Aslında Her Şey Basit

İlişkiler

Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum... Okuyorsunuz, okuyorsunuz, okuyorsunuz... Teori, teori, teori... İnsan doğası şöyle, böyle, öyle...

Kafanız çorba gibi oluyor bazen, değil mi? Bir sürü bilgiye sahipsiniz, bu bilgiler ışığında ilişki hayatınızda ne yapacağınızı bilmiyorsunuz.

Öncelikle şunu anlayalım: bu konuları neden bu kadar konuşuyoruz, X kuşağından sonra işler neden bu kadar zorlaştı? 

Birincil sebep, en kritik nokta, doğum kontrolün mümkün olması ve bunun getirdiği cinsel devrim dalgası. İnsanların bütün eşleşme davranışlarını temelden sarsan bir gelişme oldu bu.

İkinci sebep, sosyal medya ile insanların havuzlarının acayip genişlemesi, ailternatiflerinin çok ve değerlerinin gerçeğinden çok/az olduğu delüzyonuna kapılmaları. Sosyal medyadaki bolluğa güvenerek gerçek hayatta ıssızlaşmaya gidilmesi.

Üçüncü sebep, gençlerin ilişki hayatında ikiye ayrılmaya zorlanması; bir kısım kız-erkek bu meselelere çok hızlı girerken bir kısım gencin kendini tamamen pazar dışı oyalayıcılara kaptırması. Normal kız-erkek iletişiminin azalması.

Aklıma gelmeyen varsa lütfen yorumlarla ekleyin.

Şartlar bu, konuşuyoruz, ediyoruz ve dövünüyoruz. Aslında kafayı bu kadar bilgiyle doldurmak iyi değil. Amacım karşı tarafı anlamaktan ve tanımanızdan ziyade sizin kendi zaaflarınızı anlamanıza uğraşmak aslında.

Ben çekim yasasına ve assortive mating denen insanların kendilerine benzeyen insanlarla doğal bağ kurabildiklerine inanan biriyim. Benim şahsi gözlemim böyle oldu. Bundan yola çıkarak, ben karşısı ile ilgili bir derde, bu yönde düşüncelere çok kapılmanız gerekmediğini düşünüyorum. Siz nasıl biri olursanız, aşağı yukarı öyle biriyle eşleşeceksiniz. O yüzden, siz nasıl olduğunuz üzerinde yoğunlaşmalısınız. Değerli ve prensipli biri olursanız, öyle insanlar size denk gelecek, frekansınız tutacak. Değersiz bir hayat yaşarsanız, öyle insanlar... Güdüsel kararlar alırsanız, öyle insanlara denk geleceksiniz; erdemi beğenip-benimseyip sizin için bir seçilim meselesi yaptığınızda, öyle insanlara. Görünümüze dikkat ettiğinizde aynı şekilde davranan insanlara denk geleceksiniz, dikkat etmediğinizde ancak size benzer insanlar sizi beğenecek.

İncel erkekler ve femcel kızlar dışında piyasada aslında çok büyük bir eşleşme sorunu yok. Daha çok, hayaller-hayatlar uyumsuzluğu var. Yani yalnızsanız, yaşadığınız hayata uygun olmayan veya ulaşamayacağınız profillere kafayı takmışsınız demektir.

O takanlara...

Evladım siz manyak mısınız? Alışveriş yaparken de aynı şekilde en pahalı markalara ulaşamadığınız için üzülüyor musunuz? Mesela Valentino'dan eibise alamadığınız için bozuluyor musunuz? Zara'dan güzel bir elbise alınca, onu giyince mutlu olmuyor musunuz? Bu hayatta ne istediğiyle ve başkalarının ne istediğiyle kafayı bu kadar bozmuş bir nesil daha olmuş muydu acaba...

İnsan her şartta, her koşulda mutlu olma kapasitesine, uyum sağlama kapasitesine sahip ve bunu gayet samimi bir şekilde yapıyor. O duygularınız yapay şeyler değil, samimi duygular. Batı Cephesinde Yeni bir şey Yok filmini izlediniz mi? Orada, askerlerin berbat koşullarda birkaç yıl geçirdikten sonra, bir kaz çalıp onu pişirip ne kadar normal-keyiflice yedikleri bir sahne var. Dışarıdan baksan, şartları berbat. Baraka gibi bir yerdeler, üstleri başları kirli, soğuk bir hava, yüzlerce arkadaşları gözlerinin önünde ölmüş ve bu adamlar bir tane ete kavuştukları için mutlu oluyorlar. Şimdi söyleyin bana, bu adamların bu az imkanla mutlu olması samimiyetsiz mi? Olmamaları, şikayet mi etmeleri gerekiyordu? 

Hayır, insan hayata devam etmek konusunda taşı sıkıp suyunu çıkaran bir canlıdır. İlişki hayatı da böyle bir şeydir aslında. İnsan çevresinde kendine uyan biriyle birbirine emek vererek ona bağlanabilen, onu sahici olarak benimseyen, bundan mutluluk çıkarabilen, kendini böyle tamamlanmış hisseden bir canlıdır. 

Tutturmuşlar arzu da arzu. Hay başınıza arzu kadar taş düşsün. Sürekli işin teorisindesiniz. En arzuladığı tip buymuş da yanındaki tip buymuş. Eeeeeeee? Hayat böyle arkadaşlar. Aloooooooooo. Hayaller uçar, gerçekler bize kalır. Gerçeklerle de yaşarız ve bunda aşağılayıcı bir şey yok. Siz nasıl gerçekle yaşayacaksanız karşısı da gerçekle yaşayacak.

Hayallerinizi uçurmayacak, her zaman yerde tutacaksınız. Hayallerimle hayatım uyuşmuyor veya karşısının hayalleri değil hayatları olacağım diye korkarak kendinizi uyum sağlama becerinizden alıkoyuyorsunuz şu anda. Bir ton artıyı, bir ton kazanımı "en istediğim bu değil" veya "en istenilen bu olmayacak" diye reddediyorsunuz. Bu aynı, Valentino'dan o elbiseyi alamayacaksam Zara'dan bu elbiseyi giymem diyerek çuvalla gezmeye benziyor. Git Zara'dan o elbiseyi al ve Valentino'nun vitrinine bakmayı kes, Valentino'yu istediği halde alamadığı için dövünüp duranı da hayatına alma, zaten bütçesinin Zara'ya yeteceğini baştan bilenle devam et, bitti gitti.

Tekrar assortive mating kısmına döneyim. Dedim ya, benzer insan benzer insanı çekiyor, doğal hayat aslında böyle ama hayaller engel oluyor. Eğer hayaller kısmını kontrol ettiysek, şimdi hayatlar kısmında ne yapacağımıza bakalım:

Kızlar;

Fit olacaksınız.

Bakımlı olacaksınız. Azıcık bir cila herkese şart. O saç modellerini yapmayı, bir kaş tamamlamayı, bir cilt rutinini öğreneceksiniz.

Cilvenin bokunu çıkarın demiyorum ama soğuk ve suratsız davranmayacaksınız. Çevrenizde kim var kim yok bakacaksınız.

Duygusal olarak olgun olmaya, benmerkezci olmamaya ve olumlu vibe yaymaya konsantre olacaksınız.

Becerikli olacağınız konular edineceksiniz, meraklarınız olacak. 

Exclusive davranışlarınız olacak yani ilgilendiğiniz erkek ve diğer erkelere karşı derin bir davranış farkı oluşturacaksınız. 

Hayatın içinde kalacaksınız, eğitiminize, okulunuza, kursunuza, yardım faaliyetlerinize artık ne varsa devam edecek ve kızlı erkekli ortamlarda bulunacaksınız.

 

Erkekler;

Fit olacaksınız.

Bakımlı olacaksınız. O tıraş her gün yapılacak, o saç boş verilmeyecek, o ayakkabılar o tırnaklar temiz olacak.

Çalışkan olacaksınız. Beceri edineceksiniz. Kendiniz ve aileniz için bir şeyleri halledebilen bir insan olacaksınız, her şeyi halletmenize gerek yok tabi ki. Ama dayanıklılık ve sorumluluk sahibi olmak üzerine çabalayacaksınız.

Çekingenliğiniz üstünde uğraşacak ve insanlarla, kızlarla, erkeklerle, sizden üst konumdakilerle kendini ezdirmeden ama ota boka da alınmadan iletişim kurmayı öğreneceksiniz.

O kim ki kafasını bir an önce edineceksiniz. O kim ki benim hakkımda ne düşündüğü önemli olsun. O kim ki beni istemezse umrumda olsun. Kızlar çok eleyecekler, kızlar eler, herkesi eleyen bir sürü kız var, bir kız seni istemediği zaman o kim ki deyip geçeceksiniz. Bunu kişisel algılamamayı öğreneceksiniz. 

Hayatın içinde kalacaksınız, eğitiminize, okulunuza, kursunuza, yardım faaliyetlerinize artık ne varsa devam edecek ve kızlı erkekli ortamlarda bulunacaksınız.

