Aslında Her Şey Basit

İlişkiler

Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum... Okuyorsunuz, okuyorsunuz, okuyorsunuz... Teori, teori, teori... İnsan doğası şöyle, böyle, öyle...

Kafanız çorba gibi oluyor bazen, değil mi? Bir sürü bilgiye sahipsiniz, bu bilgiler ışığında ilişki hayatınızda ne yapacağınızı bilmiyorsunuz.

Öncelikle şunu anlayalım: bu konuları neden bu kadar konuşuyoruz, X kuşağından sonra işler neden bu kadar zorlaştı? 

Birincil sebep, en kritik nokta, doğum kontrolün mümkün olması ve bunun getirdiği cinsel devrim dalgası. İnsanların bütün eşleşme davranışlarını temelden sarsan bir gelişme oldu bu.

İkinci sebep, sosyal medya ile insanların havuzlarının acayip genişlemesi, ailternatiflerinin çok ve değerlerinin gerçeğinden çok/az olduğu delüzyonuna kapılmaları. Sosyal medyadaki bolluğa güvenerek gerçek hayatta ıssızlaşmaya gidilmesi.

Üçüncü sebep, gençlerin ilişki hayatında ikiye ayrılmaya zorlanması; bir kısım kız-erkek bu meselelere çok hızlı girerken bir kısım gencin kendini tamamen pazar dışı oyalayıcılara kaptırması. Normal kız-erkek iletişiminin azalması.

Aklıma gelmeyen varsa lütfen yorumlarla ekleyin.

Şartlar bu, konuşuyoruz, ediyoruz ve dövünüyoruz. Aslında kafayı bu kadar bilgiyle doldurmak iyi değil. Amacım karşı tarafı anlamaktan ve tanımanızdan ziyade sizin kendi zaaflarınızı anlamanıza uğraşmak aslında.

Ben çekim yasasına ve assortative mating denen insanların kendilerine benzeyen insanlarla doğal bağ kurabildiklerine inanan biriyim. Benim şahsi gözlemim böyle oldu. Bundan yola çıkarak, ben karşısı ile ilgili bir derde, bu yönde düşüncelere çok kapılmanız gerekmediğini düşünüyorum. Siz nasıl biri olursanız, aşağı yukarı öyle biriyle eşleşeceksiniz. O yüzden, siz nasıl olduğunuz üzerinde yoğunlaşmalısınız. Değerli ve prensipli biri olursanız, öyle insanlar size denk gelecek, frekansınız tutacak. Değersiz bir hayat yaşarsanız, öyle insanlar... Güdüsel kararlar alırsanız, öyle insanlara denk geleceksiniz; erdemi beğenip-benimseyip sizin için bir seçilim meselesi yaptığınızda, öyle insanlara. Görünümüze dikkat ettiğinizde aynı şekilde davranan insanlara denk geleceksiniz, dikkat etmediğinizde ancak size benzer insanlar sizi beğenecek.

İncel erkekler ve femcel kızlar dışında piyasada aslında çok büyük bir eşleşme sorunu yok. Daha çok, hayaller-hayatlar uyumsuzluğu var. Yani yalnızsanız, yaşadığınız hayata uygun olmayan veya ulaşamayacağınız profillere kafayı takmışsınız demektir.

O takanlara...

Evladım siz manyak mısınız? Alışveriş yaparken de aynı şekilde en pahalı markalara ulaşamadığınız için üzülüyor musunuz? Mesela Valentino'dan eibise alamadığınız için bozuluyor musunuz? Zara'dan güzel bir elbise alınca, onu giyince mutlu olmuyor musunuz? Bu hayatta ne istediğiyle ve başkalarının ne istediğiyle kafayı bu kadar bozmuş bir nesil daha olmuş muydu acaba...

İnsan her şartta, her koşulda mutlu olma kapasitesine, uyum sağlama kapasitesine sahip ve bunu gayet samimi bir şekilde yapıyor. O duygularınız yapay şeyler değil, samimi duygular. Batı Cephesinde Yeni bir şey Yok filmini izlediniz mi? Orada, askerlerin berbat koşullarda birkaç yıl geçirdikten sonra, bir kaz çalıp onu pişirip ne kadar normal-keyiflice yedikleri bir sahne var. Dışarıdan baksan, şartları berbat. Baraka gibi bir yerdeler, üstleri başları kirli, soğuk bir hava, yüzlerce arkadaşları gözlerinin önünde ölmüş ve bu adamlar bir tane ete kavuştukları için mutlu oluyorlar. Şimdi söyleyin bana, bu adamların bu az imkanla mutlu olması samimiyetsiz mi? Olmamaları, şikayet mi etmeleri gerekiyordu? 

Hayır, insan hayata devam etmek konusunda taşı sıkıp suyunu çıkaran bir canlıdır. İlişki hayatı da böyle bir şeydir aslında. İnsan çevresinde kendine uyan biriyle birbirine emek vererek ona bağlanabilen, onu sahici olarak benimseyen, bundan mutluluk çıkarabilen, kendini böyle tamamlanmış hisseden bir canlıdır. 

Tutturmuşlar arzu da arzu. Hay başınıza arzu kadar taş düşsün. Sürekli işin teorisindesiniz. En arzuladığı tip buymuş da yanındaki tip buymuş. Eeeeeeee? Hayat böyle arkadaşlar. Aloooooooooo. Hayaller uçar, gerçekler bize kalır. Gerçeklerle de yaşarız ve bunda aşağılayıcı bir şey yok. Siz nasıl gerçekle yaşayacaksanız karşısı da gerçekle yaşayacak.

Hayallerinizi uçurmayacak, her zaman yerde tutacaksınız. Hayallerimle hayatım uyuşmuyor veya karşısının hayalleri değil hayatları olacağım diye korkarak kendinizi uyum sağlama becerinizden alıkoyuyorsunuz şu anda. Bir ton artıyı, bir ton kazanımı "en istediğim bu değil" veya "en istenilen bu olmayacak" diye reddediyorsunuz. Bu aynı, Valentino'dan o elbiseyi alamayacaksam Zara'dan bu elbiseyi giymem diyerek çuvalla gezmeye benziyor. Git Zara'dan o elbiseyi al ve Valentino'nun vitrinine bakmayı kes, Valentino'yu istediği halde alamadığı için dövünüp duranı da hayatına alma, zaten bütçesinin Zara'ya yeteceğini baştan bilenle devam et, bitti gitti.

Tekrar assortative mating kısmına döneyim. Dedim ya, benzer insan benzer insanı çekiyor, doğal hayat aslında böyle ama hayaller engel oluyor. Eğer hayaller kısmını kontrol ettiysek, şimdi hayatlar kısmında ne yapacağımıza bakalım:

Kızlar;

Fit olacaksınız.

Bakımlı olacaksınız. Azıcık bir cila herkese şart. O saç modellerini yapmayı, bir kaş tamamlamayı, bir cilt rutinini öğreneceksiniz.

Cilvenin bokunu çıkarın demiyorum ama soğuk ve suratsız davranmayacaksınız. Çevrenizde kim var kim yok bakacaksınız.

Duygusal olarak olgun olmaya, benmerkezci olmamaya ve olumlu vibe yaymaya konsantre olacaksınız.

Becerikli olacağınız konular edineceksiniz, meraklarınız olacak. 

Exclusive davranışlarınız olacak yani ilgilendiğiniz erkek ve diğer erkeklere karşı derin bir davranış farkı oluşturacaksınız. 

Hayatın içinde kalacaksınız, eğitiminize, okulunuza, kursunuza, yardım faaliyetlerinize artık ne varsa devam edecek ve kızlı erkekli ortamlarda bulunacaksınız.

 

Erkekler;

Fit olacaksınız.

Bakımlı olacaksınız. O tıraş her gün yapılacak, o saç boş verilmeyecek, o ayakkabılar o tırnaklar temiz olacak.

Çalışkan olacaksınız. Beceri edineceksiniz. Kendiniz ve aileniz için bir şeyleri halledebilen bir insan olacaksınız, her şeyi halletmenize gerek yok tabi ki. Ama dayanıklılık ve sorumluluk sahibi olmak üzerine çabalayacaksınız.

Çekingenliğiniz üstünde uğraşacak ve insanlarla, kızlarla, erkeklerle, sizden üst konumdakilerle kendini ezdirmeden ama ota boka da alınmadan iletişim kurmayı öğreneceksiniz.

O kim ki kafasını bir an önce edineceksiniz. O kim ki benim hakkımda ne düşündüğü önemli olsun. O kim ki beni istemezse umrumda olsun. Kızlar çok eleyecekler, kızlar eler, herkesi eleyen bir sürü kız var, bir kız seni istemediği zaman o kim ki deyip geçeceksiniz. Bunu kişisel algılamamayı öğreneceksiniz. 

Hayatın içinde kalacaksınız, eğitiminize, okulunuza, kursunuza, yardım faaliyetlerinize artık ne varsa devam edecek ve kızlı erkekli ortamlarda bulunacaksınız.

 

Hadi geçmiş bitmiş olsun. Bunları yapan insanlar zaten eşleşiyor.

Eleyici olmakla olumlamak arasındaki çizgiyi de öğrenmek sizin göreviniz. Unutmayın, siz alttan alta ne kadar nefsinizi dinlediğinizi, ne kadar olumladığınızı biliyorsunuz. Armudun sapı üzümün çöpü demeyin, ama olmayacak insanı da zorla kabul etmeye çalışmayın, neyi görmezden gelecek neyi kabul etmeyeceksiniz, bilin. Güvendiğiniz bir büyükten fikir ve yardım alın. Eski nesilleri beni anlamazlar diye küçümsemeyin, nesillerde bilgelik de vardır.

Teori kasmayı biraz bırakın be ya. Adım adım, yavaşça kendinizde bir şeyleri düzeltin. Olmayınca başka maddeye geçin, becerdiğiniz bir şeyden sonra beceremediğinize geri dönün. Kendinizi zorlayın. 

 

Siz kendinizle uğraşın. Su akıp yolunu bulacak.

 

 

Yorumlar

Asyranta (25 yaşında) 1 hafta önce yazdı:

Çöldeki kutup ayısının bile bir yerlerde birileriyle eşleşip mutlu bir hayat sürmeyi başardığına eminim ya.

Hayatımda bir şeyler henüz oturmamışken, maddi manevi belirsizlik içinde yaşarken, dengeli, duygusal açıdan olgun, ciddi ilişki isteyen bir partner bana hiç yaramaz. Sıkılıp kıpırtı aramaya başlayınca adamı da manyak ederim. Cehennem buz tutar da öyle birine rastlarsam, azla yetinmemi, uyumlu olmamı, bireyselliğimden vazgeçmemi falan ister yüzde doksan dokuz. Bense az vermediğim için azla yetinecek, özgürlüğü yerine erkeği öncelik yapacak biri değilim, istediği kadar mağara adamı alfa unga bunga olsun.

Cadılar bayramı mutlu sonla bitti. Üç gün ateşler içinde yattıktan sonra mezardaki firavun gibi doğruldum. Gitsem mi gitmesem mi derken o günün akşamı ilk plastik makyaj denememi yaptım, çok beğenildi ama çok korkunç olduğu da söylendi. Fısır fısır "Özel bir yere yaptırmış galiba" diyenler oldu. Hiçbir boku beğenmeyen annem bile beğendi. Bir tek ben pek beğenemedim herhalde amatörce bulduğum için. Seyyarın o gece gelemeyeceğini biliyordum, Dexter ve kankalarıyla dans ettim. İçkiyi fazla kaçırmış bir kart zampara fenalık yapacak oldu, kaçtım. Çorba içip evlere dağıldık. Yüzünün yarısı parçalanmış bir kızın esnaf lokantasında aldığı bakışları tahmin edersin. Biri geçmiş olsun deyip kaza geçirip geçirmediğimi sordu. Nispeten olaysız bir geceydi :D

Tabii onunla yeniden beraber olduğumu öğrenen Dexter benimle arayı açmasın mı?.. Böyle şeylere sinirlenecek biri de değildi sanki. Garip. Erkek kafasıyla düşününce, kısa da olsa aramızda bir şeyler geçen kızın exiyle bir araya gelmesini umursamam, bana ne, fırsat kollar keyfime bakmaya devam ederim.

Hemen her fırsatta beni eğlendirmeye çalışıyordu, kafamı acıdan uzaklaştırıp, kendimi kasmayıp akışta kalmamı sağlıyordu. Onun ilgisi artsa da ben ona karşı bir şey hissedemedim tıpkı en başında olduğu gibi. Hissetmek de istemedim. Seyyarla tanıştığından beri bir şeyleri hırs haline getirmiş gibiydi ve bundan hoşlanmadım.

Annem aşık olduğumu iddia ediyor, halbuki ona bir şey anlatmıyorum ve kimseye aşık değilim. O bana layık değilmişmiş, aşkımı hak etmiyormuşmuş. Sanki diğer erkekler çok "hak ediyor", sanki diğer erkekler çok layık, çok kıymet biliyorlar diyorum. Falancanın oğlu Hasanla, Aliyle, yani normal bir erkekle beraber olsam sıkıntı çekmeyecekmişim gibi, o hariç kimle beraber olursam her şey süper olacakmış gibi konuşuyor işte. 

Falancanın oğlu Ali gibi yemeğin içkinin en pahalısını söyledikten sonra hesabı bana kitleyip kaçmıyor, zorla dokunmaya çalışmıyor, tartışırken beni itmiyor, telefonda iki saat ailevi ve maddi sıkıntılarını anlatmıyor, her hareketimden olumsuz anlam çıkarıp drama king'e bağlamıyor (genelde). Malzemelerle saatlerce uğraştıran bir yemek tarifi değil. Lop et, yorulmadan çiğneyip yediğim bir lop et. Bıktırmıyor. Şu an en mantığıma yatan kişi o, yapacak bir şey yok. 

moon (27 yaşında) 11 ay önce yazdı:

neredesin, sana ihtiyacım var 

Asyranta (25 yaşında) 11 ay önce yazdı:

Benim de... O güzel atına binip gitti sanki. Keşke gelse de istediği kadar laf soksa hepimize <3

Mantıklı Kadın 11 ay önce yazdı:

Yazabilirsin, yüz üstü bırakmış olmak istemem.

moon (27 yaşında) 11 ay önce yazdı:

(Çok teşekkür ederim,iyiki varsın. Hal hatır sormadan direkt kendi derdimi dökmek istemem. Sen nasılsın iyi misin? Hayat nasıl gidiyor)

Şimdi nerden başlasam nasıl anlatsam bilmiyorum. O kadar çok şey değişti ve gelişme oldu ki. Elimden geldiğince kısa tutmaya ve özetlemeye çalışacağım. Sana en son yaklaşık bir yıl önce benim için çok mantıklı ve iyi olan ama bir türlü sevemediğim kalben ısınamadığım kişiden bahsetmiştim. Onunla yolları ayırdık zaten benim de hayatımda zor zamanlardı. Atanmak için uğraşıyordum her şey kötü gidiyordu vs.

Üzerinden aylar geçti ve Allah nasib etti ben atandım. Tüm bunlar olurken yüksek lisansta birinden hoşlanmaya başladım. Geçen yıldan kız arkadaşım olan (ama çok da samimi değiliz) Y'nin iş arkadaşıymış çocuk. Olayı bu dönem başlangıcına sarıyorum.

