Versiyonlarımız ve İlişkilerimiz

İlişkiler

Geç olsun güç olmasın diyerek Fi izledim, zamanında izlememiştim. Dizide çok güzel bir replik geçti: "ben seni sevdim elbette ama seninleyken kendimi hiç sevmedim". Lafın düşündürttükleri üzerine bir yazı döşeyeceğim.

Beklentilerinizi pek şişirmeyeyim ama diziyi beğendim. Kaynatayım diziyi biraz.

Öncelikle güzellik... Ben Serenay Sarıkaya'yı özellikle aklımda tutmazdım ama Allah'ım bu dizide inanılmaz güzel. Nasıl güzel ceylan gözleri var, o nasıl bir positive canthal tilt, o nasıl iyi bir no makeup makeup? Tamamen eşit bir cilt tonu, belirgin dudak çizgileri... Kadının güzelliğinden zevk aldım resmen. Saçlarının topuzları, o diz üstü pofuduk bale çorapları. Duru karakteri kendi başına bir görsel şölendi. Balerin karakterlere bitiyorum zaten, Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi'ndeki Cate Blanchett de unutulmaz değil midir? Ben böyle basit şeylerden, özentilerimden çocuk gibi tetiklenirim ve evet gittim 4 sene sonra yeniden klasik dans kursuna yazıldım. O esneme işkencesi tekrar çekilecek, yapacak bir şey yok. Artık adres değiştirmek gibi bir planımız olmadığı için umarım bu sefer kesintisiz bir süreç olacak, bakalım bu hobimi uzun götürebilecek miyim tam bir maymun iştahlı hobby slayer olarak?

Geçenlerde yazdığım avcılarla ilgili yazıdan sonra dizi nasıl bir tesadüf olmuş, ona da şaşırdım. Spoiler vereceğim, merakta kalmak isteyen okumasın, Psikolog Can karakteri narsist avcı profiline cuk-cuk-cuk oturan bir karaktermiş. Kızın ilişkisine, bu ilişkide mutlu olduğuna dair aklına şüpheler ekmesi, çifti birbirine yalan söyleyeceği-eksik bilgi vereceği durumlara düşürüp sonra bunları sinsice afişe etmesi, zayıflıkları hakkında bilgi toplayıp bunları kullanması. Hepsini kızı çok sevdiği için yaptığına kendini inandırıp davranışlarını rasyonalize etmesi. Herkes hakkında en iyi kararı kendisinin verdiğini düşünen ve herkesi kullanan bir narsistin anatomisi. İbretlique...

Uzatmadan hikayesini anlatıp biten dizilerden Fi. Yine spoiler, başrol çiftini hiçbir şey olmamış gibi barıştırmamaları ve kendi yollarına göndermesi de iyiydi. Her şeyi aşan efsanevi aşk masalındansa hatalı kararlarımızın bize bedel ödeteceği ve bir şeyleri kaybetmemize yol açacağı gerçeğini görmek daha iyi bir mesaj.

Gelelim yazının ana konusuna. İnsan karmaşık bir canlı, çok karmaşık. İç dünyamız katman katman. Birçok potansiyeli içimizde barındırıyoruz. Hani bazen davranışlarımızı kendimizi sınırlayarak kontrol etmemiz gerektiğini söylediğimizde "bir insanın içinde varsa zaten yapacağını yapar" gibi komik ötesi bir söylemle karşıt argüman ürettiğini sanan insanlar oluyor ya... Arkadaşlar üzgünüm de, konu neyse, "o" zaten tüm insanların içinde var. Tek bir insanın potansiyelinde farklı farklı versiyonları var. Çevresel etkiler hangisinin ortaya çıkacağını belirlemede pay sahibi mi? Tek başına olmasa da, evet, tabi ki. 

Duru karakteri hırslı. Parlamak, görülmek, fark edilmek istiyor. Can'ın tespit ettiği, harekete geçtiği nokta da burası. Duru'nun erkek arkadaşı Deniz ise bu versiyondaki olumsuz potansiyeli -geçimsizlik, sosyal izolasyon, istismara açıklık- görüp bunu sınırlamak isteyen birisi. Can'ın oyunları sonucunda Duru, Deniz'in kendisine olan -sonradan anlayacağı üzere aslında yararlı- müdahalelerini kötü-baskıcı algılayarak hırsını serbet bırakıyor. Başka bir versiyonuna geçmeyi seçiyor. Ancak görüyor ki her seçiş bir vazgeçiştir. Bir şeyleri elde etmenin bedeli başka şeyleri kaybetmektir. Mesela güven veren, ruhu teskin eden bir sevgili, mesela kötü günde kapısı çalınacak bir arkadaş, mesela aynaya baktığında seni utandırmayacak temizlikte bir ruh...