 

Hadi geçmiş bitmiş olsun. Bunları yapan insanlar zaten eşleşiyor.

Eleyici olmakla olumlamak arasındaki çizgiyi de öğrenmek sizin göreviniz. Unutmayın, siz alttan alta ne kadar nefsinizi dinlediğinizi, ne kadar olumladığınızı biliyorsunuz. Armudun sapı üzümün çöpü demeyin, ama olmayacak insanı da zorla kabul etmeye çalışmayın, neyi görmezden gelecek neyi kabul etmeyeceksiniz, bilin. Güvendiğiniz bir büyükten fikir ve yardım alın. Eski nesilleri beni anlamazlar diye küçümsemeyin, nesillerde bilgelik de vardır.

Teori kasmayı biraz bırakın be ya. Adım adım, yavaşça kendinizde bir şeyleri düzeltin. Olmayınca başka maddeye geçin, becerdiğiniz bir şeyden sonra beceremediğinize geri dönün. Kendinizi zorlayın. 

 

Siz kendinizle uğraşın. Su akıp yolunu bulacak.

 

 

Yorumlar

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Bir şey soracağım, 

Şimdi bir erkek, bir kadını hayatının merkezi yaptığı zaman ve onun sözünü dinlediği zaman terk ediliyor mu bütün hallerde? Kadın bu durumda da saygısını kaybeder mi? Yani etraftaki kızların çoğu beni deli gibi sevsin falan diyor, erkek deli gibi sevmemelidir doğru değil mi? E bu kızlar niye bu kadar kendilerini öncelemelerini istiyorlar ki? 

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Önce son sorunun cevabı. Daha önce buna dair mentionlar yazmıştım aslında, o "sevgiye özendirme" sözleri, bir erkek bana dünyaları versini gerçekten istemekten ziyade; o "elde edilememiş, sevgisinden tam emin olunamamış alfa erkeğe" söylenen, bir nevi hasret cümleleleri. Sevilmek istiyorlar, seviliyor ve tam teslim olunmayı bu kadar yüceltiyorlar çünkü buna vakıf olmamışlar. Olamazlar da zaten. Bu böyledir. İstedikleri olsa, erkekler için de bu kısmen geçerli bu arada, hasret vuslatla sonuçlansa aşık olunan artık o kişi olarak kalmaz. Anlatabildim mi?

İnsan, elde ettiğini ve tükettiğini değil isteyip de elde edemediğini daha şiddetli arzular.

Redpill, erkeklerin mutlu veya süregelen bir ilişkiye sahip olmalarından da daha çok arzulanmaları üzerine kurgulanan bir sistem. Bunu hatrınızdan çıkarmayın. Bunu ne kadar önemseyeceğiniz ve ne noktada dur diyeceğiniz sizlere kalıyor. 

Kadınlar terk eder mi? Hayır, illa ki terk etmezler. Eskisi gibi hissederler mi? Hayır, bu mümkün değil. Erkek için de mümkün olmayacağı üzere. İlişkilerde gizem azaldıkça ve rutin arttıkça duygularda kayıp olur, aksi için biraz emek verilmeli ve gerisi karşılıklı olarak önemsenmemelidir.

Saygısını kaybeder mi? Sevgi şovlarının ve erkeğin kendini salmasının derecesine bakar. Biraz ve sürpizli sevgi görmek güzeldir ama devamlı simplenmek bence arzuyu öldürür. 

Önce bir kız arkadaşın olsun. Şu an teoride çok boğuluyorsun. 

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Kız arkadaşım oluyor ama sonra gerçekten arkadaşım oluyor  (friendzone) birden uydu olduğumu fark ediyorum. Teoriler, teoriler; Sizin sayfanız, Mahmut abi, Redpill derken neyin sürdürülebilir olduğunu kestiremiyorum artık. Hiçbir taş yerine oturmuyor. Her şey karmakarışık doğru düşünemiyorum.  Her şeyi biliyorum, fakat iş yok, para yok, statü yok diye atılmak istemiyorum bu işlere. Nitelik kazanayım öyle girerim diyorum ancak 30 yaşında da çok geç oluyor. (erkekler için değerlendiği yıllar ama muhafazakar erkek için öyle değil tam ) 

 

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Niteliği evlilik için gereken nitelikler olarak kodluyorsan, yanlış yapıyorsun. Her yaş döneminin gerektirdiği nitelikler farklı. Sen şu an genç bir erkek olarak görünüm, sosyal yaşam ve hobilerin sayesinde nitelikli olursun; para kazanmak, mal sahibi olmak, iş hayatında ilerlemek gibi statü göstergelerini barındırmaman normal. Yanlış hedeflerle kendini karşılaştırıp niteliksizim triplerine girersen boşuna duygusal gücünü törpülersin. 

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Teşekkür ederim. İçin rahatladı. 

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

Bunu rahatlatmak veya teselli etmek için söylemiyorum. Redpill dünyası ne kadar aksini iddia etse de ortalamada yaş grupları arasında rekabet o kadar yüksek değil, insanlar kendi yaş gruplarıyla etkileşim içinde oluyorlar en çok ve öyle eşleşiyorlar halen. Sizler aynı kızlar için 30luk adamlarla rekabet içinde değilsiniz, evet bazı gruplar var bu şekilde eşleşen ama küçük gruplar. Sen kendinle +-3 yaş aralığındaki erkeklerle rekabet ediyorsun en çok ve onlarla olan durumuna göre olan statün önemli. Somut konuşursam bir üniversite öğrencisi erkek mesela meslek sahibi olup olmadığına göre değil, bir öğrenci kulübünde aktif olup olmadığına ya da müzik grubuna katılıp katılmadığına göre statü kazanır-kaybeder. Her yaşta siz erkeklerin kendi grubunuzda öne çıkmak için yapabileceğiniz şeyler var.

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Teşekkürler, daha ufuk açıcı bir bakış açısı verdiniz. 

Mantıklı Kadın 6 ay önce yazdı:

20li yaşlarındaki erkekler enseyi karartırken şunu unutmasınlar, Türkiye'de uzun yıllardır birçok insanlar kendi beğenerek evleniyor. Eğer manzara bazı Redpill taraftarlarının söylediği kadar "kadınlar olmuş adam ister" olsaydı ortalamada bir sürü yaş farkı olan ilişki, evlilik görmemiz gerekirdi. Sen gerçek hayatında kaç tane yaş farkı olan ilişki biliyorsun? Ben 3 tane biliyorum. Biri artık yaşlı olan bir akrabam çift, biri iş arkadaşım, biri de arkadaşımın abisinin evliliği. Diğer tüm arkadaşlarım 20'lerinde kendi yaşlarındaki erkeklerle eşleşip devam ettiler, kendinden küçük erkekle birlikte olan kardeşim var. Erkeğin potansiyeli de önemlidir yani. Beklemene gerek yok. Sen korkun yüzünden ertelemeye çalışıyorsun. O korku hiç geçmeyecek ama zaman boşa geçiyor.

ln(Arcc(0.16)) 6 ay önce yazdı:

Merhaba,

Ben arkadaşla yaşıt sayılırım ve çevremde benimle yaşıtlar ve benden iki üç yaş büyükler evlenmeye başladı (hatta sıra sende diyorlar :/). Neredeyse her çift birbirleriyle yaşıt sayılır. Bu ilişkilerin çoğu da üniversitede başlamış ilişkiler. Anladığım kadarıyla üniversitede okumaya devam ediyorsun. Kendini boşuna içine kapamana gerek yok. Sadece insan içine karışman gerekiyor. Zaten üniversite ortamında herkes birbirleriyle ilişki yaşıyor aralarında 30 yaşında olmuş kimse neredeyse yoktur. Sen 30 yaşına geldiğinde iyi kız aramaya başladığında o kızların hepsi evli olmuş olacak. Boşuna erteleme. Moralini bozmak için söylemiyorum ama okul bittiği zaman bu seferde sosyalleşmek ve karşındaki insanı tanımak için zamanın kısıtlı olacak. 

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Eyvallah hacım. Sağ ol deneyeceğim

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Teşekkür ederim. Korkuyorum biliyorum korkmamam lazım ama mesela okuldaki bir kıza açılsam mesela reddetse bu sefer daha çok problem oluyor. Fakat bu halk edilebilir asıl problem iyi bir kadını nasıl tanıyabilirim? Dürtüsel olmayan, hipergamisinin peşinden koşmayan kadın. Sizin dediğiniz şekillerde bilinci olan. ilgi çekmeye çalışan kızlardan itiliyorum zaten sosyal medyada çok takipçisi olup fotoğrafını atanlara da bakmıyorum. Bunların dışında tanımak için bir durum var mı? 

yyt (18 yaşında) 6 ay önce yazdı:

 İyi bir kadını arayamazsın, karşına çıkar. Karşına çıkması için bu tür mevzuların olmadığı ortamlarda takılman lazım, okul kulüpleri iyi bir başlangıç olabilir. Onun dışında en önemlisi bence karşındaki kadının da insan olduğunu unutmaman. Verdikleri kararlar, sana olan bakış açıları, ancak senin onlara bakış açın kadar değerli. Değerinizin ne olduğuna sadece sizin karar vermeniz lazım, bir kadının değil. 