Bu dönem yüksek lisans ekim gibi başladı. İlk hafta Y'nin arkadaşı dikkatimi hiç çekmedi. Ona da X diyelim. Ben ikinci hafta sunum için gönüllü oldum ve ders anlatırken çocuğun bakışları sonra ders arasında tavırları vs derken çocuk dikkatimi çekmeye başladı. A dedim ne kadar hoş ve beyefendi biri. Bir de etrafımda dolanmaya başladı. Arkadaşı olan Y ile de mesafesini koruyor oluşu, muhafazakar bir kız olan benim hoşuma gitti. Bir de tanışıklığı böyle başlatmak, birinin oturuşunu kalkışını hal tavrını görerek hoşlanmak benim çok istediğim ve içimi rahat ettiren bir olaydı. Dedim ben bu X'i biraz gözlemleyeyim. Biraz gözlemledim ama tam bu sırada askere gitti çocuk. O sırada da benim atama sonuçlarım açıklandı. Neyse Y ile tercihler i.in konuşurken bu Y dediki X askerden geldi istersen soruları ona sor o bu konuda tecrübeli. Benim de beynimde ampul yandı. Dedim bir konuşma başlatmış olurum belki ordan ilerler belli mi olur.

Neyse çocuğa yazdım. O da muhabbeti havada kaptı ilerletti. Aramı istedi sorularımı güzelce yanıtladı. O sırada eş durumu tayinini filan sorunca eşin mi var yoksa vs dedi panikle yok dedim güldük ettik. Sonra wpden farklı konular açtı konuyu ilerletti ve ben kendimi bir oalyın içinde buluverdim. Evet hoşlanıyordum ve o hızlı kaptı olayı. Sonra konuşmayı ilerletti ve kahve içmeyi teklif etti. O sırada da konuşmaya devam ediyoruz. Ben de kabul ettim. Açıkçası normalde belki biraz naz yaparım ama atandığım için de çocuğu tanımak ve uzak mesafe yürütmeye karar verebilmem için elimde çok az bir zaman vardı. Dedimki içimden ben bu çocuğu tanıyayım kredi vereyim, bunları nasıl kullanırsa geleceğine de öyle karar veririm ilişkinin.

Neyse işte kahve içtik gayet güzeldi. Sonra yazışmalar aramalar devam etti. Ama sıkıntı şuydu, olayın başlangıcından beri yazış zamanları çok tutarsızdı, sürekli geç yazıyordu vs. Yani sürekli tedirgin hissettim. Bir sıcak bir soğuk yaptı resmen. Bi de cıvıtık abla bu benim hiç alışık olduğum birşey değil. Bana yürüyen eden, görücü teklifiyle gelen çok insan oldu. Yazışırken de hepsi beni boğacak kadar ilgiliydi. Aşırı yazıyorlardı, hayatıma aşırı meraklılardı. Ama Ynin yazış sıklığı gitgide azaldı ve bence bu normal değildi. Çünkü adını koymasak da birbirimizi tanıma yolunda en çok konuşmanın olması gereken yerlerden biri ilk zamanlardır yani. Neyse bir gün uyardım ve özür dileyip düzelteceğini söyledi. Ki uyardığım konu da daha çok ilgi göster gibi bi nokta değil, konu ortasında gittiğinde ben cevap yazacaksın sanıp bekliyorum gideceksen söyle de ben de gideyim. İkimizin de işi gücü var gibi bi yerden söyledim yani. Ama düzelteceğim demesine rağmen bunu asla düzeltmedi. Ha çevrimiçi oluyor da bana yazmıyor gibi bi durum da yok. Cidden kötü wpde dedim herhalde. Ama kafamda negatif tarafa tikler atılıp duruyor yani. Olmayacak dedim bu çocuktan. Ki ben öyle sürekli bunaltan ya da anlayışsız bi tip değilim ama tabiki beklentilerim olur yani hayatıma girecekse.

Neyse sonra görüşebildiğimiz tek gün olan gün derse gelmedi. Yl yaptığım yer yaşadığım yerden üç saat uzaklıkta. Hiç yazmadı etmedi o gün ve ben dedim tamam artık bitti yani. Sonra ısrarla akşam aradı baya özür diledi. Hayatında yaşadığı problemleri bana yansıttığını vs söyledi. Ailesiyle sıkıntı yaşamış onları anlattı. Ben de yav dedim ilk defa hoşlandığım kişiyle benden hoşlanan kişi denk geldi. Bir şans daha vereyim. O akşam baya kendini bana anlattı ben de ona anlattım. İlişkilere bakış açımı benim için hayat birini almanın alelade bir karar olmadığını vs anlattım. İlgimi ne zaman çektiğini sordu ben de anllattım sonra o anlattı benden nasıl hoşlandığını vs. Tatlı ve sıcak bir konuşmaydı ve dedimki aha kabuğu kırılıyor artık. (bu arada dışarı karşı zamanla samimiyet kuran ve soğukkanlı biri). Ailesiyle sıkıntı yaşadığı konu da benim onda hoşuma gitmeyen konuyla aynı aslında. Aramaması görüşmemesi vs gibi.

 Affettim ama kafamda listesi kabarık yani. Bir de ailevi sorunlarım var, sen çok başkasın farklısın laflarından sonra içimden bi ses ghostıng geliyor diye bağırıyordu. Ama bilerek tüm kartlarımı açık oynadım ki,kafamda hiçbir acaba olmadan gideyim göreve başlayacağım yere. 

Sonra konuşmaya devam ettik ama muhabbet iyice günaydın iyi gecelere döndü. Mal mal iletişim kopuklukları oldu ve çok sinirlendim. Konuşma başlatan olduğum da oldu yani. Napıyosun diye sorunca tam da uyuyordum gibi saçma mesaj aldım. Cevabımı beklemeden uyumuş olacakki bir daha sabah işe giderken uyumuşum yazdı. Bir dk içinde nasıl uyuyabilirsin yani hey allahım.

İp nerede mi koptu, en son gün ortası konuşurken foto istedi gibi oldu ben de önceki gün yürüyüşte kendimi çektiğim fotoyu attım. Gidiş o gidiş. Bir gün geçti iki gün geçti derken yazmadı. Ben de tamam dedim ghostlandın. Numarasını ve sohbeti tümden silip kendi içimde bitirdim konuyu. Aradan birkaç gün geçince fark ettimki engellemiş. beni. Hayatımda ilk defa biri beni engelledi cıvıtık abla. Kendimi o kadar kötü ve mal gibi hissettimki. Çünkü ben hep iyi çocuklardan hoşlandım,badboy sevdam olmadı. Hepsi iyi insanlardı ve reddederken de insanlara açıklama yaparak kibarca konuştum hep. Üzüldüyseler elimden geleni yaptım. Yetişkiniz ve etrafımda da düzgün insanlar oldu hep.

İlk defa böyle biriyle tanıştım. X gibi iletişim kopukluğu yaşadığım, garip davranan, üstüne sanki problem benmişim gibi engellendiğim biri olmadı. Ki abla ben bu X ile görüşürken benimle görüşmek isteyen iki-üç kişi oldu ve ben doğal olarak reddettim.

Şimdi gelelim olayın pisleştiği noktaya. Ben o bahseettiğim geçen yıldan tanıdığım Y kızıyla Xi sormak için perşembe konuştum ve çocuk cuma günü puf oldu. Yani olay Y'de kitlendi. Bence ya y ile de bi ilişkisi vardı ya da ynin tanıdığı biriyle. Yoksa apar topar benden uzaklaşıp engellemesinin daha az garip bir nedeni olamaz gibime geliyor. Her türlü ihtimal zaten iğrenç.

Ben ylyi bırakır sanarken son ders geldi ve ben şok oldum. Bana sadece ilk sınıfa girerken baktı ve sürekli kaçtı durdu. Ben o gün öfkeden kudurdum içimde. Sonra Y geldi ağzımı yokladı ne durumdasınız ne samimiyetle konuşuyordunuz diye. X de Y de surat beş karış ama. Neyse akşam eve dönünce, bitiriş konuşması yapmak ve içimi hafifletmek için Xi başka bi numaradan aradım. (Biri bana böyle bi muhabbet anlatsa iğrenerek dinlerim yani ne saçma olay derim ama karşıdaki toksik olunca size de bulaşıyor pisliği)

Şok oldu, bugün yüzüne bakamadıysam tripten değil yüzüne bakacak yüzüm olmayışından filan dedi. İşte uzun süre yazamayınca ne yapsam bilemedim dedi. Ben de çözüm olarak engelledin mi vs dedim. Konuşma boyunca dürüst olmadı, ben bazı cümlelerini düzelttim, merak etme artık asla görüşmeyeceğiz en azından dürüstçe bitirelim dedim. Tamam dürüst mü oluyoruz dedi, ki sonra da dürüst olmadı bnce.  Y ile ilgili şüphemi söyleyince yok tabiki vs dedi ama asla inanmadım. Normalde biriyle kahve içtiysem sözüne de güvenirim ama hep öyle gariptiki, her cümlesi artık benim için soru işaretiydi. Yok hayatımın zor bi dönemindeyim yok ailevi sıkıntı yok özel hayatımı yönetemiyorum filan. Ben zaten hak ettiğim değeri görmediğim yerde kalmak istemem. Çünkü sevildiğimde bana nasıl davranıldığını biliyorum yani. Konuşmayı kısa kestim, noktayı koymak için engellenmeme rağmen aradığımı söyledim. Çocuk genel olarak bana karşı çok mahcuptu zaten. Dediklerinin yarısı beni tatmin etti yarısı etmedi ama etmeyen kısımla artık ilgilenmiyorum. Seni tanımak güzeldi de diyemeyeceğim,Umarım dertlerini çözersin,bundan sonra görüşmeyelim dedim telefonu kapadım.

Olay böyleydi. Sana göre klasik bir ghostlanma hikayesi olabilir ama X'ten bağımsız olarak bir kadın olarak gururum incindi ve üzüldüm abla ya.

Yani biliyorum demekki sevmedi. Ama işte ben gidip de ilişki dilenmedimki. O başlattı o bitirdi. Acaba dedim bişeyi yanlış mı yaptım ama yok yani. Sevecek olan her yanlışımla sever yani. 

Ben biraz değersiz hissettim, biraz çirkin hissettim. Biraz mal hissettim. Gerçi yaptığım her şeyi ve her krediyi bilerek yaptım. Konuyu Yye anlatmam bile bilinçliydi. O kıza güvenmşyordum ve kız belliki sinsi. Ama bişey olacaksa hemen olsun dedim ve tuzağı ben kurdum. Ama işte insanın kafasında çizdiğine aşık oluyor biraz da. Çocuğa aşırı ölüp bitmiyordum ama tutarsız manipülatif tarafları beni hırslandırdı hatta belki de onu kıymetli gibi yaptı. Kaçan kovalanır muhabbeti gibi.

Belki çok aşırı ilgilense başka bi hareketinden ben soğurdum. Ama bitiren taraf olmamak, böyle mal mal davranılmış olması benim özgüvenimi kırmasa da sarstı.

İlk defa sevgi karşılıklı gelmişti. Hoşlanmıştım yani.Tanışma biçimi de istediğim şekildeydi. Hem meslektaşız. İyi biri çıksaydı ne güzel olurduk. Üstelik seviyor gibiydi de. Ama şimdi aynı anda birkç kişiyi bile idare etmiş olabileceğinden şüphrliyim. Arkadşlarım böyle düşünüyor. Ama işte ben de eğlenebileceği bir kız değilimki. Muhafazakarım istediği gibi davranamaz. Benle neden böyle bir duruma girerki biri, çok saçma.

Abla içimde sevdiği adam tarafından sevilerelk dolması gereken bi özgüvenle karışık sevgi kabı var. Onun dolmasını istiyorum. 26 oldum artık ve ne zaman olacak bu bilmiyorum. Evet seçiciyim kriterlerim var. Ama ya sevmediğim erkekler kul köle oluyor, ya da benim sevdiklerim böyle oluyor. Ya da bana hiç açılamıyorlar. Neden böyle oluyor ya değersiz miyim çirkin mi yani. (Bence ikisi de değilim ama neden böyle oluyor bilmiyorum)

(dipnot olarak da çocuk benle aynı yaştaydı ve en uzun ilişki bir yıl sürmüş ve  o da altı yıl önceymiş. hayatıma birini pek almıyorum demişti bana. belki de ilişki kuramayan biri ve benimle bi yola girmek ona korkutucu geldi ve kaçtı. bunu onu affetmek ya da temize çıkarmak için söylemiyorum analiz olarak anlatıyorum. Zaten hayatında beni tutkuyla aşkla istemeyen biriyle olmak istemem.)

Ama nasıl olacak bu işler bilmiyorum. Kısa sürdü ama kalbim kırıldı biraz. Bana dışardan bakıp içimi ferahlatmana ihtiyacım var. Seni çok seviyorum iyiki varsın tekrardan. 

Mantıklı Kadın 11 ay önce yazdı:

Moon, alnından öperim. Senin sırtın yere gelmez merak etme. Süreci hiçbir değer kaybı yaşamayarak mükemmel yönetmişsin. Kendine saygını kaybedecek hiçbir şey yaşamamışsın, gerektiği kadar şans vermiş, gerektiğinden uzun tutmamışsın.

Sen şu an geleceği düşünme ve kaygılanma. Oyununu bu kadar doğru oynarken sana bir şey olmaz, korkma. Kaygılarınla hiç bozma gidişatını.

Sen şu an aldığın ego yaralanmasını tamir etmeye bak, bu kadar. Tam da tahmin ettiğin gibi, aslında çocuğa değer vermiyor, değer görmemişlik hissinin hıncını yaşıyorsun. Bu hıncı kabullen, zamanla geçecek. Acele etme, kendini overthinkingden kurtar sadece. Bir süredir ertelediğin bir hobi planı gibi bir şey var mı? Spora başlamak kararı falan? Heyecanlandırıcı bir uğraş bulman süreci kolaylaştırabilir.

Evet, çocuk muhtemelen seçeneklerini deniyor. Y konusunda da haklı olabilirsin, eğer genel olarak insanlardan "saçmalama" tepkisi alan biri değilsen, tespitlerin az çok tutuyorsa sezgilerine güvenebilirsin. Hatta erkeklerde şey oluyor, dışarıdan çapkınlık dönemi geçirmeleriyle ilgili o kadar psikolojik baskı görüyorlar ki bu dönemden önce iyi bir kız bulurlarsa sonradan pişman olurum gibi triplere giriyorlar. Ancak senin kız olarak duruşun doğru, böyle bir kaygısı vardıysa bile senin için bu zamanda bunun üstünden geçecek kadar değer vermeyen, ileride de sana daha fazla değer vermezdi zaten. Sorun onda.

moon (27 yaşında) 11 ay önce yazdı:

Dün yüksek lisansta ders günümdü. Hiç gidesim olmasa da gittim mecbur, zaten son haftaydı haftaya devamsızlık kullanıp kapatıyorum dönemi. Bir yandan da sen yazdın mı diye sürekli sayfayı yeniliyorum. Güç lazım bir yerden. Her ne kadar ilgilenmesem de artık, çocuğu görmek pek tatlı bir durum değil. Kalbim acıyor biraz.