Peki farklı bir versiyonumuzu aramak her zaman ilişkilerimizi bitirmek zorunda mı, her zaman kötü mü? Yazıyı yazma sebebim aslında olmadığını söylemek. Hikayedeki problem aslında Duru karakterinin de Deniz'le ilişkisinin de hayatta neredeyse her şeye sahip olmaya denk gelen bir konumda olması, rüya gibi bir hayatı vardı aslında Duru'nun. (Bu arada, dizide ilk bölümlerde kimsenin Deniz'in Duru'nun bizzat derslerine giren ve onu diğer öğrencilerden kayıran bir öğretmeni olduğu gerçeğinden rahatsız görünmemesi çok garip değil miydi? Hani kız 20 yaşında iken başladılar desek adam en erken 30'lu yaşlarında, onu gayet kayırabilecek bir konumdaydı, aslında ne kadar sakat bir denge ama neyse orasını hadi geçelim.) Fi hikayesinde anlatılan esas problem daha iyi versiyonunu aramak değil hırsın fazlası ve açgözlülüktü. 

Yoksa herkes, daha iyi versiyonunu arar. Şunu söyleyebilirim ki bir ilişkinin bizi daha iyi bir versiyonumuza ulaştırması bizim ilişkiden alacağımız tatmini artıracakken daha kötü bir versiyonumuzu ortaya çıkarması da bizim ilişkiye olan bağlılığımızı sorgulatır. Dizide Duru'nun Deniz'le ilişkisini hırslarını törpülediği için, Can'la ilişkisini de hırslarını kendini sevmeyeceği kadar beslediği için bitirmesi buna örnektir.

Her ne kadar günümüzün bir ilişkiyi sürdüremeyen ama ilişki konusunda uzman uzman konuşmayı seven guruları, kişiler ilişkide sanki bağımsız bireylermiş gibi yaşayabilirmiş gibi konuşsa da ilişkiler bireyi şekillendiren organizmalardır. Benle biz bir olabilir mi? Olmaz, olması da gerekmez. Önemli olan güzel bir versiyonumuza bizi teşvik etmesi ve bunu iki taraf için de uyumlu biçimde yapabilmesidir.

Örneğin, diziyi bir kenara koyalım ve beslenme bozukluğu ve bağımlılıkları olan bir çifti ele alalım. Beslenme, birlikte yaşayan çiftlerin birbirlerini en somut şekilde dönüştürecekleri konulardan biridir çünkü birlikte yaşayan çiftler birlikte yemek yerler. Böyle bir çift, kötü bir versiyonunu yaşayan bir çifttir. Karşılıklı olarak kötü versiyonlarını yaşamaları da onları bir döngüye sokar, bundan çıkamazlar. Biri diyet yapmaya karar verdiğinde diğeri pasta getirir, diğeri yürüyüşe çıkmaya yeltendiğinde partneri dizi maratonuna girer, bu iş de böyle sürer. 

Bazen, kendi kilo verdiği zaman veya bağımlılığından kurtulduğu zaman partnerini terk eden kişiler görürüz ve genel eğilim bu kişiyi kınamaktır değil mi? Kötü zamanında sana destek olan kişiyi sen nasıl terk edebiliyorsundur, ne kadar nankörsündür vesaire. Bu sorgulamalar doğru olabilmekle birlikte bazen de olayda terk edilen partnerin kişiyi kötü versiyonuna çeken biri olduğu gerçeğini göz ardı edebilir. Belki de o kişi kendini "partnerine rağmen" düzeltmiştir, partnerinin desteğiyle değil. Zira bazı insanlar kendilerini iyiye gitmeye zorlamak istemedikleri için karşının iyileşme çabasını baltalayarak ilişkiyi sürdürmeye çalışırlar.

Unutmayın, herkesin kendiyle ilgili hayalleri var ve herkes daha iyi bir versiyonunu yaşamak istiyor. Bir kişi sizinle çok fazla kavga ediyorsa, bu çoğu zaman onun kendini hayal ettiği noktaya gitmesine engel olduğunuz için gerçekleşiyor. Kendinizin iyi bir versiyonunuzu yaşamamanız, salmanız, motivasyonsuz olmanız, karşı tarafın kendiyle ilgili çabalarına kötü laflar etmeniz, moral bozmanız, uyum sağlamamanız uzun vadede ilişkiye zarar veriyor, bazen de geri dönülmez olarak.