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Değerli kadın dediğim için kadına değeri ben veriyorum zaten. 

Asyranta (24 yaşında) 6 ay önce yazdı:

"Sevilmek istiyorlar, seviliyor ve tam teslim olunmayı bu kadar yüceltiyorlar çünkü buna vakıf olmamışlar. Olamazlar da zaten."

Biz kızların hayırsız hergele Chad oğlanlara olan karşılıksız aşk/sevgi mevzuları ve buna dair kırgınlıkları lise ve üniversite yıllarının tozlu sayfalarında kalmalı artık ya. Zamanında ben de çok taktım bu konuya, birçoğumuz o yaşlarda fazla duygusal bebişlerdik doğrusu.

Duygusallıktan bağımsız, deli gibi sevilmeyi istiyorum (Daha alfanın a'sını bilmeyen 15 yaşındaki Asyranta da istiyordu). Sokaktaki kediye kadar nefes alan her canlı bunu istiyor ve bazıları da alıyor o sevgiyi.

Sadece, zamanında buna takmışken artık bunu şart koşmuyorum. "Severse sevsin, sevmiyorsa da fifi, sevsin diye yaranacak yalvaracak değilim, güle güle" diyorum, bunu diyebilmem lazım.

Dürüst olmak gerekirse bir kadın olarak öncelediğim şey artık mutlu edilip edilmediğim. Karşı tarafa saygı dışında ne verdiğimle de pek ilgilenmez oldum. Bütün mesele sevgiden aşktan meşkten ziyade bu oldu. Adam senin gönlünü hoş tutup seni ipeklere sarıyor mu? Tamam kalsın yanında, sen de onu hoş tut. Seni üzmek veya gitmek mi istiyor? Baybay (sonrası sonsuz sessizlik). Alfa olsun veya olmasın, tek bir incitici hareketiyle bir erkeğe ilgimi ne kadar hızlı kaybedebildiğime şok oluyorum artık, eskiden hiç böyle değildim. Eskinin aksine ta en başından adama güvenmemeye alıştırıyorum kendimi, ki işler aleyhime döndüğünde alıp başımı gidebileyim. Büyük ihtimalle gelecekteki ilişkilerimin de çoğu bu şekilde bitecek. Yalnızlıktan korkmamak bana bunu kabullendirdi.

Zamanla anladım ki birçoğumuz ilişkilerimiz kötü giderken, adamlar bize azar azar sevgi vererek bizi kendilerine bağlamaya çalıştığı zaman böyle yapmadığımız için üzülmüşüz. Bazen de fazla önemsemiş ve uzun ilişkinin getirdiği alışkanlık hissinden dolayı kopamamışız adamlardan. Diğer durumlarda da aza tamah etmemeliymişiz ama adamın iki kara kaşı, kara gözü için etmişiz. Vallahi şaka gibi.

Halbuki siktir et adamın değerini süsünü püsünü, sana ilgi alaka göstermek istiyorsa bunları alabildiğin kadar al, kötü davranmaya başladığı zaman da sessizce kayıplara karış, zaten başından beri bağlanmamıştın da. Tamam işte. Daha da derdin ne be kızım? Ne diye kalmak yerine gitmek isteyenden daha fazlasını dilenesin, bekleyesin, umutlanasın? Kendimi uyarıyorum, bizim kızlara da kızıyorum bu konuda. Canım cicim olaylarından sonra adamlar niyeti bozunca bizimkiler çat diye nextleyemiyor, saplanıp kalıyorlar. Veya nextleyene kadar iş işten geçiyor.

Bende ilişki bitince "Barışalım" mesajları yok, sarhoş olup aramalar yok, "seni çok seviyorum, unutamadım" diye adama ağlayıp sızlanmalar yok. Alfasını da betasını da bildiğin ölmüş sayıyorum. Birkaç ayda bir dönmeye çalışırlar fakelerden, ben de tekrar engellerim. İlişki bitince birkaç ay veya daha uzun süre yasını tuttum mu? Evet, sessizce. Bu kadar. İlişkilerim konusunda herhalde adam gibi yaptığım tek şey tertemiz terk edebilmek/adam silmek. Geri dönüşsüz.

Karşı tarafın kadına yaptığı herhangi bir yatırım yoksa, yatırım yapar gibi yapıp sadece kendi çıkarını düşünüyorsa, iki kara kaşı kara gözü var, üç kuruş da boklu parası, ulaşılmazlığı var diye o erkek bizi deli gibi sevsin istemek, bunda ısrar etmek çok ama çok yanlış. Bu deli sevgiyi çapkın, zengin, yakışıklı ve tekinsiz alfaların vermesini de kast etmemiştim. Onlar zaten sevgi vermez, ilgi verir. Duruma göre, kendimce bencil, kötücül sebeplerim varsa böyle bir adamın ilgisini almayı kabul edebilirim, alabildiğim kadar alır, olaylar aksine döndüğünde de ona hovarda hayatında başarılar dilemeden kayıplara karışırım. Yukarıda dediğim gibi. Zaten son ilişkimin olayı da buydu.

O elde edilemeyen (!), sevgisinden emin olunamayan alfa (!) adam muhtemelen ömrü boyunca bir kadını sevemeyecek, birine bağlanamayacak kadar hasarlı. Seni de, beni de, onu da, Pelinsu'yu da, Fatma'yı da, Şule'yi de hiçbir zaman sevmeyecek. Şahsen böylesini elde etmekle, nikahıma almakla falan ilgilenmem, arzum varsa da zamanla söner. Herkesin unutulduğu bir gün vardır.

Kadınlar bu süslü püslü tehlikeli adamlara "hmmm güzel, beni ve çocuğumu korur" diyerek fazla anlam yüklemeselerdi bu adamlar piyasada bu kadar rağbet görmeyecekti. Hemcinslerim onları bekleyen ciddi riskleri bile bile neden hala bu adamları gözlerinde büyütüp, onların hayatında önemli bir yer edineceğim diye gururlarını ayaklar altına alıyorlar anlamak zor. Ortada ciddi bir özdeğer sorunu var muhtemelen.

Bence erkekler kadınların onlara teslim olmasını, onları deli gibi sevecek bir kadını bizim onlara yaptığımızdan daha fazla yüceltiyor ama kocaman egolarından dile getiremiyorlar. İki tarafta da travmalar bu kadar şelaleyken aklımızın bir köşesinde ponçik bir hayal olarak kalıyor zaten.

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Sorun şu ki çizdiğiniz bu erkek profili belirli bir zaman sonra maskülen gelmeyeceği sevmeyeceğiniz bir tip olacaktır. 

"Bence erkekler kadınların onlara teslim olmasını, onları deli gibi sevecek bir kadını bizim onlara yaptığımızdan daha fazla yüceltiyor ama kocaman egolarından dile getiremiyorlar." 

Erkeklerde oneitis vardır. Erkek eğer kadının sevgisini bu kadar arzularsa saygısını kaybeder çünkü. 

 

O elde edilemeyen (!), sevgisinden emin olunamayan alfa (!) adam muhtemelen ömrü boyunca bir kadını sevemeyecek, birine bağlanamayacak kadar hasarlı.  

Sence kadınların çoğu için Alfanın sevip sevmemesi umrunda mı? Alfanın ilgisi bile hipergamik dürtüsüne tabi olan kadınlar için yeter. 

Asyranta (24 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Kadınlar ilgiyi alakayı sadece alfalardan değil çeşit çeşit erkekten görüyorlar ve evet alfanın ilgisi daha bir cazip gelir hemcinslerime. Ne de olsa kıymetlimsss bir errrkek o. Sevgiyi de böylelerinden beklerler, çok beklerler.

"Sorun şu ki çizdiğiniz bu erkek profili belirli bir zaman sonra maskülen gelmeyeceği sevmeyeceğiniz bir tip olacaktır."

Seven erkek maskülenliğini muhafaza edebilir. İmkansız değil.

İlişkisinde sınır çizmezse, kadının yaptığı bir fesatlığa karşılık kendini savunamazsa, ihanet korkularını sürekli belli ederse -beraberinde bağımlılığı da getirir-, açık iletişim kurmazsa bu erkek çok sevse bile yüksek ihtimalle kadın onu maskülen bulmayacaktır dediğin gibi. Oneitis ilişkide kişisel sınırlarını koruyamayan, duygularını kontrol altına alamayan erkeklerin sorunuymuş gibi gelir bana.

Kadın dediğimiz varlık ayda bir regl oluyor, bu da ovulasyon dönemiydi cartı curtuydu derken çok karmaşık, gel gitli, çekilmez ruh halleri yaşıyor demek. Bu kadın bir adamı deli gibi sevse ve maskülen bulsa da regl dönemlerinde "öff git başımdan yaa" diyebilir adama, ondan geçici bir süre hoşlanmayabilir, çekilmeyebilir ona.