Sonra sayfanı açtım senin ilk iki cümleni gördüm ve sayfayı kapattım. Oh dedim ya. Senin tarafından onaylanmak bana çok iyi geldi. İçime bir özgüven yayıldı. Zaten konuyu aklına güvendiğim çok az sayıda arkadaşıma ve anneme anlattım. Bu ilişki tavsiyesi işlerinde kızlar iyi değil sadece anneme ve bir aile büyüğüme güveniyorum. Bir de sana. (Seni anneme de anlattım ne güzel fikirleri var dedi.Bayılıyorum size kızlar <3 )

Neyse işte yazdıklarını güne yaya yaya okudum ki güç alayım senden. Çocuğa karşı öfkem bile geçiyor gibi. Sadece senin dediğin gibi hınç var yani, nokta atış bir kelime söylemişsin. Dün mesela derse geldi, geçen haftanın tersine bu hafta neşeli  ve derse katılmaya gönüllü bir X vardı. İkimiz de birbirimizi görmemek için ekstra çabaladık. Görüş alanıma giriyordu fakat hiç gözüne bakmadım. O bana baktı mı bilmiyorum. Ama kafasını çevirdiğini filan fark ettim. Bir de sınıfta bana ilgili birisi daha vardı. Dün de baya ilgilendi ne yalan söyliyim işime de yaradı. O çocukla konuştuğumda X sürekli baktı durdu. İçimdeki hınca iyi gelen bir durumdu. Öte yandan derse katılması arada gülmesi filan sinirime dokunuyor. Kahrolsun da istiyorum bir yandan. Üzülsün pişman olsun benden özür dilesin filan istiyor içim.

Her neyse işte ben derse katılmaya normalde olduğu gibi espri yapmaya devam ettim. Sınıf arkadaşlarımla vedalaştım filan. Y gelmedi derse. Bence beni görmeye yüzü yok. Benim ders almadığım bir günde arkadaşlarım kıza soğuk yapmış ve kız da daha bakamamış bunlara. Arkadaşlarım da kızda bir şey olduğundan emin. Zaten Y nin öyle yakın arkadaşı yok sınıfta. Nitekim benim geldiğim gün derse gelmedi Y. Arkadaşlarımdan aldığı tepkiyi benden de almaktan korkmuş olabilir.

 Sezgilerime arkadaşlarım da ben de çok güveniriz. Muhtemelen de sezgilerimde haklıyım. Ama haklıysam midesizlikleri ve kötülükleri beni bayağı tiksindirdi. İnsanın içi nasıl rahat eder böyle kötü olarak bilmiyorum. Eğer haklıysam imtihan olarak birbirlerine yeterler zaten. Gerisi de beni ilgilendirmez. (Ders bitince çıkışa doğru gittik X de bir yandan birisiyle konuşuyor ben çıktım sen nerdesin diye. Arkamdan geldiği için duydum. Bizim kahve içtiğimiz yere doğru gidiyordu. Benim de gidiş yolum o taraftaydı. Bizi görünce duraksadı ve geçmemizi bekledi. Muhtemelen ya Y ile ya da başkasıyla görüşecek. Artık günahı boynuna. Abla ya bu çocuk beni hiç sevmedi mi )

 


Benim üzüldüğüm ne biliyor musun cıvıtık, karşılıklı aşk yaşayamamak. Atandığımı öğrendiğim gün akrabalarım ee evlilik ne zaman diye sormaya başladı ki zaten sorup duruyorlardı. Arkadaşlar desen zaten herkesin gündeminde ilişkiler var. İster istemez zayıf bi anında toplum baskısı denen şey seni ezip geçiyor. Üstelik kendinle de savaşıyorsun yani. Ben de sevip sevilmeye, sıcak bir omza sevgi dolu bir ilişkiye hasretim. Ama bu duygumla kimsenin bana olan ilgisini sömürmüyorum. İstesem kırk kere ilişkin olurdu ama bu beni kötü biri yapardı. Kendime açıklayamazdım. 

Toplum baskısına gelince örneğin biri seni gördü hasta mısın dedi yok dedin, ikincisi sordu yok dedin, üçüncü kişi de sorunca ya galiba hastayım diyorsun yani. İlişki konusunda da böyle bir yerden baskılıyor toplum beni.

Sağlıksız tarafım (özellikle depresif pms dönemlerinde) şöyle düşünüyor. Sevmediğim erkek beni sevse de gözümde bir değer kaybı ya da kazancı yaşamıyorum. Ama başta hoşlandığım yani değerli gördüğüm erkek beni seçmediğinde kişisel algılayıp değerimi sorguluyorum. Yeterince güzel mi değilim, onun değer skalasında mı değilim daha mı aşağıdayım vs. 

 


Mantığımı elden bırakmamaya kişisel algılamamaya çalışsam da günün sonunda bir kızım ve duygularımın beni ele geçirdiği, gelecek adına kaygılandığım, sanki hiç sevip sevilmeyecekmiş gibi hissettiğim oluyor mu oluyor.

Şuan atandığım şehre gideceğim benim için yeni başlangıçlar var. Muhtemelen bu hengamede X in bende bıraktığı, daha doğrusu onun olduğunu hayal ettiğim güzel karakterin yası, kısa sürede biter. Ego yaralanmamı da çözerim. Demekki sevmedi diye düşünüyorum, ilgiyi aldı ve gitti. İlgimin ve sevgimin kıymetini bilen biri olmalı hayatımda. O da ne zaman olur bilmiyorum.

Kıtlık psikolojisine girmek istemiyorum ama hem muhafazakar hem olgun ve karakter sahibi erkek az kalmış gibime geliyor. Mesela X e de benim hayatıma dahil olmak zor gelmiş olabilir. Çünkü belli bir çerçevede bir insanım. Ay ne bileyim ya bazen bu kadar taktik bu kadar çizgi denklem filan, nasıl her şey tastamam olacak diye de düşündürtmüyor değil.

Bu düşünceye kendimi çok kaptırmamaya, kaygılarımla başetmeye çalışıyorum. Umarım başarılı olabilirim ve iyi bir ilişkim olur. Bu da böyle bir tecrübeydi.

Alpago (24 yaşında) 11 ay önce yazdı:

Size verilecek en büyük tavsiye aşkı aramayı bırakmanız ve çekici gelen biriyle mantık evliliği yapmanız olur. 

Mantıklı Kadın 10 ay önce yazdı:

Yaşının çok büyük olduğunu düşünmeyi bırak ve kaygılarınla savaşarak aynen devam et. Umarın gönlüne göre olur. Kısmet...

moon (27 yaşında) 1 ay önce yazdı:

Canım ablam selamlar, nasılsın iyi misin hayat nasıl gidiyor?

Ben yine sana gelmiş buldum kendimi, yüreğimi ferahlatmana ihtiyacım var. 
Hayatta bir şeyleri sen istemezken olmamasıyla sen isterken olmaması çok fark ediyormuş meğer. Mesela bu yaşıma kadar görüştüğüm birkaç insan olsa da sevgilim hiç olmadı. İlişki konusuna hep ciddi bir şey olarak baktım ve kendimi hazır hissetmeden kimseyle gönül eğlendirmedim. Ama artık işimi ruhumu bedenimi hazır hissediyorum ve hayatta başımı yaslayabileceğim bir omuz istiyorum. 
Ama o kadar uzun zamandır etrafımda bir seçenek bile yok ki, sıpsıfır yani. Hayır sen sosyalleş demiştin mesela kulüplere eğitimlere katılıyorum yeni insanlarla tanışıyorum yeni bi işe başladım ama ya yaşlı ya evli ya da benden çok farklı bir hayat görüşüne sahip insanlar oluyor etrafta. Görücü usulünden de tık yok hahahahha.

Bu yoklukta bazen gidip şu son bahsettiğim çocuğu stalklıyorum hiç gereği yokken. Tamamen duygusal boşluktan kaynaklı tribe giriyorum. 
Bir ablamla konuştum bu konuyu, bana dedi ki erkekler neşeli, sıcak kızlardan hoşlanıyor filan. Kendisi açık biri ve bana muhafazakar olduğumdan dolayı tabiri caizse daha zor tercih edildiğimden bahsetti. 
Eğer durum onun dediği gibiyse, ki tanımadığım hayatımda özel bir yeri olmayan erkeklere karşı değerlerimden dolayı elbette mesafeli duruyorum ancak nemrut nemrut da takılmıyorum bence.

Ama bilmiyorum yani genel olarak. Bana erkeklerin açılmasının zor olduğunu söylüyor genelde etrafımdakiler. E ben ne yapayım buna bilmiyorum. Değelerimden taviz veremem. En güvendiğim şey görücü usulüydü o da karşıma hiç mantıklı adaylar getirmedi, mantıklı olan birini de ben sevemedim. 
ay bilmiyorum evlenmek istemeyince evlenmemek sorun değildi, ama evlenmek isteyince evlenememek sorun. Seçilmemiş hissetmek sorun. Oysaki ben seçen kişiyim ama olmuyor. Seçenek bile yok etrafımda....

Mantıklı Kadın 1 ay önce yazdı:

Selam Moon.

Üzüldüm. 

Öncelikle senin şahsına değil de buraları okuyan kızlara bir yorum yapmak isterim. Ben zamanında Twitter'da "erken eşleşin, şartlar denk gelirse de genç evlenmeyeceğim diye tutturmanıza gerek yok" dediğim için kızlara 18 yaşına gelir gelmez hemen evlenip seri çocuk doğurup kaynanalarına hizmet etmeye gitsinler demiş muamelesi görüyor ve linç yiyordum. Oysa ki bahsettiğim durum tam olarak bu işte. Yaş büyüdükçe hem birileriyle tanışmak, hem de o kişilerin yalnız olması ihtimali küçülüyor, maalesef. Öğrenci iken, etrafta deli karşı cins devinimi varken özellikle kızların havuzdan birini denk düşürüp çekilmesi en kolayı.

Senin durumunu 2 sene önce yaşadığım bir düşüşe benzettim. Belli bir beklentin varken insan daha kolay düşebiliyor moralman. Nitekim hem şehir değiştireceğin hem de atandığın için ister istemez evlilik konusunda bir beklentin olmuştur ve bu beklenti karşılanmayınca şu an kendini gerektiğinden de kötü hissediyor olabilirsin. Benimki partner meselesi değildi ama en küçük çocuğum da sonunda kreşe başlayacağı için sanki hayatım süper verimlileşecek, çocuklar evde yokken uçup kaçacağım, onu yapacağım bunu halledeceğim gibi triplere girmiştim. Sonra ne oldu? Yılların birikmiş yorgunluğu üstüme bir çöktü kolumu kaldıramaz haftalar geçirdim. Aynı senin durumun gibi  ileri gideceğim yerde geriledim. 

Demem o ki güzel değil ama olabilir. Bu halini olduğundan kötü anlamlandırma. İnsanız nihayetinde, gücümüz tükenir. Yalnız mısın taşındığın yerde? Ailenle görüşebiliyor musun? Arkadaşın var mı? Hele kafa dağıtamıyorsan geçmişe takılman çok normal. Çünkü son yazımda da dediğim gibi, geçmişi değiştirmek imkansızdır, geleceği istediğin yöne akıtmak ise emek ister. Zihinse kaçış aradığında kendini uğraşmaya itecek yöne değil imkansıza yönelir. Ben senin yerinde olsam sanırım geçmişe takılmak yerine müziğe sarardım. Hepimizin kaçış yöntemleri var. Benimki müzik. Bazılarınınki kitap. Kötünün iyisini bulmak lazım.

Evlenmek konusunda ise başka ne deneyebilirsin ki? Görücü usülü, sosyal devinim ve kriterlerini düşürmeye çalışmak üçlüsünde bir optimum nokta olmalı. Ben sana yaş konusunda -5'e kadar görüşüyor musun diye sorarım. Erkeklerde gördüğüm belli bir davranış paterni var, ilk gençlikte bir çoğu aslında ciddi düşünüyorlar. Bunların bir kısmı evet seçeneksizlikten, zaten bir tane kadını zor bulacak olmaktan ama diğer bir kısmı ise idealizmden. Bu erkekler biraz büyüyünce yaşadıkları olumsuz tecrübelerle idealizmlerini kaybediyor ve kadınlara karşı daha olumsuz bir bakış açısı kazanıyorlar. Senin yaşıtların genelde bu durumda olur. İyi durumdakiler ise senin yaşında zaten eşleşmiş oluyorlar.

Bir de boşanmış erkekleri eliyorsan bence eleme. Yaşı büyük düşünürsen yani. Çünkü günümüz kadınları gerçekten boş sebeplerle koca boşayabiliyorlar ve bu boşanmanın olgunlaştırma vesilesi olduğu bir erkek grubu da var. Tabi boşanmış birinde hikayeyi iyi bilebilmek için çoklu ortak tanıdık lazım bence. 

Güzel veya cilveli olmadığını düşünmüyorum çünkü seni beğenmiş birkaç erkek olmuş şimdiye kadar. Bence mesele bu değil.

moon (27 yaşında) 1 ay önce yazdı:

Selamlar abla tekrardan

Yazdıklarını okuduktan sonra biraz daha üzüldüm.
Bir tren varmış da ben onu kaçırmışım gibi hissettim ve korktum hatta. Üstelik bilerek ya da eğlenerek kaçırmadım. Trenin varlığını geç bildim belki. 

 


Erken evliliğe hiç karşı değildim ama nasip olmadı hazır hissetmedim. Evlenmeyi düşündürecek biri de çıkmadı karşıma belki hazır oluverirdim birden, o da olmadı. 

 


Havuzdan birini çekip çekilmeyi de halledemedik iyi mi. Kardeşim evlendi benden 1 buçuk yaş küçük erkek. Kız resmen azmetti ve aldı yani, gelinden bahsediyorum. Ben öyle bir kız değilim. Gurursuz olarak nitelendirebileceğim davranışlara sahip bazı kızlar da evlendi. Acı çektiler ağladılar ama aldılar o çocuğu yani. Risk de aldılar. Ben tam olarak neyi kaçırdığımı göremiyorum kendi tablomda. 

Genel olarak mantıklı ve garantici ilerlerim. ilişkisi olan arkadaşlarım hep benden fikir alır ve işlerine de yarar. Evlenmelerine vesile olurum filan. Ama kendimde neden bu denli -başarısız demek istemiyorum ama-eksiğim bilemiyorum. 

 


Yirmilerin başlarında elemek daha kolaydı. Şimdi ise bana eksi beş yaştan boşanmış adamlardan bahsettin mesela. Kimse yanlış anlamasın ama hak ettiğimin boşanmış biri sanki elekte iyiler elendi de ben kalanlarla idare ediyorum gibi hissettiren biri olmasını gururuma yediremiyorum. Senin boşanmış adamları eleme ifadeni bile iç burukluğuyla okudum. O kadar mı yani, o kadar mı vahim.

 


Yaşadığımı yaşadığına benzetmişsin. Hayallerime kavuşurken zorlu yanını görmek pe bi ağır geldi başta. Çevreme memleketime aile akraba dostlarıma çok düşkünümdür. Yalan yok çok zorlandım başlarda. 6 ay elimi kolumu nereye koyacağımı bilemedim. Ama şimdi manzara daha berrak daha alışıyorum. Arkadaşlarım gitmeyi sevdiğim yerler var, artması için de çabalıyorum. Duygularımın beni ele geçirmesine izn vermemeye çalışıyorum. Ailemle de memleketimdekilerle de iki ayda bir tatillerde canlı görüşüyorum bi de facetıme hep zaten. Ruhuma da bedenime de sıkça şifalı şeyler yapıyorum.