Bununla birlikte, olduğumuz kişinin daha ne kadar iyi bir versiyonu olabileceği, bu arayışın veya hırsın bir sonu olup olmasını gerektiğinin sorgulanması da kişinin kendinin boynunun borcu, üstte anlattığım üzere Duru karakterinde görmüş olduğumuz gibi. Daha somut konuşursam, günümüzde kadınların görevi haline geldi bu sorgulamayı yapmak. Çünkü türün gelişim öncüsü dişilerdir, hep böyle oldu, biz bunları anlattıh, kadının olayı talep etmektir ama kadının da olayının bu olduğunun farkındalığına varması ve bunu kontrol etmesi, açgözlülüğe düşmemesi gerekir. Kadın olduğu yerden tatmin olan bir canlı olsaydı bugünlere evrimleşemezdik, içten bu gelir ama bunun sonu da yoktur. Bakın geçen güzel bir twit gördüm:

Ölçü, ölçü her durumun gerekliliği. Daha iyi versiyonunuza ulaşmanız, ulaştırmanız ama ne oldum-olacağım delisi olmamanız dileğiyle...

Yorumlar

Gaia (29 yaşında) 1 ay önce yazdı:

Selamlar abla tekrardann, nasılsın ?
Aynı muhabbeti devam ettirmemek için ayrıca yazmak istedim. Ben şahsen teşekkür ederim sevmek sevilmenin zor şeyler olduğunu ve kaybetmemem gerektiğini hatırlattığın için. Sen iyilikle araya dahil olarak yardımcı olmaya çalıştın, senin de emeğin var sayılır o yüzden kısa bir bilgilendirme yapmak istedim. Eğer bu şansı vermemiş olsaydım aklımda hep acaba kalacaktı, ama sonuç yine aynı olduğu için artık içim rahat. Kısaca bizim için verdiğim şansın ve taşıdığım umudun sonu ghostlanmakla bitti, gerçekte olan kişi ile benim konumlandırdığım kişi çok farklıymış. Mantık ve sebep aramayı bıraktım ve diyecek başka bir şeyim de kalmadı ama böyle saygısızca olmamalıydı. Her neyse bu hikayenin sonunda senin de dediğin gibi sevmek sevilmenin zor olduğunu ve bunu düzgün insana denk getirmenin önemini çok daha iyi anladım. Kendi adıma sana teşekkür ederim, kendine çok iyi bakk. 

Mantıklı Kadın 4 hafta önce yazdı:

Selam,

Üzüldüm, ama vardır bir hayır. Hayat bize mutluluk borçlu değil malesef. Ghostlanma tecrübesi kabullenmeyi zorlaştırdığı için bir tık daha tatsız olmuş, bir kapanış yapabilmek olayları daha iyi sindirmeyi sağlar çoğu zaman. Bu bağlamda, çok kısa sürede duyarsızlaşmayı bekleyip kendini üzme. Aklına gelip gelip merak-öfke karışımı duygular yaşacağın olacaktır, normaldir. Zaman içinde ise hiçbir şey hissetmeyeceğini garanti edebilirim.

Kendine iyi bak, hayatın hangi kapıyı açacağını görelim bakalım.

Gaia (29 yaşında) 2 hafta önce yazdı:

Merhabalarr, hastaymışsınız heralde bir kaç yorumdan öyle anladım öncelikle çok geçmiş olsun umarım iyileşmişsindir, henüz tam toparlayamadıysan da bir an önce eskisinden de daha dinç ve sağlıklı olursuun 💐

 


Zaman içinde hiçbir şey hissetmeyeceğim garantisinde sana güveniyorum. Bu yaşımda ilk defa ghostlanma ve engellenme yaşadığım için başta bi şok olmadım değil, bu zamana kadar konuştuğum bir kaç kişi ile ilerlemeyince gayet açık ve saygılı bir şekilde ifade etmiş ve olmayacağını konuşmuştuk, ben hep böyle olur sanıyordum ahahah 😅 

 


Az çok anlamışsındır zaten, ben hayatıma herkesi kolay dahil etmiyorum ve dahil ettiğim kişi de kim olursa olsun bir anda unuttum diyip birinden bir başkasına geçiyormuş gibi yapamıyorum, sağlıklı değil bence bu. Ve dediğin gibi bir anda duyarsız olmayı beklemiyorum kendimden, böyle düşünerek kendime anlayışla yaklaşıyorum. O ilk konduramama, anlamlandıramama, sebebini merak etme, öfke aşamasını da geçtim çoktan bu yüzden verdiğin garanti çok doğru geldi bana. 

