ki, güç hayalleri kuruyorsanız, millet size itaat etsin istiyorsanız yanlışsınız. Güç istenmez, güç sonuçtur. Nitelik hayalleri süslemelidir. Otorite, bunun sonucunda olursa sürdürülebilirdir. Yoksa insanlar sizi konumunuzdan indirmek için gün sayarlar. Eskinin "Anadolulu" erkeklerine şimdi olduğu gibi.
Otorite, bir kişinin güçlü olduğunu içselleştirmesi sayesinde senin bu gücü sezerek ona karşı hissettiğin doğal itaattir diyebiliriz.
Zulüm, baskıcılık ise içselleştirilmiş zayıflık yüzünden kişinin ancak zorbalık, güç gösterisi, fiziksel cezalandırma vb. yöntemlerlerle üstünlük kurabildiği senaryodur. Yani güçsüz olduğu halde üste çıkmak için daha şiddetli ve daha kötü davranır.
Size bir başka yazı yazacağım itici erkeklerle ilgili, karakter biriktirmiştim. İsteyene öneri vereyim, şu üç karakteri bir izleyin:
Black Mirror: USS Callister bölümleri - Robert Daly karakteri.
Revenge (2017) - Stan.
Companion - Josh.
Hepsinde duygusal kontrolsüzlük, içsel acizlik ve iticiliği, bunun yarattığı zulmü gözlemleyebilirsiniz.
Hah, işte floodu yazan arkadaş ve övündüğü nesli de bu tür. Salak, bir de Batı bundan göçmüş de Doğu ondan kaldı yerinde sanıyor.

Hele hele hele hele...
Asıl Batı Batı olduysa nitelikli erkeklerinin sırtında Batı oldu, bizde o nitelikli erkekler uzun yıllardır çok azınlıkta olduğu için Doğu olarak kaldık, üstüne de feminizmin bizim topraklardaki anlatısı olan "ahırda doğuran, dayak yemiş neneler" anlatısı çıktı bizde, Batı olamadan çöküşe geçtik. Batı'yı batıran da yine erkeklerin niteliksizleşmeye başlaması, ama asıl kadınların çok nitelik kazanıp kendilerini her şeye yeter sanıp erkekleri beğenmemesi yüzünden nüfuslarının çökmesi oldu.
Erkekleri doğru yetiştirmediğimiz bir toplumda hiçbirimize huzur yok ve hayır, erkekleri yetiştirmek de ne onları birer zalim yapmak ne de kadınların emir kulu.
Bu toprağın sağlıklı bir evlilik yaşamış ve sağlıklı evlatlar yetiştiren insanlarının ellerinden öperim.