Tüm bunların yanında yaşam görevim de olan eş bulmak diğer şeylerin kapatamayacağı kadar büyk bir boşluk olduğundan bu mesele de kalbimin bir köşesinden kıvırıyor. Şikayet etmesi söylenmesi hiç tatlı değil gururuma dokunuyor hatta ama durum bu. Anonimlik de olmasa ne yapardım bilmiyorum. Çevremdeki herkese nasip, olur yakında filan diye geçiştiriyorum onlar da buna üzüldüğümü öyle pek görmüyor.

Ne diyeyim ki abla malumun ilanı bu şekilde. Söyleyecek söz yok sanırm. Nasiptir, kısmettir, dert bitene kadar derdi çekmektir.

 

Mantıklı Kadın 1 ay önce yazdı:

Hayat meşgalesi bugün elimi kolumu bırakmadı, ancak oturdum da cevap yazabiliyorum. Bu arada bolca da düşündüm, ne diyeyim tam da bilemedim.

Eşin olsun istiyorsan ya sana her yönden uygun bekar bir kişiyle tesadüfen tanışmayı bekleyeceksin, ya da daha çok tanışıp kriterlerini ve tavırlarını gözden geçirerek bir kişide gözlerini karartacaksın. Ben senin fazla seçici olduğundan şüpheleniyorum. Yani yazdığın cevapta, 20lerinde elemek kolaydı vs. Demenden bunu sezdim. Muhtemelen "gururum" olarak nitelendirdiğin hissin hep vardı ama şimdi zamanın geldiğini hissediyorsun ve madem bir şeylerden feragat edecektim neden önce etmedim, etmediysem şimdi sıkıştığım hissiyle etmek istemem diyerek daha da ağrına gidiyor söylediklerim. 

Bir kere o kadar hayıflanmana gerek yok, mesajımı biraz kötü bir yerden aldın, belki de ben öyle yazdım bilemiyorum. 27 yaş halen genç ve bekar olmak için son derece normal bir yaş, ayrıca hataların dolayısıyla istenmeyecek biri değilsin. Sadece süreci optimize etmen gerektiğinden bahsediyorum.

Önceki mesajda da dediğim gibi. Biriyle evlenebilmek hem tanışma becerisi, hem kriterlerini esnetmek hem de doğru tavırlar göstermenin optimum bir noktada buluşmasını gerektiriyor. Kimseyle tanışmazsan kimse olmaz, kriterlerinde uçarsan kimse kalmaz ve ikisini becerdim desen çok göz korkutursan o iş gene olmaz. 

Hayat bir uzlaşı sınavı, beklentilerimizi karşılama makinesi değil. Eşi olan hepimiz birçok noktada eşimizin olduğu kadarıyla uzlaşıyoruz. Ya da bize gösterdikleri tavırlar kadarıyla. Kimsenin ilişkisi-evliliği mükemmel değil, iyi olması bile emek istiyor. İlişki sahibi olmayı zaten feragatten ayrı düşünemeyiz. Karşındaki kişinin nitelikleri içine siner, sana tavırları kötü olur. Sana çok doğru davranır ama nitelikleri yetmez... Bu işlerde illa ki bir şeylerin biraz eksik kalacağını, zaten ilerlediğin kişiyle bile dengelerin yıllar içinde değiştiğini düşünmek gerekiyor. 

Biraz rahatlamaya çalış. Hem kriterlerinde hem tavırlarında. Bence.

moon (27 yaşında) 3 hafta önce yazdı:

Abla iyi akşamlarrr

 


İnanılmaz yoğun bir haftaydı asla yazamadım sana. 

Senin fazla seçici olduğundan şüpheleniyorum dedin. Bunu sen de dahil güvendiğim üç dört kişi de söylediğine göre evet demek ki öyleyim. Yani hala kabullenmek işime gelmiyor bunu ama bir bildiğiniz var heralde. 

Yani bilmiyorum hangi kriterlerimden taviz verebilirim. Ya tipe önem veriyorum çok özür dilerim herkesten ama önemsiyorum ya. Bir de maddi manevi denklik. Bunları gözetmek seçicilik mi emin değilim işte. Ay bilmiyorum abla ya. 

Şöyle ki birini sevsen aşık olsan kriterin o olur. Öyle bir şey de yaşamadığım için kriterler sabit kalıyor. Kriterlerimi yok sayabilecek kadar nitelikli biriyle de tanışmadım sanırım. Hayranlık duymak istiyorum biraz eşim olacak adama. İşinden olur tipinden olur çevresinin ona duyduğu saygı sevgiden olur vs. Saygı duyabileceğim bir zeka hayranlık duyabileceğim bir görünüş önemli benim için. Bi de dünya yakışıklısı olsun demiyorum ama bana yakışıklı gelsin yani. Öyle istiyorum. 

Gururla ilgili söylediğin paragrafa cidden tam bir analiz benim için. Evet madem feragat edecektik niye şimdiye kaldık, kaldıysak da niye feragat ediyoruz. Bi de feragat ettim taviz ettim diye düşünürsem o erkeğe nasıl hayranlık beslerim severim aşık olurum soru işareti.

Rahatlamaya çalışıyorum ama rahat değilim bu konuda. Nasıl rahatlarım bana söyler misin

(Bir de yeni bir gelişme olaraktan, görücü geldi. Fotolar atıldı çocuk görüşmek istemiş. Ben de yine ve yeniden tipini beğenmedim ama dedim ki bu böyle gitmez. Diğer kriterleri çok okey olduğu için kendime de ona da şans vermek istedim. Bana bir yol haritası çiz gözünü sevdiğim. Tip olarak beğenmediğim biriyle ilerletmekte bi tık zorlanıyorum. Bana bi yol haritası çiz gözünü seveyim. Birlikte şu süreçleri güzel yönetelim 🥲)

Mantıklı Kadın 3 hafta önce yazdı:

Bence sen şunun pek farkındalığında değilsin: evlilik içinde erkeğimizle ilgili algımız da sürekli değişiyor zaten. Evlilik erkekleri "rahatlatan" bir kurum. Erkeklerin kendilerini çekici hale getirmekle ilgili motivasyonlarının çok büyük kısmı kadın tavlama güdüsü. Evlendikten sonra artık kadınları tavlamak diye bir dertleri kalmadığından dolayı kendilerine o kadar yatırım yapmıyorlar. Sonra, kendilerini bu halleriyle sevmiyorlar ve akıllı-çalışkan iseler tekrar atılım yapabiliyorlar. Aynı, kadınların bazen bakımsızlığa düşüp sonra bu hallerini sevmeyerek glow-up geçirmeleri gibi. Bir süre böyle yaşandıktan sonra yine yorulup salma dönemi geliyor, sonra yine toparlanıyorsun derken yuvarlanıp gidiliyor. 

Yani "kocam olacak kişi hayranlık uyandıran biri olmalı" beklentisi aslında sana evlilik içinde de hayatı zorlaştıracak bir şey. Çünkü hayran olduğun adamla da evlendiğin zaman günlerin çoğunda kocan o hayran olduğun kişi olmayacak. Sen de aynı şekilde zaten kendini dönem dönem kaybedeceksin. Buna tolerans göstermek ve hayatın, çocukların, motivasyonsuzluğun üzerinize çullanmasına direnmeye çalışmak ve bunu başardığınız dönemlerin olması evliliğin tadını tuzunu oluşturacak.

O yüzden eşiniz olacak kişinin ve sizde uyandırdığı duyguların harika şeyler olmasını beklemek değil kişide potansiyel görmek önemli. Kişinin olması gereken şey "yeterince iyi" olmak, gerisi zaten dediğim gibi sürdürülebilir değil.

Bunu yazmış olmam lazım, ya da biriyle konuştum diye hatırlıyorum. Bir kişinin sizde uyandırdığı duyguları "elektrik aldım-almadım" 1'i ve 0'ı olarak değil, 1'den 10'a skala halinde değerlendirmek lazım.  5 ve aşağısı olumsuz. 6 ise o kişiyle biraz daha görüşmek gerekir, çünkü kişinin size hoş gelecek başka meziyetlerini fark edebilirsiniz. 7 ve 8 bence mükemmel denge zira hem karşınızdaki kişiyi yeterince beğenmişsinizdir hem de onun gözünde değersiz duruma düşeceğiniz kadar dengesiz bir durum yok ortada. 9-10 ise sizin onu çok beğendiğiniz ama muhtemelen onun için gözden çıkarılır olduğunuz, yani yukarıda dedim ya evlilikte o da siz de düşeceksiniz diye, daha iş evliliğe bile gelmeden onun kendisini sizden üstte görüp üzeceği, ayrılacağı bir ilişki senaryosuna tekabül ediyor. 

Yani 7-8i gerçek hayatta görüştükten sonra hissediyorsan yapıştırın nikahı. 9-10'la evlenseniz de üzülürsünüz, 7-8'le de evlenince başka şekilde mücadele vereceksiniz. Mükemmel bir seçenek yok.

moon (27 yaşında) 3 hafta önce yazdı:

Söyle ablammm neyin farkında değilim neyi yanlış anlıyorum her şeyi söyle. Romantik ilişkiler konusunda eksiğim var ama hızlı kaparım her şeyi söyle bana. 

Ya hayranlık duygusunun sürdürülebilir olmadığını biliyorum ama işte ilişkiye başlatan şeyin o olması hoşuma gidiyor. Ay abla bilmiyorum ben aşk istiyorum ya hahahah

Acaba yaşamadığım için gözümde mi büyütüyor, gerçeklikten koparıyorum? 

Verdiğin skalada puanlama yapamıyorum sanırım ben ya. Mesela dış görünüşünü hiç sevmedim mi, görüştüğüm biri öyleydi mesela. Ne kadar iyi biri olsa da sevemedim çocuğu ya. Çok da iyi özelliklere sahipti zorladım kendimi ama olmadı yani. 

Annem şey dedi dün, bir eksik özellik görünce kasıyorsun kendini o zaman da diğer iyi yanlarını görmeye kapatıyorsun.

Aslında arkadaş akraba aile ilişkilerinde sorun yok ama romantik ilişkilerde geriliyorum ve bu beni duygusal anlamda ketliyor. Belki de göremiyorum potansiyeli filan. Olmayacak olanı net görürüm ama olacak olanı kaçırmaktan endişeliyim ve evet tipe önem veriyorum. Yakışıklı (belki de çekici) bulmadığım birinin diğer iyi özellikleri gözüme gelmiyor. Ama şöyle mantık süzgecimden geçmediyse yakışıklı da bulamıyorum. Kendime özel bir güzellik çirkinlik algım var. Aurasal bir şey, o algıya hitap eden birini de bulamadım. Şu sana son bahsettiğim çocuktan çok hoşlanmıştım ama o da tanıyınca kötü bir çıktı, hayat yolunda koca diye yanına alınmaz yani. 

Bazı yakışıklı bulduğum kişiler kötü çıkınca annem diyor ki bak yakışıklılık önemsiz. Evet biliyorum tek başına yegane önemli konu değil ama önemsiz de bulmuyorum bulamıyorum. Bakınca içim açılsın bahar gelsin istiyorum. Her zaman olmasa da en azında ilk başlarda be abla. Bu evlilik dediğin şey biraz da delilik göz kararması filansa gözü karartacak bir şeyler lazım sanki ahahha

Arkadaşlarım da der sen çok mantıksal bakıyorsun az duygusal ol diye. Aslında duygusalım ama bu mantığım bırakmıyor beni

Kendimi anlatamadıysam sor söyliyim de beni anla. Beni bi eğit ablam

Mantıklı Kadın 3 hafta önce yazdı:

E annenin sana söylediği cümle bildiğin kaçıngan bağlanma. Bu tip bağlanma paternine sahip insanlar birini bulmak değil bulmamak isterler o yüzden hep bir kusur bularak kendilerini uzaklaştırırlar. Buna sahip olmak için bir neden düşünebiliyor musun? Anne baba ile ilişkin de iyiydi diye biliyorum ama.

İkincisi, işte ben o yüzden sana küçük veya boşanmış düşün dedim. Sen buna hep eksi gibi baktın ama bu aslında vazgeçilmez gördüğün kriterlerin hepsini bulamıyorsan bazı vazgeçilir kriterler belirlemeli ve vazgeçilmezlerini yeni açılan havuzda aramalısın diyeydi. 

moon (27 yaşında) 3 hafta önce yazdı:

Kaçıngan bağlanmayayım lütfen ya bir de bununla uğraşamam. Evet aile ilişkilerim iyi hamdolsun,kaçıngan bağlanmıyorumdur ya.

Küçük olabilir de boşanmışta niye ısrarcısın anlayamıyorum abla ya. Yaşıtlarımdan ya da biraz büyk yaşlardan bişey çıkmaz mı

Mantıklı Kadın 3 hafta önce yazdı:

Çıkarsa çıkar da ya öbüründen çıkacaksa diye dedim. Israr etmiyorum kız, sadece bir öneriydi. Ben 40 yaşına geldim diye herhalde, insanların boşanabilme ihtimalini o kadar da sorunlu görmüyorum.

moon (27 yaşında) 3 hafta önce yazdı:

Ablacığım görücü gelen çocukla görüşmeye başladık dün, bakalım nasıl ilerler şimdilik bir sıkıntı yok. Kaçıngan bağlanmak neden olur kaçıngan bağlandığımı nasıl anlarım, bir de diyelim ki öyleyim ne yapmam lazım

Mantıklı Kadın 3 hafta önce yazdı:

Çok bilgim olan bir konu değil, doğru anlatamayabilirim, kabaca fikrim var sadece. Ancak üstüne çok fazla kitap veya internet içeriği bulabileceğinden eminim.

moon (27 yaşında) 2 hafta önce yazdı:

Selamlar abla dersime çalıştım. Edindiğim sonuçlara göre biraz da mesleki özgüvenle söyleyebilirim ki kaçıngan bağlanmıyorum. Ha biraz zor bağlanıyorum ama kaçıngan değilim. Bahsettiğin puan sistemi kafama çok yattı. Kendimi sakinleştirmem akışına bırakmam gerektiğini anlıyorum. Kadın olarak arada gelen o duygusal atakları dalgalanmaları nasıl çözeriz, nereye kadar çözmeliyiz ne kadarı normaldir

Asyranta (25 yaşında) 2 hafta önce yazdı:

Araya girdim Moon ama belki yardımcı olabilirim <3

Birkaç yolu var:

Kafa dengi, krizli krizsiz her zaman konuşabileceğin, seni yargılamayacak bir yakın arkadaş. Sana eğitim seviyesi, aile vs. açısından denk biri olmasının yanı sıra aynı veya çok benzer dertleriniz olmalı. Böylece hassas konularda birbirinizi darlamış gibi hissetmezsiniz.

Spor duygusal dengesizliği bir yere kadar alıyor. 

Özbakımla uğraşmak kafayı rahatlatıyor.

Aşırıya kaçmayan lüks harcamalar iyi hissettiriyor. *yazarken iflas etti*

Bunlar da işe yaramadığı, duygularla baş edemediğim zaman sessizleşip, sosyal hayatı rafa kaldırıp dümdüz yaşıyorum bir süre. Önemli sorumluluklar dışında pek bir şey yapmıyorum. Biri tuşlarıma basmadığı sürece sakince atlatıyorum o birkaç günü/haftayı.

Benim deneyip sonuç aldıklarım bunlar. Cıvıtık da yeşillendirir umarım.