Hayatın bana sunacağı yolları ve açacağı kapıları çok merak ediyorum, geleceğe dair çok umutluyum. 

Teşekkür ederiim, sen de kendine çook iyi bak 🌺

EVA01 (19 yaşında) 1 ay önce yazdı:

Abla Merhaba. Nasılsın? Bu yazıyı nereye yazsam diye düşündüm. Çünkü son iki yazına yazsam çok saçma olur diye düşündüm çok uymasa da buraya yazmak istedim. Çok uzatmadan konuya gireceğim. Belki anlattıklarım sana ergen kavgası gibi gelir, belki de cevaplamak istemezsin ama bu konuda etrafımda gerçek anlamda düzgün tavsiye alacağım bir büyük yok o yüzden sana yazmak istedim. Ve senden bir akıl almak istedim. Benim dört yıldır platonik olduğum ve derinden sevdiğim bir çocuk vardı. Ve onu sevdiğimi sadece bir arkadaşım biliyordu. Okul bitiyordu ve ben ona gerçek hislerimi söylemek istiyordum. Ama bu konuda çok endişeliydim çünkü ilk defa deneyimlediğim bir şeydi. Bu yüzden güvendiğim ve okulda nispeten daha popüler olan bir arkadaşıma yazmak istedim. Ona yazdım ve o çocuğa karşı olan bütün hislerimi ne zamandan beri sevdiğimi vs. hepsini anlattım. Neyse biz konuştuktan sonra çocuğa instagramdan yazmaya karar verdik. Ben ona Selam...... Nasılsın? diyecektim ve o eğer cevaplarsa ona karşı olan bütün duygularımı açacaktım. Ama plan istediğimiz gibi olmadı ve çocuk bana görüldü attı. O görüldü atınca benim ona karşı olan hislerimi anlatmanın bir önemi olmayacağını düşündüm ve bu olaydan sonra hiç bir şey yapmadım. Çünkü eğer o da benden hoşlansaydı yazdığıma cevap verir diye düşündüm. Neyse bu olaydan sonra bu olayı sonradan öğrenen arkadaşım ve sevdiğim çocuk aynı kütüphaneye gidiyorlardı. Sevdiğim çocuğun arkadaşı ona sorular soruyordu hatta iki kere onu okey oynamaya çağırmıştı. Bunu bizim bir tane arkadaş grubumuz vardı orda söylemişti. Biz bu yüzden bu çocuğun arkadaşımdan hoşlanabileceğini düşündük.Bu olaydan sonra bu arkadaşım bir daha bunlarla ilgili hiç bir şey söylemedi ne gruba yazdı ne de bana. Meğersem bu arkadaşım bunlarla arkadaş olmuş hatta benim sevdiğim çocuk bu arkadaşıma 2 yıldır platonik olduğunu söylemiş. Arkadaşımda zamanla benim sevdiğim çocuktan hoşlandığı için onunla sevgili olmuş. Sınav bittikten 1 hafta sonra arkadaşım bana yazdı ve bu olan her şeyi bana anlattı. Ben ise ona bundan sonra onla daha arkadaş olamayacağımı söyledim. Ve gruba bundan sonra daha arkadaş olamayacağım biri var deyip çıktım. Bir gün sonra ise arkadaşım olan her şeyi gruba anlatmış hatta onlara yalan söylemiş. Benim ona hoşlantımın bittiğini söylediğimi söylemiş. Halbuki ben ona hiç böyle bir şey demedim. Ama gruptakiler beni savunmuş ve onun bu yaptığı şeyin hiçbir açıklamasının olamayacağını söylemişler. O ise kendisini savunmuş. Ve ısrarla yalanını tekrar edip durmuş. Gruptakiler ise beni savunmaya devam etmiş. Böylece arkadaşım gruptan çıkıp onlarla olan arkadaşlığını bitirmiş. Sonra benim moralim daha fazla bozulmasın diye yeni bir grup, yeni bir sayfa açtılar. Belki şimdi diyebilirsin ki bu konuda sana nasıl bir akıl verebilirim? Ama benim aklımda deli sorular var. Sence bir erkek için bunca yıldır her daim senin yanında olmuş arkadaşlarınla arkadaşlığını bitirmek sence mantıklı mı? Bundan sonra nasıl bir yol izlemeliyim? Aslında olayı sana gerçekten düzgün anlatıp anlatmadığımı da bilmiyorum. Umarım cevaplarsın.... 