Erkek çok stresli bir iş ortamındaysa, arzu ettiği kadar para kazanamıyorsa, sürekli endişe halinde ve rahatlayamıyorsa ne kadar aşık olursa olsun o huzursuz ruh hali ilişkisine, evliliğine yansıyabilir, kadınla kavga edebilir, mutsuzluk yaratabilir bir süreliğine.

Tüm bunlar geçici. Hiç geçmezse de bitirirsin ilişkiyi.

Yani demek istediğim, insanlar birbirini her zaman aynı yoğunlukta çekici bulmuyor veya arzulamıyor zaten. Bu durum hayatın olumlu/olumsuz akışı, duygu durumu, fizyoloji, ihtiyaçlar, öncelikler, kişiliğimizdeki dönüşümler vs derken hep bir değişim, iniş çıkış halinde. Hiçbir şeyimiz aynı kalmıyor, ne bir adama/kadına hissettiğimiz aşk meşk ne de ihtiyaçlarımız. Hiçbirimizin aynı kalmıyor.

Bu yüzden ilişkilerde sürekli bir aşktan sevgiden yanıp kül olma hali yok, çekici bir erkek/kadın karşı tarafın gözünde sürekli çekici kalmaya devam edecek diye bir kural yok, bazen havandasın bazen değilsin. O kadın veya adam bize sürekli aşkından alev alsın bitsin, bizi sürekli maskülen veya kadınsı bulsun diye bekleyeyiz. Böyle kritik ve hata yapmaya müsait olduğumuz çalkantılı dönemlerde hayatımızdaki insana nasıl davrandığımız, ilişkinin genelinde nasıl davrandığımızdan çok daha önemli.

"Evlenip sonsuza kadar mutlu mesut yaşadılar" tadında bir peri masalında yaşamıyoruz. Her ilişkisinde duygularına ve tutkularına teslim olan bir insan olarak bunu kabullenmek çok zor oldu, yutması zor bir hap. Başımdan iyi veya kötü bir düzenli ilişki geçene kadar da anlamadım zaten bunun böyle olduğunu.

Yalnız ve bekarkenki kafa rahatlığını hiçbir ilişkide bulamam gibime geliyor şahsen.

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Sizin yazınızda" deli gibi sevilmek istiyoruz" un yanlışlığını açıklıyorum, normal ve makul düzeyde sevilmenin değil. Deli gibi sevmek, erkeği maskülen yapmaz. Deli gibi seven adam aşıktır ve aşk, mantığını kullanmayı engeller. Erkek adam karısının yerine de karar alıyor ve doğal olarak bu kadar yoğun aşk yaşamaması gerekir. Yaşarsa maskülenite zarar görecektir. Buradan hiç sevmeyecek anlamını çıkarmayın, sadece kaptırmayarak sever. 

Ayrıca bu paragrafta söylenilen davranışları  deli gibi aşık olan bir erkek yapar : İlişkisinde sınır çizmezse, kadının yaptığı bir fesatlığa karşılık kendini savunamazsa, ihanet korkularını sürekli belli ederse -beraberinde bağımlılığı da getirir-, açık iletişim kurmazsa bu erkek çok sevse bile yüksek ihtimalle kadın onu maskülen bulmayacaktır dediğin gibi. Oneitis ilişkide kişisel sınırlarını koruyamayan, duygularını kontrol altına alamayan erkeklerin sorunuymuş gibi gelir bana.

Deli gibi seven erkek de zaten duygusal kontrolü olmayan erkektir. Şimdi siz deli gibi sevmeyi övebiliyor musunuz yani duygusal kontrolsüzlüğü... Evet, kadını çok sevmek istiyoruz ama o kadar yatırım boşa gidecek korkusu içimizde var en azından ayrılırsa yatırım az gitsin dengesi oluşuyor. 

Deli gibi aşık olmak ve kendini kaptırmak, hergün hiçbir kontrol ve sınır olmadan çikolatalı pasta yemeye benzer.  Ya da 150 km saat hızla araba kullanmaya. “Yahu iç arkadaşım, dünyaya bir daha mı geleceğiz” diye arka arkaya kadehleri yuvarladığında çıktığın o “sarhoşluk”, sarhoşluk esnasında güzel tabii. Ya da o çikolatalı pastayı tıkınırken, koko(reç) çekerken aldığın haz da muhtemelen muazzam. Ama sonra? Kusmayla, baş ağrısıyla geçen günler, hızlıca mahvettiğin bir karaciğer ve yapman gereken şeyleri yapmayı bıraktığın bir hayat. Ya da hızlıca şişmanladığın, şeker hastası olduğun ve ömrünü kısalttığın bir varoluş. Ya da ölümlü kaza.

Deli gibi seven adam,  yüz üzerinden 200 zevk alıyor, kadın erkek ilişkilerinin doğasını sindirmiş adam yüz üzerinden 60 zevk alıyor. Ama sonra ne oluyor. ?  Deli gibi seven adamın çıra alevi gibi yoğun yanıp sönen 3 aylık şapşikliğinin ardından yüz üzerinden -200 bir ruhsal çöküntü evresi geliyor ve bir dahaki sefere kadar örneğin 9 ay boyunca -200’den -10’a sürüne sürüne çıkan bu evrede kalıyor. Fişten çekilmiş(Deli gibi sevmeyen ) adam 12 ay boyunca yüz üzerinden 60 zevkten 90 zevke artan oranda zevk alıyor. Deli gibi seven adamın çıra alevi sönünce yüklendiği coşku yüzünden biten ilişkisine bağımlı hale gelip uzun bir yoksunluk dönemi yaşıyor. Yoksunluk yüzünden eski ilişkinin kapısını kafanı vura vura çalıp duruyor. Fişten çekilmiş adam ilişkisi bittiğinde (ki onun ilişki de 3 ay sürebilir), bağımlılık olmadığından kısa bir süre 0 veya – 90 arası bir yere inip (ilişkinin uzunluğuna göre) hızlıca , bağımlılık yapmadan önüne bakıyor.

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Stabil evlilik isteyebilirsiniz ancak deli gibi sevilmeyi istemeyin. Normal olarak sevilmeyi isteyin. Kadınların kendini aşka kaptırmasıyla erkekleri farklıdır. Erkek, deli gibi seven kadını tolere eder ve sever. Kadınlar için pek makul gelmez çünkü duygusal kontrol gidiyor zaten. 

Hsyn (22 yaşında) 6 ay önce yazdı:

İhanet yaşamaktan korkan kadınların en çok bunu yaşaması da bir konu.Bu korkular maskülenlikle alakalı değil.Bu insanın maskülen olmamasını değil,zayıf olduğunu gösteriyor.Feminenlik-zayıflık demek değil.

Hsyn (22 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Bu maskulen olmayla alakalı değil.Kendine değer vermek,saygı göstermek maskülenlik değil.Kendine değer vermek insanın kazanması gereken bir özellik.Red pill çok beyin yıkıyor.Söylediği doğruların olması her söylediklerinin doğru olduğunu göstermiyor.Birçok erkek ona saygı göstermeyen sevmeyen kadının peşinde paspas oldu.O zaman o erkekleri buna mecbur eden neydi?Onlar betalardı deyip geçeceksiniz ama kadınlara gelince bu onların doğası oluyor nedense.Kadın da,erkek de kendine saygısı olmayan birisinden soğuyabiliyor.İlk başlarda yeterince ilgi gösteriyordu.Sonradan sizin alfa diyeceğiniz umursamayan erkeğe dönüştü.Yalan söyleyemem çok da umursamaz değildi,çok soğuk değildi.Ama ilk baştakine göre ilgisi azalmıştı.Ben ilgi göstermeye devam ettiğimde,ona karşı daha da açıkyürekli olduğumda benden soğudu.İlk başlarda biraz çekingendim.4 5 ay sonraysa benden soğudu.Davranışları değişti.Ve ben de ayrıldım.Bu ilk ilişkimdi ve ben bunu bitirdiğimde tam olarak nasıl bir erkek istediğimi anladım.Deli gibi sevilmek bir cinsiyetin tolere edeceği birşey değil.Bu cinsiyetle alakalı değil.Bazı insanlar daha içe dönük,daha duygusal olur ve deli gibi sevildiğinde mutlu olur.Bu yapı,karakter meselesi.Genellikle duygusal kadınların karşısına umursamaz erkekler,duygusal erkeklerin karşısına da umursamaz kadınlar çıkıyor.Ve bu duygusal birisinin umursamaz olanı sevdiğini göstermez.Ona çekici gelir ama bu bir ilüzyondur.Onunla mutlu olmaz.Zıt karakterler birbirini çeker lafı büyük bir yalan.Çekerler doğru,ama bunun nedeni insanın içindeki zayıflık.Sınav gibi birşey bu.Sadece ilişkilerde olmaz.Hassas ve duygusal insanlar duygusuz insanlarla sınanırlar.Hassas bir insan umursamaz insanla mutlu olmaz.İçindeki zayıflığı farkettiği an,bu hoşlantının nedenini anlamalı və bunun üzerine düşmeli insan.İnsan kendini geliştirmeli ve güçlenmeli.Hipergami ya da erkeğin daha güzelini,daha gencini istemesi de insanın menfaatiyle alakalı.Kadın da erkek de işine gələni istiyor bu kadar basit.Karşı taraftan alabileceğinin en iyisini istiyor.Burada anlaşılamayacak birşey yok.Bu dürtüler insanı hiçbir şeye mecbur etmiyor.Daha güçlü olan zayıf olanı her zaman hor görür.Burçları araştırın,bunun örneklerini görürsünüz.