Mantıklı Kadın 2 hafta önce yazdı:

Valla duygusal dalgalanmalarla nasıl baş ederiz ben de pek öğrenemedim :) Bu kelin merhemi olsa başına sürecek. Ben luteal fazda çok karamsar, çok sinirli ve gergin oluyorum. Şimdiye kadar tek yapabildiğim adet takvimimi az çok aklımda tutup kendimi herkes bana batarken bulduğumda hangi adet fazında olduğumu düşünmek. Zaten luteal fazda olduğumu görüyorum ve kendime bunun hormonlardan kaynaklandığını ve birkaç güne değişeceğini telkin ediyorum.

Kafanın içinde yaşamamak önemli. Üretken olmak beni inanılmaz meşgul ediyor. Bu iki haftadır elimde mesleki bir proje var, sonraki adımı düşünmekten gece uyuyamadığım bile oldu. Böyle şeyler iyi geliyor.

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Bir şey soracağım, 

Şimdi bir erkek, bir kadını hayatının merkezi yaptığı zaman ve onun sözünü dinlediği zaman terk ediliyor mu bütün hallerde? Kadın bu durumda da saygısını kaybeder mi? Yani etraftaki kızların çoğu beni deli gibi sevsin falan diyor, erkek deli gibi sevmemelidir doğru değil mi? E bu kızlar niye bu kadar kendilerini öncelemelerini istiyorlar ki? 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Önce son sorunun cevabı. Daha önce buna dair mentionlar yazmıştım aslında, o "sevgiye özendirme" sözleri, bir erkek bana dünyaları versini gerçekten istemekten ziyade; o "elde edilememiş, sevgisinden tam emin olunamamış alfa erkeğe" söylenen, bir nevi hasret cümleleleri. Sevilmek istiyorlar, seviliyor ve tam teslim olunmayı bu kadar yüceltiyorlar çünkü buna vakıf olmamışlar. Olamazlar da zaten. Bu böyledir. İstedikleri olsa, erkekler için de bu kısmen geçerli bu arada, hasret vuslatla sonuçlansa aşık olunan artık o kişi olarak kalmaz. Anlatabildim mi?

İnsan, elde ettiğini ve tükettiğini değil isteyip de elde edemediğini daha şiddetli arzular.

Redpill, erkeklerin mutlu veya süregelen bir ilişkiye sahip olmalarından da daha çok arzulanmaları üzerine kurgulanan bir sistem. Bunu hatrınızdan çıkarmayın. Bunu ne kadar önemseyeceğiniz ve ne noktada dur diyeceğiniz sizlere kalıyor. 

Kadınlar terk eder mi? Hayır, illa ki terk etmezler. Eskisi gibi hissederler mi? Hayır, bu mümkün değil. Erkek için de mümkün olmayacağı üzere. İlişkilerde gizem azaldıkça ve rutin arttıkça duygularda kayıp olur, aksi için biraz emek verilmeli ve gerisi karşılıklı olarak önemsenmemelidir.

Saygısını kaybeder mi? Sevgi şovlarının ve erkeğin kendini salmasının derecesine bakar. Biraz ve sürpizli sevgi görmek güzeldir ama devamlı simplenmek bence arzuyu öldürür. 

Önce bir kız arkadaşın olsun. Şu an teoride çok boğuluyorsun. 

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Kız arkadaşım oluyor ama sonra gerçekten arkadaşım oluyor  (friendzone) birden uydu olduğumu fark ediyorum. Teoriler, teoriler; Sizin sayfanız, Mahmut abi, Redpill derken neyin sürdürülebilir olduğunu kestiremiyorum artık. Hiçbir taş yerine oturmuyor. Her şey karmakarışık doğru düşünemiyorum.  Her şeyi biliyorum, fakat iş yok, para yok, statü yok diye atılmak istemiyorum bu işlere. Nitelik kazanayım öyle girerim diyorum ancak 30 yaşında da çok geç oluyor. (erkekler için değerlendiği yıllar ama muhafazakar erkek için öyle değil tam ) 

 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Niteliği evlilik için gereken nitelikler olarak kodluyorsan, yanlış yapıyorsun. Her yaş döneminin gerektirdiği nitelikler farklı. Sen şu an genç bir erkek olarak görünüm, sosyal yaşam ve hobilerin sayesinde nitelikli olursun; para kazanmak, mal sahibi olmak, iş hayatında ilerlemek gibi statü göstergelerini barındırmaman normal. Yanlış hedeflerle kendini karşılaştırıp niteliksizim triplerine girersen boşuna duygusal gücünü törpülersin. 

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Teşekkür ederim. İçin rahatladı. 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Bunu rahatlatmak veya teselli etmek için söylemiyorum. Redpill dünyası ne kadar aksini iddia etse de ortalamada yaş grupları arasında rekabet o kadar yüksek değil, insanlar kendi yaş gruplarıyla etkileşim içinde oluyorlar en çok ve öyle eşleşiyorlar halen. Sizler aynı kızlar için 30luk adamlarla rekabet içinde değilsiniz, evet bazı gruplar var bu şekilde eşleşen ama küçük gruplar. Sen kendinle +-3 yaş aralığındaki erkeklerle rekabet ediyorsun en çok ve onlarla olan durumuna göre olan statün önemli. Somut konuşursam bir üniversite öğrencisi erkek mesela meslek sahibi olup olmadığına göre değil, bir öğrenci kulübünde aktif olup olmadığına ya da müzik grubuna katılıp katılmadığına göre statü kazanır-kaybeder. Her yaşta siz erkeklerin kendi grubunuzda öne çıkmak için yapabileceğiniz şeyler var.

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Teşekkürler, daha ufuk açıcı bir bakış açısı verdiniz. 

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

20li yaşlarındaki erkekler enseyi karartırken şunu unutmasınlar, Türkiye'de uzun yıllardır birçok insanlar kendi beğenerek evleniyor. Eğer manzara bazı Redpill taraftarlarının söylediği kadar "kadınlar olmuş adam ister" olsaydı ortalamada bir sürü yaş farkı olan ilişki, evlilik görmemiz gerekirdi. Sen gerçek hayatında kaç tane yaş farkı olan ilişki biliyorsun? Ben 3 tane biliyorum. Biri artık yaşlı olan bir akrabam çift, biri iş arkadaşım, biri de arkadaşımın abisinin evliliği. Diğer tüm arkadaşlarım 20'lerinde kendi yaşlarındaki erkeklerle eşleşip devam ettiler, kendinden küçük erkekle birlikte olan kardeşim var. Erkeğin potansiyeli de önemlidir yani. Beklemene gerek yok. Sen korkun yüzünden ertelemeye çalışıyorsun. O korku hiç geçmeyecek ama zaman boşa geçiyor.

ln(Arcc(0.16)) 1 yıl önce yazdı:

Merhaba,

Ben arkadaşla yaşıt sayılırım ve çevremde benimle yaşıtlar ve benden iki üç yaş büyükler evlenmeye başladı (hatta sıra sende diyorlar :/). Neredeyse her çift birbirleriyle yaşıt sayılır. Bu ilişkilerin çoğu da üniversitede başlamış ilişkiler. Anladığım kadarıyla üniversitede okumaya devam ediyorsun. Kendini boşuna içine kapamana gerek yok. Sadece insan içine karışman gerekiyor. Zaten üniversite ortamında herkes birbirleriyle ilişki yaşıyor aralarında 30 yaşında olmuş kimse neredeyse yoktur. Sen 30 yaşına geldiğinde iyi kız aramaya başladığında o kızların hepsi evli olmuş olacak. Boşuna erteleme. Moralini bozmak için söylemiyorum ama okul bittiği zaman bu seferde sosyalleşmek ve karşındaki insanı tanımak için zamanın kısıtlı olacak. 

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Eyvallah hacım. Sağ ol deneyeceğim

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Teşekkür ederim. Korkuyorum biliyorum korkmamam lazım ama mesela okuldaki bir kıza açılsam mesela reddetse bu sefer daha çok problem oluyor. Fakat bu halk edilebilir asıl problem iyi bir kadını nasıl tanıyabilirim? Dürtüsel olmayan, hipergamisinin peşinden koşmayan kadın. Sizin dediğiniz şekillerde bilinci olan. ilgi çekmeye çalışan kızlardan itiliyorum zaten sosyal medyada çok takipçisi olup fotoğrafını atanlara da bakmıyorum. Bunların dışında tanımak için bir durum var mı? 

yyt (19 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

 İyi bir kadını arayamazsın, karşına çıkar. Karşına çıkması için bu tür mevzuların olmadığı ortamlarda takılman lazım, okul kulüpleri iyi bir başlangıç olabilir. Onun dışında en önemlisi bence karşındaki kadının da insan olduğunu unutmaman. Verdikleri kararlar, sana olan bakış açıları, ancak senin onlara bakış açın kadar değerli. Değerinizin ne olduğuna sadece sizin karar vermeniz lazım, bir kadının değil. 

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Değerli kadın dediğim için kadına değeri ben veriyorum zaten. 

Asyranta (25 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

"Sevilmek istiyorlar, seviliyor ve tam teslim olunmayı bu kadar yüceltiyorlar çünkü buna vakıf olmamışlar. Olamazlar da zaten."

Biz kızların hayırsız hergele Chad oğlanlara olan karşılıksız aşk/sevgi mevzuları ve buna dair kırgınlıkları lise ve üniversite yıllarının tozlu sayfalarında kalmalı artık ya. Zamanında ben de çok taktım bu konuya, birçoğumuz o yaşlarda fazla duygusal bebişlerdik doğrusu.

Duygusallıktan bağımsız, deli gibi sevilmeyi istiyorum (Daha alfanın a'sını bilmeyen 15 yaşındaki Asyranta da istiyordu). Sokaktaki kediye kadar nefes alan her canlı bunu istiyor ve bazıları da alıyor o sevgiyi.

Sadece, zamanında buna takmışken artık bunu şart koşmuyorum. "Severse sevsin, sevmiyorsa da fifi, sevsin diye yaranacak yalvaracak değilim, güle güle" diyorum, bunu diyebilmem lazım.

Dürüst olmak gerekirse bir kadın olarak öncelediğim şey artık mutlu edilip edilmediğim. Karşı tarafa saygı dışında ne verdiğimle de pek ilgilenmez oldum. Bütün mesele sevgiden aşktan meşkten ziyade bu oldu. Adam senin gönlünü hoş tutup seni ipeklere sarıyor mu? Tamam kalsın yanında, sen de onu hoş tut. Seni üzmek veya gitmek mi istiyor? Baybay (sonrası sonsuz sessizlik). Alfa olsun veya olmasın, tek bir incitici hareketiyle bir erkeğe ilgimi ne kadar hızlı kaybedebildiğime şok oluyorum artık, eskiden hiç böyle değildim. Eskinin aksine ta en başından adama güvenmemeye alıştırıyorum kendimi, ki işler aleyhime döndüğünde alıp başımı gidebileyim. Büyük ihtimalle gelecekteki ilişkilerimin de çoğu bu şekilde bitecek. Yalnızlıktan korkmamak bana bunu kabullendirdi.

Zamanla anladım ki birçoğumuz ilişkilerimiz kötü giderken, adamlar bize azar azar sevgi vererek bizi kendilerine bağlamaya çalıştığı zaman böyle yapmadığımız için üzülmüşüz. Bazen de fazla önemsemiş ve uzun ilişkinin getirdiği alışkanlık hissinden dolayı kopamamışız adamlardan. Diğer durumlarda da aza tamah etmemeliymişiz ama adamın iki kara kaşı, kara gözü için etmişiz. Vallahi şaka gibi.

Halbuki siktir et adamın değerini süsünü püsünü, sana ilgi alaka göstermek istiyorsa bunları alabildiğin kadar al, kötü davranmaya başladığı zaman da sessizce kayıplara karış, zaten başından beri bağlanmamıştın da. Tamam işte. Daha da derdin ne be kızım? Ne diye kalmak yerine gitmek isteyenden daha fazlasını dilenesin, bekleyesin, umutlanasın? Kendimi uyarıyorum, bizim kızlara da kızıyorum bu konuda. Canım cicim olaylarından sonra adamlar niyeti bozunca bizimkiler çat diye nextleyemiyor, saplanıp kalıyorlar. Veya nextleyene kadar iş işten geçiyor.

Bende ilişki bitince "Barışalım" mesajları yok, sarhoş olup aramalar yok, "seni çok seviyorum, unutamadım" diye adama ağlayıp sızlanmalar yok. Alfasını da betasını da bildiğin ölmüş sayıyorum. Birkaç ayda bir dönmeye çalışırlar fakelerden, ben de tekrar engellerim. İlişki bitince birkaç ay veya daha uzun süre yasını tuttum mu? Evet, sessizce. Bu kadar. İlişkilerim konusunda herhalde adam gibi yaptığım tek şey tertemiz terk edebilmek/adam silmek. Geri dönüşsüz.

Karşı tarafın kadına yaptığı herhangi bir yatırım yoksa, yatırım yapar gibi yapıp sadece kendi çıkarını düşünüyorsa, iki kara kaşı kara gözü var, üç kuruş da boklu parası, ulaşılmazlığı var diye o erkek bizi deli gibi sevsin istemek, bunda ısrar etmek çok ama çok yanlış. Bu deli sevgiyi çapkın, zengin, yakışıklı ve tekinsiz alfaların vermesini de kast etmemiştim. Onlar zaten sevgi vermez, ilgi verir. Duruma göre, kendimce bencil, kötücül sebeplerim varsa böyle bir adamın ilgisini almayı kabul edebilirim, alabildiğim kadar alır, olaylar aksine döndüğünde de ona hovarda hayatında başarılar dilemeden kayıplara karışırım. Yukarıda dediğim gibi. Zaten son ilişkimin olayı da buydu.

O elde edilemeyen (!), sevgisinden emin olunamayan alfa (!) adam muhtemelen ömrü boyunca bir kadını sevemeyecek, birine bağlanamayacak kadar hasarlı. Seni de, beni de, onu da, Pelinsu'yu da, Fatma'yı da, Şule'yi de hiçbir zaman sevmeyecek. Şahsen böylesini elde etmekle, nikahıma almakla falan ilgilenmem, arzum varsa da zamanla söner. Herkesin unutulduğu bir gün vardır.

Kadınlar bu süslü püslü tehlikeli adamlara "hmmm güzel, beni ve çocuğumu korur" diyerek fazla anlam yüklemeselerdi bu adamlar piyasada bu kadar rağbet görmeyecekti. Hemcinslerim onları bekleyen ciddi riskleri bile bile neden hala bu adamları gözlerinde büyütüp, onların hayatında önemli bir yer edineceğim diye gururlarını ayaklar altına alıyorlar anlamak zor. Ortada ciddi bir özdeğer sorunu var muhtemelen.

Bence erkekler kadınların onlara teslim olmasını, onları deli gibi sevecek bir kadını bizim onlara yaptığımızdan daha fazla yüceltiyor ama kocaman egolarından dile getiremiyorlar. İki tarafta da travmalar bu kadar şelaleyken aklımızın bir köşesinde ponçik bir hayal olarak kalıyor zaten.

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Sorun şu ki çizdiğiniz bu erkek profili belirli bir zaman sonra maskülen gelmeyeceği sevmeyeceğiniz bir tip olacaktır. 

"Bence erkekler kadınların onlara teslim olmasını, onları deli gibi sevecek bir kadını bizim onlara yaptığımızdan daha fazla yüceltiyor ama kocaman egolarından dile getiremiyorlar." 

Erkeklerde oneitis vardır. Erkek eğer kadının sevgisini bu kadar arzularsa saygısını kaybeder çünkü. 

