Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum... Okuyorsunuz, okuyorsunuz, okuyorsunuz... Teori, teori, teori... İnsan doğası şöyle, böyle, öyle...
Kafanız çorba gibi oluyor bazen, değil mi? Bir sürü bilgiye sahipsiniz, bu bilgiler ışığında ilişki hayatınızda ne yapacağınızı bilmiyorsunuz.
Öncelikle şunu anlayalım: bu konuları neden bu kadar konuşuyoruz, X kuşağından sonra işler neden bu kadar zorlaştı?
Birincil sebep, en kritik nokta, doğum kontrolün mümkün olması ve bunun getirdiği cinsel devrim dalgası. İnsanların bütün eşleşme davranışlarını temelden sarsan bir gelişme oldu bu.
İkinci sebep, sosyal medya ile insanların havuzlarının acayip genişlemesi, ailternatiflerinin çok ve değerlerinin gerçeğinden çok/az olduğu delüzyonuna kapılmaları. Sosyal medyadaki bolluğa güvenerek gerçek hayatta ıssızlaşmaya gidilmesi.
Üçüncü sebep, gençlerin ilişki hayatında ikiye ayrılmaya zorlanması; bir kısım kız-erkek bu meselelere çok hızlı girerken bir kısım gencin kendini tamamen pazar dışı oyalayıcılara kaptırması. Normal kız-erkek iletişiminin azalması.
Aklıma gelmeyen varsa lütfen yorumlarla ekleyin.
Şartlar bu, konuşuyoruz, ediyoruz ve dövünüyoruz. Aslında kafayı bu kadar bilgiyle doldurmak iyi değil. Amacım karşı tarafı anlamaktan ve tanımanızdan ziyade sizin kendi zaaflarınızı anlamanıza uğraşmak aslında.
Ben çekim yasasına ve assortative mating denen insanların kendilerine benzeyen insanlarla doğal bağ kurabildiklerine inanan biriyim. Benim şahsi gözlemim böyle oldu. Bundan yola çıkarak, ben karşısı ile ilgili bir derde, bu yönde düşüncelere çok kapılmanız gerekmediğini düşünüyorum. Siz nasıl biri olursanız, aşağı yukarı öyle biriyle eşleşeceksiniz. O yüzden, siz nasıl olduğunuz üzerinde yoğunlaşmalısınız. Değerli ve prensipli biri olursanız, öyle insanlar size denk gelecek, frekansınız tutacak. Değersiz bir hayat yaşarsanız, öyle insanlar... Güdüsel kararlar alırsanız, öyle insanlara denk geleceksiniz; erdemi beğenip-benimseyip sizin için bir seçilim meselesi yaptığınızda, öyle insanlara. Görünümüze dikkat ettiğinizde aynı şekilde davranan insanlara denk geleceksiniz, dikkat etmediğinizde ancak size benzer insanlar sizi beğenecek.
İncel erkekler ve femcel kızlar dışında piyasada aslında çok büyük bir eşleşme sorunu yok. Daha çok, hayaller-hayatlar uyumsuzluğu var. Yani yalnızsanız, yaşadığınız hayata uygun olmayan veya ulaşamayacağınız profillere kafayı takmışsınız demektir.
O takanlara...
Evladım siz manyak mısınız? Alışveriş yaparken de aynı şekilde en pahalı markalara ulaşamadığınız için üzülüyor musunuz? Mesela Valentino'dan eibise alamadığınız için bozuluyor musunuz? Zara'dan güzel bir elbise alınca, onu giyince mutlu olmuyor musunuz? Bu hayatta ne istediğiyle ve başkalarının ne istediğiyle kafayı bu kadar bozmuş bir nesil daha olmuş muydu acaba...
İnsan her şartta, her koşulda mutlu olma kapasitesine, uyum sağlama kapasitesine sahip ve bunu gayet samimi bir şekilde yapıyor. O duygularınız yapay şeyler değil, samimi duygular. Batı Cephesinde Yeni bir şey Yok filmini izlediniz mi? Orada, askerlerin berbat koşullarda birkaç yıl geçirdikten sonra, bir kaz çalıp onu pişirip ne kadar normal-keyiflice yedikleri bir sahne var. Dışarıdan baksan, şartları berbat. Baraka gibi bir yerdeler, üstleri başları kirli, soğuk bir hava, yüzlerce arkadaşları gözlerinin önünde ölmüş ve bu adamlar bir tane ete kavuştukları için mutlu oluyorlar. Şimdi söyleyin bana, bu adamların bu az imkanla mutlu olması samimiyetsiz mi? Olmamaları, şikayet mi etmeleri gerekiyordu?
Hayır, insan hayata devam etmek konusunda taşı sıkıp suyunu çıkaran bir canlıdır. İlişki hayatı da böyle bir şeydir aslında. İnsan çevresinde kendine uyan biriyle birbirine emek vererek ona bağlanabilen, onu sahici olarak benimseyen, bundan mutluluk çıkarabilen, kendini böyle tamamlanmış hisseden bir canlıdır.