Mantıklı Kadın 1 ay önce yazdı:

Merhaba,

Her yaşın derdi kendisi için önemli elbet, yaşadığın duygu yoğunluğunu tahmin edebiliyorum, çok da can sıkıcı bir olay. Hem beğendiğin erkeğin karşılığını görmedin, üstelik aracı gördüğün kişiye karşılık verdiğini görmek durumunda kaldın. Benim yaşımda biri yaşasa da aklına takılacağı, üzüleceği bir vaka.

Ben arkadaş grubunun çok güzel bir konum aldığını düşünüyorum. Bence arkadaş grubundan kendini koparacağın bir durum yok. Gerçi zaten şimdi tam bir geçiş dönemindesiniz, hayatın doğal akışı içinde belki de dağılacaksınızdır yakında. Kendini asosyal bir konuma düşürme, davet ediyorlarsa git, kendini iyi hissettiğinde davet et.

İlk aşkı platonik ve o kişi de kendi arkadaşına aşık olmuş biri olarak (yani benzer bir hikayem var) sana da hayat bana olduğu gibi çok daha iyi bir kısmet nasip etsin umarım :D Senin şer gördüğündeki hayır birkaç seneye ortaya çıkabilir.

Gözlerinden öperim kardeşim.

EVA01 (19 yaşında) 1 ay önce yazdı:

Yazın bana çok iyi geldi. Cevapladığın çok teşekkür ederim🙏💕

Alpago (24 yaşında) 2 ay önce yazdı:

Ah be Abla son bir kez okuldan birine teklif yolladım. Kız bana "ben senden daha baskın çıktım" diyerek ve "abla gibi hissettim" diyerek reddetti. Bir de beni rekabet edilen biri olarak görüyormuş... Nerede hata yaptım? 

Mantıklı Kadın 2 ay önce yazdı:

Teklifi kendin bile etmemişsin. Oldukça korkakça bir davranış bu, kendi başına itici. Bir kızın reddinden bile korkan bir erkeği bir kadın nasıl çekici bulabilir? Bence sen zaten genel olarak çekingen birisin, kendine pek güvenin yok, erkekliğini çok keşfetmiş değilsin ve kendini işleyerek beslemiyorsun. Bu kişiyle yaptığın bir hatadan ziyade kendinle ve kendini yansıtma biçiminle iyileşmen gerekiyor gibi.

Alpago (24 yaşında) 1 ay önce yazdı:

Abla teklifi direkt mesaj yoluyla yolladım, böyle böyle niyetim var dedim ;  gönderdim derken "ben" gönderdim. Ona rağmen "ben senden baskınım" ve kendimi abla gibi hissettim dedi... Kendimi baskın olarak yansıttım aslında ama nerede hata yaptım. 

Asyranta (25 yaşında) 1 ay önce yazdı:

Ay kızın triplere bak zannedersin orgeneral. Boş ver sıkma canını, kız mı kalmadı memlekette...

Yaşından ufak gösteriyor ve bu yüzden karşı cinste o ablalık ediyormuş hissiyatını yaratıyor olabilir misin? Erkeksi görünmenin/hissetmenin yollarını ara. Spora devam et, biraz kaslan, sana yakışan sakal çeşidini bulabilirsin, çene hattını belirginleştirmek için vs. yüz masajları fayda edebilir.

Kusurlu olabilecek bir hareketin yok bu olayda. Birileri reddetti diye önce kendinde kusur aramaktan vazgeç. Ancak sürekli oluyorsa ararsın.

Duygusal insanların her ne kadar hoşlanmasalar da biraz gamsız pezevenk olmaları gerek.

Alpago (24 yaşında) 4 hafta önce yazdı:

Teşekkür ederim Asyranta. Dediklerin kıymetli. Bende de etkisi oldu. Spora devam geliştireceğim kendimi.

Alpago (24 yaşında) 1 ay önce yazdı:

Abla bir de niye o kadar sert bir tepki verdin ki -gerçekten üzüldüm- teklifi kendim ettim ama muhafazakar camiada işler birilerinin  aracılığıyla yürüyor. Çekingenim doğru, kendini işleyerek beslemek nasıl olacak? 