 

O elde edilemeyen (!), sevgisinden emin olunamayan alfa (!) adam muhtemelen ömrü boyunca bir kadını sevemeyecek, birine bağlanamayacak kadar hasarlı.  

Sence kadınların çoğu için Alfanın sevip sevmemesi umrunda mı? Alfanın ilgisi bile hipergamik dürtüsüne tabi olan kadınlar için yeter. 

Asyranta (25 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Kadınlar ilgiyi alakayı sadece alfalardan değil çeşit çeşit erkekten görüyorlar ve evet alfanın ilgisi daha bir cazip gelir hemcinslerime. Ne de olsa kıymetlimsss bir errrkek o. Sevgiyi de böylelerinden beklerler, çok beklerler.

"Sorun şu ki çizdiğiniz bu erkek profili belirli bir zaman sonra maskülen gelmeyeceği sevmeyeceğiniz bir tip olacaktır."

Seven erkek maskülenliğini muhafaza edebilir. İmkansız değil.

İlişkisinde sınır çizmezse, kadının yaptığı bir fesatlığa karşılık kendini savunamazsa, ihanet korkularını sürekli belli ederse -beraberinde bağımlılığı da getirir-, açık iletişim kurmazsa bu erkek çok sevse bile yüksek ihtimalle kadın onu maskülen bulmayacaktır dediğin gibi. Oneitis ilişkide kişisel sınırlarını koruyamayan, duygularını kontrol altına alamayan erkeklerin sorunuymuş gibi gelir bana.

Kadın dediğimiz varlık ayda bir regl oluyor, bu da ovulasyon dönemiydi cartı curtuydu derken çok karmaşık, gel gitli, çekilmez ruh halleri yaşıyor demek. Bu kadın bir adamı deli gibi sevse ve maskülen bulsa da regl dönemlerinde "öff git başımdan yaa" diyebilir adama, ondan geçici bir süre hoşlanmayabilir, çekilmeyebilir ona.

Erkek çok stresli bir iş ortamındaysa, arzu ettiği kadar para kazanamıyorsa, sürekli endişe halinde ve rahatlayamıyorsa ne kadar aşık olursa olsun o huzursuz ruh hali ilişkisine, evliliğine yansıyabilir, kadınla kavga edebilir, mutsuzluk yaratabilir bir süreliğine.

Tüm bunlar geçici. Hiç geçmezse de bitirirsin ilişkiyi.

Yani demek istediğim, insanlar birbirini her zaman aynı yoğunlukta çekici bulmuyor veya arzulamıyor zaten. Bu durum hayatın olumlu/olumsuz akışı, duygu durumu, fizyoloji, ihtiyaçlar, öncelikler, kişiliğimizdeki dönüşümler vs derken hep bir değişim, iniş çıkış halinde. Hiçbir şeyimiz aynı kalmıyor, ne bir adama/kadına hissettiğimiz aşk meşk ne de ihtiyaçlarımız. Hiçbirimizin aynı kalmıyor.

Bu yüzden ilişkilerde sürekli bir aşktan sevgiden yanıp kül olma hali yok, çekici bir erkek/kadın karşı tarafın gözünde sürekli çekici kalmaya devam edecek diye bir kural yok, bazen havandasın bazen değilsin. O kadın veya adam bize sürekli aşkından alev alsın bitsin, bizi sürekli maskülen veya kadınsı bulsun diye bekleyeyiz. Böyle kritik ve hata yapmaya müsait olduğumuz çalkantılı dönemlerde hayatımızdaki insana nasıl davrandığımız, ilişkinin genelinde nasıl davrandığımızdan çok daha önemli.

"Evlenip sonsuza kadar mutlu mesut yaşadılar" tadında bir peri masalında yaşamıyoruz. Her ilişkisinde duygularına ve tutkularına teslim olan bir insan olarak bunu kabullenmek çok zor oldu, yutması zor bir hap. Başımdan iyi veya kötü bir düzenli ilişki geçene kadar da anlamadım zaten bunun böyle olduğunu.

Yalnız ve bekarkenki kafa rahatlığını hiçbir ilişkide bulamam gibime geliyor şahsen.

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Sizin yazınızda" deli gibi sevilmek istiyoruz" un yanlışlığını açıklıyorum, normal ve makul düzeyde sevilmenin değil. Deli gibi sevmek, erkeği maskülen yapmaz. Deli gibi seven adam aşıktır ve aşk, mantığını kullanmayı engeller. Erkek adam karısının yerine de karar alıyor ve doğal olarak bu kadar yoğun aşk yaşamaması gerekir. Yaşarsa maskülenite zarar görecektir. Buradan hiç sevmeyecek anlamını çıkarmayın, sadece kaptırmayarak sever. 

Ayrıca bu paragrafta söylenilen davranışları  deli gibi aşık olan bir erkek yapar : İlişkisinde sınır çizmezse, kadının yaptığı bir fesatlığa karşılık kendini savunamazsa, ihanet korkularını sürekli belli ederse -beraberinde bağımlılığı da getirir-, açık iletişim kurmazsa bu erkek çok sevse bile yüksek ihtimalle kadın onu maskülen bulmayacaktır dediğin gibi. Oneitis ilişkide kişisel sınırlarını koruyamayan, duygularını kontrol altına alamayan erkeklerin sorunuymuş gibi gelir bana.

Deli gibi seven erkek de zaten duygusal kontrolü olmayan erkektir. Şimdi siz deli gibi sevmeyi övebiliyor musunuz yani duygusal kontrolsüzlüğü... Evet, kadını çok sevmek istiyoruz ama o kadar yatırım boşa gidecek korkusu içimizde var en azından ayrılırsa yatırım az gitsin dengesi oluşuyor. 

Deli gibi aşık olmak ve kendini kaptırmak, hergün hiçbir kontrol ve sınır olmadan çikolatalı pasta yemeye benzer.  Ya da 150 km saat hızla araba kullanmaya. “Yahu iç arkadaşım, dünyaya bir daha mı geleceğiz” diye arka arkaya kadehleri yuvarladığında çıktığın o “sarhoşluk”, sarhoşluk esnasında güzel tabii. Ya da o çikolatalı pastayı tıkınırken, koko(reç) çekerken aldığın haz da muhtemelen muazzam. Ama sonra? Kusmayla, baş ağrısıyla geçen günler, hızlıca mahvettiğin bir karaciğer ve yapman gereken şeyleri yapmayı bıraktığın bir hayat. Ya da hızlıca şişmanladığın, şeker hastası olduğun ve ömrünü kısalttığın bir varoluş. Ya da ölümlü kaza.

Deli gibi seven adam,  yüz üzerinden 200 zevk alıyor, kadın erkek ilişkilerinin doğasını sindirmiş adam yüz üzerinden 60 zevk alıyor. Ama sonra ne oluyor. ?  Deli gibi seven adamın çıra alevi gibi yoğun yanıp sönen 3 aylık şapşikliğinin ardından yüz üzerinden -200 bir ruhsal çöküntü evresi geliyor ve bir dahaki sefere kadar örneğin 9 ay boyunca -200’den -10’a sürüne sürüne çıkan bu evrede kalıyor. Fişten çekilmiş(Deli gibi sevmeyen ) adam 12 ay boyunca yüz üzerinden 60 zevkten 90 zevke artan oranda zevk alıyor. Deli gibi seven adamın çıra alevi sönünce yüklendiği coşku yüzünden biten ilişkisine bağımlı hale gelip uzun bir yoksunluk dönemi yaşıyor. Yoksunluk yüzünden eski ilişkinin kapısını kafanı vura vura çalıp duruyor. Fişten çekilmiş adam ilişkisi bittiğinde (ki onun ilişki de 3 ay sürebilir), bağımlılık olmadığından kısa bir süre 0 veya – 90 arası bir yere inip (ilişkinin uzunluğuna göre) hızlıca , bağımlılık yapmadan önüne bakıyor.

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Stabil evlilik isteyebilirsiniz ancak deli gibi sevilmeyi istemeyin. Normal olarak sevilmeyi isteyin. Kadınların kendini aşka kaptırmasıyla erkekleri farklıdır. Erkek, deli gibi seven kadını tolere eder ve sever. Kadınlar için pek makul gelmez çünkü duygusal kontrol gidiyor zaten. 

Hsyn (23 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

İhanet yaşamaktan korkan kadınların en çok bunu yaşaması da bir konu.Bu korkular maskülenlikle alakalı değil.Bu insanın maskülen olmamasını değil,zayıf olduğunu gösteriyor.Feminenlik-zayıflık demek değil.

Hsyn (23 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Bu maskulen olmayla alakalı değil.Kendine değer vermek,saygı göstermek maskülenlik değil.Kendine değer vermek insanın kazanması gereken bir özellik.Red pill çok beyin yıkıyor.Söylediği doğruların olması her söylediklerinin doğru olduğunu göstermiyor.Birçok erkek ona saygı göstermeyen sevmeyen kadının peşinde paspas oldu.O zaman o erkekleri buna mecbur eden neydi?Onlar betalardı deyip geçeceksiniz ama kadınlara gelince bu onların doğası oluyor nedense.Kadın da,erkek de kendine saygısı olmayan birisinden soğuyabiliyor.İlk başlarda yeterince ilgi gösteriyordu.Sonradan sizin alfa diyeceğiniz umursamayan erkeğe dönüştü.Yalan söyleyemem çok da umursamaz değildi,çok soğuk değildi.Ama ilk baştakine göre ilgisi azalmıştı.Ben ilgi göstermeye devam ettiğimde,ona karşı daha da açıkyürekli olduğumda benden soğudu.İlk başlarda biraz çekingendim.4 5 ay sonraysa benden soğudu.Davranışları değişti.Ve ben de ayrıldım.Bu ilk ilişkimdi ve ben bunu bitirdiğimde tam olarak nasıl bir erkek istediğimi anladım.Deli gibi sevilmek bir cinsiyetin tolere edeceği birşey değil.Bu cinsiyetle alakalı değil.Bazı insanlar daha içe dönük,daha duygusal olur ve deli gibi sevildiğinde mutlu olur.Bu yapı,karakter meselesi.Genellikle duygusal kadınların karşısına umursamaz erkekler,duygusal erkeklerin karşısına da umursamaz kadınlar çıkıyor.Ve bu duygusal birisinin umursamaz olanı sevdiğini göstermez.Ona çekici gelir ama bu bir ilüzyondur.Onunla mutlu olmaz.Zıt karakterler birbirini çeker lafı büyük bir yalan.Çekerler doğru,ama bunun nedeni insanın içindeki zayıflık.Sınav gibi birşey bu.Sadece ilişkilerde olmaz.Hassas ve duygusal insanlar duygusuz insanlarla sınanırlar.Hassas bir insan umursamaz insanla mutlu olmaz.İçindeki zayıflığı farkettiği an,bu hoşlantının nedenini anlamalı və bunun üzerine düşmeli insan.İnsan kendini geliştirmeli ve güçlenmeli.Hipergami ya da erkeğin daha güzelini,daha gencini istemesi de insanın menfaatiyle alakalı.Kadın da erkek de işine gələni istiyor bu kadar basit.Karşı taraftan alabileceğinin en iyisini istiyor.Burada anlaşılamayacak birşey yok.Bu dürtüler insanı hiçbir şeye mecbur etmiyor.Daha güçlü olan zayıf olanı her zaman hor görür.Burçları araştırın,bunun örneklerini görürsünüz.

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Mantıklı kadından bu konuyu dinleyelim : Kocan, sevgilin sana dünyanın en önemli şeyiymiş gibi davranınca içten içe endişe duyup irite olmaya başlıyorsun ve bunu hissetmemek elinde değil. Bu adamdaki zayıf testoyu sinyalleyip seni, çocuklarını tehlikede hissettiriyor muhtemelen. 

Asyranta (25 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

"Genellikle duygusal kadınların karşısına umursamaz erkekler,duygusal erkeklerin karşısına da umursamaz kadınlar çıkıyor.Ve bu duygusal birisinin umursamaz olanı sevdiğini göstermez.Ona çekici gelir ama bu bir ilüzyondur."

"Kadın da erkek de işine gələni istiyor bu kadar basit.Karşı taraftan alabileceğinin en iyisini istiyor.Burada anlaşılamayacak birşey yok.Bu dürtüler insanı hiçbir şeye mecbur etmiyor."

KONUŞ BACIM!

Günlerdir maskülenlik, çekicilik, feminenlik, ilişki tartıştık ama bunları tartışırken ilişkide tatmin ve mutluluk mevzularını göz ardı ettiğimizi fark ettim siz aramıza katılıp bu konulara değinene kadar. 

Redpillci biriyle tartışırken eğer bir kadınsan genelde hep şu muhabbeti döndürüyorlar: Sen alfa istiyorsun zaten, alfa olmayan birini istemezsin ki, eziklersin, çekici bulmazsın. Ne yapacaksın aldatmasını kötü davranmasını falan, değerli ve çekici olduğu için bunları umursamazsın nasılsa.

Asya'lara "İlyasla olursan mutlu olursun çünkü o çekici, aldatsa da gitmezsin. Cemşiti de adamdan saymazsın" diyorlar kısacası. Oysa Cemşit de gayet çekici bir adam filmde, aile erkeği diye ezikleniyor galiba :)

Redpilcilerin deyimiyle alfayla, betayla, muhafazakarla, Issız Adam Alperle de uzun/kısa ilişki yaşadım ve rahatlıkla söyleyebilirim ki, yok böyle bir şey. İhaneti, erkeğin çaba göstermemesini önemseyen, bunu affetmeyecek kadınlar var. Bu tür kadınlar için aldatmış, sevmemiş erkeğin değerli veya değersiz olması fark etmiyor. Siliyorlar tek kalemle. Benim gibi olanlar ise silmeden intikam almayı tercih edebiliyor.

Alfa erkekler çabasızca istediğini almaya alışık, "hemen" elde etmeyi seven adamlardır. Bu erkekler yansın geceler Pelinsu Sümeyyeler yapıyor. Peki çoğu kadının çekici bulduğu bu erkekler neye emek veriyor ki o ilişki ilerlesin veya kadın o ilişkiyi sürdürmeyi tercih etsin? Adam kendi çıkarını düşünüyor? Tutturmuşuz bir çekicilik.

İlişkilerde kadının sizi çekici/erkeksi bulmasının insafına kalmıyorsunuz sadece, çaba harcamanız gereken başka konular da var güven sağlamak gibi. Tabii kişilik bozukluğu sahibi, manyak bir kadınla beraber değilseniz...

İlyas az adam olsaydı ne aldatırdı ne de sonucunda Asya ile olan ilişkisi parçalanırdı. Kadını değersizleştirdi. Ona vereceği ilgiyi başkasına verdi, uzun vadede Asya'dan ilgisini sıcaklığını esirgedi. O film aslında tüm erkekler ve kadınlar için ders niteliğinde.

Benim bir kadın olarak asıl derdim ne? Erkeğimden güven ve sevgi gördüğüm, göreceğim, korunduğum bir ortamda olmak, çocuğumu doğurup büyütmek. Böyle bir adam bana zaman zaman itici de gelecek çekici de, benim de ona itici veya çekici geldiğim anlar olacak. Buna alışmalıyız. Bunu kabullenmek, az sevilmeyi gerektirmemeli.