Tutturmuşlar arzu da arzu. Hay başınıza arzu kadar taş düşsün. Sürekli işin teorisindesiniz. En arzuladığı tip buymuş da yanındaki tip buymuş. Eeeeeeee? Hayat böyle arkadaşlar. Aloooooooooo. Hayaller uçar, gerçekler bize kalır. Gerçeklerle de yaşarız ve bunda aşağılayıcı bir şey yok. Siz nasıl gerçekle yaşayacaksanız karşısı da gerçekle yaşayacak.
Hayallerinizi uçurmayacak, her zaman yerde tutacaksınız. Hayallerimle hayatım uyuşmuyor veya karşısının hayalleri değil hayatları olacağım diye korkarak kendinizi uyum sağlama becerinizden alıkoyuyorsunuz şu anda. Bir ton artıyı, bir ton kazanımı "en istediğim bu değil" veya "en istenilen bu olmayacak" diye reddediyorsunuz. Bu aynı, Valentino'dan o elbiseyi alamayacaksam Zara'dan bu elbiseyi giymem diyerek çuvalla gezmeye benziyor. Git Zara'dan o elbiseyi al ve Valentino'nun vitrinine bakmayı kes, Valentino'yu istediği halde alamadığı için dövünüp duranı da hayatına alma, zaten bütçesinin Zara'ya yeteceğini baştan bilenle devam et, bitti gitti.
Tekrar assortative mating kısmına döneyim. Dedim ya, benzer insan benzer insanı çekiyor, doğal hayat aslında böyle ama hayaller engel oluyor. Eğer hayaller kısmını kontrol ettiysek, şimdi hayatlar kısmında ne yapacağımıza bakalım:
Kızlar;
Fit olacaksınız.
Bakımlı olacaksınız. Azıcık bir cila herkese şart. O saç modellerini yapmayı, bir kaş tamamlamayı, bir cilt rutinini öğreneceksiniz.
Cilvenin bokunu çıkarın demiyorum ama soğuk ve suratsız davranmayacaksınız. Çevrenizde kim var kim yok bakacaksınız.
Duygusal olarak olgun olmaya, benmerkezci olmamaya ve olumlu vibe yaymaya konsantre olacaksınız.
Becerikli olacağınız konular edineceksiniz, meraklarınız olacak.
Exclusive davranışlarınız olacak yani ilgilendiğiniz erkek ve diğer erkeklere karşı derin bir davranış farkı oluşturacaksınız.
Hayatın içinde kalacaksınız, eğitiminize, okulunuza, kursunuza, yardım faaliyetlerinize artık ne varsa devam edecek ve kızlı erkekli ortamlarda bulunacaksınız.
Erkekler;
Fit olacaksınız.
Bakımlı olacaksınız. O tıraş her gün yapılacak, o saç boş verilmeyecek, o ayakkabılar o tırnaklar temiz olacak.
Çalışkan olacaksınız. Beceri edineceksiniz. Kendiniz ve aileniz için bir şeyleri halledebilen bir insan olacaksınız, her şeyi halletmenize gerek yok tabi ki. Ama dayanıklılık ve sorumluluk sahibi olmak üzerine çabalayacaksınız.
Çekingenliğiniz üstünde uğraşacak ve insanlarla, kızlarla, erkeklerle, sizden üst konumdakilerle kendini ezdirmeden ama ota boka da alınmadan iletişim kurmayı öğreneceksiniz.
O kim ki kafasını bir an önce edineceksiniz. O kim ki benim hakkımda ne düşündüğü önemli olsun. O kim ki beni istemezse umrumda olsun. Kızlar çok eleyecekler, kızlar eler, herkesi eleyen bir sürü kız var, bir kız seni istemediği zaman o kim ki deyip geçeceksiniz. Bunu kişisel algılamamayı öğreneceksiniz.
Hayatın içinde kalacaksınız, eğitiminize, okulunuza, kursunuza, yardım faaliyetlerinize artık ne varsa devam edecek ve kızlı erkekli ortamlarda bulunacaksınız.
Hadi geçmiş bitmiş olsun. Bunları yapan insanlar zaten eşleşiyor.
Eleyici olmakla olumlamak arasındaki çizgiyi de öğrenmek sizin göreviniz. Unutmayın, siz alttan alta ne kadar nefsinizi dinlediğinizi, ne kadar olumladığınızı biliyorsunuz. Armudun sapı üzümün çöpü demeyin, ama olmayacak insanı da zorla kabul etmeye çalışmayın, neyi görmezden gelecek neyi kabul etmeyeceksiniz, bilin. Güvendiğiniz bir büyükten fikir ve yardım alın. Eski nesilleri beni anlamazlar diye küçümsemeyin, nesillerde bilgelik de vardır.
Teori kasmayı biraz bırakın be ya. Adım adım, yavaşça kendinizde bir şeyleri düzeltin. Olmayınca başka maddeye geçin, becerdiğiniz bir şeyden sonra beceremediğinize geri dönün. Kendinizi zorlayın.
Siz kendinizle uğraşın. Su akıp yolunu bulacak.