Mantıklı Kadın 1 ay önce yazdı:

Sert yazmamıştım aslında, yazı diliyle her duygu anlaşılmıyor. Kısa kesmişim, net olmuşum. Ancak gerçekten üzülmen bir problem. Manyak mı bu kadın be bana çıkışmış diye gurur yapsan daha iyi olurdu. Bilmem anlatabiliyor muyum? Başkalarının sana olan tavırlarına biraz daha duyarsızlık kazanırsan daha iyi olur. Şu yazıyı okudun mu?

Kendini işlemek, bir hedef uğrunda ilerlemek, bu ilerleyişini gözlemleyerek taktir etmek ve bunun motivasyonu ile kendine beğenini, güvenini artırmak. Mesela spor ile vücudunun daha güzel bir hale gelişini gözlemlemek, ingilizceni geliştirip onu kullanacağın ortamlara zorla kendini sokarak dili giderek daha iyi konuştuğunu görmek, beğendiğin bir kızla sesin titremeden birazcık small talk eylemeyi alışkanlık edinmek... Gerçekten üstüne uğraştığın ve ilerleme kaydettiğin bir şeyin var mı? Mesela bu site benim bir emeğim, üstüne uğraştığım, zihnimi işlememe yarayan bir araç. Emek veriyorum, olgunlaştırıyorum, senin var mı herhangi bir amacın?

Alpago (24 yaşında) 4 hafta önce yazdı:

Amacım var ama pratiğe geçmiyor yarım kalıyor ama yardımın için teşekkürler abla. Nedense sevilmeyeceğimi hissediyorum.  O yazıyı da okumuştum ama tekrar bakayım. 

Mantıklı Kadın 4 hafta önce yazdı:

Değersizlik hissiyle ilgili biraz psikolojik okuma yapmanı veya psikologa görünmeni tavsiye verebilirim. Bunu daha önce konuştuk mu bilmiyorum, senin kadın-erkek-flört meselelerinden çok çözülmemiş çocukluk sorunların var gibi.

Alpago (24 yaşında) 3 hafta önce yazdı:

Evet terk edilme korkum var, aileden gelen. Bunları çözmem lazım yoksa sevilmek için kendimden taviz veriyorum.

Asyranta (25 yaşında) 2 ay önce yazdı:

İyi bayramlar Cıvıtık, danayı devirebilmişsinizdir umarım :D

Yıllar olmuş izleyeli, bazı yerleri ve sonunu unutsam da genelini hatırlıyorum. Deniz kesinlikle kötü biri değildi ama Duru'yu bir şeylerden korumaktan ziyade onun kendisinden daha üst bir versiyonda olmasını kabullenemiyordu sanki. Kızımız da ödün vermek istemiyor, hem niye versin ki?

Can ise Duru'nun yanında asla komplekse girmiyordu, ki bu önemli bir detay. Mağara adamı misali haldır huldur kızın hayatına girmesi yetmezmiş gibi onun duygularını ve hırsını da kamçıladı. Duru'nun derdi hem sıcak bir yuva sahibi olmak hem de başarılı/kabul görmüş hissetmekti. Deniz o sıcaklığı verse de ötekini veremedi. Can da aynı şekilde, "başarılıyım, kabul görüyorum" hissini verse de ötekini veremedi. Adamda zaten bahsettiğin gibi tam piç tipi var, Duru ona en başından güvenmiyordu.

Uzun vadede birbirlerini yıkma ihtimalleri de yüksekti. Bana sorarsanız Duru Deniz için de birkaç gömlek büyüktü. Duru'nun yanına SMK ayarında bir adam yakışırdı.

Dizinin her anlamda en beğendiğim çifti -Özge'ye zaman zaman gıcık olsam da- Sith lordu SMK ve delifişşek Özge... Bebeklerim.

Nerazzuri (33 yaşında) 2 ay önce yazdı:

Geçmiş bayramın kutlu olsun Asyranta. Neden engelledin, seni sıkmak istemedim. Seni bekliyorum, konuşmak için... 

Mantıklı Kadın 2 ay önce yazdı:

Deniz'le ilgili tespitine katılmadım çünkü Deniz kendi için çok çabalayıp istediğini almakta başarısız olan bir karakter değil, kendine koyduğu içsel kriterlerle kariyerini potansiyelinin altında tutan bir karakterdi. Bu açıdan Duru onu geçer diye korktuğunu değil kendine koyduğu kriterleri ondan da beklediğini düşünüyorum.