Alpago, Hsyn'in dediği gibi içgüdülerimiz bizi herhangi bir şeye mecbur etmiyor, içgüdümüz "o adamı/kadını artık çekici bulmuyorsun, hadi terk et" dediğinde karar yine bize kalıyor. İlişkimizin sürmesini istiyorsak bu tatminsiz anlarla başa çıkabilmeliyiz, yani bunu yapabilen bir kadın/erkek bulmak mesele bence. Ha partnerini pek arzulamazken başka bir çekici adama/kadına gidebilirsin de gitmeyebilirsin de. Senin kararın ancak karşı tarafın da böyle bir karar verdiğini, tıpkı senin gibi onun da başka bir seçeneği olabileceğini aklında bulundurmalısın.

Bu kritik zamanları sorunsuzca aşıyorsanız sorun yok. Bunun direkt senin çekici olup olmamanla da ilgisi yok muhtemelen.

Stabil evlilik dediğin, kadının "normal" -artık nasılsa- şekilde sevilmeyi kabullendiği, benim yorumumla sevginin de ilginin de azına tamah etmeye kendini zorladığı ilişkiler veya evlilikler bir kadını ne kadar o ilişkiye bağlar bu da ayrı bir konu.

Sen o kadına yetineceği kadar sevgi ve ilgi verdin diyelim -kadının şikayeti yok ama ona fazlasını layık görmediğini hissediyor, ufaktan bir eksiklik hissediyor diyelim- ve bu kadın bir gün başka bir erkekten gani gani ilgi ve sevgi görüyor, yani biri senin kadınına ansızın göz koydu diyelim. Sence kadının hanginizi tercih edecek? Böyle bir durumda öbür adamı seçse "az yatırım yaptım az sevdim nasıl olsa, oh bitti" mi diyeceksin? Yürek dayanmaz, sonucunda iyice kadınlara düşman kesilebilirsin. "Hah zaten çok ilgi versem de gidecekti" diyerek öğrenilmiş çaresizlik moduna girebilirsin. Berbat döngüler.

O yüzden bir kadını bağlamakla ilgili konuşuyorsak ne az ilgi ne de çok ilgi/sevgi... Bir orta nokta bulunabilir, "az sevmeni" kadın hisseder ve hoşlanmaz. Bir kadın olarak söylüyorum, "beni çekici bulsun" diye bunu yaparak onun gitmesini garantiliyor olabilirsin. Ters tepmeye çok müsait bir tutum.

Beni ipeklere saran erkeği içgüdüsel olarak çekici bulup bulmadığımı merak etmişsin. Zaman zaman çekici bulup zaman zaman bulmayacağımı söyledim, Cıvıtık ile tamamen çelişmiyorumdur bu konuda.

İncitici hareketten kasıt saygısızlık etmesi, kaba saba laflar, benimle geçirdiği vakti önemsememesi, değersizleştirmesi, ciddiyetsizlik vesaire vesaire...

Sorun şu ki ben ilişkilerde iyiyle kötüyü ayırt edemeyen biriyim. İnsanların iyi davranışlarının, tatlı sözlerinin altına gizlediği kötülüğü ve sinsiliği sezemeyen biriyim. O sebeple artık sadece erkeğin yaklaşımına, davranışının kalitesine, o davranışın bana hissettirdiklerine odaklıyım, zamanla fesatlığını belli edip etmeyeceğini de gözlemliyorum artık. Benim kadar hayal kırıklığına uğramış biri 3875478. kez güvenerek kumar oynamayacağına göre, karşısındakine güven oluşturması için fırsat veriyor. Bana her şeyi %100 kusursuz sağlasın diye beklemiyorum, sadece karşımdakinin isteklerini yerine getirip getirmemem, onun benim isteklerimi yerine getirip getirmemesine bağlı. Erkek nihayetinde sağlayıcı değil mi? Sağlasın, işte fırsat. İlişki isteyen yapar, çabayı da gösterir, gelmek isteyen gelir, istemeyene de kapı orada kafasındayım. Herkese, her kadına hitap etmeyecektir elbette, ilişkilerde boşa kürek çekip sonucunda üzülmemek için böyle bir yöntem buldum. Yapacak bir şey yok.

Ve daha önce de dediğim gibi bir erkek ne kadar maskülen, süslü püslü, arzulanan bir erkek olursa olsun birileri tarafından çekici bulunmayabilir. Şehir efsanesi değil, oluyor böyle şeyler. Bu adamlar da reddediliyor, Redpill sayfalarında yazmaz ve bunu kimseye söylemeyecekler.

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Şimdi öncelikli olarak, redpill'in es geçtiği çok fazla duygusal mekanizma var. Buna katılıyorum. Hatta redpill kontrol manyaklığıdır. Top her zaman erkekte değil. Biz erkekler kontrol etmeyi severiz ama bu, alfanın gücünü de aşan bir şey. Çünkü karşıdaki kadın hipergamisini kontrol etmesi gerekirken sen kalkıp erkek olarak onun hipergamisini kontrol etmeye çalışıyorsun. Hipergamik dürtülerini dengeye çekmeyen kadınla birlikte olamamak gerekiyor ama redpill onların hipergamilerini de kontrol edebilirsin diyor. Fakat işler bundan daha da fazlası. Erkek hipergami konusunda kadına yardımcı olabilir gerisi kadının sadakati ve ahlakıdır. 

"Alfa erkekler çabasızca istediğini almaya alışık, "hemen" elde etmeyi seven adamlardır. Bu erkekler yansın geceler Pelinsu Sümeyyeler yapıyor. Peki çoğu kadının çekici bulduğu bu erkekler neye emek veriyor ki o ilişki ilerlesin veya kadın o ilişkiyi sürdürmeyi tercih etsin? Adam kendi çıkarını düşünüyor? Tutturmuşuz bir çekicilik." 

Tercih eden kadındır. Yatırım yaparsın, seversin, fakat red yersin. (doğaldır.) Erkeğin gereksiz duygusal yatırımı maalesef onun alehyinedir. Bitmek bilmeyen acılar... Kadının çıkarını daima ön plana tutan betaların hazin sonu gibi şeyler olmasaydı dediğinize kesinlikle katılırdım. Maalesef bu hayatta erkekler alfa zihin setini edinmezse narsist kadınları kendine çekeceklerdir. Üstüne biz (Mahmut abi'yi takip edenler ) Erkeğin dark triad'a yönelmesini istemiyoruz. Artık alfalık değil, maskülenlik bizim için önemlidir. Maskülen zihin setinde kadına çekici gelen çokça yanı vardır. Maskülen zihin kadına yatırım yapar ancak gereken kişiye gerektiği kadar yapar. Biz zaten mutlak olarak her alfanın bütün bir camidaki kadınları etkileyeceği garantisini vermiyoruz. Alfanın hitap etmediği muhafazakar kesim vardır, ona hitap etmez ancak kendi kulvarındaki kadınlara hitap eder. Alfa erkekler, emek verdiğiyle değil nitelikleriyle kadını ilişkiye bağlar. Zaten onun emek verdiği kendidir. Kendisine emek verir, kadın onu çekici bulur ve bu sayede zaten otomatik olarak ilişkiye dengeli olarak değer katması beklenir. Ancak zaten dark triadlar çekici olsalar da kadına köpek muamalesi çektiği için sevilmezler. 

 

"İlişkilerde kadının sizi çekici/erkeksi bulmasının insafına kalmıyorsunuz sadece, çaba harcamanız gereken başka konular da var güven sağlamak gibi. Tabii kişilik bozukluğu sahibi, manyak bir kadınla beraber değilseniz..." 

Burada hassas bir denge var. Erkek zaten şunu hissettirmelidir " bu adam beni sebepsizce boş yere bırakmaz" böyle hissettirdiğinde ilişkiye bağımlı olmadığını da göstermelidir. Çünkü maalesef başkasının çekici bulmadığını da sevmek sizin için zordur. Fakat şu da var ki kadına güven temelli oksitosin yaşatan maskülen erkeği; kadın, erkek düştüğünde de terk etmez. En azından sadakatli kadınlar böyle yapar. 

"Sen o kadına yetineceği kadar sevgi ve ilgi verdin diyelim -kadının şikayeti yok ama ona fazlasını layık görmediğini hissediyor, ufaktan bir eksiklik hissediyor diyelim- ve bu kadın bir gün başka bir erkekten gani gani ilgi ve sevgi görüyor, yani biri senin kadınına ansızın göz koydu diyelim. Sence kadının hanginizi tercih edecek? Böyle bir durumda öbür adamı seçse "az yatırım yaptım az sevdim nasıl olsa, oh bitti" mi diyeceksin? Yürek dayanmaz, sonucunda iyice kadınlara düşman kesilebilirsin. "Hah zaten çok ilgi versem de gidecekti" diyerek öğrenilmiş çaresizlik moduna girebilirsin. Berbat döngüler."

Bu kadın ileride ilgi gördüğünde terk edecekse zaten ilgi manyağıdır. Sağlıklı da değildir. Burada temel meseleyi kaçırıyorsunuz işte. Oneitis problemi olmasın diye böyle şeyler söyleniyor. Üstüne kadının erkeği terk etmemesi garanti olsa erkek, bütün ilgisini verir. Bütün sevgisini ve ilgisini veren adama terk edilmeme garantisini verebilecek misin ? Bu arada bu dediğin başıma geldi. Bir kadınla görüştüm, ilişki falan daha olmamış kesin değil duygusal yatırımı çok az yaptım baktım ki hem kadına düşman değilim yatırımım gitmediği için hem de bana ne modundayım. Hatta o kadın nişanlandı ben onu tebrik dahi ettim. "Hah zaten çok ilgi versem de gidecekti" demem. Çünkü bu kadının karakteristik özelliği değilse bilirim ki kadın beni istemedi, kendi tercihi. 

O yüzden bir kadını bağlamakla ilgili konuşuyorsak ne az ilgi ne de çok ilgi/sevgi... Bir orta nokta bulunabilir, "az sevmeni" kadın hisseder ve hoşlanmaz. Bir kadın olarak söylüyorum, "beni çekici bulsun" diye bunu yaparak onun gitmesini garantiliyor olabilirsin. Ters tepmeye çok müsait bir tutum.

Çok seven erkek, itici olmaya adaydır. Az sevmek değil kastım. Ölçülü sevmek. Bir erkek sizi deli gibi seviyor iken siz de onu sevebiliyorsanız ne güzel bir davranış. Bizler risk oranına göre hareket ediyoruz. Ters tepme oranı daha az. Çok seven bir beta... Kadın karşısında omurgalı davranamaz. Orantılı sevgi istemelisin. Deli gibi sevilmeyi isteyebilirsin ancak karşındaki erkeğe terk etmeme garantisini vermek zorundasın bu sevgisi karşılığında. Yoksa erkekadam.org  sayfasına ağlayarak yorum döşeyen biri olur.  

"Beni ipeklere saran erkeği içgüdüsel olarak çekici bulup bulmadığımı merak etmişsin. Zaman zaman çekici bulup zaman zaman bulmayacağımı söyledim, Cıvıtık ile tamamen çelişmiyorumdur bu konuda."

Seni ipeklere saran erkeğin mentali çekici bulmadığın zamanlarda çökecek... 

"İncitici hareketten kasıt saygısızlık etmesi, kaba saba laflar, benimle geçirdiği vakti önemsememesi, değersizleştirmesi, ciddiyetsizlik vesaire vesaire..." 

Bunu neden sordum  çünkü kadınlar bazen erkeğin doğru prensiplerini çiğnemek istiyorlar  ve erkek kararlı davranınca "beni incitti, istediğimi yapmıyor." oluyor.  

"İlişki isteyen yapar, çabayı da gösterir, gelmek isteyen gelir, istemeyene de kapı orada kafasındayım. Herkese, her kadına hitap etmeyecektir elbette, ilişkilerde boşa kürek çekip sonucunda üzülmemek için böyle bir yöntem buldum. Yapacak bir şey yok."

Erkekler de gün sonunda üzülmemek için kadını orantılı miktarda sevmeyi ve beta olmamayı üstüne ilişkide çok büyük duygusal yatırımlar yapmamayı öğrendi. Kadından daha az sevmeyi... 

Ve daha önce de dediğim gibi bir erkek ne kadar maskülen, süslü püslü, arzulanan bir erkek olursa olsun birileri tarafından çekici bulunmayabilir. Şehir efsanesi değil, oluyor böyle şeyler. Bu adamlar da reddediliyor, Redpill sayfalarında yazmaz ve bunu kimseye söylemeyecekler.

Evet toksik rollo tomassi gibi redpillcilerin indinde böyle bir şey olmaz. Ama Mahmut abinin çizdiği maskülen ekolde istediğin kadar maskülen ol bazen dürtüsel kadın denk gelir ve terk edilirsin diyor ya da yeterince dindar değilsin diye terk edilirsin diyor.  

Sonuç olarak diyebilirim ki çizdiğin erkek profili maalesef mantıklı kadının çizdiği profile terstir gibi görünüyor. 

Erkeğin terk edilme korkusunu yenebilmesi için kadına gerektiği kadar yatırım yapması gerekiyor...

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Bir de son olarak mantıklı kadının "iyi çocuklar neden kaybeder" adlı yazısına bakmalısınız.

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Hsyn,

Açıkçası redpill'cilerin "kadın doğası" manipülasyonuna ben de karşıyım. Yani kadın erkeğin afedersiniz a.zına sıçınca isterse doğası olsun, karaktersizliktir. Fakat biz erkekler değiştiremeyeceğin şeylerden şikayeti kes, demeyi öğrendik. Hatta kadın karşısında sürekli kibar kalmayı, onu suçlamamayı öğrendik. Kadını suçladığımızda sorumluluk almaktan kaçan beta damgası yemek de çok epik değil. Mesela kadına sorumluluk versen, erkekler ilk elden başlıyor zaten sonra da kadınlar "durun o kadın fazla üzerine gitmeyin o güdüsel davranabilir." Hatta ilişkideki sorunların çoğu, erkek kaynaklıdır diyerek de güç üzerinde bir yük alıyoruz zaten. Çünkü kadının narsist olması onun sorunu değil, senin sorunun. Kadının kilo alması senin sorunun. Sen karından şikayet edemezsin, o edebilir. Çünkü onun doğası öyle. Ben kadınlara sorumluluklarını bildirdiğimde hep aynı muamele.

O zaman o erkekleri buna mecbur eden neydi?