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Mantıklı kadından bu konuyu dinleyelim : Kocan, sevgilin sana dünyanın en önemli şeyiymiş gibi davranınca içten içe endişe duyup irite olmaya başlıyorsun ve bunu hissetmemek elinde değil. Bu adamdaki zayıf testoyu sinyalleyip seni, çocuklarını tehlikede hissettiriyor muhtemelen. 

Asyranta (24 yaşında) 6 ay önce yazdı:

"Genellikle duygusal kadınların karşısına umursamaz erkekler,duygusal erkeklerin karşısına da umursamaz kadınlar çıkıyor.Ve bu duygusal birisinin umursamaz olanı sevdiğini göstermez.Ona çekici gelir ama bu bir ilüzyondur."

"Kadın da erkek de işine gələni istiyor bu kadar basit.Karşı taraftan alabileceğinin en iyisini istiyor.Burada anlaşılamayacak birşey yok.Bu dürtüler insanı hiçbir şeye mecbur etmiyor."

KONUŞ BACIM!

Günlerdir maskülenlik, çekicilik, feminenlik, ilişki tartıştık ama bunları tartışırken ilişkide tatmin ve mutluluk mevzularını göz ardı ettiğimizi fark ettim siz aramıza katılıp bu konulara değinene kadar. 

Redpillci biriyle tartışırken eğer bir kadınsan genelde hep şu muhabbeti döndürüyorlar: Sen alfa istiyorsun zaten, alfa olmayan birini istemezsin ki, eziklersin, çekici bulmazsın. Ne yapacaksın aldatmasını kötü davranmasını falan, değerli ve çekici olduğu için bunları umursamazsın nasılsa.

Asya'lara "İlyasla olursan mutlu olursun çünkü o çekici, aldatsa da gitmezsin. Cemşiti de adamdan saymazsın" diyorlar kısacası. Oysa Cemşit de gayet çekici bir adam filmde, aile erkeği diye ezikleniyor galiba :)

Redpilcilerin deyimiyle alfayla, betayla, muhafazakarla, Issız Adam Alperle de uzun/kısa ilişki yaşadım ve rahatlıkla söyleyebilirim ki, yok böyle bir şey. İhaneti, erkeğin çaba göstermemesini önemseyen, bunu affetmeyecek kadınlar var. Bu tür kadınlar için aldatmış, sevmemiş erkeğin değerli veya değersiz olması fark etmiyor. Siliyorlar tek kalemle. Benim gibi olanlar ise silmeden intikam almayı tercih edebiliyor.

Alfa erkekler çabasızca istediğini almaya alışık, "hemen" elde etmeyi seven adamlardır. Bu erkekler yansın geceler Pelinsu Sümeyyeler yapıyor. Peki çoğu kadının çekici bulduğu bu erkekler neye emek veriyor ki o ilişki ilerlesin veya kadın o ilişkiyi sürdürmeyi tercih etsin? Adam kendi çıkarını düşünüyor? Tutturmuşuz bir çekicilik.

İlişkilerde kadının sizi çekici/erkeksi bulmasının insafına kalmıyorsunuz sadece, çaba harcamanız gereken başka konular da var güven sağlamak gibi. Tabii kişilik bozukluğu sahibi, manyak bir kadınla beraber değilseniz...

İlyas az adam olsaydı ne aldatırdı ne de sonucunda Asya ile olan ilişkisi parçalanırdı. Kadını değersizleştirdi. Ona vereceği ilgiyi başkasına verdi, uzun vadede Asya'dan ilgisini sıcaklığını esirgedi. O film aslında tüm erkekler ve kadınlar için ders niteliğinde.

Benim bir kadın olarak asıl derdim ne? Erkeğimden güven ve sevgi gördüğüm, göreceğim, korunduğum bir ortamda olmak, çocuğumu doğurup büyütmek. Böyle bir adam bana zaman zaman itici de gelecek çekici de, benim de ona itici veya çekici geldiğim anlar olacak. Buna alışmalıyız. Bunu kabullenmek, az sevilmeyi gerektirmemeli.

Alpago, Hsyn'in dediği gibi içgüdülerimiz bizi herhangi bir şeye mecbur etmiyor, içgüdümüz "o adamı/kadını artık çekici bulmuyorsun, hadi terk et" dediğinde karar yine bize kalıyor. İlişkimizin sürmesini istiyorsak bu tatminsiz anlarla başa çıkabilmeliyiz, yani bunu yapabilen bir kadın/erkek bulmak mesele bence. Ha partnerini pek arzulamazken başka bir çekici adama/kadına gidebilirsin de gitmeyebilirsin de. Senin kararın ancak karşı tarafın da böyle bir karar verdiğini, tıpkı senin gibi onun da başka bir seçeneği olabileceğini aklında bulundurmalısın.

Bu kritik zamanları sorunsuzca aşıyorsanız sorun yok. Bunun direkt senin çekici olup olmamanla da ilgisi yok muhtemelen.

Stabil evlilik dediğin, kadının "normal" -artık nasılsa- şekilde sevilmeyi kabullendiği, benim yorumumla sevginin de ilginin de azına tamah etmeye kendini zorladığı ilişkiler veya evlilikler bir kadını ne kadar o ilişkiye bağlar bu da ayrı bir konu.

Sen o kadına yetineceği kadar sevgi ve ilgi verdin diyelim -kadının şikayeti yok ama ona fazlasını layık görmediğini hissediyor, ufaktan bir eksiklik hissediyor diyelim- ve bu kadın bir gün başka bir erkekten gani gani ilgi ve sevgi görüyor, yani biri senin kadınına ansızın göz koydu diyelim. Sence kadının hanginizi tercih edecek? Böyle bir durumda öbür adamı seçse "az yatırım yaptım az sevdim nasıl olsa, oh bitti" mi diyeceksin? Yürek dayanmaz, sonucunda iyice kadınlara düşman kesilebilirsin. "Hah zaten çok ilgi versem de gidecekti" diyerek öğrenilmiş çaresizlik moduna girebilirsin. Berbat döngüler.

O yüzden bir kadını bağlamakla ilgili konuşuyorsak ne az ilgi ne de çok ilgi/sevgi... Bir orta nokta bulunabilir, "az sevmeni" kadın hisseder ve hoşlanmaz. Bir kadın olarak söylüyorum, "beni çekici bulsun" diye bunu yaparak onun gitmesini garantiliyor olabilirsin. Ters tepmeye çok müsait bir tutum.

Beni ipeklere saran erkeği içgüdüsel olarak çekici bulup bulmadığımı merak etmişsin. Zaman zaman çekici bulup zaman zaman bulmayacağımı söyledim, Cıvıtık ile tamamen çelişmiyorumdur bu konuda.

İncitici hareketten kasıt saygısızlık etmesi, kaba saba laflar, benimle geçirdiği vakti önemsememesi, değersizleştirmesi, ciddiyetsizlik vesaire vesaire...

Sorun şu ki ben ilişkilerde iyiyle kötüyü ayırt edemeyen biriyim. İnsanların iyi davranışlarının, tatlı sözlerinin altına gizlediği kötülüğü ve sinsiliği sezemeyen biriyim. O sebeple artık sadece erkeğin yaklaşımına, davranışının kalitesine, o davranışın bana hissettirdiklerine odaklıyım, zamanla fesatlığını belli edip etmeyeceğini de gözlemliyorum artık. Benim kadar hayal kırıklığına uğramış biri 3875478. kez güvenerek kumar oynamayacağına göre, karşısındakine güven oluşturması için fırsat veriyor. Bana her şeyi %100 kusursuz sağlasın diye beklemiyorum, sadece karşımdakinin isteklerini yerine getirip getirmemem, onun benim isteklerimi yerine getirip getirmemesine bağlı. Erkek nihayetinde sağlayıcı değil mi? Sağlasın, işte fırsat. İlişki isteyen yapar, çabayı da gösterir, gelmek isteyen gelir, istemeyene de kapı orada kafasındayım. Herkese, her kadına hitap etmeyecektir elbette, ilişkilerde boşa kürek çekip sonucunda üzülmemek için böyle bir yöntem buldum. Yapacak bir şey yok.

Ve daha önce de dediğim gibi bir erkek ne kadar maskülen, süslü püslü, arzulanan bir erkek olursa olsun birileri tarafından çekici bulunmayabilir. Şehir efsanesi değil, oluyor böyle şeyler. Bu adamlar da reddediliyor, Redpill sayfalarında yazmaz ve bunu kimseye söylemeyecekler.