Beta olması bir neden olabilir. Daha derin tahlilde bu erkekler, sevilmenin ne demek olduğunu bilmiyorlar. Anneleriyle güven temelli bir ilişki yaşamadılar. Hatta annesi oğluna küçükken seni terk edeceğim şakaları yaptığında artık bunun temeli dökülmüş oldu. Annesi, babasını sevmeyince ona kötü davranınca beta erkek dediğimiz kişiler türedi. Bu beta dediğimiz kişiler, annelerinden doğru düzgün sevgi almamıştır. Biz beta diyoruz ama onlar nasıl bir hayattan geçti bilmiyoruz. Bir kadını seviyor beta, beta olduğunu da bilmiyor. Zanneder ki kadın da onu seviyor, halbuki ne sevmesi... Düpedüz narsist ya da o tip davranışlarda bulunuyor. Beta işte dedik ya babasını örnek almaz. Neden ? Çünkü Annesi" baban gibi olma" demiştir. O da babası gibi olmamaya çalışır. Kadını nasıl seveceğini bilmez çünkü babasından uzak, annesi de kaçıngan bağlanıyor. Bu sefer bir kadın seviyor reddediliyor, bir narsist kadın, onu severmiş gibi yapıyor, ona sevgi bombardımanına tutuyor kısa süre ve aralıklı pekiştireçler atıyor (sevgi kırıntıları). Beta zannediyor ki sevgi bu. Sevgi delicesine sevmek. İlk defa kendisini anlayan birisi. Babası gibi olmayarak kadını etkileyeceğini zannediyor, ne büyük yanılgı...  Sonra kadın ona kötü davranıyor, beta "en azından kötü davranacak sevgilim var burası benim konfor alanım, kötü de olsa benimdir." mantığıyla davranıyor. Babası da üzülüyor o da ama iyi ama kötü çok hata yaptı, kadının saygısını kaybetti şimdi onun bedelini çocuğu çekecek. Erkek babasına ne zaman yaklaşsa "annem babam gibi olma dedi" erkek olmak kötü olmaktı. Beta erkek olmaya savaş açtı, feminist oldu feminizmle kadınların seveceğini zannetti. Ama dert anlatan sevgiye aç olan ve karşısındaki kadını hayatının merkezi yapan beta, hep yanıldı. Erkekler arasında da babasıyla arası kötü olduğu için hep anne kucağına gitti. Annesi de konfor alanından çıkartmadı onu. Gün sonunda annesi de üzgün, oğlunu üzdüler. Halbuki annesi kadınlarla iyi olmasını isterdi. Fakat bunu anlayamadı. Geç mi değil ? Narsist kadından sağlam bir travma yedikten sonra mahmut abinin sayfasına gelir ve buradan ilişkileri öğrenmeye başlar. Beta diyerek geçmemeli ve kadın doğası diye onun yanlışlarını hoş görmemek gerekiyor. 

Bu dürtüler insanı hiçbir şeye mecbur etmiyor. Evet, kadınları hipergamisini kontrol edemeyen denge sağlayamayan canlılar olarak bilen redpill yüzünden erkekler bu tarz şeylere inanıyorlar. Kadınlar, redpill sitelerine yazsın diyeceğim de çoğu; sizler gibi analiz yeteneğine sahip değil ve erkeğin kendisini simplemesini tavsiye ediyor. 

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

"Kadınlar bu süslü püslü tehlikeli adamlara "hmmm güzel, beni ve çocuğumu korur" diyerek fazla anlam yüklemeselerdi bu adamlar piyasada bu kadar rağbet görmeyecekti. Hemcinslerim onları bekleyen ciddi riskleri bile bile neden hala bu adamları gözlerinde büyütüp, onların hayatında önemli bir yer edineceğim diye gururlarını ayaklar altına alıyorlar anlamak zor. Ortada ciddi bir özdeğer sorunu var muhtemelen." 

Takdire şayan bir değerlendirme olmuş.

Alfaya karşı özdeğersiz kadınlar  betayı da paspas eden kadınlar. 

Alpago (24 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Adam senin gönlünü hoş tutup seni ipeklere sarıyor mu? Tamam kalsın yanında, sen de onu hoş tut. Seni üzmek veya gitmek mi istiyor? Baybay (sonrası sonsuz sessizlik). Alfa olsun veya olmasın, tek bir incitici hareketiyle bir erkeğe ilgimi ne kadar hızlı kaybedebildiğime şok oluyorum artık, eskiden hiç böyle değildim.  

Bu paragrafınızı gözden kaçırmışım. Mantıklı kadının şu dediğimi onaylar : Seni ipeklere saran erkeği içgüdüsel olarak pek sevmeyeceksin hatta senin her isteğinin yerine getirilmesini istemen yanlış bir bakış açısı. Tek incitici hareketten kastın nedir bilmiyorum. Bu kadar basit olmaması gerekir. Çünkü erkek bu kadar kadın merkezli olmaması gerekir. Bilmiyorum sana, senin onayına ihtiyaç duyan erkek çekici geliyor mu? 

Vrester (21 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Merhaba abla universitedeyim bi arkadaş grubum var kızlı erkekli şuan grup içi çalkantılı var henüz patlak vermese de bariz ama hani grup sağlıklı kalsa bile beraber bi aktivite yapılmıyor çünkü grupta 4 kişinin sevgilisi var vakitlerini onlarla geçiriyorlar full her gün okul ev dongusundeyim dersler de ağır olduğu için sosyal hayata kaptırdığım zamanlarda da  tembellik etmiyo değildim ancak gerek herkesin birileriyle güzel  ilişkisi olması gerek sosyal hayatımın azalması ve kendimi girdiğim ortamlarda artık sosyallik muhtacligindan mi bilmiyorum  rahat ozguvenli kimliğiyle değilde daha istemediğim bir şekilde insanlara kendimi tanıtmak ve tanışmış olmaktan rahatsız oluyorum sence napmaliyim boş durdukça geçmişimdeki kızlar geliyor aklıma ayrica

Mantıklı Kadın 1 yıl önce yazdı:

Kendini çok fazla karşılaştırıyorsun ve kendini sürekli kendinden iyi durumdakilerle karşılaştırıyorsun. Pardon da erkek krizinin ortasında nereye herkesin sevgilisi var? Sevgilileri var görünenlerde ne kadar erkeğin de kendini güvende hissedeceği sağlıklı ilişkiler var? 

Bak senin en büyük sorunun kendini üzecek yöne bakmalara determine olan zihin yapın. Bu zihin yapın üzerinde kendine telkin ede ede, saçma düşündüğünü ve kendini bilerek cezalandırdığını-mağdur ettiğini kendine hatırlata hatırlata çalışman lazım. Yoksa gelir bana her gün başka bir sebep bulursun üzülmek, mağdur hissetmek için.

Elin mi kopuk, yüzün mü yanık, 150 boyunda mısın, nedir bu eziklik psikolojisi anlamak mümkün değil.

Vrester (21 yaşında) 1 yıl önce yazdı:

Abla kendi sosyal grubumdalkiler  daha cok sevgilileri ile vakit geçirdiği için okul dışı sosyal hayatım azalıyor  o yuzden biraz bu zihin yapisina sahibim diye dusunuyorum sosyal hayatımı nasıl gelistirebilirim universitede

n5thn5g 2 yıl önce yazdı:

Merhaba, öncelikle bu site için teşekkür etmek istiyorum. Sitenizdeki yazıların tamamını okudum. Özellikle "Azınlık Sanabilirsiniz Ama Buradayız" yazısı biraz içimi ferahlattı. Bu dünya görüşünde yalnız olmadığımızı biliyordum ama yalnız olmadığımı kanıtlayacak olaylara ve düşüncelere pek rastlayamamıştım. Bu mesajı yazmayı da birkaç haftadır planlıyordum ama kafamda ancak toparlayabildim. 

Kendimi özet geçeyim, 23 yaşındayım, kızlarla aram hiçbir zaman iyi olmadı. İlkokulda kucağıma oturmaya çalışırlardı, ortaokulda okulun en güzel kızıyla çıktım ama 13 yaşındaydım falan. İki ay süren bu olayı lisenin ortalarına kadar pek atlatamadım. Ayrılmamızda hiçbir hatam yoktu ama bütün hatayı kendimde arıyordum. Lisede de karşı cinsle iletişim kurmayı pek beceremedim. Lisedekiler bu olayı ortaokulda halletmiş gibi gözüküyordu. Şimdi üniversitedeyim, yine aynı duygu var: Geç kaldım.

Lisede yine bir ilişkiye girmeye çalıştım ama ağır reddedildim, reddedilince daha da üstüne gittim ve daha beter oldu. Psikolojik olarak iyi durumda değildim. Kendimi toparlayana kadar bu işlere kafa yormamaya karar verdim ve öyle bir şeyin varlığını bilmeden mgtow moduna geçtim. Kişisel gelişimime odaklanmaya çalıştım. 

1.5-2 senedir kendimi iyi de hissediyorum ama uzun süre ara verdiğim için çok sabırsızım. O kadar çok ihtimal var ki başlangıç çok iyi olsun diye hiçbir şey yapmıyorum. Nereden başlayacağımı biliyorum ama bilmiyormuş gibi davranıyorum. Gerçi tanımadığım erkeklerle de pek konuşamıyorum. Sosyal medyaya kendini kaptırmış insanlarla hiçbir ortak noktam kalmamış gibi hissediyorum. Yalnız kaldığım için iki gün çok memnunsam, üç gün de acaba normal değil miyim hata bende mi diye çok kötü hissediyorum. Yazıyı psikolog seasına çevirmek de istemiyorum ama birisi bir şey sormadıkça kendimi iyi ifade edemiyorum kusura bakmayın.

Mantıklı Kadın 2 yıl önce yazdı:

Başlangıç için belli bir çıta koyup atlayamayacağım diye geri durmak... O kadar insani, o kadar normal bir davranış ki. Aslında atlamamak isteği neden, çıta yüksekliği sonuç. Tersi değil yani.

Ben önünde sana zor görünen bir hedef olduğu zaman onu parçalarına ayırma, küçük küçük bölme, derecelendirme ve en küçük adımı atmaya kendini zorlama methodunu öneriyorum.

Kız arkadaş mı istiyorsun? Günümüz piyasa şartları için yazayım.

Kızdan biz neyiz sorusu almak ve sevgiliyiz diye cevaplamak.

Bunun için:

Kızla öpüşmek veya sevişmek (artık profilinize göre)

Bunun için:

Kızla birkaç buluşma gerçekleştirmek

Bunun için:

Kızı davet etmek

Bunun için:

Kızla ayak üstü muhabbet edebilmek

Bunun için:

Kızla tanışmak

Bunun için: 

Sosyal ortamının olması

Bunun için: 

Evden hazırlanıp çıkmak

Bunun için: 

Sosyalleşecek bir alan belirlemek

Bunun için:

Arkadaşlarına veya google'a danışmak.

Gibi. Anlatabildim mi? Bir aşamayı yapmadan bir sonrakini düşünmeye ve kendini strese sokmaya gerek yok.

Bak, sana 36 yıllık çok uzun olmayan ama dolu sayılabilecek hayat tecrübemden süzerek bir garanti vereyim:

Hiçbir aşama sandığın kadar zor olmayacak.

Ben bu hayatta çok kaygılı dönemler geçirdim. Biraz evhamlı bir zihnim vardır. Kimsenin aklına gelmeyecek senaryolar düşünüp kaygılanırdım. En kötüsünü düşünürdüm ve bazı adımları atmaktan korktum.

Hiçbir şey düşündüğüm kadar kötü sonuçlanmadı. İnsanlar beklediğim kadar kötü tepkiler vermedi. 

Sen, senin zihin dünyan dışında kimsenin hayatının merkezi değilsin. Kimse, seni, senin ne yaptığını, senin ne dediğini, senin dediğinin aptalca olup olmadığını, uygunsuz kaçıp kaçmadığını senin kadar düşünmeyecek. Sen bir yerdeki etkileşimi 29548538 kere aklına getireceksin, o etkileşimde başrol olmayan kişiler 1 bilemedin 2 kere hatırlayacaklar bu olayı. Bunu ne kadar erken bellersen, o kadar iyi olur.

Alternatif belirlemekte sorun olan bir şey yoktur. Daha doğrusu şöyle söyleyeyim. Bir insan ya seçenek şımarığı olur ve sırf seçeneklerini denemek için elindeki değerli şeyleri israf eder. Bunun öteki ucundaki insan da seçenek takıntılısı olur, sırf bir şekilde yaptığı seçimi yakmamak, harcamamak uğruna yerinden bir milim kıpırdayamaz.

Sen, seçenek şımarıklarına bakıp alternatifler denemenin olumsuz bir fikir olduğuna hüküm verme. Sen olayın öteki ucundasın. Seçeneklerine, deneyişlerine yapışıyorsun. Senin biraz rahat olmaya, "hı, bu olmadı mı, tamam, dövünüp durmaya gerek yok, hemen bir sonrakine geçerim" diyebilecek zihin rahatlığına erişmeye ihtiyacın var. Olayları çok kişisel algılıyorsun, kendini sanırım fazlaca yargılıyorsun. Dünya, hayat bu kadar seninle alakalı değil. Her şey senin kontrolünde değil.

Biraz let it go bro.

n5thn5g 2 yıl önce yazdı:

Cevabınız için çok teşekkürler. Yüzde yüz haklısınız, söylediklerinizin büyük kısmının ben de farkındayım. Özellikle kendimi çok yargıladığım kısmı. Bundan kaçınmak için başka meşguliyetler edinmem gerekiyor sanırım. Aslında bir başlasam gerisi ip söküğüymüş gibi gelecek ama topluma karışırsam ben de herkes gibi olur muyum korkum var ve bu nedenle zorlayamıyorum.

Hata yaparak öğrenmekten ağzım yandığı için olayları kafamda yaşayıp ona göre aksiyon almaya (hiçbir şey yapmamaya), risk almamaya alışmışım. Plan işini sallayıp dan dun bir şeylere başlamam gerekiyor bunu anlıyorum.

Mesela dün, üniversitede kulüplerin standlarının önüne gittim ne var ne yok diye. Çok sıkışık bir yerdi, kızın biri yolumu kesti felsefe kulübüne katılmak ister misin diye bağırmaya başladı. Öyle korktum ki kaçmaya çalıştım ve kaçtım. Karşı cinsle olan kötü tecrübelerime bir yenisi daha eklendi. Normal bir insan unutur geçer ama benim olumlu son tecrübemin üstünden yıllar geçtiği için yine kendime sardım. Durup konuşmadığım için kendime kızmaya başladım ve artık üstteki yazıyı yazmaya karar verdim.

Yazının ikinci yarısı için, genelde arkadaşlarım da hayatı çok ciddiye aldığımı söyler. Fikrinizi desteklemek adına şu güzel yazıyı ekleyeyim. 

Mantıklı Kadın 2 yıl önce yazdı:

Dünkü vaka...Kendini değerlendirmişsin gene. Yapamadığın her şeyi kafana kazıyıp değersizlik hissine bir tuğla daha ekliyorsun. Bunu her yaptığında, bunun senin karakterinin bir defosu olduğunu, hakkaniyetli bir yargı olmadığını getir aklına.

Şu alttaki döngüye atlamak için kendine bir tek hedef koy, tek bir tane. Şimdilik. Başaramama durumuna büyük bir anlam atfetme. Başarısızlık senaryosu gerçekleşirse, hedefinin yanlış olduğuna karar ver, kendinin beceriksiz olduğun inancını kafandan zorla it. 

Daha basit bir şey dene. Ne kadar basit? Bir sınıfa girdiğinde seslice merhaba demek bile olabilir. Ne seviyede olduğunu ben bilmiyorum, sen biliyorsun. 

Yeterince basit bir ilk adımı bulduktan sonra, yavaş ve istikrarlı biçimde, arada gerileyeceğini, boşlayacağını bilerek ve bu tip gerileme dönemlerini de kendi zayıflığına yormayarak, normal sayarak, hepimizin bunları yaşadığımızı unutmayarak, ilerlemeye devam et.

"Başarabileceğin hedefler koymak >>> hedeflerin makul olduğu için başaracağına inanmak >>> başarmak >>> başardığın için bir üst aşamada başarabileceğin hedefler koymak… Bu bir döngü. Bu döngünün içine atlayan yuvarlanıp götürdüğü yere gidiyor."

Yazıyı okudum, teşekkür ederim, güzelmiş.

n5thn5g 2 yıl önce yazdı:

Ben teşekkür ederim, iyi günler.

Cagoo (37 yaşında) 2 yıl önce yazdı:

İyi konu seçmişsin cıvıtık hatun, gayet gerçekçi bir yazı olmuş 👍🏼