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Şimdi öncelikli olarak, redpill'in es geçtiği çok fazla duygusal mekanizma var. Buna katılıyorum. Hatta redpill kontrol manyaklığıdır. Top her zaman erkekte değil. Biz erkekler kontrol etmeyi severiz ama bu, alfanın gücünü de aşan bir şey. Çünkü karşıdaki kadın hipergamisini kontrol etmesi gerekirken sen kalkıp erkek olarak onun hipergamisini kontrol etmeye çalışıyorsun. Hipergamik dürtülerini dengeye çekmeyen kadınla birlikte olamamak gerekiyor ama redpill onların hipergamilerini de kontrol edebilirsin diyor. Fakat işler bundan daha da fazlası. Erkek hipergami konusunda kadına yardımcı olabilir gerisi kadının sadakati ve ahlakıdır. 

"Alfa erkekler çabasızca istediğini almaya alışık, "hemen" elde etmeyi seven adamlardır. Bu erkekler yansın geceler Pelinsu Sümeyyeler yapıyor. Peki çoğu kadının çekici bulduğu bu erkekler neye emek veriyor ki o ilişki ilerlesin veya kadın o ilişkiyi sürdürmeyi tercih etsin? Adam kendi çıkarını düşünüyor? Tutturmuşuz bir çekicilik." 

Tercih eden kadındır. Yatırım yaparsın, seversin, fakat red yersin. (doğaldır.) Erkeğin gereksiz duygusal yatırımı maalesef onun alehyinedir. Bitmek bilmeyen acılar... Kadının çıkarını daima ön plana tutan betaların hazin sonu gibi şeyler olmasaydı dediğinize kesinlikle katılırdım. Maalesef bu hayatta erkekler alfa zihin setini edinmezse narsist kadınları kendine çekeceklerdir. Üstüne biz (Mahmut abi'yi takip edenler ) Erkeğin dark triad'a yönelmesini istemiyoruz. Artık alfalık değil, maskülenlik bizim için önemlidir. Maskülen zihin setinde kadına çekici gelen çokça yanı vardır. Maskülen zihin kadına yatırım yapar ancak gereken kişiye gerektiği kadar yapar. Biz zaten mutlak olarak her alfanın bütün bir camidaki kadınları etkileyeceği garantisini vermiyoruz. Alfanın hitap etmediği muhafazakar kesim vardır, ona hitap etmez ancak kendi kulvarındaki kadınlara hitap eder. Alfa erkekler, emek verdiğiyle değil nitelikleriyle kadını ilişkiye bağlar. Zaten onun emek verdiği kendidir. Kendisine emek verir, kadın onu çekici bulur ve bu sayede zaten otomatik olarak ilişkiye dengeli olarak değer katması beklenir. Ancak zaten dark triadlar çekici olsalar da kadına köpek muamalesi çektiği için sevilmezler. 

 

"İlişkilerde kadının sizi çekici/erkeksi bulmasının insafına kalmıyorsunuz sadece, çaba harcamanız gereken başka konular da var güven sağlamak gibi. Tabii kişilik bozukluğu sahibi, manyak bir kadınla beraber değilseniz..." 

Burada hassas bir denge var. Erkek zaten şunu hissettirmelidir " bu adam beni sebepsizce boş yere bırakmaz" böyle hissettirdiğinde ilişkiye bağımlı olmadığını da göstermelidir. Çünkü maalesef başkasının çekici bulmadığını da sevmek sizin için zordur. Fakat şu da var ki kadına güven temelli oksitosin yaşatan maskülen erkeği; kadın, erkek düştüğünde de terk etmez. En azından sadakatli kadınlar böyle yapar. 

"Sen o kadına yetineceği kadar sevgi ve ilgi verdin diyelim -kadının şikayeti yok ama ona fazlasını layık görmediğini hissediyor, ufaktan bir eksiklik hissediyor diyelim- ve bu kadın bir gün başka bir erkekten gani gani ilgi ve sevgi görüyor, yani biri senin kadınına ansızın göz koydu diyelim. Sence kadının hanginizi tercih edecek? Böyle bir durumda öbür adamı seçse "az yatırım yaptım az sevdim nasıl olsa, oh bitti" mi diyeceksin? Yürek dayanmaz, sonucunda iyice kadınlara düşman kesilebilirsin. "Hah zaten çok ilgi versem de gidecekti" diyerek öğrenilmiş çaresizlik moduna girebilirsin. Berbat döngüler."

Bu kadın ileride ilgi gördüğünde terk edecekse zaten ilgi manyağıdır. Sağlıklı da değildir. Burada temel meseleyi kaçırıyorsunuz işte. Oneitis problemi olmasın diye böyle şeyler söyleniyor. Üstüne kadının erkeği terk etmemesi garanti olsa erkek, bütün ilgisini verir. Bütün sevgisini ve ilgisini veren adama terk edilmeme garantisini verebilecek misin ? Bu arada bu dediğin başıma geldi. Bir kadınla görüştüm, ilişki falan daha olmamış kesin değil duygusal yatırımı çok az yaptım baktım ki hem kadına düşman değilim yatırımım gitmediği için hem de bana ne modundayım. Hatta o kadın nişanlandı ben onu tebrik dahi ettim. "Hah zaten çok ilgi versem de gidecekti" demem. Çünkü bu kadının karakteristik özelliği değilse bilirim ki kadın beni istemedi, kendi tercihi. 

O yüzden bir kadını bağlamakla ilgili konuşuyorsak ne az ilgi ne de çok ilgi/sevgi... Bir orta nokta bulunabilir, "az sevmeni" kadın hisseder ve hoşlanmaz. Bir kadın olarak söylüyorum, "beni çekici bulsun" diye bunu yaparak onun gitmesini garantiliyor olabilirsin. Ters tepmeye çok müsait bir tutum.

Çok seven erkek, itici olmaya adaydır. Az sevmek değil kastım. Ölçülü sevmek. Bir erkek sizi deli gibi seviyor iken siz de onu sevebiliyorsanız ne güzel bir davranış. Bizler risk oranına göre hareket ediyoruz. Ters tepme oranı daha az. Çok seven bir beta... Kadın karşısında omurgalı davranamaz. Orantılı sevgi istemelisin. Deli gibi sevilmeyi isteyebilirsin ancak karşındaki erkeğe terk etmeme garantisini vermek zorundasın bu sevgisi karşılığında. Yoksa erkekadam.org  sayfasına ağlayarak yorum döşeyen biri olur.  

"Beni ipeklere saran erkeği içgüdüsel olarak çekici bulup bulmadığımı merak etmişsin. Zaman zaman çekici bulup zaman zaman bulmayacağımı söyledim, Cıvıtık ile tamamen çelişmiyorumdur bu konuda."

Seni ipeklere saran erkeğin mentali çekici bulmadığın zamanlarda çökecek... 

"İncitici hareketten kasıt saygısızlık etmesi, kaba saba laflar, benimle geçirdiği vakti önemsememesi, değersizleştirmesi, ciddiyetsizlik vesaire vesaire..." 

Bunu neden sordum  çünkü kadınlar bazen erkeğin doğru prensiplerini çiğnemek istiyorlar  ve erkek kararlı davranınca "beni incitti, istediğimi yapmıyor." oluyor.  

"İlişki isteyen yapar, çabayı da gösterir, gelmek isteyen gelir, istemeyene de kapı orada kafasındayım. Herkese, her kadına hitap etmeyecektir elbette, ilişkilerde boşa kürek çekip sonucunda üzülmemek için böyle bir yöntem buldum. Yapacak bir şey yok."

Erkekler de gün sonunda üzülmemek için kadını orantılı miktarda sevmeyi ve beta olmamayı üstüne ilişkide çok büyük duygusal yatırımlar yapmamayı öğrendi. Kadından daha az sevmeyi... 

Ve daha önce de dediğim gibi bir erkek ne kadar maskülen, süslü püslü, arzulanan bir erkek olursa olsun birileri tarafından çekici bulunmayabilir. Şehir efsanesi değil, oluyor böyle şeyler. Bu adamlar da reddediliyor, Redpill sayfalarında yazmaz ve bunu kimseye söylemeyecekler.

Evet toksik rollo tomassi gibi redpillcilerin indinde böyle bir şey olmaz. Ama Mahmut abinin çizdiği maskülen ekolde istediğin kadar maskülen ol bazen dürtüsel kadın denk gelir ve terk edilirsin diyor ya da yeterince dindar değilsin diye terk edilirsin diyor.  

Sonuç olarak diyebilirim ki çizdiğin erkek profili maalesef mantıklı kadının çizdiği profile terstir gibi görünüyor. 

Erkeğin terk edilme korkusunu yenebilmesi için kadına gerektiği kadar yatırım yapması gerekiyor...

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Bir de son olarak mantıklı kadının "iyi çocuklar neden kaybeder" adlı yazısına bakmalısınız.

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Hsyn,

Açıkçası redpill'cilerin "kadın doğası" manipülasyonuna ben de karşıyım. Yani kadın erkeğin afedersiniz a.zına sıçınca isterse doğası olsun, karaktersizliktir. Fakat biz erkekler değiştiremeyeceğin şeylerden şikayeti kes, demeyi öğrendik. Hatta kadın karşısında sürekli kibar kalmayı, onu suçlamamayı öğrendik. Kadını suçladığımızda sorumluluk almaktan kaçan beta damgası yemek de çok epik değil. Mesela kadına sorumluluk versen, erkekler ilk elden başlıyor zaten sonra da kadınlar "durun o kadın fazla üzerine gitmeyin o güdüsel davranabilir." Hatta ilişkideki sorunların çoğu, erkek kaynaklıdır diyerek de güç üzerinde bir yük alıyoruz zaten. Çünkü kadının narsist olması onun sorunu değil, senin sorunun. Kadının kilo alması senin sorunun. Sen karından şikayet edemezsin, o edebilir. Çünkü onun doğası öyle. Ben kadınlara sorumluluklarını bildirdiğimde hep aynı muamele.

O zaman o erkekleri buna mecbur eden neydi?

Beta olması bir neden olabilir. Daha derin tahlilde bu erkekler, sevilmenin ne demek olduğunu bilmiyorlar. Anneleriyle güven temelli bir ilişki yaşamadılar. Hatta annesi oğluna küçükken seni terk edeceğim şakaları yaptığında artık bunun temeli dökülmüş oldu. Annesi, babasını sevmeyince ona kötü davranınca beta erkek dediğimiz kişiler türedi. Bu beta dediğimiz kişiler, annelerinden doğru düzgün sevgi almamıştır. Biz beta diyoruz ama onlar nasıl bir hayattan geçti bilmiyoruz. Bir kadını seviyor beta, beta olduğunu da bilmiyor. Zanneder ki kadın da onu seviyor, halbuki ne sevmesi... Düpedüz narsist ya da o tip davranışlarda bulunuyor. Beta işte dedik ya babasını örnek almaz. Neden ? Çünkü Annesi" baban gibi olma" demiştir. O da babası gibi olmamaya çalışır. Kadını nasıl seveceğini bilmez çünkü babasından uzak, annesi de kaçıngan bağlanıyor. Bu sefer bir kadın seviyor reddediliyor, bir narsist kadın, onu severmiş gibi yapıyor, ona sevgi bombardımanına tutuyor kısa süre ve aralıklı pekiştireçler atıyor (sevgi kırıntıları). Beta zannediyor ki sevgi bu. Sevgi delicesine sevmek. İlk defa kendisini anlayan birisi. Babası gibi olmayarak kadını etkileyeceğini zannediyor, ne büyük yanılgı...  Sonra kadın ona kötü davranıyor, beta "en azından kötü davranacak sevgilim var burası benim konfor alanım, kötü de olsa benimdir." mantığıyla davranıyor. Babası da üzülüyor o da ama iyi ama kötü çok hata yaptı, kadının saygısını kaybetti şimdi onun bedelini çocuğu çekecek. Erkek babasına ne zaman yaklaşsa "annem babam gibi olma dedi" erkek olmak kötü olmaktı. Beta erkek olmaya savaş açtı, feminist oldu feminizmle kadınların seveceğini zannetti. Ama dert anlatan sevgiye aç olan ve karşısındaki kadını hayatının merkezi yapan beta, hep yanıldı. Erkekler arasında da babasıyla arası kötü olduğu için hep anne kucağına gitti. Annesi de konfor alanından çıkartmadı onu. Gün sonunda annesi de üzgün, oğlunu üzdüler. Halbuki annesi kadınlarla iyi olmasını isterdi. Fakat bunu anlayamadı. Geç mi değil ? Narsist kadından sağlam bir travma yedikten sonra mahmut abinin sayfasına gelir ve buradan ilişkileri öğrenmeye başlar. Beta diyerek geçmemeli ve kadın doğası diye onun yanlışlarını hoş görmemek gerekiyor. 

Bu dürtüler insanı hiçbir şeye mecbur etmiyor. Evet, kadınları hipergamisini kontrol edemeyen denge sağlayamayan canlılar olarak bilen redpill yüzünden erkekler bu tarz şeylere inanıyorlar. Kadınlar, redpill sitelerine yazsın diyeceğim de çoğu; sizler gibi analiz yeteneğine sahip değil ve erkeğin kendisini simplemesini tavsiye ediyor. 

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

"Kadınlar bu süslü püslü tehlikeli adamlara "hmmm güzel, beni ve çocuğumu korur" diyerek fazla anlam yüklemeselerdi bu adamlar piyasada bu kadar rağbet görmeyecekti. Hemcinslerim onları bekleyen ciddi riskleri bile bile neden hala bu adamları gözlerinde büyütüp, onların hayatında önemli bir yer edineceğim diye gururlarını ayaklar altına alıyorlar anlamak zor. Ortada ciddi bir özdeğer sorunu var muhtemelen." 

Takdire şayan bir değerlendirme olmuş.

Alfaya karşı özdeğersiz kadınlar  betayı da paspas eden kadınlar. 

Alpago (23 yaşında) 6 ay önce yazdı:

Adam senin gönlünü hoş tutup seni ipeklere sarıyor mu? Tamam kalsın yanında, sen de onu hoş tut. Seni üzmek veya gitmek mi istiyor? Baybay (sonrası sonsuz sessizlik). Alfa olsun veya olmasın, tek bir incitici hareketiyle bir erkeğe ilgimi ne kadar hızlı kaybedebildiğime şok oluyorum artık, eskiden hiç böyle değildim.  

Bu paragrafınızı gözden kaçırmışım. Mantıklı kadının şu dediğimi onaylar : Seni ipeklere saran erkeği içgüdüsel olarak pek sevmeyeceksin hatta senin her isteğinin yerine getirilmesini istemen yanlış bir bakış açısı. Tek incitici hareketten kastın nedir bilmiyorum. Bu kadar basit olmaması gerekir. Çünkü erkek bu kadar kadın merkezli olmaması gerekir. Bilmiyorum sana, senin onayına ihtiyaç duyan erkek çekici geliyor mu? 

Vrester (20 yaşında) 8 ay önce yazdı:

Merhaba abla universitedeyim bi arkadaş grubum var kızlı erkekli şuan grup içi çalkantılı var henüz patlak vermese de bariz ama hani grup sağlıklı kalsa bile beraber bi aktivite yapılmıyor çünkü grupta 4 kişinin sevgilisi var vakitlerini onlarla geçiriyorlar full her gün okul ev dongusundeyim dersler de ağır olduğu için sosyal hayata kaptırdığım zamanlarda da  tembellik etmiyo değildim ancak gerek herkesin birileriyle güzel  ilişkisi olması gerek sosyal hayatımın azalması ve kendimi girdiğim ortamlarda artık sosyallik muhtacligindan mi bilmiyorum  rahat ozguvenli kimliğiyle değilde daha istemediğim bir şekilde insanlara kendimi tanıtmak ve tanışmış olmaktan rahatsız oluyorum sence napmaliyim boş durdukça geçmişimdeki kızlar geliyor aklıma ayrica

Mantıklı Kadın 8 ay önce yazdı:

Kendini çok fazla karşılaştırıyorsun ve kendini sürekli kendinden iyi durumdakilerle karşılaştırıyorsun. Pardon da erkek krizinin ortasında nereye herkesin sevgilisi var? Sevgilileri var görünenlerde ne kadar erkeğin de kendini güvende hissedeceği sağlıklı ilişkiler var? 

Bak senin en büyük sorunun kendini üzecek yöne bakmalara determine olan zihin yapın. Bu zihin yapın üzerinde kendine telkin ede ede, saçma düşündüğünü ve kendini bilerek cezalandırdığını-mağdur ettiğini kendine hatırlata hatırlata çalışman lazım. Yoksa gelir bana her gün başka bir sebep bulursun üzülmek, mağdur hissetmek için.

Elin mi kopuk, yüzün mü yanık, 150 boyunda mısın, nedir bu eziklik psikolojisi anlamak mümkün değil.

Vrester (20 yaşında) 8 ay önce yazdı:

Abla kendi sosyal grubumdalkiler  daha cok sevgilileri ile vakit geçirdiği için okul dışı sosyal hayatım azalıyor  o yuzden biraz bu zihin yapisina sahibim diye dusunuyorum sosyal hayatımı nasıl gelistirebilirim universitede

n5thn5g 1 yıl önce yazdı:

Merhaba, öncelikle bu site için teşekkür etmek istiyorum. Sitenizdeki yazıların tamamını okudum. Özellikle "Azınlık Sanabilirsiniz Ama Buradayız" yazısı biraz içimi ferahlattı. Bu dünya görüşünde yalnız olmadığımızı biliyordum ama yalnız olmadığımı kanıtlayacak olaylara ve düşüncelere pek rastlayamamıştım. Bu mesajı yazmayı da birkaç haftadır planlıyordum ama kafamda ancak toparlayabildim. 

Kendimi özet geçeyim, 23 yaşındayım, kızlarla aram hiçbir zaman iyi olmadı. İlkokulda kucağıma oturmaya çalışırlardı, ortaokulda okulun en güzel kızıyla çıktım ama 13 yaşındaydım falan. İki ay süren bu olayı lisenin ortalarına kadar pek atlatamadım. Ayrılmamızda hiçbir hatam yoktu ama bütün hatayı kendimde arıyordum. Lisede de karşı cinsle iletişim kurmayı pek beceremedim. Lisedekiler bu olayı ortaokulda halletmiş gibi gözüküyordu. Şimdi üniversitedeyim, yine aynı duygu var: Geç kaldım.

Lisede yine bir ilişkiye girmeye çalıştım ama ağır reddedildim, reddedilince daha da üstüne gittim ve daha beter oldu. Psikolojik olarak iyi durumda değildim. Kendimi toparlayana kadar bu işlere kafa yormamaya karar verdim ve öyle bir şeyin varlığını bilmeden mgtow moduna geçtim. Kişisel gelişimime odaklanmaya çalıştım. 

1.5-2 senedir kendimi iyi de hissediyorum ama uzun süre ara verdiğim için çok sabırsızım. O kadar çok ihtimal var ki başlangıç çok iyi olsun diye hiçbir şey yapmıyorum. Nereden başlayacağımı biliyorum ama bilmiyormuş gibi davranıyorum. Gerçi tanımadığım erkeklerle de pek konuşamıyorum. Sosyal medyaya kendini kaptırmış insanlarla hiçbir ortak noktam kalmamış gibi hissediyorum. Yalnız kaldığım için iki gün çok memnunsam, üç gün de acaba normal değil miyim hata bende mi diye çok kötü hissediyorum. Yazıyı psikolog seasına çevirmek de istemiyorum ama birisi bir şey sormadıkça kendimi iyi ifade edemiyorum kusura bakmayın.

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Başlangıç için belli bir çıta koyup atlayamayacağım diye geri durmak... O kadar insani, o kadar normal bir davranış ki. Aslında atlamamak isteği neden, çıta yüksekliği sonuç. Tersi değil yani.

Ben önünde sana zor görünen bir hedef olduğu zaman onu parçalarına ayırma, küçük küçük bölme, derecelendirme ve en küçük adımı atmaya kendini zorlama methodunu öneriyorum.

Kız arkadaş mı istiyorsun? Günümüz piyasa şartları için yazayım.

Kızdan biz neyiz sorusu almak ve sevgiliyiz diye cevaplamak.

Bunun için:

Kızla öpüşmek veya sevişmek (artık profilinize göre)

Bunun için:

Kızla birkaç buluşma gerçekleştirmek

Bunun için:

Kızı davet etmek

Bunun için:

Kızla ayak üstü muhabbet edebilmek

Bunun için:

Kızla tanışmak

Bunun için: 

Sosyal ortamının olması

Bunun için: 

Evden hazırlanıp çıkmak

Bunun için: 

Sosyalleşecek bir alan belirlemek

Bunun için:

Arkadaşlarına veya google'a danışmak.

Gibi. Anlatabildim mi? Bir aşamayı yapmadan bir sonrakini düşünmeye ve kendini strese sokmaya gerek yok.

Bak, sana 36 yıllık çok uzun olmayan ama dolu sayılabilecek hayat tecrübemden süzerek bir garanti vereyim:

Hiçbir aşama sandığın kadar zor olmayacak.

Ben bu hayatta çok kaygılı dönemler geçirdim. Biraz evhamlı bir zihnim vardır. Kimsenin aklına gelmeyecek senaryolar düşünüp kaygılanırdım. En kötüsünü düşünürdüm ve bazı adımları atmaktan korktum.

Hiçbir şey düşündüğüm kadar kötü sonuçlanmadı. İnsanlar beklediğim kadar kötü tepkiler vermedi. 

Sen, senin zihin dünyan dışında kimsenin hayatının merkezi değilsin. Kimse, seni, senin ne yaptığını, senin ne dediğini, senin dediğinin aptalca olup olmadığını, uygunsuz kaçıp kaçmadığını senin kadar düşünmeyecek. Sen bir yerdeki etkileşimi 29548538 kere aklına getireceksin, o etkileşimde başrol olmayan kişiler 1 bilemedin 2 kere hatırlayacaklar bu olayı. Bunu ne kadar erken bellersen, o kadar iyi olur.

Alternatif belirlemekte sorun olan bir şey yoktur. Daha doğrusu şöyle söyleyeyim. Bir insan ya seçenek şımarığı olur ve sırf seçeneklerini denemek için elindeki değerli şeyleri israf eder. Bunun öteki ucundaki insan da seçenek takıntılısı olur, sırf bir şekilde yaptığı seçimi yakmamak, harcamamak uğruna yerinden bir milim kıpırdayamaz.

Sen, seçenek şımarıklarına bakıp alternatifler denemenin olumsuz bir fikir olduğuna hüküm verme. Sen olayın öteki ucundasın. Seçeneklerine, deneyişlerine yapışıyorsun. Senin biraz rahat olmaya, "hı, bu olmadı mı, tamam, dövünüp durmaya gerek yok, hemen bir sonrakine geçerim" diyebilecek zihin rahatlığına erişmeye ihtiyacın var. Olayları çok kişisel algılıyorsun, kendini sanırım fazlaca yargılıyorsun. Dünya, hayat bu kadar seninle alakalı değil. Her şey senin kontrolünde değil.

Biraz let it go bro.

n5thn5g 1 yıl önce yazdı:

Cevabınız için çok teşekkürler. Yüzde yüz haklısınız, söylediklerinizin büyük kısmının ben de farkındayım. Özellikle kendimi çok yargıladığım kısmı. Bundan kaçınmak için başka meşguliyetler edinmem gerekiyor sanırım. Aslında bir başlasam gerisi ip söküğüymüş gibi gelecek ama topluma karışırsam ben de herkes gibi olur muyum korkum var ve bu nedenle zorlayamıyorum.

Hata yaparak öğrenmekten ağzım yandığı için olayları kafamda yaşayıp ona göre aksiyon almaya (hiçbir şey yapmamaya), risk almamaya alışmışım. Plan işini sallayıp dan dun bir şeylere başlamam gerekiyor bunu anlıyorum.

Mesela dün, üniversitede kulüplerin standlarının önüne gittim ne var ne yok diye. Çok sıkışık bir yerdi, kızın biri yolumu kesti felsefe kulübüne katılmak ister misin diye bağırmaya başladı. Öyle korktum ki kaçmaya çalıştım ve kaçtım. Karşı cinsle olan kötü tecrübelerime bir yenisi daha eklendi. Normal bir insan unutur geçer ama benim olumlu son tecrübemin üstünden yıllar geçtiği için yine kendime sardım. Durup konuşmadığım için kendime kızmaya başladım ve artık üstteki yazıyı yazmaya karar verdim.

Yazının ikinci yarısı için, genelde arkadaşlarım da hayatı çok ciddiye aldığımı söyler. Fikrinizi desteklemek adına şu güzel yazıyı ekleyeyim. 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Dünkü vaka...Kendini değerlendirmişsin gene. Yapamadığın her şeyi kafana kazıyıp değersizlik hissine bir tuğla daha ekliyorsun. Bunu her yaptığında, bunun senin karakterinin bir defosu olduğunu, hakkaniyetli bir yargı olmadığını getir aklına.

Şu alttaki döngüye atlamak için kendine bir tek hedef koy, tek bir tane. Şimdilik. Başaramama durumuna büyük bir anlam atfetme. Başarısızlık senaryosu gerçekleşirse, hedefinin yanlış olduğuna karar ver, kendinin beceriksiz olduğun inancını kafandan zorla it. 

Daha basit bir şey dene. Ne kadar basit? Bir sınıfa girdiğinde seslice merhaba demek bile olabilir. Ne seviyede olduğunu ben bilmiyorum, sen biliyorsun. 

Yeterince basit bir ilk adımı bulduktan sonra, yavaş ve istikrarlı biçimde, arada gerileyeceğini, boşlayacağını bilerek ve bu tip gerileme dönemlerini de kendi zayıflığına yormayarak, normal sayarak, hepimizin bunları yaşadığımızı unutmayarak, ilerlemeye devam et.

"Başarabileceğin hedefler koymak >>> hedeflerin makul olduğu için başaracağına inanmak >>> başarmak >>> başardığın için bir üst aşamada başarabileceğin hedefler koymak… Bu bir döngü. Bu döngünün içine atlayan yuvarlanıp götürdüğü yere gidiyor."

Yazıyı okudum, teşekkür ederim, güzelmiş.

n5thn5g 1 yıl önce yazdı:

Ben teşekkür ederim, iyi günler.

Cagoo (36 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

İyi konu seçmişsin cıvıtık hatun, gayet gerçekçi bir yazı olmuş 👍🏼